isa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
isa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Şubat 2019 Cumartesi

İnsanlığın tarihi: Ayasofya

Mutluluk Destinasyonu, İstanbul’un fethi sembolü olarak kiliseden camiye çevrilen Ayasofya’nın kapılarını aralıyor. Osmanlılar’ın ‘cami-i kebir’ dediği, Fatih’in yadigârı ulu cami Ayasofya’nın dün ve bugünlerini buyurun, beraber okuyalım.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Senegal’den Kırgızistan’a, Beyaz Rusya’dan Kamerun’a, Avusturya’dan Hindistan’a, Çekya’dan Kenya’ya, Malezya’dan Portekiz’e kadar tohum atar gibi her tarafa serpilen kubbelerden biri de Ayasofya Cami’yle İstanbul’a atıldı. Ancak 24 milyon kilometrekarelik bir etki alanına hükmeden Osmanlı Türkiye’sindeki ‘özel camiler’ sıralaması yapacaksak eğer, tartışmasız olarak ilk 3 arasında “Ayasofya Camii” yer bulur.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Mutluluk Destinasyonu tarih sahnesinde başı dimdik duran, 85 yıldır ise minareleri bükülen Ayasofya’nın kapılarını sizler ile birlikte aralıyor. Tüyleri üç kıtaya yayılan devleşmiş bir Osmanlı Türkiye’si, kendi öz evinde kapısı yüzüne kapanan Ayasofya’yla birlikte; adeta cüceleşti. 8 bin 500 yıllık kadim tarihiyle İstanbul’un ‘tapu senedi’ olarak Ayasofya, aslında bir patrik katedrali olarak yapılmıştı. Bizanslılar’ın benzersiz şekilde koruduğu İstanbul, 1453’te fethedildikten sonra güneş çapındaki bir pırlanta gibi Ayasofya da zapt edildi. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Eski kilise, yeni cami 1482 yıldır mahfuz tutularak 537’den bugünlere kadar ulaştırıldı. Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus tarafından ‘bazilika’ planlıyla eski şehir merkezine inşa ettirilen Ayasofya, bin yıl boyunca ‘dünyanın en büyük kilisesi’ olarak kullanıldı.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Nika İsyanı’nda 30 bin isyancıyı öldüren Justinianus, bugünkü Ayasofya’yı yaptırarak belki de günah çıkarıyor, milletine karşı diktatörlüğü örten dini bir masumiyet örüyordu.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Pers Orduları’nı dağıtan Büyük İskender ve Roma’nın mutlak imparatoru Sezar’ın adeta ‘oda hizmetçiliği’ yapamayacağı görkemli hükümdar Fatih Sultan Mehmed Han’ın 1453’te ilk namazı kıldığı eski Bizans eseri Ayasofya’ya bugün gittiğinizde “dinlerin kardeşliği” görülebilir. Mihrabın üzerinde Meryem Ana’nın kucağında Hazreti İsa’yı tasvir eden resim bulunurken; sağ tarafta Arapça harfler ile ‘Allah’ yazısı dikkat çekiyor, sol tarafta ise “Hazreti Muhammed” yazıyor. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Batı duvarları bugün hâlâ ayakta ve havarileri sembolize eden kuzularıyla gelenleri karşılıyor. Roma’daki Panteon, Mısır’daki Piramitler ile kıyaslamak doğru mudur bilinmez; ama bin 500 yıldır sapasağlam ayakta duran böylesi bir dini yapı yoktur ve Panteon ile Piramitler, Ayasofya’nın yanında ‘sıradan’ kalabilir.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
İstanbul’daki Süleymaniye Camii, Edirne’deki Selimiye Camii, bunlara karşılık olarak da Roma’daki San Pietro Bazilikası, Paris’teki Notre Dame Katedrali ve daha niceleri, Ayasofya’nın ‘eşik taşına’ denk değil. Ayasofya bunların yanında kümes olsa bile daha kıymetlidir. İstanbul’un kalbi Ayasofya Camii, dünyada eşi olmayan madde ve mana âbidesi olarak ayrışıyor diğer örneklerinden…
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Buna rağmen dünyanın ilk 7 harikası arasında Ayasofya’nın olmaması, Hz. İsa’dan önce ilk 500 yılda onların belirlenmesi, kilisenin ise yaklaşık bin yıl sonra yapılmasıyla ilişkilendirilir. Ancak Osmanlı Dönemi’nde dünyanın 7 harikası da Türk topraklarında bulunuyordu. Bugün hâlâ, Efes’teki Artemis Tapınağı ile Bodrum Kalesi’ndeki Mausoleum da “iki harika” olarak sınırlarımızdadır. Son 7 harika içinde de Ayasofya’nın olmaması, ‘internet oylaması’ ile belirlendiği için ciddiyeti tartışılabilir. Tac Mahal, Çin Seddi ve Chichen Itza Piramidi’nin dünyanın 7 harikası içinde olması; Hindistan, Çin ve Meksika’nın nüfusu ile ilişkilendirilir… Gönlümüzün listesinde zaten “Ayasofya” hep ilk sırada…
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Öyle ya; Ayasofya’nın kapılarındaki “Ya Fettah” yazılı maden dökümlü tokmakları ile fethin sembolü niteliğinde… Hatta; Ayasofya’nın ruhunu kuşaklar boyu anlatılan efsaneler nasıl da yansıtıyor. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde Ayasofya’nın malzemesinin Hızır (as) tarafından tedarik edildiği, “manevi işçilerin” çalıştığı ve orta kapısının Nuh Peygamber’in gemisinden yapıldığı yazıyor. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Fetihten sonra ise Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazında Fatih’in karşısında Kâbe’yi gördüğü ve Hızır (as)’ın terleyen sütuna parmağını sokarak Ayasofya’nın yönünü kıbleye doğru çevirdiği rivayet olunur. Yine Seyahatname’de Hz. Muhammed (sav)’in doğduğu yıl Ayasofya’nın kubbesinin yıkıldığı; ancak Hazreti Peygamber’in ağzının suyu ve zemzem ile karıştırılan kireçle tamir edilebildiği anlatılıyor.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
İlk olarak Konstantinus tarafından 390’da yapılan Ayasofya ahşap malzemeler ile yapılmış, geçirdiği yangın ile daha sonra yenilenmişti. İsim dizisi, Megali Ecclesia yani Büyük Kilise, Thea Sophia ve Hagia Sophia; yani Ayasofya olarak gelişmişti. Kubbenin üzerindeki haç indirildikten sonra fetih ile birlikte etrafından dört minare yükseltirerek, “cami” yapılmıştı. Bizans Dönemi’nde de Osmanlılar’da da en büyük paye ile imparatorluğun ‘ilk ibadet mekânı’ olarak görüldü.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Osmanlılar’ın son dönemlerinde ‘10 milyon kilometrekare’ olan imparatorluk toprakları, yaklaşık ‘700 bin kilometrekare’ zemine düşerken; Ayasofya’nın duvar sıvaları da kazınarak lahitleştirildi. Ayasofya’nın gözü dönmüş şehvetlisi Yunanlılar, bir asra yaklaşan zamandır iştahla ağzından salya akıtırken; 1935’te minareleri fiyonklu bir kurdele yapılmış olarak burayı şımarıkça ‘hediye kutusu’ kabul etti. Bir bakış ile Ayasofya’nın kapıları demirlenerek, İstiklâl Savaşı’nın temiz ruhu lekelenirken; adeta ‘istiklâl’ de tersine çevrildi gibi duruyor. Adeta maskara edilmiş haliyle bir taş yığını olarak Ayasofya’nın kapılarıyla bir milletin de sanki ruhunu kilitlediler, Ayasofya’yla birlikte kalpleri mühürlediler. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Şöhretli mimar Filippo Brunelleschi’nin Floransa’daki Duomo Katedrali’nin çatısı, ‘dünyanın en görkemli kubbesi’ kabul edilir. Ancak Ayasofya’nın kubbesi, Duomo’dan tam bin yıl önce ve sadece 5 yıl gibi kısa bir süre içinde yapılmış olarak, dönemin şartları da göz önüne alınır ise aslında daha büyük övgü hak ediyor. Ayrıca Hristiyan inançlar ile yapılsa da içinde Paganist semboller de bulunuyor. Mesela Poseidon’un figürleri, üçlü mızrağı ve balıkları Ayasofya’nın duvarlarında kendine yer bulmuş. Demek ki; Ayasofya’yı ‘Hristiyanlık’ şanı ile yaptıran Justinianus’un işçileri arasında hâlâ gizli Pagan olanlar vardı, geleneksel bağlılığını burada da duvarlara işlemişti. Ayrıca Helenistik Döneme ait mermer küpler de yer alır. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Bugünkü tahammülsüzlüklerin aksine dönemin ‘hoşgörüsü’ İstanbul’un fethiyle de sürdürülmüştü. Örneğin karaların ve denizlerin hakanı Mehmet Han, Ayasofya’yı cami olarak dönüştürürken; “Fatih Camii” demek yerine Ayasofya ismini muhafaza ederek, alçak gönüllülük sergilemişti. Nihayetinde Ayasofya isim kökü olarak, ‘kutsal bilgelik kilisesi’ anlamı taşıyor. Yani Hazreti İsa’nın kutsal bilgeliğinden bahsediyor.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Ayasofya’ya girerken; “Terleyen Sütun” olarak bilinen dilek taşına parmağınızı yerleştirerek gönül muratlarınızı istemeyi unutmayın. Rivayet o ki; tarihlerin birinde imparator Justinianus, hasta ve dayanılmaz baş ağrısı çekiyor. Kilisedeki bir sütun dibine oturuyor, başını koyduğu anda ağrıları diniyor. Bu sebepledir ki; buraya bir kutsiyet atfediliyor. Ayasofya sadece kilise papazlarını, patrikhane yöneticilerini ve rahipleri barındırmaz; avlusunda çok sayıda rahibenin de yaşadığı bir manastır bulunurdu. Osmanlı Dönemi’nde bir sıbyan mektebi, bir muvakkithane, iki sebil, üç yüzlü bir çeşme, devasa orta şadırvanın yanında küçük duvar şadırvanı, bir büyük imaret, bir medrese, iki güneş saati yer alırdı.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Ayasofya’nın kedisi Gli ile fotoğraf çektirmeyi de unutmayın. Gerçi sizin dalgınlığınıza gelse bile o bir mermer sütun üzerine çıkarak sizin ölümsüz karenizde yerini alarak kendisini elbette size hatırlatacaktır. Sevimli kedi ‘Gli’ genellikle Bizans imparatorlarının tahta geçtiği, ayin esnasında oturdukları “onfalion” köşesinde oturur, yani yerini de bilir. Reenkarnasyon inançlarımıza aykırı ama; yoksa Gli, “Bizans imparatoru” ruhuyla Ayasofya’da yaşıyor mu?
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Roma, Bizans ve Osmanlı gibi üç imparatorluğa ev sahipliği yapmış, iki kıta üzerine yayılan, içinden deniz geçen tek şehir Konstantiniyye’nin ve İstanbul’un gönlüydü Ayasofya. Dışından bakınca ulu, içinden bakınca ziynetli görünür. Komutan Henricus Dandolo’nun dışında başka imparatorlar ile, peygamber müjdesine mazhar olmuş ‘kutsal’ bilinen Ayasofya’da padişahlar II. Selim, III. Murat, III. Mehmet, I.Mustafa, I.İbrahim’in de türbeleri de bulunuyor. Padişahların gömülü olduğu bölüm, aslında eski vaftizhane olarak biliniyor.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
6’ncı yüzyıl yapısı Ayasofya’daki Narteks koridorunda ‘imparator kapısı’ vardır. Söz konusu geçişin sağında bir mermer çıkıntı bulunur. Burası dehlizlere, mahzenlere iner ki; bilen bilir İstanbul’un üstü gibi altında da engin bir hayat vardır. İstanbul’un dehlizleri imparatorların kaçış yolu olarak birçok yere çıkar. Mesela Ayasofya’nın dehlizleri Sultan Ahmed Camii’nin yanındaki Hipodram’a ve daha arkadaki, sahilde yer alan Çatladıkapı’da ‘at nalı’ biçimindeki Sphendone Bölgesi’ne kadar uzanır. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Yine de gücümüze gidiyor; bizden öncekilerin başlarını secdeye koyup da ibadet ettikleri yerlere ayakkabılar ile basılıyor olması bugünlerde… “Kılıç hakkı” diye bir kabul var savaşlar tarihinde… İstanbul’un fatihi Sultan Mehmed Han’ın Ayasofya Vakfiyesi’ndeki vasiyetinde geçen, “Kim ki bu vakfın şartlarından birini değiştirirse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun” ifadelerinden sonra ne yazılabilir ki daha?
Resim yazısı ekle
Bir şehrin sahibi; üzerinde yaşayanlar değil, altında yaşayanlardır. Bu böyledir! Uzaktan Ayasofya’yı seyrediyor; ama içine girip de iki rekât namaz kılamıyorsak, nasıl ‘bizim’ olabilir ki? Yani hepimize ‘emanet’ olan Ayasofya eğer “esir” ise İstanbul da hür değildir. Sizin için de bu işte bir yanlışlık yok mu; Ayasofya bizdeydi de “bizim” miydi sahi?

29 Aralık 2018 Cumartesi

Beyoğlu'nda bir Noel akşamı

Yılbaşı bütün ışıltısıyla yine sokaklara yansıdı. 24 Aralık’ı 25 Aralık’a bağlayan gece Hristiyanların 'Noel Yortusu' olarak İstanbul’da da kutlandı. Birçok dini merkez gibi, kentin en büyük Katolik cemaatine sahip St. Antuan Kilisesi de coşkuyu yaşayacağınız sayılı yerlerden biri. ‘Santa Maria’ yani Meryem Ana Draperis Kilisesi ise yoksulluğa övgüler diziyor adeta, keşiş hayatının numunesi gibi duruyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Boğucu bir yıl, yorgunluklar ile geride kalırken; yepyeni heyecanlar beklediğimiz günlere az kaldı. Sokaklar, evler ve mağazalar süslü süslü… Tıpkı St. Antuan gibi… Santa Maria ise ilahi bir adalet, fakirliğe davet ediyor. Çünkü Hz. İsa, yoksuldur ve asıl mühim olan onun gibi yaşamaktır. Draperis Kilisesi’nde 'yoksulluk' yüceltiliyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Albanita’nın çizdiği rota; Beyoğlu ve Galata arasındaki 400 metre uzaklıkta bulunan iki merkezde ‘inanç’ farkını yaşatıyor. St. Antuan’da her kökten insanlar cıvıl cıvıl bir kalabalık oluşturuyor. Katoliklerin duygularını yaşamayan bu kozmopolit kitle, dini ritüelleri sanki bir müze gibi duygusuz, biraz da saygısızca izliyor. Santa Maria’da ise daha kapalı bir cemaat duygusal dakikalar yaşıyor, gözyaşları hissediliyor, Latince çağrılar ayırt ediliyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Bu arada öte yandaki St. Antuan’da cemaat için ayrılmış bölümde bir kadın farklı etnik ve dini kökteki insanların rahatsız edici gürültüleri arasında ellerini yüzünde birleştiriyor, başını önüne eğiyor ve Hz. İsa’yı hissetmeye çalışıyor. Yanındaki bir adam ise gözlerini kapatmış, göz kapaklarının oluşturduğu karanlıkta başını gökyüzüne kaldırarak, göğe çıkarılmış Hz. İsa’yı yaşıyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Kırmızı şerit ile çevrilmiş Katoliklerin oturduğu mahfuz bölümün dışındaki Müslüman ve Yahudi kökenli insanlar ise hürmetsiz, rahat hareketleri ile rahatsız edici görünüyor. Ancak ilahi atmosfer dolayısıyla ruhani duygular yüklenen cemaat, hoşgörü ile karşılıyor meraklı ziyaretçileri. ‘Barış ve sevgi’ içinde her eksikliği görmezden gelerek, karışıklık ve curcuna arasında geleneklerini yaşamaya, ilahileri dinlemeye gayret ediyor.

Pera’da bulunan Santa Maria’daki Noel ayini, saat 20.00’de ilahilerin okunmasıyla başlarken; Beyoğlu’nda yer alan St. Antuan’dakiler, birkaç saat geciktiriyor kutlamaları… Memnuniyet ile karşıladıkları kalabalığın biraz çekilmesini bekliyorlar belki de, bilinçli rötarlarla… Bu arada Latince, İtalyanca, Türkçe, İngilizce ve Lehçe dillerde 'barış çağrısı' ve tebliğler yapılıyor. Uysallık ve iyilik ile yüzleşilmesi gerektiği misafirlere hatırlatılıyor. İnananlar okunan ilahi ve dualara gözyaşı ile eşlik ediyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Dışarıdaki kapıda, içerideki replika ve dilek oymalarında advent mumları yanıyor. Çocuklar ve yetişkinlerin oluşturduğu kar beyazı korolar, Noel ilahileri okuyor. Hristiyanlığın başlangıcından çok sonra, ilk defa 1837’de Fransa’da Orleans Düşesi Helene’nin Tuileries Sarayı’nda kurduğu yılbaşı çam ağacı, günün önemine baskın çıkıyor. “Noel süslemesi”  farklı inanç dünyasındaki insanları kendine çekiyor. Etrafı tablet ve akıllı telefon ışıklarıyla çevrilmiş ağaç, Katolikler’den uzak duygular içindeki insanların emanet gülücüklerine fon oluyor. Yaz kış yaprak dökmediği için ölümsüzlüğüne inanılarak kutsiyet atfedilen Noel ağacı için St. Antuan’daki objektifler, renkleri ve ışıklandırmasına dönüyor sürekli...
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Latince “beden alış” anlamına gelen ‘natalis’ kelimesinden doğan Noel ve Yunanca ‘kurtarıcı’ demek olan Christ, yani Hz. İsa’nın isminden mülhem olan geceye, tam da bu yüzden Christmas veya Noel denildiği rivayet ediliyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Öte yandan ‘ilk Hristiyanların yaşadığı dönemde kilise, Hz. İsa’nın doğumunu da kutlamaya karşıydı’ diye tarihi kayıtlar not düşüyor: “Aslında eski bir pagan adeti, “İsa güneşimizdir” şeklinde bir bakış ile Hristiyanlaştırılmış oldu” deniyor. Mesela Romalılar, kış aylarında ışık tanrısı Mitra’nın kendilerini terk etmesine üzülür, günlerin uzamaya başladığı 25 Aralık’ta güneşin esaretten kurtulması şerefine büyük ve biraz da ‘ahlâksız’ denebilecek eğlenceler yapardı.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Protestanların dünyaya yaydığı Noel kutlamalarının eski tarihlerde Avrupa’da sık sık yasaklandığı biliniyor, Türkiye’de ise kutlamaların başlangıç tarihi 1926’ya, Cumhuriyet Dönemi’ne tekabül ediyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Işık zincirleriyle çevrilmiş St. Antuan Bazilikası’ndan Hz. İsa ve Meryem Ana’yı anlatan ilahiler yükseliyor bulutlara ve İstiklal Caddesi’ne taşıyor. Biraz gerideki Santa Maria Kilisesi’nde de Hz. İsa’yı ve doğuşunu anlatan konuşmalar, İncil’den bölümlerin okunmasını takiben son olarak Kutsal Doğuş’u sembolize eden replikadaki “Bebek İsa” heykelinin kutsanmasıyla gece tamamlanıyor.

‘Tu scendi dalle stelle’ yani “Sen yıldızlardan iniyorsun” ilahisi okunuyor ve kalabalık arkalarından gelen tütsü kokularıyla kilise merdivenlerinden huşu içinde yukarı doğru çıkıyor ve hayatlarına geri dönüyor. Dudaklarında şarabın bıraktığı ıslaklık, ellerinde ise kutsal ekmek bulunuyor.

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...