3 Aralık 2018 Pazartesi

Ahşap kokulu sokaklar: Heybeliada


Mutluluk Destinasyonu sizi bu hafta, sakin ve süslü bir adrese, Heybeliada’ya götürüyor. Yanınıza sadece fotoğraf makinenizi alın, diğer her şeyi burada bulacaksınız. Vapurda bir bardak çay ve çantanızdaki bir simit yeter güzelliği keşfetmek için. Ardından ver elini Heybeliada’daki tatlı yorgunluğa…
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

‘Adalar’
denince; çoğunluk için “deniz, güneş ve yaz ayları” hatırlanır. Oysa Albanita ve bordolu çocuk için ise ekseriyet ile kış mevsimlerine denk gelir, adalar kaçışları… Burgazada seyahati de bir aralık günlerine tesadüf ederken; Heybeliada da öyle oldu. Yaz akşamlarında oldukça kalabalık olan ada sokakları, kış döneminde ise daha sakin, romantik ve huzur dolu geliyor bize… Üşüten bir soğuk altında gezerken; aslında her bir detayı ayrı özen ve zariflik sunan ada izlenimleri sıcacık duygular hissettiriyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Büyükada’
dan sonra en büyük ada olarak Heybeliada’da atların nalları, fayton çıngırakları her köşe başında yankılanıyor.

Burada kuşlar için uçmak bir zahmet, onlar da sizin bizim gibi yürüyor yollarda… Köpekleri ve kedileri de sizinle birlikte doyuyor, sofranıza ortak oluyor. Osmanlı Devleti’nin hiyerarşik yapısında ‘albay’ olan İsmet Paşa, yeni Türkiye’nin ilk Başbakanı, ikinci Cumhurbaşkanı ve Heybeliada’nın sakinlerinden biri olarak, hatıralarıyla sizleri karşılıyor. Sokağın edebiyatını yapan, ‘Batılı’ bakışıyla tanınan Hüseyin Rahmi Gürpınar ve ‘İstanbul beyefendisi’ tarifinin vücut bulmuş ismi, İstanbul’un yazarı, tarihçi Ahmet Rasim'in yaşamını sürdüğü Heybeliada'da onlardan izleri bulabilirsiniz.


İlginçtir, Heybeliada’da yaşamış, Heybeliada’da medfun bulunan ve İstanbul’un her köşesi hakkında kalem oynatan Ahmet Rasim, burayla ilgili, ‘Heybeliada’ için hiçbir şey yazmamıştı. Belki de kendi mahrem dünyasının keşfedilmesinden endişe ile burayı edebi ustalığından mahrum bırakarak, sadece kendisine özel kalmasını istediyse de Ahmet Rasim, İstanbul’daki inşaat ve ‘dönüşüm’ iştahı Heybeliada’ya da çivi çakacak bir tehdit gibi duruyor.

Şehirlerarası veya yurt dışı seyahatlerinizde uçakla üzerinden geçtiğinizde anlayacağınız gibi; Heybeliada’nın ismi, adanın yere bırakılmış bir heybeye benzemesinden geliyor. Ancak Yunanca ‘bakır’ tabirinden mülhem, “Halki” de ismiyle ilintili olsa gerek. 7 bin kişilik nüfusuyla Heybeliada, aldığı misafir kapasitesiyle özellikle yaz aylarında 55 bin kişi sayısını bularak, İstanbul’un en özel duraklarından biri olarak ayrışıyor. Doğası, temiz havası, güzellikleri ayrı ayrı yazı konusu; ama biz bir çırpıda sıkıştırmaya çalışıyoruz, siz mutlaka gidip yerinde görün. 19’uncu yüzyıldan bu yana aralıksız süren vapur seferlerinin yapıldığı Heybeliada, geçmişte zengin Rum ailelerin yaşadığı bir yer olarak hatırlanıyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Yandan çarklı ada vapuru, Heybeliada İskelesi’ne yanaşırken; ilk gözünüze çarpan Heybeliada Deniz Lisesi’nin ihtişamlı görünümü oluyor. Gezi notları konusundaki şansımız burada da yaver gidiyor ve Deniz Harp Okulu’nun kutlama yıl dönümüne denk geliyoruz. Denizaltılar, savaş gemileri, askeri helikopterler, bando takımı, bahriyeliler ve rütbeleri birbiriyle yarışan komutanlar önümüzde arz-ı endam ediyor.


245 yıllık tarihî yapı bembeyaz görünümüne ek olarak Deniz Harp Okulu kuruluş kutlaması dolayısıyla süslenirken, “gelinlik kızı” hatırlatıyor.
Donanma envanterindeki askeri araçlar bir anlamda insanın göğsünü kabartırken, aynı anda da asilliğiyle 245 yıllık Deniz Lisesi ve Deniz Kuvvetleri duygusallık da taşıyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Değirmen Tepesi’nin eteğindeki Deniz Lisesi
’nin sınırları içinde kalan Kamariotissa’nın, Heybeliada’nın fethinden önce inşa edildiği düşünülüyor. Adalar’daki tek Bizans Kilisesi olması hasebiyle ve Albanita’nin mahallesi Balat ile Fener’in arasındaki Aya Maria dışında, ‘dört yapraklı yonca’ modelinde yapılmış tek kilise olması dolayısıyla, önemli bir dini yapı Kamariotissa. Kiliseyi, Bizans’ın son İmparatoriçesi Maria Komnena’nın yaptırdığı sanılıyor. Bu kıyıda; yani Çam Limanı koyu boyunca bir de Ayios Yeorgios Manastırı bulunuyor. Büyükada’ya bakan konumdaki Aya Yorgi, Heybeliada’nın yamacında yer alıyor ve “uçurum manastırı” da deniliyor. “Pembe” rengiyle yapı cezbedici bir güzellikteyken; burada Aziz Ioannikos’a adanmış bir ikona ve Rus eserleri de görülebilir. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in elçisi Edward Barton’ın mezar taşının da burada bulunduğunu hatırlatalım.

Heybeliada Sanatoryumu
, cumhuriyet yıllarının ilk yapılarından biri olarak dikkat çekiyor. Yıllardır ‘kapalı’ tutularak kaderine terk edilse bile ve belki de bu yüzden hâlâ el değmemiş güzelliğini koruyor. Akciğer hastalarının tedavi edildiği eski kompleks, komplekssiz olarak şık ve gösterişsiz görünüyor. Dedesini veremden kaybetmiş olan bordolu çocuk için ayrı bir duygu yüklü burası, bir dönem rant peşindekilerin peşine düştüğü göz alıcı manzarasıyla Çam Limanı’nda uzanıyor. Hemşire lojmanları ve idari bölümlerin ortasındaki balkonlu hasta yatakhanelerinden kim bilir nice insanlar şifa aradı, tertemiz bir hava, ekmek, et, bal, ve süt ile… Her dönem için böyle değil midir; temiz hava ve kuvvetli gıda bakımı, hastalığın iyileşmesi için temel koşul olarak... Şifa bulmaya gelenlerden üç tanınmış yüzü biliyoruz. Bunlardan biri elbette İsmet İnönü, diğeri büyük yazar Rıfat Ilgaz ve şair Ece Ayhan.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Rum nüfusun başlıca dini eğitim merkezi olan Ümit Tepesi’ndeki Ruhban Okulu’nu ayrıca birlikte gezeceğimizi not ederek, diğer ‘mutluluk’ duraklarına devam edelim. Dünyevi eğitim merkezinin de Fener’deki patrikhane olduğunu zaten biliyorsunuz. Eski adıyla “Papaz Tepesi” olan ve Yunanistan’dan, dahi Rumlar’ın yaşadığı dünyanın her yerinden çocukların okumaya geldiği buradan mezun olarak kiliselere dağıldığını unutmadan; okula çıkan yollarda birbirinden güzel fotoğraflar çekebileceğinizi de satır arasına iliştirelim.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Biz, sizi 1924’te rahatsızlandıktan sonra nekahat dönemini geçirdiği Heybeliada’daki eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün evine götürelim.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Gazi Mustafa Kemal Paşa
tarafından eşyaları alınan evdeki mobilyaların bugün sadece yüzleri değiştirmişse de orijinalleridir. Paşa hastalanınca Mavromatakis Ailesi’nden kiralanan ev, İnönü Ailesi’nin daha sonra satın almasıyla uzun yıllar istirahâtgah olarak kullanmıştı.

Edebiyatımızın önemli isimlerinden Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 32 yılını geçirdiği evi de Heybeliada’da görülmesi gereken duraklardan biri olarak ayrışıyor. Bakımsız görünse de aslı gibi duran güzel yapı, yazarın özel eşyalarının bulunduğu müze evi olarak sizi bekliyor. 350 Türkçe eser, 305 Fransızca kitap, dergi, mecmua ve ciltler dolusu eski gazete bulunan burası bugünlerde bitmeyen restorasyon yüzünden ‘kapalı’ duruyor. Siz buraya gelirken; Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç ve Gulyabani’nin burada yazıldığını biliniz.

Son olarak Değirmenburnu da yaz aylarında harika bir serinlik vaat ediyor. Deniz Hamamı denilebilecek koy boyunca piknik yapabilir, plajlarında Marmara’nın keyfini yaşabilirsiniz. Eskiden Heybeliada’nın bostanlığı olarak değerlendirilen burada, kış mevsiminde ise hüzünlü bir terk edilmişlik hakim. Ancak deniz ve çam kokusuyla masalarında unutulmaz bir yemek yemeniz mümkün elbette. Yaz aylarında kır gazinosu açılan Değirmenburnu’nda stresten uzak bir Marmara manzarasında seyir zevki de yaşayabilirsiniz.

Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Dört tepeden oluşan ve adaların ortasındaki konumuyla Heybeliada’da iki ‘tur yolu’ var. Birine büyük, diğerine ‘küçük tur’ denilmiş. Faytoncular, küçük tur için “aşıklar yolu” da diyor. Ancak atların sırtından sermaye elde eden acımasız sömürü düzenine karşı Albanita ve merhameti el vermeyen bordolu çocuk, ısrarlı bu tur tekliflerini geri çevirirken; bir yandan da ‘iki aşık’ olarak aynı güzergahı yürüyerek tamamladık.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Yoldayken yalnız yaşayan, konuşacak biri olsa diye sokaktan geçenleri gözleyen hem yaşlı hem yaslı Muazzez Teyze ile ayaküstü dertleştik,
halleştik. ‘Nasılsınız’ deyince, döküldü; anlatacak çok sözü varmış, bizim üzerine bir şey söylememize gerek kalmadı.

Onun da zaten sadece birinin kendisini dinlemesine ihtiyacı varmış.
Yıllardır dört duvar arasında bir başına yaşamaktan ve konuşacak kimsesi olmamasından, sesi kısılmış Muazzez Teyze anlattı, Albanita ölümsüzleştirdi, bordolu çocuk için ise sadece susmak kaldı. Oğlunun öğretmenliği, yetiştirdiği bugünkü bakanlar, valiler, belediye reisleri ve eğitmenlerinden, Heybeliada’daki hatıralarına, Giresun’daki ailesinden, soylu günlerinden ve CHP’nin yönetimine kadar birkaç dakika içine uzun bir ömür sığdırdı, gözleri zaman zaman nemlendi. Acıyla sesi kısıldı, coşkuyla yeniden yükseldi. Tek dostunun kediler olduğundan bahsetti.

Matematiğine inandığım, yön duyguma güvenmeyen; sonunda dediğime gelen Albanita’nın tahminleriyle “eni 3 bin, boyu bin 500 metrelik” Heybeliada’da size de yürümeyi veya bisiklet ile seyahat etmeyi tavsiye ediyoruz. Böylece kontrol sizde olurken; dokunarak, hissederek, dinlenerek, dinleyerek, yaklaşarak, yaşayarak Heybeliada’yı gezebilirsiniz.

Yorulduysanız da iskele sokağın sağındaki Çatkapı Lokanta’da ‘hamın eli’ değmiş yemekleri tatmanızı önerebiliriz. Sempatik görünümü, güler yüzlü işletmesi, samimi karşılaması ve daha önemlisi harika mantısı, ızgara köftesi ile kışkırtıcı bir adres burası. İşletme sahibi Metin Bey’in tavrı, konuşma tarzı, bizde CHP’nin önemli siyasetçilerinden Muharrem İnce’yi hatırlatsa da; yemeklerinin lezzeti Heybeliada’nın dışına taşıyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Heybeliada İskelesi’nin solunda ise çarşı, meyhaneler ve kahveler uzanıyor. Yukarı doğru ise Büyük Rum Kilisesi yer alıyor. Heybeliada Sanatoryumu’na gelmeden sizi karşılayan ‘kırmızı’ görünümlü Ayios Nikolaos Kilisesi’ndeki not oldukça dikkat çekici…
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Burası dini bir merkez; fotoğraf çekmek ve turistik gezi için başka yerleri görmenizi tavsiye eden zarif bir hatırlatma yapılıyor.
Denizcileri koruduğuna inanılan 14’üncü yüzyıl yapısı burası, ‘haç’ biçiminde ve dört fil ayağı üzerine oturtularak, bir kubbe ile kapatılmış olarak hâlâ ihtişamlı görünüyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Dönüş vapurunu beklerken; ağırlığı kadınların oluşturduğu müşterileri ile Bahar Kafe’de bir çift olarak “iki tek” attık. Buradaki ‘tek’ tavladaki, Albanita’ya kaybettiğim manasıyladır. Çakırkeyif zamanlar için ‘erken saat’ sayılabilir henüz ikindi vakti…


Bahar Kafe’deki yenilgi için bahanem; yan masada oturuyor.
Birbirinden içten bir avuç hanım ve aralarındaki kaygısız sohbet. Biri birine söylediği sözden alınmazken, öteki berikinin yıllanmış dertlerinin şahidi olarak çok açık bir ilişkileri var ki; kimseden de saklamıyorlar. 

Mutluluk Destinasyonu, yeni mutluluk rotaları için ‘pusula’ olmak üzere el ele diz dize geri yola koyuluyor. Kahvenin günübirlik misafirleri olarak bordolu çocuk, tavlada yenilirken; onlarla dertleniyordu mesela. Albanita da kapı üstüne kapılanarak söke söke kazandığını düşünüyordu elbette bu arada…Ve o sırada iskeleye yanaşan vapur sesi, ‘geldiğini’ haber veriyor bizim gibi yolunu bekleyenlerine…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder