25 Ocak 2020 Cumartesi

İstanbul’un yabancısı

İstanbul’u eski sokakları olmadan sevmeniz mümkün değil. Dünyadaki hiçbir şehri de alçak gönüllü eski sokakları olmadan sevmeniz imkân dahilinde değil. Mutluluk Destinasyonu bu hafta, Galata’nın sokaklarında dolanıyor. Şahkulu, Lüleci Hendek, Serdar-ı Ekrem ve diğerlerinde demlenmeye, Galata’yı birlikte adımlamaya ne dersiniz?

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Bazı semtler, kentleri kadar şöhretlidir. Galata da bunlardan biri… Bizans ve Osmanlılar’a başkentlik yapmış imparatorluklar şehri ‘İstanbul’ denince, “Galata” olmadan eksik kalır.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Batı Akdeniz’i ve hatta Atlantik’i temsil eden Galata’ya bir "Doğulu" olan İstanbul, Bizans Dönemi’nde de Osmanlılar zamanında da hep mesafeli yaklaştı. Uzaktan güzel görünüyordu; fakat ‘yabancı’ görünümlüydü. Bizans buraya, “karşı” anlamında ‘Pera’ dediler. Osmanlılar ise ‘merdivenli yol’ tamlaması olarak “Galata” demeyi tercih etti. Bizans için Galata, sevimsiz Venedik tüccarlarının yaşadığı bölgeyken; Osmanlılar’da da gayr-i müslimler yaşardı.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Konstantinopolis halkı ile Pera’dakiler, 1185’te uzun süre çatıştılar. Hatta Venedikliler’in düzenlediği 1204’teki Haçlı Seferleri’nde hedef Konstantinopolis, hesap ise Pera’daki intikamdı. Osmanlılar’da da zaten imparatorluğu parçalayacak ihanet hesapları, Galata’da planlanıyordu; buna inanılıyordu. Tarihi geçmişi de Galata’yı, ancak İstanbul kadar şöhretli yapıyor.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Şişhane, Tünel ve deniz arasındaki surlar ile çevrili bölge için Bizanslılar, ‘Pera’ diyordu. İstanbul’un fethi ile yerleşim sur dışına da taşarak Galata’nın yüz ölçümü enine boyuna genişledi. Galata surlarının dışındaki Beyoğlu’nun da ‘baglio’ yani Venedik Elçisi’ne izafeten böyle anıldığı rivayet edilir. Benzeri, daha ihtişamlısı Roma’da bulunan Palazzo Venezia, bugün restoranların sıralandığı Galata’daki bir eski saray aslında.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Evliya Çelebi’nin notlarında ‘Denizden Galata’ya bir saatte çıkılır’ diye yazdığı mesafe, Tünel’den birkaç dakika ile geçiliyor. Albanita ile Bordolu Çocuk, Cenevizlilerin inşa ettiği kuleden İstanbul’un yedi tepesini de aynı anda görebiliyor. Boğaziçi’nden Haliç’e, Haydarpaşa’dan Suriçi’ne, tarihî yarımada gözler önüne seriliyor boydan boya.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Galip Dede Caddesi boyunca enstrüman satan çok sayıda müzik market, hediyelik eşya dükkânları, halıcılar ve kafeler, gece kulüpleri arasında yorulan Albanita ile Bordolu Çocuk, Viyana Kahvehanesi’nde biraz soluklanırken; Büyük Hendek Caddesi’nde birbirlerinin kadrajlarına girse de bir sürü insan Galata Kulesi’yle aynı fotoğraf karesi içine sığmaya çalışıyor.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
İstanbul’un en eskisi ve en büyüğü olan Galata Mevlevihanesi’nden sanki ney, kudüm ile rebab sesleri yükseliyor. Aynı anda Beatles, Pink Floyd ve U2’nin de kullandığı 'Zilciyan' marka ziller kulakları tırmalıyor. Bir yerlerde saz çalıyor, akordeon körüğündeki hava dokunaklı ezgiler sızdırıyor. Galata’da müziğin bin bir çalgısı birbirine karışıyor. Galata’dan ilhamla Albanita da bir mağazadaki piyano taburesine oturmak için izin isteyip ışıl ışıl gözleriyle, “Für Elise” çalıyor. Müziğin evrenselliği, Galata’da herkesi buluşturuyor.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Daha sonra Albanita’nın mihmandarlığında Habib Gerez Atölyesi’nde renklerden bir dünyanın kapısını aralıyoruz. Bırakıp gitmeyerek Galata’ya sahip çıkan Gerez Ailesi, 15. Yüzyıl’dan bu yana burada yaşıyormuş. Seferad Yahudisi olan Gerez’in resim atölyesini görmek, adeta yaşayan bir anıt olarak kendisiyle de tanışmak isterseniz eğer, Neve Şalom Sinagogu’nun yakınlarında bulabilirsiniz.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Çok kültürlü yapısıyla Galata’daki Yüksek Kaldırım’dan bir 24 saat içinde Müslüman, Hristiyan, Musevi, Budist aynı anda geçiyor. Arnavut, Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Ermeni, Rum, Yahudi yüzyıllardır bu basamakları arşınlıyor. Bizans Dönemi’nde Latinlerin ağırlıkta olduğu Galata’da, Osmanlılar’ın zamanında ise Rumlar nüfuz sahibiydi. Ancak halk hangi dil ve dinden olursa olsun, 'İstanbullular' olarak bilinirdi.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Hatta bir dönem İtalyanlar burada; Santa Anna, San Benedetto, San Giovanni, San Sebastiani, San Antonio, San Giorgio, Santa Maria ve San Francesco’da ibadetlerini yaparmış. Karaköy’deki yıkımlarla sahil açılınca, göze çarpan Arap Camii de işte o günlerden kalma… Dinler de Galata’da sırt sırta yaşıyor.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Galata Kulesi, Bahriye Hastanesi, Saint Pierre ve Saint Paul kiliseleri, elbette St. George Lisesi, semtin kimliği adeta… Saint Pierre Hanı, Galata Bedesteni, Kamondo ve Kurşunlu Han’ı da unutmamak lazım. Buralar eski Galata’nın canlı ve hüzünlü örneklerini taşıyor.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Bankalar Caddesi, Osmanlılar’dan miras finans kapital merkezi… Lüleci Hendek Sokak hâlâ Ceneviz, Venedik ve tabii ki Bizans kokuyor. Bir dönem Levantenler’in yeri olan buralarda, hayal ederseniz hâlâ han girişlerinde beyaz eldivenli kapıcılar görebilirsiniz.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Bir dönemin liman semti, İstanbul’un ithalat ve ihracat kapısı; eğlence ve suç bölgesine de zaman içinde dönüştü. 19. Yüzyıl’da tüccarlar ile gemiciler ve savaş yıllarında ise askerlerin doluştuğu Galata’da İtalyanlar, Fransızlar, Araplar, Çinliler, Koreliler, İngilizler, Almanlar, özetle dünya milletleri, turistler konuşa konuşa Yüksek Kaldırım’da yürürken; kendi seslerini bırakıyor bugünlerde… Galata’daki yüksek kaldırım, bir yere çıkmıyor. Gezmek, dolaşmak için bir alan… Herhangi bir cadde veya sokak değil orası… Gökyüzü ile yeryüzü sanki burada el sıkışıyor.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Karaköy Rıhtımı, Tersane Caddesi, Tophane, Perşembe Pazarı’nda da semtin izlerini göreceksiniz. Batı Akdeniz kentlerinin havasını taşıyan Galata’nın yıkılan surlarının içinde hâlâ Yahudi kültürü yaşanmaya devam ediyor. Albanita ile Bordolu Çocuk da yorgunluğu unutmak için Anemon Hotel’deki Galata Kulesi’yle camdan cama fısıldaşmak, tarihten bahsetmek için odalarına çekiliyor.

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Galata Kulesi’nin sol yanında Kız Kulesi, arkasında Beyazıt Kulesi görünüyor. Notları, fotoğrafları derleyip günü değerlendirirken otel odasında, kuleler arasında Bordolu Çocuk’un aklına, Bedri Rahmi’nin dizeleri geliyor, "Şu Kız Kulesi’nin aklı olsa Galata’ya varır, bir sürü çocukları olur" diye mırıldanıyor. 

Galata - Mutluluk Destinasyonu
Bu arada Kule Çıkmazı Sokak’ta bir kadın gül kurutuyor, kokusu Anemon’un odalarını dolaşıyor.

18 Ocak 2020 Cumartesi

Davetkâr 'beyaz düş'

Mutluluk Destinasyonu bu hafta, Türkiye’nin en seçkin 'sömestr tatili' rotalarını derledi. Lapa lapa kar yağarken; tabiatın beyazlığında kaybolmak, soğuk; ama tertemiz havayı solumak, doğanın sessizliğini dinlemek ve unutulmaz anılar biriktirmek istiyorsanız eğer, takılın bize… Mevsimin en çok yakıştığı, adeta ‘kış masalı’ gibi olan köşeleri bizimle birlikte keşfetmeye hazır mısınız?
Başlıyoruz.


KARS-ERZURUM

İlk olarak Türkiye’nin en doğusuna gidiyoruz. Bordolu Çocuk’un memleketi Kars’tayız önce, ardından da Erzurum’a geçeceğiz.

Beyaz Düş - Mutluluk Destinasyonu

Doğu Ekspresi ile popüler olan Kars, ‘kış turizmi’ bakımından uzun yıllardır önemli bir destinasyon olarak biliniyor. Kış mevsimi belki de en çok Kars’a yakışıyor. Kar, burada sanki sıcacık yağarken; hohlasan gökyüzü buğulanacak gibi duruyor. Görkemli Rus mimari yapıları, Ani Harabeleri, Katerina Sarayı, Kars Kalesi ve Çıldır Gölü sizleri bekliyor. ‘Gravyer peyniri’ almadan Kars’tan asla dönmeyin. Albanita’nın referansına güvenebilirsiniz, Bordolu Çocuk’un damağına pek hitap etmese de ‘kaz eti’ yemeden Kars’tan dönülmez.


Beyaz Düş - Mutluluk Destinasyonu
5 ay boyunca kar kalkmayan Erzurum’un Palandöken Dağları, kış güzelliğiyle sizleri bekliyor. Doğayı, kayağı, kış mevsimini sevenler eğer Palandöken’i görmediyse, ‘eksik yaşamış’ denilebilir. Kar kalitesi, uzun pistleri ve modern tesisleri, dünyanın sayılı merkezlerinden birine sahip olan Palandöken Dağı, buz salonları, atlama kuleleri ile hizmet veriyor. 2011’de Dünya Üniversiteler Arası Kış Oyunları’na ev sahipliği yapan Erzurum, yeni ‘cazibe merkezi’ olurken; ‘toz kar’ iklim özelliği sayesinde elverişli kayak imkânı sunuyor.


VAN

Zengin tarihiyle Van, size milattan önce 5 bin yıl öncesinin kapılarını aralıyor.

Beyaz Düş - Mutluluk Destinasyonu

Yüksek arkeolojik keşifler yapabileceğiniz Urartular’ın başkentinde, dönemin ticaret merkezini deneyimleyebilirsiniz. İpekyolu’nun geçtiği Van’da göl ve çevresi doğal güzellikleriyle biliniyor. Kaleleri, kiliseleri, camileri, karları ile Van, büyüleyici bir manzara sunuyor misafirlerine…

Beyaz Düş - Mutluluk Destinasyonu

Doğu Ekspresi’ne alternatif tren hattı da Van’a gidiyor, yol boyu Anadolu’nun kış görüntüleri sunuyor. Dönerken; damaklarınızda ise Van Kahvaltısı’nın tadı kalıyor.


BOLU

Cennet köşesi gibi Abant, Bolu’nun biraz dışında kalsa da ‘kış tatili’ denince ilk akla gelen yerlerin başında geliyor.

Beyaz Düş - Mutluluk Destinasyonu

Şehir karışıklığından uzaklaşarak, doğanın büyüsüne kapılacağınız Abant’ta, uzun yürüyüşler yapabilir, birbirinden güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Çam ağaçları ve tertemiz havasıyla ‘huzur’ vadeden Abant’ta, Albanita ve Bordolu Çocuk gibi şömine önünde romantizm yapabilir, aşk tazeleyebilirsiniz. Buraya yakın mesafede bulunan göz alıcı güzellikteki Gölcük ve Yedigölleri de görmenizi tavsiye ederiz.

Beyaz Düş - Mutluluk Destinasyonu
Bolu’daki bir başka adres ise doğa ile iç içe Kartalkaya. Dingin havasıyla, kartpostal gibi beyazlığıyla, zengin bitki örtüsüyle Kartalkaya, ziyaretçilerine bambaşka bir atmosfer sunuyor. Batı Karadeniz’in incisi Kartalkaya, kış sporları ve doğa sporlarının merkezi konumunda… Lüks ve konfor denince akla gelen Kartalkaya, Türkiye’nin sayılı kayak pistleri arasında yer alıyor. Uludağ’dan sonra ülkemizin en popüler kış adreslerinden biri olan Kartalkaya’daki dağ otellerinden birinde konaklayabilirsiniz.


BURSA

Marmara Bölgesi’nin en yüksek dağı olan Uludağ, Türkiye’nin de ilk kış tatili rotası olarak biliniyor. 

Beyaz Düş - Mutluluk Destinasyonu
40 kilometrelik alana yayılan Uludağ, dik ve heybetli görüntüsüyle tanınıyor. Tesisleri, kamp yerleri ile çok sayıda alternatif olan Uludağ’da hem dağ eteklerinde hem de yaylalarında gezilecek benzersiz doğal alanlar bulunuyor. Uludağ’da Millî Parkı, Çobankaya Yaylası’nı, Aras ve Softaboğan Şelaleleri, buzul gölleri görmelisiniz. Kış sporları, dağ havası Uludağ’ı 'ayrıcalıklı' bir destinasyon olarak diğerlerinden bir adım öne çıkarıyor.


MERSİN-ANTALYA

Akdeniz’e paralel uzanan Toros Dağları, Mersin-Antalya arasındaki sıradağlar malûm.

Beyaz Düş - Mutluluk Destinasyonu
Kış aylarında ayrı, yaz mevsiminde ayrı güzel olan Toroslar, doğayla dopdolu bir tatil imkânı sunuyor. Altınbeşik Mağarası’ndan Ormana Köyü’ne, Toros Dağları’nda görebileceğiniz pek çok yer var. Göl manzarası eşliğinde kayak yapabilirsiniz. Akseki Parkı, Düğmeli ve Toros Evleri’ni ziyaret edebilirsiniz mesela. El değmemiş güzellikleriyle Toroslar, kar ile buluştuğunda eşsiz güzellikler armağan ediyor. Köyleri ise doğal hikâyeler bahşediyor.

