22 Haziran 2019 Cumartesi

Garipçe, bir hayal…

Karadeniz’e komşu olan Garipçe Köyü, mükemmel manzarası ile eşsiz fotoğrafların doğal açısı… Küçük bir tepe üzerindeki yerleşim yeri, deniz seviyesinde keyifli anlar vaat ediyor. Brunch için veya uzun bir akşam yemeği için tercih edebileceğiniz Garipçe, doyasıya bir huzur ve sükûnet sunuyor gelenlere… 
Garipçe / Mutluluk Destinasyonu
İstanbul’un hâlâ saklı kalmış o kadar çok güzelliği var ki; her yeni rota ile hayranlığımız artıyor. Albanita dedi ki; “Üzerimizdeki beton ağırlıkları artık hafifletmemiz gerekmiyor mu?” Böylece yollara düştük, Sarıyer’in sırtlarına doğru… İstanbul’da ‘huzur’ deyince, aklımıza gelen birkaç alternatiften biri, Sarıyer oluyor. Belki de Fuat Paşa Yalısı'nda kalbimize yer etmiş, tatlı hatıralara gösterdiğimiz ahde vefa ile ilgili…
Garipçe / Mutluluk Destinasyonu
Koca metropolün canlı hayatına, kıyıdan köşeden Garipçe’den şahitlik ediyoruz. İstanbul’da İstanbul’a uzak olmak, gün be gün çekiştirilip sarsılan gönlümüze ferahlık veriyor. Kentin Kuzey yönündeki Garipçe ve civarı, deniz fenerlerine ev sahipliği yapıyor. Karadeniz’de dümen kıran kaptanların, rotasını tayin eden küçük fenerler, bölge insanları kadar yerel ve kadim. Uzun yıllardır bulundukları yerlerde kim bilir hangi yaşanmışlıklara tanık oldular. Biz ise sadece birkaç saatliğine nefes kesen Karadeniz manzarasına talim ediyoruz. Oysa hane sahibi ise bizden önce olduğu gibi, bizden sonra da tepeyi beklemeye devam ediyor.
Garipçe / Mutluluk Destinasyonu
İlk olarak, Garipçe Kalesi’ne çıkmadan kıyıdaki balıkçılarda soluklanıyoruz. Marmara’nın suları, Garipçe Koyu’na usulca sokulurken; duruluyor, durgunlaşıyor, adeta ağırlaşarak, kendine bir çeki düzen veriyor. Ancak kıyıdaki karayla kesiştiği birkaç saniyelik buluşma anında çıkardığı şırıltı ile geldiğini belli etmeden de edemiyor.
Garipçe / Mutluluk Destinasyonu
Boğaz’ın “Karadeniz” girişine hâkim olarak ‘deniz mahsulleri’ kokan masamızda çatal ve bıçak seslerini köyün sakinliğine karıştırıyoruz. Balıkçılar ise biraz ötede, taze balık avında ağ atıyor, ağ çekiyor. İskele kenarındaki bir genç adam da restore edilmiş kayığı boyuyor. Akşam için hazırlık yapıyor lokantalar, temiz havayı masa masa bölüştürerek… Ahşap evler, güngörmüş sokaklar, kıvrımlı yokuşlar ve merdivenleri ile Garipçe, el değmemiş güzellikleri misafirlerine sunuyor. Ancak Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yapımı ile betonlaşma, Garipçe’nin ufkunu da taşlaştırmış gibi duruyor. Rumeli Feneri ile Rumeli Kavağı arasındaki şirin köy, hem bir ‘burun’ aynı zamanda da ‘koy’ olarak deniz boyunca uzanıyor.
Garipçe / Mutluluk Destinasyonu
Kimisi kendi sessizliğine gömülmüş yamaçlardaki, bir avuç içinde etrafa saçılmış gibi duran evler, uzaktan baktığında ‘yalnızlığı’ yüklenirken‘huzur’u temsil ediyor. İstanbul’un kötülüklerinden ve kirlerinden arındırılmış buradaki natürel ve pastoral yaşam, Albanita ile Bordolu Çocuk’u kendine çekerken; ihtimal olarak ‘sıkılmak’ da tedirgin ediyor.
