blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Aralık 2018 Cumartesi

Beyoğlu'nda bir Noel akşamı

Yılbaşı bütün ışıltısıyla yine sokaklara yansıdı. 24 Aralık’ı 25 Aralık’a bağlayan gece Hristiyanların 'Noel Yortusu' olarak İstanbul’da da kutlandı. Birçok dini merkez gibi, kentin en büyük Katolik cemaatine sahip St. Antuan Kilisesi de coşkuyu yaşayacağınız sayılı yerlerden biri. ‘Santa Maria’ yani Meryem Ana Draperis Kilisesi ise yoksulluğa övgüler diziyor adeta, keşiş hayatının numunesi gibi duruyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Boğucu bir yıl, yorgunluklar ile geride kalırken; yepyeni heyecanlar beklediğimiz günlere az kaldı. Sokaklar, evler ve mağazalar süslü süslü… Tıpkı St. Antuan gibi… Santa Maria ise ilahi bir adalet, fakirliğe davet ediyor. Çünkü Hz. İsa, yoksuldur ve asıl mühim olan onun gibi yaşamaktır. Draperis Kilisesi’nde 'yoksulluk' yüceltiliyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Albanita’nın çizdiği rota; Beyoğlu ve Galata arasındaki 400 metre uzaklıkta bulunan iki merkezde ‘inanç’ farkını yaşatıyor. St. Antuan’da her kökten insanlar cıvıl cıvıl bir kalabalık oluşturuyor. Katoliklerin duygularını yaşamayan bu kozmopolit kitle, dini ritüelleri sanki bir müze gibi duygusuz, biraz da saygısızca izliyor. Santa Maria’da ise daha kapalı bir cemaat duygusal dakikalar yaşıyor, gözyaşları hissediliyor, Latince çağrılar ayırt ediliyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Bu arada öte yandaki St. Antuan’da cemaat için ayrılmış bölümde bir kadın farklı etnik ve dini kökteki insanların rahatsız edici gürültüleri arasında ellerini yüzünde birleştiriyor, başını önüne eğiyor ve Hz. İsa’yı hissetmeye çalışıyor. Yanındaki bir adam ise gözlerini kapatmış, göz kapaklarının oluşturduğu karanlıkta başını gökyüzüne kaldırarak, göğe çıkarılmış Hz. İsa’yı yaşıyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Kırmızı şerit ile çevrilmiş Katoliklerin oturduğu mahfuz bölümün dışındaki Müslüman ve Yahudi kökenli insanlar ise hürmetsiz, rahat hareketleri ile rahatsız edici görünüyor. Ancak ilahi atmosfer dolayısıyla ruhani duygular yüklenen cemaat, hoşgörü ile karşılıyor meraklı ziyaretçileri. ‘Barış ve sevgi’ içinde her eksikliği görmezden gelerek, karışıklık ve curcuna arasında geleneklerini yaşamaya, ilahileri dinlemeye gayret ediyor.

Pera’da bulunan Santa Maria’daki Noel ayini, saat 20.00’de ilahilerin okunmasıyla başlarken; Beyoğlu’nda yer alan St. Antuan’dakiler, birkaç saat geciktiriyor kutlamaları… Memnuniyet ile karşıladıkları kalabalığın biraz çekilmesini bekliyorlar belki de, bilinçli rötarlarla… Bu arada Latince, İtalyanca, Türkçe, İngilizce ve Lehçe dillerde 'barış çağrısı' ve tebliğler yapılıyor. Uysallık ve iyilik ile yüzleşilmesi gerektiği misafirlere hatırlatılıyor. İnananlar okunan ilahi ve dualara gözyaşı ile eşlik ediyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Dışarıdaki kapıda, içerideki replika ve dilek oymalarında advent mumları yanıyor. Çocuklar ve yetişkinlerin oluşturduğu kar beyazı korolar, Noel ilahileri okuyor. Hristiyanlığın başlangıcından çok sonra, ilk defa 1837’de Fransa’da Orleans Düşesi Helene’nin Tuileries Sarayı’nda kurduğu yılbaşı çam ağacı, günün önemine baskın çıkıyor. “Noel süslemesi”  farklı inanç dünyasındaki insanları kendine çekiyor. Etrafı tablet ve akıllı telefon ışıklarıyla çevrilmiş ağaç, Katolikler’den uzak duygular içindeki insanların emanet gülücüklerine fon oluyor. Yaz kış yaprak dökmediği için ölümsüzlüğüne inanılarak kutsiyet atfedilen Noel ağacı için St. Antuan’daki objektifler, renkleri ve ışıklandırmasına dönüyor sürekli...
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Latince “beden alış” anlamına gelen ‘natalis’ kelimesinden doğan Noel ve Yunanca ‘kurtarıcı’ demek olan Christ, yani Hz. İsa’nın isminden mülhem olan geceye, tam da bu yüzden Christmas veya Noel denildiği rivayet ediliyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Öte yandan ‘ilk Hristiyanların yaşadığı dönemde kilise, Hz. İsa’nın doğumunu da kutlamaya karşıydı’ diye tarihi kayıtlar not düşüyor: “Aslında eski bir pagan adeti, “İsa güneşimizdir” şeklinde bir bakış ile Hristiyanlaştırılmış oldu” deniyor. Mesela Romalılar, kış aylarında ışık tanrısı Mitra’nın kendilerini terk etmesine üzülür, günlerin uzamaya başladığı 25 Aralık’ta güneşin esaretten kurtulması şerefine büyük ve biraz da ‘ahlâksız’ denebilecek eğlenceler yapardı.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Protestanların dünyaya yaydığı Noel kutlamalarının eski tarihlerde Avrupa’da sık sık yasaklandığı biliniyor, Türkiye’de ise kutlamaların başlangıç tarihi 1926’ya, Cumhuriyet Dönemi’ne tekabül ediyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Işık zincirleriyle çevrilmiş St. Antuan Bazilikası’ndan Hz. İsa ve Meryem Ana’yı anlatan ilahiler yükseliyor bulutlara ve İstiklal Caddesi’ne taşıyor. Biraz gerideki Santa Maria Kilisesi’nde de Hz. İsa’yı ve doğuşunu anlatan konuşmalar, İncil’den bölümlerin okunmasını takiben son olarak Kutsal Doğuş’u sembolize eden replikadaki “Bebek İsa” heykelinin kutsanmasıyla gece tamamlanıyor.

‘Tu scendi dalle stelle’ yani “Sen yıldızlardan iniyorsun” ilahisi okunuyor ve kalabalık arkalarından gelen tütsü kokularıyla kilise merdivenlerinden huşu içinde yukarı doğru çıkıyor ve hayatlarına geri dönüyor. Dudaklarında şarabın bıraktığı ıslaklık, ellerinde ise kutsal ekmek bulunuyor.

10 Kasım 2018 Cumartesi

Yarımada'da "tam tur"

Sultanahmet’ten Ahırkapı’ya oradan Kumkapı’ya uzanan rota, bir zaman tüneli olarak bugün hâlâ aynı masumiyetini koruyor. Arasta Çarşısı’nda tarihi halılar, kilimler ve dokumalar sere serpe alıcısını bekliyor. El ele bir turist çift yanımızdan geçiyor; antikalar, bakır işlemeleri, sedef kakmalı ahşap eşyalara bakarak yorum yapıyor, kadının aklı gümüş takılarda kalıyor, adam tabloları, minyatürleri inceliyor. Sultanahmet Camii’ni ardınızda bırakıp dar ve taş sokaklardan kıvrıla kıvrıla Ahırkapı’ya inerken; sağınızda ve solunuzda, ahşap konaklar, butik oteller, çeşmeler, hamamlar, mektepler ve mescidler sıralanıyor. Avare avare dolanırken, Bordolu Çocuk'a dönerek; "Zamanların eskisinde İstanbul'un yedi kapısı varmış, surlardan dışarı açılan" diyor Albanita. Mutluluk Destinasyonu, bahse konu yedi kapıdan ikisini sizin için aralıyor.
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu

Adını Osmanlı Sarayı’ndaki atların ahırlarından alan Ahırkapı’dayız bu hafta…
Akşam, Kumkapı’daki balıkçı sofrasında demlenerek, son satırları düşüyoruz.

Cankurtaran'da denizden yansıyan gün ışığıyla kahvaltı yapıyoruz önce. Tarihin kalbinde, şehrin kalabalığı ve gürültüsünden uzakta diz dize atıştırırken; Marmara'nın suyu sakince kıyıya vuruyor, büyük muhasara sonunda yorulmuş surların sessizliği etrafına yayılıyor, sıcak bir sonbahar sabahında İstanbul henüz kendini dinliyor.

Çaylar ve portakal suyundan son yudumu alarak, akşama kadar 15 bin adım atacağımız yollara düşüyoruz. Başlangıç olarak Ahırkapı'da tarihin ayak izlerini takip ediyoruz. “Ahırkapı” ismi Bizans imparatorları ve Osmanlı padişahlarının atlarının ahırlarından gelirken; ayrıca İstanbul’u alan ve çeşitli muharebelerde de kullanılan top arabalarını çeken atlar da uzun yıllar burada bağlanmış.
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Sahile inerken, Bukoleon Sarayı’nın duvarlarında kelebek ve kuşlar objektif kadrajına giriyor. Bizans’ın tarihi sarayı, 5. Yüzyıl’dan 21. Yüzyıl’a ulaşırken; bir günlük ömrüyle kelebeğin canlılığı ve tarihi yapının asırlık direnişi arasında yeniden hayat buluyor, tezat kuruyor. Mermer çerçeveli, üç büyük penceresi olan kemerli taş duvarlar, geçmişin yaşanmışlıklarını da hissettiriyor.

Hemen arkasında tren yoluna paralel olarak Akbıyık Sokak uzanıyor. Ara sokaklarda virane haldeki çok sayıda tarihi yapı, Amerikan, İtalyan ve Almanlar tarafından satın alınarak; yeniden inşa edilmiş yükseliyor. Nevşehir doğumlu 40 yıldır Ahırkapı’da yaşayan Tahsin Amca, seksek oynadığı, koşuşturup terlediği sokak aralarına bakarak hafızasındakileri tazeliyor. Hüzünleniyor. Eskiyle yeniyi karşılaştırıyor ve “Kendi topraklarımızı, müstakilen satıyorlar; yarın ‘bizim’ diyeceğimiz bir şey kalmayacak. Savunacak bir kıyımız da olmayacak” diye dertleniyor. Değirmen Sokağı ile Oyuncu Sokağı arasındaki tren yolunu kesen üst geçidi göstererek, ‘Burada ne diziler, ne filmler çekildi be çocuklar’ diyor, mahalle kültürünün işgal edildiğini, artık eski kimliğini kaybetmeye doğru gittiğini anlatıyor.

Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Yol üzerindeki Hacı Hasan Efendi Çeşmesi ve Valide Çeşmesi’nin sesi kesilmiş artık. Bordo görünümüyle etkileyici duran, musikişinas beyefendiler ile alımlı hanımefendilerin uğrak yeri olan Dede Efendi Evi, geçmişin bugünden ileride olduğunun da numunesi olarak yer alıyor. 19. Yüzyıl’dan kalma burada bizi de güler yüzleriyle karşılayan hanımlar, mezatta birkaç parça satıp Kumkapı’da keyifli bir akşam geçirmenin derdindeydi. 

Sultanahmet Camii ve Ayasofya’nın eteğindeki bu mahalle, bahar aylarında saz nameleriyle inliyor. Akbıyık Camii ise İstanbul’un fethinden sonra yapılan küçük bir mescid. Ezan sesleri ile saz ezgileri Ahırkapı’da kozmopolit bir armoni oluşturuyor. İstanbul’daki camiler arasında Kıble’ye en yakın noktada konumlandırılan Akbıyık Mescidi, cadde üzerinde sizi köşe başında karşılıyor. Yeşilçam'ın kötü adamı, gerçek hayatın yumuşak kalpli iyi insanı Erol Taş'ın kahvesinde bir el tavla atmayı ihmal etmeyin. Sirkeci'den sonraki ilk tren istasyonunda yer alan eski kahvehanede Albanita, koltuğunun altındaki söküğü işaret ederek, tavlayı Bordolu Çocuk'un kolunun altına verirken; mars olmanın huzursuzluğu güzel kahvenin tadıyla bastırılıyor. Öyle ya bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır, yenilsek de 'ahde vefa' nedir, biliyoruz elbette. Türk sinemasının geçit töreni yaptığı kıraathanede, zar sesleri duvarlarda yankılanıyor, nargilenin dumanı Ahırkapı'dan sahile açılıyor. Derin muhabbetlerde ülke kurtarılıyor, 'sevdalı sözcükler' de duyuluyor.
Ahırkapı - Erol Taş Kahvesi - Mutluluk Destinasyonu

Biraz geride Ahırkapı Feneri, beyaz bir güvercin gibi, Sarayburnu’nun ‘ilk kandili’ olarak ışıyor, kaptanlara pusula oluyor. Akşam çökünce bir başına yanıp sönüyor tarihi Ahırkapı Feneri, karada sıkılmışça denizlerdeki sonsuzluğa karışmak istercesine… 16 mil uzaklıktaki balıkçı tekneleri, yolcu vapurları, uluslar arası yük gemilerine yol gösteren fener, denizden 36 metre, karadan 26 metre yüksekliğine rağmen kendi yolunu bulamayarak yüzyıllardır aynı yerinde duruyor. Kızkulesi ve Fenerbahçe Feneri’yle bir üçgen oluşturan Ahırkapı Feneri, adeta Ayasofya ile Topkapı Sarayı’nın güvenliğinden sorumlu gibi vazife alıyor.
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Kumkapı - Mutluluk Destinasyonu
1755’te Kahire’den gelen Hacı Kaptan’ın komuta ettiği gemi, hava şartları yüzünden Kumkapı’da karaya oturunca, Sultan III. Osman hemen Sadrazam Mehmed Said Paşa’ya emir vererek Ahırkapı Feneri’ni yaptırtır, o gün bugündür denizcilere ışık saçar. Bir daha herhangi bir kaza vakası cereyan etmez.

Yol boyu Küçük Ayasofya'yı adımlarken; Cankurtaran ile Kadırga arasındaki tarihi Fransız Hapishanesi’nde soluklanıyoruz. Bizim soluklandığımız taş zemin üzerinde kim bilir kaç gayr-i müslim için nefes kesildi. İç parçalayan gıcırtılar, ölümcül acılar duvarlarda hissediliyor. Yıllarca mahkûmların ıslah yeri olarak kullanılan Fransız Hapishanesi, artık sanat ve kültür merkezi olarak değerlendiriliyor. 1800'lerde Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılan hapishane duvarları arasında, yaklaşık 90 yıl boyunca Osmanlı sınırlarında suç işlemiş Fransızlar tutukluluğunu geçirirken; artık cep tiyatrosu, kütüphane bulunuyor. Hat, ebru, tezhip, minyatür gibi el sanatlarının yapıldığı eski hapishane yeni kültür merkezi, göz alıcı manzarasıyla ressamların ve sakinliğiyle müzisyenlerin uğrak adresi olarak bulunuyor. 

Fransız Hapishanesi içinden geçerek, bir başka anıtsal yapıya varıyoruz. İstanbul'daki Ermeni Cemaati'ne ait olan bazilika görünümlü Surp Harutyun Kilisesi'ne uğruyoruz. 1738'te sade ve ahşap bir mimariyle inşa edilen kilise, genç bir çiftin evlilik ayinine hazırlanıyor, bir köşede ise dindar ufaklık dilek mumlarını diziyor. Meşelik Sokak'tan sonraki son durağımız Kumkapı’ya artık geçiyoruz. Biraz sonra gün batıyor, Kumkapı’da fasıllar, Roman havalarıyla akşamın sesleri başlıyor, derinlerden bir yerden müzik duyuluyor. Masadan masaya dolanan keman, klarnet ve darbukanın sesi yaklaşıyor, seyyar müzisyenlerin neşesi balıklı fıskiyeye çarparak beş parçaya bölünüyor, küçük meydandan ara sokaklara dağılıyor.

Eski tarihlerde uzun deniz yolculuklarından sonra gemiden inen kaptanların kara özlemini dindirdiği ilk balıkçı köyü Kumkapı'da işlerinden dönenler halsiz, rastgele adımlarla evinin yolunu arşınlıyor. Günün yorgunluğunu açık hava restoranlarındaki masalarda atan iş insanları ile aşk içinde bakışanlar sırt sırta oturuyor. Birbirinden farklı lisanlar, rengarenk deriler aynı sofralarda Kumkapı'da buluşuyor.

Marmara Denizi’nin kokusu, iki katlı Tarihi Kumkapı Balıkçısı'nın balkonundaki soframıza konuk oluyor. İstanbul'un Afrika ve Ortadoğu'dan aldığı göçten bıkkınlık ile garsonlar, konuşacak hoşgörülü müşteri ararken, gözüne bizi kestirmiş olacak ki; biriktirdiği dertleri üzerimize boca ediyor, bir taraftan da Kumkapı'nın tekinsizliğinden dem vuruyor. Ancak akşamın ilk saatlerinden başlayan, sabahın ilk ışıklarına kadar süren eğlenceleri gölgeleyemiyor.

Birbirinden lezzetli balıklar ve etler, çeşit çeşit mezeler aşk sohbetlerinin de tadı oluyor. Kadehlerdeki yudumlar dudakları ıslatıyor, ay bulutların arasından göz kırpıyor. Bir martı gelip yanı başımıza konuyor. Kediler damdan dama restoranları dolanıyor. Uzaklarda yine ağlar atılıyor, balıkçılar arasında sandal sohbetleri duyuluyor, martılar onların etrafında rızkının peşinde uçuşuyor. Albanita’nın gözlerinde mutluluk yeşeriyor, tabağımıza çakır keyif duygular dökülüyor.

3 Kasım 2018 Cumartesi

Hollanda'nın outleti Rotterdam

Kübik evleri, insanın ufkunu açan müzeleri ve tabii ki Avrupa'nın en ucuz alışveriş noktası olmasıyla meşhur Rotterdam'dayız. İstanbul'da sıcak bir sonbahar sabahını geride bırakarak, kışa çoktan adım atmış şehrin sokaklarında kaybolmaya hazır mıyız? Mutluluk Destinasyonu bu hafta da kuzey ışığını takip ediyor.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu
ROTTERDAM'A NASIL GİDİLİR?

Amsterdam'dan sonra Hollanda'nın ikinci büyük kenti olan Rotterdam'a ulaşmak için İstanbul Havalimanı'nda başlayan 3 saat 40 dakikalık bir yolculuğu göze almalısınız. Normal şartlarda uçak biletleri 100 Euro ile 250 Euro arasında değişiyor. Erken rezervasyonda ise bu fiyatları 80 Euro'ya kadar çekebilirsiniz. The Hague Havalimanı şehir merkezine yakın olduğundan, bu Avrupa kentini uçaktan iner inmez gezmeye başlayabilirsiniz.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

Eğer Amsterdam'a uygun bilet bulursanız da sakın kaçırmayın.
Zira Rotterdam - Amsterdam arası yaklaşık 1 saat 30 dakika sürüyor. Üstelik bu vesile ile rotanıza farklı bir şehir de eklemiş olursunuz.

ROTTERDAM'DA NERELER GEZİLİR?

Hatırı sayılır Türk nüfusu ile küçük bir İstanbul'u andırsa da, Rotterdam aslında bir açık hava müzesi gibi. Sadece su kenarında oturup bir fincan kahve içerken bile birbirinden ilginç manzaralar içinde bulabilirsiniz kendinizi.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

1-) KÜBİK EVLER


Kendine özgü mimari anlayışıyla Rotterdam'a adım atar atmaz kendinizi bir Picasso tablosunda gibi hissedebilirsiniz. Empresyonizmin sonunu kübizm akımı ile getiren Picasso'nun ilham olduğu bir mimarın 1970'lerde tasarladığı bu evler hala kentin simgelerinden biri.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

2-) ERASMUS KÖPRÜSÜ


1940 yılında Nazi saldırısı ile yerle bir olan Rotterdam'ın yeniden inşası 1970'e kadar büyük ölçüde tamamlansa da, 1996 yılında yapımı tamamlanan Erasmus Köprüsü; şehrin yeniden ayağa kalktığının bir simgesi olarak boy gösteriyor. Köprü üzerinden şehir manzarasını kesintisiz izlemek de mümkün.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

3-) BOIJMANS VAN BEUNINGEN MÜZESİ


Şehrin sokakları açık hava müzesi gibi görünse de, tarihe tanıklık eden pek çok müzeye de ev sahipliği yapıyor Rotterdam. Mesela Beuningen Müzesi'nde; Van Gogh, Dali, Monet ve Rembrabt gibi pek çok dahi sanatçının eserini yakından görebilirsiniz. Öte yandan bu müze, yeni ve çağdaş sanata da yer ayırarak, eski ve yeni arasına köprü kuruyor.

4-) BÜYÜK ROTTERDAM KİLİSESİ

Modernizmin başkenti Rotterdam'da Ortaçağ'dan kalan tek eser olan Saint Laurenskerk, Nazi saldırısı ile büyük hasar alsa da, 1952'de ki restorasyonla eski ihtişamına kavuştu.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

ROTTERDAM'DA ALIŞVERİŞ


Bu kısım özellikle hanımların ilgisini çekecektir. En başta da dediğimiz gibi Rotterdam, Avrupa'nın outleti. Her markanın, modelin en ucuzunu burada bulmak mümkün. Ama baştan uyarmakta da fayda var; ucuzluğun büyüsüne kapılıp sepetleri tıka basa doldurursanız yekün belinizi bükebilir. Zira biz, 1 Euro'ya, 3 Euro'ya satılan muhteşem kıyafetlerin etkisine kapılıp, kasada toplam 200 Euro faturayı görünce ufak çaplı bir kriz yaşadık.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

Meent
 ve Pannekoekstraat'taki butiklerin fiyatları oldukça uygun, çeşit de istemeyeceğiniz kadar çok. Mücevher tutkunuz varsa, Galerie Puur'a da mutlaka uğrayın. Gece hayatını doya doya yaşamak isteyenler de Soho ile Off-Corso'yu es geçmemeli. Son bir ek yapalım, mutlaka ama mutlaka Spido tekneler ile Rotterdam Limanı'ndan tura çıkın. Dünyanın en büyük limanına sahip kentine gelip, denize açılmamak olmaz.

20 Ekim 2018 Cumartesi

Kuzey'in hırçın delikanlısı Ünye

Heyecanlıyız... Hep merak ettiğimiz ama hiç gidemediğimiz yere doğru yoldayız. Yeşil ile mavinin buluştuğu yere, Kuzey'in hırçın delikanlısı, Ordu'nun şirin ilçesi Ünye'ye gidiyoruz.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

Güneşin denizden doğup, denizden battığı memleketteyiz. Bizi karşılayan mis gibi mısır ekmeğinin kokusu. Kahvaltıyı bir şölene çeviren dağ çileklerinden yapılan reçeller, soba üzerindeki çaydanlıktan gelen fokurdayan su sesine karışan dalgaların sesi... Rüya gibi, hayal gibi... Mutluluk Destinasyonu bu hafta Karadeniz rüyasını gerçek hayata taşıyor.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu


ÜNYE'YE NASIL GİDİLİR?

Karadeniz'in en uzun plaj hattına sahip Ünye'ye gitmek için 2 alternatif var. Sahil şeridini geze geze gidip, bir taşla birkaç kuş vurmak istiyorsanız, İstanbul'dan arabanıza atlayıp, yaklaşık 10 saat sonra Ünye'nin yemyeşil doğasına karışabilirsiniz. Ama 'vaktimi daha çok Ünye'de geçirmek istiyorum' derseniz, Giresun Havalimanı'na yaklaşık 1.5 saatlik bir uçuşla ulaşabilir, yarım saatlik bir karayolu macerasıyla Ünye'ye giriş yapabilirsiniz.
Ünye - Mutluluk Destinasyonu


ÜNYE'DE NERELER GEZİLİR?

İnsan bir yere adım atar atmaz orayı sevebilir mi? Mavinin her tonunun göz aldığı şiir gibi bir yolculuk bu. Zamanın öylece durduğu, sadece doğanın konuştuğu bir yerdeyiz. Sadece etrafınıza bakmak bile size bambaşka dünyaların kapılarını açabilir. En az insanları kadar cömert bir doğa... En az doğası kadar canlı bir tarih... Etkileyici ve kucaklayıcı bir kültürel miras. Artık Ünye sokaklarında kaybolma vakti.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

1-) PLAJLAR

İlçenin her yanında tertemiz sulara ulaşan, tertemiz plajlar bulunuyor. İnce kumun sıcaklığı anında tüm bedeninizi saracak. Zaten plajlar da isimlerini yapılarından alıyorlar. En meşhur olanları ise; Uzunkum, İncekum ve Çınarsuyu. Plajlar temiz, deniz temiz, yiyecek-içecek fiyatları çok çok uygun. Üstelik biraz erken kalkıp, gün doğarken plaja gitmeyi göze alırsanız büyük bir sürprizle de karşılaşabilirsiniz. Mesela sizi sahilde bir yunus sürüsü karşılayabilir, size unutamayacağınız şovlar yapabilir.
Ünye - Mutluluk Destinasyonu

2-) ÜNYE KALESİ

Yüzyıllar evvel Pontus Krallığı'na da ev sahipliği yapmış olan Ünye'nin meşhur kalesini görmeden ilçeden ayrılmak büyük eksiklik yaratır. Volkanik bir tepe üzerine kurulu bu kaleden tüm ilçeyi hatta Ordu'nun da bir kısmını görmek mümkün.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

3-) TOZKOPARAN MAĞARASI VE KAYA MEZAR

Ünye merkeze araba ile 3-4 dakika uzaklıktaki Gürpınar köyünde tarihi miras yatıyor. Milattan önceden kalma Tozkoparan Mağarası ve mağaranın duvarlarına işlenmiş figürler tarihe ışık tutuyor adeta. Tabii bu mağara öyle sıradan bir mağara değil. İçinde dönemin önde gelen isimlerinin yattığı kaya mezarlar var. Üstelik kıymetli hazineleri ile gömülenlerin mezarları çok iyi şekilde korunmuş.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

İlçenin tarihi hamamlarını ve merkezinde bulunan 300 yıllık çınar ağacını da görmenizi şiddetle tavsiye ederiz. Bir diğer önerimiz ise gezi sıralamasıyla ilgili olabilir. Zira önce plajlara giderseniz, serin ve temiz suların etkisinden kurtulup, kültürel gezilere vakit ayırmanız zor olabilir.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

ÜNYE'DE NEREDE KALINIR?

Ünye küçük bir ilçe olduğu için çok fazla konaklama seçeneği yok. Ama var olanlar da birbirinden şık ve temiz. Size önerebileceğimiz 2 otel var.
Ünye - Mutluluk Destinasyonu

1-)Sebile Hanım Konağı

Ünye merkezde bulunan Sebile Hanım Konağı, hem fiyat olarak uygun, hem de son derece temiz ve düzenli. Tarihi havayı ciğerlerinize çekebileceğiniz otelin çalışanları da güler yüzlü ve ilgili. 

2-)Kalibya World Resort

Atatürk Mahallesi'ndeki Kalibya World Resort geçirdiği tadilattan sonra A Plus bir otele dönüşmüş. Temiz, düzenli ve hem gözü, hem mideyi doyuran bir kahvaltı menüsü var. Fiyatı ise makul denebilecek bir seviyedeydi.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu


SON NOT

Mavi ve yeşile gelmiştik, binbir tonuna şahit olduk. Mavinin ötesindeyse, ruhumuzun özlem duyduğu nice renkler bulduk. Güzel Ünye... Yeninden görüşmek üzere...

22 Eylül 2018 Cumartesi

Bir semt ki; denizden besleniyor

İstanbul’dan sıkıldıysanız, size yine İstanbul “huzur” verecektir. ‘Demedi’ demeyin, bir Anadolu Kavağı’na uğrayın. Her noktasında deniz hissedilen balıkçı kasabası; tarih, doğa ve yemek meraklılarını bekliyor. Bu küçük semt, döndüğünüzde size büyük bir geçmiş ve büyük bir ufuk armağan ediyor.
 
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Köyler, dereler, ormanlar ve geniş çayırlar ile tamamlanmış yolları geçerken, kırların taze havası sarıyor hemen insanı… Boğaz’ın sırtlarındaki Anadolu Kavağı’ndayız bu defa... Ceneviz Kalesi Yoros’un eteklerinde kahvaltı ediyoruz, Marmara’nın suları ayaklarımıza vuruyor. Ağaçlıklı, çimenli tepeleri, dar sokakları ile sakin bir mola yeri bizim için bu yer, bu sabah… 

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Sudan yeni çıkmış taptaze deniz ürünleri, civardaki restoranlara taksim ediliyor. Keyifli bir koşuşturmaca var etrafta, yeni günün saat 12.00’deki ilk vapurunu ve dahi misafirlerini beklerken… Burası; tarihi camisi, küçük meydanı, eski çeşmesi, ince uzun patika yolları, ahşap yapılarıyla küçük bir balıkçı köyü…
 
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Çiftlik evleri daha derinlerde, oksijen deposu kavak ağaçlarının arasında saklı duruyor. Renkli sandalların süslediği Anadolu Kavağı, yazın coşkusuyla sarmaş dolaş olmuş sanki. Henüz hayli sakin, çünkü ne Eminönü’nden bir turist teknesi var ortalıkta ne de günübirlik kaçamak yapmak isteyenleri taşıyan şehir hatları vapuru… Midyeciler henüz tezgâhlarını hazırlıyor. Komiler bir tarafta masaları düzenliyor. Garsonlar daha günlük kıyafetleri ile kahvaltı ediyor.

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Marmara ile Karadeniz’in birleştiği şirin semt, iç denizdeki son iskele… Kavakların heybeti kaybolduğunda, gemiler artık Karadeniz’in engin sularına açılıyor. Hemen karşıda ise Rumeli Kavağı görünüyor. Biz ise yalnız iskelenin gölgesinde oturup, sağımızdaki konaklara komşuluk ederek, Yedigül Restoran’da kahvaltı yapıyoruz.

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Suların sesi, evlerin altındaki kayıkhanelerde yankılanıyor, masamıza martılar misafir oluyor, kediler yoldaşlık ediyor, bize ev sahipliği yapıyor. Göz göze, diz dize, el ele huzuru dinliyoruz. Mıhlamanın uzayan peyniri ağzımızda birleşiyor. Beri taraftan da domatesler dilimleniyor, biberler kesiliyor, soğanlar ayıklanıyor, balıklar temizleniyor. Derinlerden bir yerlerden şişte kalamarın kokusu, midye tavaya karışıyor, yağda karidesler kızartılıyor, roka salatası hazırlanıyor.



Güneş denize vururken; göz alıyor. Geç kalmış kayıkçı, avlanmak için açılıyor; ancak bir süre sonra elleri boş geri dönüyor. Butik lokantadaki masamızda derinleşen muhabbet, yosun kokusuyla renkleniyor. Tekir, Arap ve Cavit’in dostları Sarman kedileri sere serpe taşlarda güneşleniyor. İstanbul’dakilerin aksine burada kediler çöp tenekelerine itibar etmiyor. Kediler bile mutlu Anadolu Kavağı’nda…

İskele meydanının arkasındaki sokakta çay bahçeleri iskemlelerini açmış. Gururla tahtaya vurulan pullar ile “şeş-i yek” coşkusu, biraz sonra güçlü bir zar sesi ve sonra bu defa “penc-ü se” kahkahası duyuluyor, kapı üstüne kapı olan adam yeni günü şans ile karşılıyor.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Biraz ileride 1593 yılından miras Midilli’li Ali Reis Camisi’nin yaşadığı talihsizliği fark ediyoruz. İncirli Sokak’ın başındaki cami, bin yıllık Ayazma Çınarı’nın devrilmesiyle hasar almış. Ancak anıtlar kararı gereken restorasyon için yaklaşık 1 yıldır henüz neredeyse çivi bile çakılamamış. Artık asırları deviren heybetli çınarın zamana yenilmesine mi kıyalım, yoksa eski özen ve incelik ile yapılmış güzel caminin tahrip olmasına mı; bilemedik.

18. yüzyıl hatırası Cevriye Hatun Çeşmesi de artık eski itibarını görmüyor. Bir köşede adeta yalnızlığa terk edilmiş, geçmiş günlerine hayıflanıyor.

Kumdöken Suyu levhasını takiben İsmailağa Sokağı’ndaki evlerin arasına karışarak, Yoros Kalesi’ne doğru koyulduk bir süre sonra… Boğaz’ın en temiz bölgesindeki taze deniz mahsullerinin kokusunu ardımızda bırakarak, yeşilliğe karışıyoruz. Az ileride dalından böğürtlen yerken, çocukluğumuza dönüyoruz. Yine parmaklarımız renkleniyor. İncir ağacından, kavaktan yapılmış eski ahşap evlerin pencerelerine güzel kokular siniyor. Ahşap ile incir kokusu ayrı bir armoni olarak Arnavut kaldırımlarına yayılıyor. Albanita hatırlatıyor; “Arnavutluk’ta Arnavut taşları yoktur.” 

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Yıllara boyun eğmiş yıkık bazı evlerin duvarlarından otlar bitmiş. Anlıyoruz ki; ot taşın altında kalmıyor. Doğanın kanunu; ‘hep kendini yeniliyor zaman…’ Metruk evlerin sert taşlarının yerini, yeni filiz veren zayıf yeşillikler alıyor. 

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Ölümsüzlerin arasından ölecek olanların garip kayıtsızlığıyla, mezarlıkların içinden geçerek, kaleye doğru çıkıyoruz. Deniz seviyesinden yükseldikçe, rüzgar da kendini gösteriyor. Tepeye tırmandıkça; Boğaz’ın bir bölümü, Rumeli Kavağı ve Karadeniz aynı kadraj içine giriyor. Yoros Kalesi’ne vardığımızda, kalenin arkeolojik kazılar sebebiyle kapalı olduğunu fark etsek bile yukarı çıkarken harcadığımız efor, şahit olduğumuz manzarayla yerini dinginliğe bıraktı. 

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Elbette 800 yıllık Yoros Kalesi’ne doğru yokuş çıkarken; bir ağacın dalına atılmış halata bağlı salıncakta soluklanarak bulutlara kavuştuğumuzu, aynı anda çocuklaştığımızı da artık itiraf edebiliriz. Yoros Çay Bahçesi’nde Marmara’nın Karadeniz’e dokunduğu, aşk ilişkisini görmenizi de tavsiye ederiz. …ve dönmeden Marko Paşa Köşkü’nü görmeyi de asla ihmal etmeyin. Mutluluk Destinasyonu’na sonunda teşekkür edeceksiniz.

8 Eylül 2018 Cumartesi

İmkansız bir aşk... Anadolu Hisarı

Sakince akan bir nehrin, yarenine kavuşurmuş gibi denize usul usul sokulduğu noktada, yemyeşil ağaçların şık bir çerçeve gibi sarılıp sarmaladığı Anadolu Hisarı, tüm heybetiyle hem şehrin göbeğinde duruyor hem de imkansız bir aşk gibi kendisine yaklaşılmasına izin vermiyor. Ne kadar yaklaşabilir, ne kadar dokunabiliriz bilmiyoruz ama Marmara Denizi'nin son gardiyanı, Karadeniz'in ilk kalesi Anadolu Hisarı'na doğru yola çıkıyor Mutluluk Destinasyonu.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
Burası; Beşiktaş, Kadıköy, Eminönü gibi şehrin tüm merkez noktalarına eşit mesafede. Nereden yola çıkarsanız çıkın 40 dakika sonra Anadolu Hisarı'nın örme taşları Beykoz'un girişinde, Kavacık'ın çıkışında, Göksu Deresi'nin denize döküldüğü noktada sizi karşılıyor.

Bizim gibi, bir yılan misali kıvrılan ağaçlıklı yollardan geçerek arabayla da Anadolu Hisarı'na gidebilir ya da şehrin farklı noktalarından kalkan vapurlarla, martıları peşinize takarak da eski İstanbul'un bittiği yere ulaşabilirsiniz.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
1395 yılında Yıldırım Beyazid tarafından yapılan bu kale ile İstanbul Boğazı kontrol altına alındığı gibi tüm Osmanlı padişahlarının hayalini kurduğu Konstatinapolis'i yakından izlemek için de eşsiz bir mekan. Üstelik Yıldırım Beyazid bu hisarı yaptırarak, 58 yıl sonra torunu Mehmed Han'ın, Fatih Sultan Mehmed olarak anılmasını sağlayacak fetih için de ilk adımı atmış oldu.

Dönelim günümüz Anadolu Hisarı'na. Size ilk tavsiyemiz rahat spor ayakkabılar giymeniz. Çünkü epeyce yürüyeceksiniz. Göksü Deresi'nin her iki tarafında da birbirinden şık ve zengin menülü kafeler açılmış. O kafelerde soluklanacağız ama önce eski sokaklara dalalım.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
İstanbul'un kadim semtlerinden Beykoz'a bağlı Anadolu Hisarı'nda tarihi yapı modern tekniklerle renove edilerek korunmuş. Evlerin her birinin bir kişiliği var sanki. İstanbul Boğazı'ndaki yalıların birer minyatürü gibi duran evlerin avluları Göksu Deresi'ne açılıyor. Tahta verandalar, camlardan sarkan begonviller, ahşap kepenkli kapılar... Siyah beyaz bir Türk filmi gibi nehrin kenarından göz kırpıyor evler insana. 

Neredeyse her evin önünde bir tekne var. Çünkü burada yaşayanların ulaşımı; otobüs, minibüs, araba değil tekneler. Belki her evde araba yok ama her evde mutlaka bir tekne var. Tabii sadece şahıs tekneleri değil, gezi tekneleri de var. Saati 250 TL gibi bir ücret karşılığı Göksu Nehri'nden süzülerek Marmara Denizi'ne karışabilirsiniz. 
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
Göksu Nehri üzerindeki minik köprüde fotoğraf çektirmeyi sakın unutmayın. Bir yanınız Marmara bir yanınız Karadeniz olacak.  Sınır fotoğrafları çok meşhurdur ya, bizce bu fırsatı kaçırmayın.

Anadolu Hisarı'nın tam karşısında, nehrin kıyısında bir de 700 yıllık mezarlık var. Mezarlıklar hep hüzünlüdür ama burası bir başka yakıyor insanı. Çünkü tüm mezarlar çocuklara, bebeklere ait. Belki de bundan dolayı halkın eli hep mezarlığın üzerinde. Bakımını, temizliğini bizzat kendileri yapıyorlar.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
Ve turistlik her yerin başına gelen o malum olay. Kafe istilası. Verandası nehrin üzerine taşan onlarca kafe var burada. Özellikle atıştırmalık tabakları zengin ve lezzetli. Ama baştan uyarmakta fayda var, doğanın armağanı olan manzarayı size parayla izlettirmeyi görev edinmiş o kafeler; 2 çay 2 kahve için, sizden 1 aylık mutfak masrafınız kadar para talep edebilir.

Son bir tavsiye daha. Anadolu Hisarı'na bakabildiğiniz kadar uzaktan bakın. İhtişamını, mimari kusursuzluğunu uzaktan görmek çok daha kolay. Her şeyde olduğu gibi Anadolu Hisarı'nda da yaklaştıkça kusurlar göze batıyor. 

11 Temmuz 2018 Çarşamba

Kapadokya: Tarihin gizemli mirası

Cezbedici görüntüsü, büyüleyici gün doğumu, leziz yemekleri, mistik otelleri ve taşlarla örülü sokaklarıyla, hakkında pek çok rivayette bulunulan Kapadokya'dayız.

Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Anadolu'nun orta yerinde, tarihin tam da göbeğindeyiz. İstanbul gibi büyük metropolden uçağa biniyor, tam 1 saat 20 dakika sonra Nevşehir'e ayak basıyorsunuz. Yarım saatlik bir araç yolculuğunun ardındansa teknoloji çağını geride bırakarak, taş devrinin ihtişamı arasında buluyorsunuz kendiniz.
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Kapadokya ve Peri Bacaları hakkında yıllardır söz edilen rivayetlerden, dedikodulardan ve garip söylentilerden hiç söz etmeyeceğiz size. Bizim amacımız burada geçireceğiniz birkaç günü nasıl en keyifli hale getirirsiniz, ona dair tüyolar vermek. Bir yandan bavulunuzu toplamaya başlayın ama bir yandan da gözünüz Mutluluk Destinasyonu'nda olsun. Kapadokya'da ne yapılır, nereye gidilir, ne yenir hepsini tek tek anlatacağız.

Haydi başlayalım öyleyse...
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu

1-) NEREDE KALINIR

Önce kendimize kalacak bir yer ayarlamalıyız değil mi? Bizim size ilk tavsiyemiz kesinlikle Sacred House. Anlamı kutsal ev. Daha avlusundan içeri girer girmez kendinizi başka bir zamanda, başka bir dünyada gibi hissediyorsunuz. Otel Kapadokya kadar eski olmasa da, 250 yaşında bir çınar ile akran.
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Mermer heykelleri, pirinç yatakları, şömineleri, orta çağı anımsatan tabloları ve mistik havayı daha da güçlendiren mumları ile daha çabuk havaya girerek, tarihin doğuşuna tanıklık etmiş bu yörenin moduna girmenizi hızlandırabilir. 
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Avanos'taki Agarte Cave Hotel ve Gamirasu Cave Otel de diğer seçenekleriniz olabilir. Fiyatlar ise geceliği 250 TL ile 650 TL arasında değişiyor. Ama inanın bize yaşadığınız deneyim, ödediğiniz paraya değiyor. Bu arada hatırlatmakta fayda var, pek çok otelin Nevşehir hava limanından otele kadar ücretsiz servisi bulunuyor. Yani yollarda kendinizi yormanıza gerek yok.

2-) AKTİVİTELER

Asurlular'dan, Medler'e, Persler'den Hititler'e, Selçuklu'dan Osmanlı'ya kadar pek çok medeniyete kucak açan Kapadokya, aslında volkanik bir vaha. Kızılırmak ve Yeşilhisar ile Erciyes Dağı ve Hasan Dağı'nın çevrelediği bölgede, dağlardan esen tüflerin aşındırdığı volkanik kayalar, yörenin şöhretinin asıl kaynağı. Peri Bacaları pek çok gezgin için 'ölmeden görülmesi gereken yerler' listesinin başında geliyor.

Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
'Peri Bacaları'nın içlerine oyulmuş evleri, otelleri, dükkan ve restoranları gezerken kimi zaman şaşkınlıktan, kimi zaman hayranlıktan ağzınız açık kalacak eminiz. Size tavsiyemiz her anı fotoğraflamanız ve her mekanın tadını ayrı ayrı çıkarmanız. Ihlara vadisinde gün doğumunu izlemeyi, kaplıcalarda şifa bulmayı ve tabii ki meşhur balon turuna çıkmayı asla ihmal etmeyin. 
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Bu arada Kapadokya bölgesinin şarapları da pek meşhur. Zaten gittiğiniz her yerde tatmanız için size mutlaka şarap ikram edeceklerdir. Geri çevirmeyin ama dikkat de edin. Kadehler küçük de olsa, özellikle hava sıcaksa bir süre sonra fena çarpıyor bizden söylemesi.

Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Balon turları gün doğarken ya da batarken yapılırsa ayrı bir keyif veriyor. Sepete binerken insan biraz tedirgin olsa da, balon yükseldikçe karşılaştığınız manzarayla birlikte tedirginliğiniz yerini hayranlığa bırakacak, garanti ediyoruz. Ancak bu balon turları biraz pahalı. Kişi başı ortalama 400 TL ile 900 TL arasında değişiyor. Tavsiyemiz sıkı bir pazarlığa oturmanız.

3-) GEZİLECEK YERLER


- Göreme Açıkhava Müzesi
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Müzeye girmek için bir turnikeden geçmeniz gerekiyor. İşte o turnikeden geçtiğiniz ada dünyanız değişecek. Yakın zaman Unesco koruması alınan Göreme Açıkhava Müzesi bildiğiniz klasik müzelerden değil. Bünyesinde Kızlar-Erkekler Manastırı, Elmalı Kilise, Yılanlı Kilise gibi pek çok yapıyı saklayan bir kent müzesi aslında. 

- Güvercinlik Vadisi
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Aşıksanız, sevdiğinizin elinden tutun ve hemen Güvercinlik Vadisi'ne koşun. Buranın sanki taşından toprağından aşk fışkırıyor. Buraya kiminle el ele gittiyseniz, ondan bir daha ayrılmanız mümkün değil.

- Zemi Vadisi
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Bir yanım tarih bir yanım doğa olsun diyenler için muazzam bir seçenek. Göreme'ye çok yakın bir noktada bulunan Zemi Vadisi'nin kolay kat edilecek bir yürüyüş parkuru var. Yürüyüş yaparken de hem peri bacalarını daha yakından inceleyebilir hem de ilginç bitki örtüsü ile ciğerlerinize mis gibi kokular dolmasını sağlayabilirsiniz.


Son Not:
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Uç Hisar ve Avanos'a uğramadan şehirden ayrılırsanız Kapadokya'yı gezmiş sayılmazsınız. Krater göllerini, Uç Hisar'ın eşsiz manzarasında şarap yudumlamayı ve vakit bulursanız Dervent Vadisi'nde hayat boyu saklayacağınız birkaç kare fotoğraf çekmeyi ihmal etmeyin.


Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...