12 Ocak 2020 Pazar

Eski İstanbul’dan kalan ışıltı: Kuzguncuk

Mutluluk Destinasyonu sizi bu hafta, mavisi, yeşili ve kedileri ile meşhur Kuzguncuk’a götürüyor. İstanbul’un tüm dik yokuşlarının birleştiği küçük sahil kasabasında, size de kediler ev sahipliği ve rehberlik yapacak. Hadi takılın bize, hafta boyu biriktirdiğimiz yorgunlukları beraber hafifletelim.
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Musevilerin, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk toprakları burası… Daha sonra Ermeniler, Rumlar ve Müslümanlara da kucak açıyor Kuzguncuk. Semttekilerin en çok övündükleri de barış içinde ‘kardeşçe’ kalabilmeleri… İki sinagog, üç kilise ve iki cami bulunan Kuzguncuk, dinlerin de buluşma noktası adeta.
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Albanita’nın bir akşam, ‘Perihan Abla, Süper Baba, Ekmek Teknesi ve Hayat Bilgisi’ni yeniden yaşamak ister misin’ teklifiyle çıktığımız yolda, bizi bir kültür mozaiği, manevi zenginlik karşıladı.
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Semt ismiyle ilgili rivayetlerin iki olduğu söyleniyor. Bunlardan ilki, II. Justinianus’un yaptırdığı ‘altın kiremit’ anlamındaki Hrisokeramos Kilisesi’nden geldiği şeklinde… Bir diğeri ise İstanbul’un fatihi Sultan Mehmed Han Dönemi’nde buraya yerleşen ‘Kuzgun Baba’ adlı bir veliden geldiği şeklinde…
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Bir tarih demek olan Arnavut taşlarına basmaya kıyamayacağınız, rengârenk ahşap konaklardan gözlerinizi alamayacağınız Kuzguncuk’ta, eğer başınızı kaldırıp asırlık çınarların kapattığı gökyüzüne bakarsanız saçlarınıza huzur yağdığını hissedebilirsiniz.
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu

Yaşları 150 ile 250 yıl arasında değişen evler önünde fotoğraf çekme yarışındakiler, hemen misafir olduklarını ele veriyor. Öyle ya, hiçbiri bir Nusret Baba, Perihan Abla, Fikret, Afet Hoca değil ki… Burası adeta bir açık hava platosu gibi… 
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Sosyal medya telaşındaki sanal kalabalığı geride bırakıp ilerlerseniz İcadiye Caddesi boyunca, İlya’nın Bostanı’na varacaksınız. Şehrin ortasında bir ‘köy hayatı’ garip gelebilir; ancak İlya’nın dileği böyle, toprak her yıl ekip biçmeye meraklı olanlara kurayla pay ediliyor. İçinde bir çocuk parkı var. Yaz akşamları film gösterimleri yapılan şehir çiftliğinin tepesindeki sıralı rengârenk evler ise güzelliği taçlandırıyor.
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Albanita’nın “Mahalle duygusunu seviyorum. Komşulukları seviyorum. Esnaf samimiyetini seviyorum” sözlerindeki devamlılık ve istikrar hissiyatını Kuzguncuk’ta anlıyor Bordolu Çocuk. Siz de buyurun; ‘muhabbet’ nedir anlayacaksınız. Mütevazı alışveriş dünyası Kuzguncuk’ta yaşamaya devam ediyor. Semtin sokaklarında yürürken; küçük dükkânlar, berberler, bakkallar ve manavlar görebilirsiniz.
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Çarşamba günleri, halk pazarı kuruluyor Kuzguncuk’ta devrile, kıvrıla… Bir de her daim açık, organik ürünler satan Köy Pazarı var. Küçük ve sempatik bir dükkân burası, sadece fotoğraf çekmek için önünden geçilebilir. Atölyeleri, sanat galerileri, antikacıları, butikleri ile Kuzguncuk, hep bir açılış töreni ile renk cümbüşünde…
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Sahil boyunca Üryanizade Camii, minimal mimarisi, ilginç minaresi ile dikkat çekerken; yamaçtaki Cemil Molla Köşkü ise estetik zevkin zirvesi gibi duruyor. Köşk ve cami Kuzguncuk’un zarif ruhunun vesikası olarak konumlanırken; Nusret Baba’nın ekmek teknesi kadar iddialı Dilim Pastanesi’nden ise az ileride güzel kokular yayılıyor. Ancak daha çok yaz aylarında dondurmalarıyla biliniyor.
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Eski İstanbul’un iyi korunmuş; ama yorgun ahşap ve taş evleri geçmişin izlerini taşıyor. Bu yönüyle Kuzguncuk, Bordolu Çocuk ve Albanita’ya içsel huzur veriyor. Sahile inen bir kıyı kasabası olan Kuzguncuk, renkli merdivenleri ile de ruhundaki yaşam enerjisini cömertçe saçıyor. Örneğin Bican Efendi Sokağı’ndaki merdivenlerin başında oturup Boğaz’ı ve panoramik İstanbul’u izlerseniz, adeta ‘doğal terapi’ yaşayacaksınız. Mesela bir kitap bir sıcak kahve eşliğinde herhangi bir kafede huzur depolayacaksınız.
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Albanita ve Bordolu Çocuk gibi yazı işleriyle uğraşıyorsanız eğer; kent kalabalığından uzaklaşıp ruhunuzun ilham bulacağı yer, burası… Geleneksel hayat çizgisinin uzantısı olan küçük incelikleri bulabileceğiniz Kuzguncuk’un eski İstanbul’dan kalan ışıltıları hâlâ var.
Kuzguncuk - Mutluluk Destinasyonu
Boğaz’ın suyuyla birlikte akıyor hayat, saatlerin telaşından kurtuluyorsunuz. Bakir kalmış yeşil tepeleri, konakları, kedileri ve sarmaşıkları ile özel bir dünya Kuzguncuk. Tüm tebessümüyle, insanı huzur dolu bir geniş zamanın ortasında bırakıyor. Bugünde, geçmiş zamanın tam ortasında kalakalıyorsun.

4 Ocak 2020 Cumartesi

Camiler, kilisler, sinagoglar ve Balat'ta bir Noel

Mutluluk Destinasyonu sizi, Ortodokslar’ın 7 Ocak’taki “Noel ayini” öncesi Fener ve Balat’a götürüyor.

Fener Patrikhanesi ışıklarla süslenirken; bahçedeki Noel ağacı rengarenk süsleri ve ışıltısıyla geceyi aydınlatıyor. 

Mumlar yakılıyor, ‘barış, bolluk, huzur, mutluluk, kardeşlik’ için dua ediliyor, ilahiler okunuyor. Hem göz yaşı dökülüyor hem havai fişek gösterileri ile coşku yaşanıyor.

Jülyen takvimine göre; Hz. İsa’nın doğum günü kabul edilen 6-7 Ocak’ta Fener ve Balat, ev sahiplerini ağırlıyor. Siz de Mutluluk Destinasyonu ile ayrıcalığı yaşamak isterseniz; takılın bize…

İstanbul’da 3 bin 269 cami, 165 kilise var. Kiliselerin en haşmetli olanları Fener-Balat arasında yer alıyor. Ortodoksların ‘dinî merkezi’ kabul edilen Fener Patrikhanesi, Balat’ın 5’inci yüzyıl mirası tarihi surlarının emniyetinde yükseliyor. Dünyadaki Ortodoks Cemaati’ne mensup tüm kişilerinin dikkatini üzerinde toplayan patrikhane Fener-Balat arasında yer alırken; haliyle burada her adım başı gösterişli yapılar karşınıza çıkıyor.

Vodina Caddesi’nden Cibali Karakolu’na doğru parke taşlar döşenmiş yolu kat ederken; geçmiş günlerin soluğunu duyuyoruz. Büyük köşkler, görkemli yapıların çoğu bugüne ulaşmamış olsa da hissedebilirsiniz. Bu hâliyle bile ziyaretçilerini kendisine hayran bırakan ihtişama sahip. Burası, Ortadokslar’ın kutsal toprakları…

“300 milyon insanın bağlı olduğu Fener Patrikhanesi’nin Avrupa’daki benzerlerine rağmen küçük olması; bunun yanında nasıl oluyor da ‘ana kilise’ olabiliyor” sorusunun cevabı Osmanlılar’da gizli. Zira Müslüman inancındaki imparatorluk, camilerden daha yüksek kilise veya gayr-î müslim ibadethanesi yapılmasına müsaade vermiyordu. Yine de ‘iddiasız’ görüntüsüne rağmen Fener Patrikhanesi’ndeki iç dekorasyonu, ışıltılı ikonaları ve Hz. İsa’nın ışığı olarak kabul edilen mumları ile göz alıcı duruyor.

1720’de bugünkü görünümüne getirilen Fener Patrikhanesi, daha önce sırasıyla Aziz George, Ayios Dimitrios, Vlah, Pammakaristos, Havariyun’un yerine ikame edilmiş. Ortodokslar’ın Noel Yortusu, 7 Ocak’a denk geliyor. Dolayısıyla çok kalabalık, çok etkileyici bir ayin sizi bekliyor.

Hristiyanlık’tan bu kadar bahsettikten sonra Doğu Roma’dan kalan taşlarla yapılan Fener’deki Gül Camii de görmenizi tavsiye ederiz. 9. yüzyıl eseri olan ve Azize Theodosia’ya atfedilen kiliseden bozma cami, hemen yanındaki İstanbul’un en eski hamamlarından birine, aynı zamanda bölgesine de adını veriyor. ‘Gül’ ismi ise Sultan II. Bayezid’in sadrazamı olarak da biliniyor.

Hamamdaki duvarlarda Pervitich haritalarından biri bulunması, buranın ‘tarihi’ ipuçlarını da veriyor. Yol boyu ilerlediğinizde ‘denizlerin koruyucusu’ olarak kabul edilen Ayios Nikolaos Kilisesi karşınıza çıkıyor. Biraz soluklanıp geçmişi düşünürseniz gözünüzde ne hayatlar ne hikâyeler canlanır kim bilir.

Daha ileride Rum İlkokulu sessizliğe gömülmüş duruyor. Yukarıdaysa, Bordolu Çocuğun dünyaya geldiği Draman’ın altında, kırmızı mektep adıyla meşhur Rum Lisesi uzanıyor. Bu arada Draman isminin de ‘Dragoman’ yani “tercüman” demek olduğunu not edelim. Öyle ki burada Rum tercümanların yaşadığı rivayet ediliyor. 6-7 Eylül Provokasyonu ile Rumlar, İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalınca; Anadolu’daki insanlar gelip buraya yerleşmiş. 

Rum İlkokulu ve kırmızı mektep Rum Lisesi’nin mimarisi, bir zamanlar Fener ile Balat’ın ne denli zengin, seçkin bir muhit olduğunu fısıldıyor. Ortodokslar, uhrevi eğitimi Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nda alırken; dünyevi eğitimi ise Fener’deki Rum Lisesi’nde öğreniyormuş. Zaten ikisi de kısmî olarak birbirine bakıyor.

Kırmızı Mektep’teki camların tel örgülerle çevrili olması, Müslümanların tahammülsüzlüğünün vesikası gibi duruyor. Buradaki çocuklara, ‘gavur’ diye taş atıldığı kayıtlarda yer alıyor. Rum Lisesi’nden biraz ötede ise bir dönem şen kahkahaların yükseldiği, şimdilerde içinizi acıtacak ıssız virane gibi duran Yuvakimyon Kız Lisesi bulunuyor. Beride de Fatih Sultan Mehmed Han’ın fermanıyla cami olarak dönüştürülmeyen tek kilise ‘Meryemî’ olacak. Moğollar’ın Meryem Ana’ya atfettikleri kilise içinde çok sayıda ikona var. Kilise dehlizlerinde ise ‘Ayazma’ adıyla şırıl şırıl “kutsal su” akıyor. Burası “kanlı kilise” olarak da biliniyor. Çok acıklı bir hikâyesi var. Bunu da bir gün tozlu rafları aydınlatmak için zaten tez konusu olan Albanita sizlere anlatır, kim bilir…

Biraz aşağı inersek, kadehlerin buğulandığı sıcaklığı ile 123 yıllık bir mazisi olan, aşkların en şahanelerinin yaşandığı Agora Meyhanesi’nde demlenebilirsiniz. Hristo Usta’nın kalfası Ersin Kalkan tarafından açılan, işletmeciliğini yönetmen Ezel Akay’ın yaptığı tarihi meyhane, filmlere, şarkılara da konu olduğu için herkes tarafından biliniyor. Rum ve Ermeni ustaların hazırladığı yemeklerin, mezelerin ve yıllanmış şarapların tadı, dakikalarınızı zenginleştirecek.

Tarihi dokusu, cumbalı evleri ile Balat, doğal bir film platosu gibi duruyor. Museviler’in mekânı burası, aynı zamanda Merdivenli Yokuş’ta Albanita’nın da evini barındırması bakımından Mutluluk Destinasyonu için ‘özel’ bir yer.

Zamanında Blachernae Sarayı’nın bulunduğu Balat’ın ismi de kelime kökü olarak ‘saray’ anlamına geliyor. Fener ve Ayvansaray arasındaki yer, Haliç’in güney kıyısı boyunca konumlanıyor. Musevi, Müslüman, Hristiyan, Türk, Ermeni, Rum, Yahudi geçmişte burada omuz omuza yaşamış. Biri Ramazan’ı biri Hanuka’yı biri Paskalya’yı kutlarken; aynı okullara gitmiş bu insanlar, bugün birbirinden kopuk bir hayat sürüyor.

Balat ile Fener arasındaki yüksek duvarların arkasında iki kilise Aya Yorgi ve Panaghia Paramitas yükseliyor; görebilirsiniz. Bunların hemen yanında ise Kethüda Camii var. Burası da Kanunî Sultan Süleyman Han’ın sadrazamı Semiz Ali Paşa’nın kahyası Ferruh Bey adına Mimar Sinan’a yaptırılan ve günümüze ulaşan tek yapı. Tekfur Sarayı’ndan getirilen çinilerle mihrabı dekore edilen cami, göz alıcı güzellikte; dışındaki sonradan eklemlenen veranda olmasa... Bahçesindeki fıskiye serinlik yayarken; arka duvarındaki güneş saati ise ısı arıyor. Burası Museviler için Balat Mahkemesi olarak da değerlendirilmiş. Yine Vodina Caddesi’ndeki bulunan Çavuş Hamamı ve Tahta Minare Hamamı da görülmeye layık tarihi yapılar…

Balat, İstanbul’un en eski sinagogu Ahrida’ya da ev sahipliği yapıyor. Ancak ziyaret etmeniz için Hahambaşı’nın özel izni gerekiyor. Or-Ahayim Hastanesi, eski Musevi balıkçıların köşesi aslında. Şimdilerde Haliç’in kıyısında şifa dağıtıyor. 

Leblebiciler’den Vodina Caddesi’ne giderken; ana cadde üzerinden eğer içeri girerseniz, sizi Çıfıt Çarşısı karşılıyor. Eski kültürlerin izlerini taşıyan manifaturacılar, kunduracılar, kalaycılar zamana meydan okuyor. Buralarda artık Musevi kalmasa da o günlerin izleri duruyor.

Fener ve Balat’ın tarihi dokusu, İstanbul’un en meşhur fotoğraflarının nüvesi, kentin ‘dördüncü tepesi’ sizi de Noel ayini öncesi bekliyor.