Garipçe / Mutluluk Destinasyonu
Yüksek ve sarp kayalıkların yerleşim bakımından sınırladığı ‘Garipçe’ ismi, belki de birkaç hanelik nüfusu ve “balıkçılık” dışında bir gelir kapısı bulunmamasından ileri geliyor. Kırmızı-beyaz ve mavi-beyaz ‘kare’ desenli örtüler serilen masalar, rengarenk sandalyelerde bunun üzerine fikir yürütülürken; Albanita, “Mitoloji’de lanetlenmiş Kral Phineas, burada yaşamış” diyerek gün görmemiş bir bilgi bırakıyor salata tabağının yanına… Kartalların ve akbabalarının yuvaladığı eski tarihlerin köşesinde, bugün Bordolu Çocuk’la karşılıklı yemek yerken Albanita, “Osmanlıca’da ‘yakın, yakında olan, yer ve zamana yakın, soyca yakın’ anlamında ‘karib’ diye bir kelime var” diyor. Garipçe adının köküne dair en makûl ilgiyi de böylece buluyor.
Garipçe / Mutluluk Destinasyonu
Bizans ve Osmanlılar’a ait tarihi eserlerin bulunduğu Garipçe’de Sultan III. Mustafa Han’ın yaptırdığı, 1557’den kalma kale bugün, doğal film platosu olarak değerlendiriliyor. Mesela bizim hafta sonu kaçamağımız esnasında, dijital medya içerik pazarlama platformunda yayınlanan “Hakan: Muhafız” dizisi çekiliyordu. Eskilerin güvenlik ve gözlem yeri olarak inşa ettiği Garipçe Kalesi’nde Çağatay Ulusoy yine şehrimizi ölümsüz bir düşmandan koruyordu. Macar asıllı Fransız mimar François de Tott’un yaptığı kale, görmeniz gereken “ilk” mekânlardan… ‘Büyük Liman’ olarak tarif edilecek yerde; hamam, kilise, yarı sağlam ‘kale duvarı’ ile birçok ev yıkıntısı da hüzün yayıyor. Büyük Liman’da Osmanlılar zamanında bir de tersane varmış. Bugünlerde hiçbir ‘kalıntı’ yok.
Garipçe / Mutluluk Destinasyonu
Deniz kenarındaki çeşme kitabesinde, tersane için Hasan Paşa tarafından 1199’da yaptırıldığı yazıyor. Soğuksu Çeşmesi ve Hacı’nın Suyu Çeşmesi de not edilebilecek eserler arasında…

Bordolu Çocuk, levrek üzerinde çatal ve bıçak oynatırken; Albanita, ‘konaklamak’ için arayış içinde garson tecrübesini yokluyor. Kırık dökük karakteri ile mahcup adam, “Yaz günlerinde bazı köy evleri ‘mevsimlik’ olarak kiralanabiliyor” diyor.
Garipçe / Yunusların Dansı / Mutluluk Destinasyonu
Bir hafta sonu istirahâti olarak burada kalamayacağımızı anlıyoruz. Yine de İstanbul’a yakınlığı nedeniyle Garipçe Köyü, bir öğün, birkaç saatlik kaçışlar için ideal konumda bulunuyor. Yaz-kış ‘taze balık’ yemek istiyorsanız eğer, siz de “Mutluluk Destinasyonu” tavsiyesi olarak Garipçe’yi görmelisiniz. Tarihi, doğası, kültürel yaşamı ile yüzlerce gizi barındırıyor sınırları içinde Garipçe... Tabii; ızgara-tava balık çeşitlerini, mezeleri, bahçeden yeni toplanmış malzemeler ile yapılan salataları ve ev baklavaları da tercihiniz üzerine sizi pişman etmeyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder