Soğuk bir İstanbul ikindisi... Yeşilköy Havaalanı'nın 106 nolu çıkış kapısından Kıbrıs'a gidecek yolcular arasındaki biri, heyecanlı ve meraklı gözlerle etrafındaki farklı ve yeni dünyayı izliyordu çocukça bir dikkatle... İlk kez bu kadar yakın olduğu “kocaman” hava ulaşım araçları, emniyette olduğundan kuşku, dahası korkuyla boğarken ‘küçücük yüreğini’ babasının ellerini sığınak yapmıştı, kalkan etmiş, güven sağlamıştı kendine...
Kıbrıs/Mutluluk Destinasyonu |
Az sonra ‘ayağının yerden kesileceği ve bulutlara yükseleceği’ fikri, içini sevinçle doldururken, “yaşı küçük bir dizi tedirginlik” de nefesini kesiyordu. Büyük bir gürültüyle kalkan uçak, alkışlarla Ercan Havaalanı'na indi hesaplanan saatte... Yaz aylarında ismiyle müsemma havaalanı, bu mevsimde terk edilmiş gibi hüzünlüydü... Zamansız seyahatle, bir tek portakal ağaçlarının yaydığı neşeye talim ederken, taksilerden sokağa dağılan davetkâr, kırık bir Türkçe'nin peşine takılıp, dağlardan salıveriyordu hayallerini deniz seviyesine doğru “küçük...”
Kıbrıs/Mutluluk Destinasyonu |
Aile, Kıbrıs rüzgarıyla Girne'ye doğru savrulurken, "Tarih boyunca; istilalar, savaşlar ve katliamlarla yorgun düşmüş toprakların, Cumhuriyet Türkiyesi'yle azdırılması, zevk, sefa, kumar ve her türlü keyfi açlığın doyurulduğu eğreti bir mesken yapılması hem sert hem de haksız ve ne acı bir paradigma değişimi yaşatıyordu..." Günbatımında güneş seviyesindeki o mahcup bayrak, buğulu dalgalanışlarıyla böyle dert yanıyordu sanki misafirlerine...
Kıbrıs/Mutluluk Destinasyonu |
Beşparmak Dağları’nın korumasıyla Girne Kalesi’ne ulaşınca, Akdeniz Limanı’na hakim etkileyici yapının sadece adanın değil, koca bir ülkenin, Türkiye’nin de güvenliğini sağladığını hissediyorsunuz. Kıbrıs’ı Akdeniz’in berisinden görmeye alışmış bir insan olarak, karşı kıyıya geçip de bu yana bakmak ilginç bir his yaşatırken, Antalya’nın güneyinde sıcacık bir duygu keşfediyorsunuz; eskilerin hayatlarını bıraktığı Girne Kalesi’nin burçlarında.
Kıbrıs/Mutluluk Destinasyonu |
Öte taraftan, Lefkoşa'daki Barbarlık Müzesi'nin kapısından içeri attığınız ilk adımla da, yarım asır geriye, 1960'lara gidiyorsunuz. Belki de, kiminizin yaşamadığı o yıllara... Hayatta olmadığınız bir dünyanın içine girince, kendinizi savaşın ortasında gibi hissediyorsunuz... Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Doktoru Binbaşı Nihat İlhan görevdeyken, evine giren Rumlar’ın, banyoya saklanan eşi ve üç çocuğunu, kalaşnikoflarla katlettiğini, yüreğinize isabet etmiş kurşun acısıyla görürken; cani saldırganlara öfkeyle doluyor, sığındıkları banyodaki küvetin içinde, çocuklarıyla şehit edilen kadının çığlıkları, kulaklarınızda uzun süre kesilmiyor. 1963’te katledilen o ailenin duvarlara sıçrayan beyin parçaları, sizin kalbinize yapışırken, hâlâ “barış” kelimesinden bahsedebilen Rauf Denktaş gibi insanların, bilgeliğinin yanında hiçliğinizi kaçınılmaz olarak kabul ediyorsunuz.
Dünyanın reddettiği bu başkentte, Rumlar’la Türkler’i birbirinden ayıran “yeşil hat” tehdit altında yaşayan bir milletin yakasına Rauf Denktaş’ın taktığı “hürriyet kurdelası” gibi duruyor.
Kıbrıs/Mutluluk Destinasyonu |
Gazimağusa’da, Mağrip kökenli Venedik Donanması Komutanı’nın adını taşıyan Othello Kulesi’nin zindanları, kimlerin kimlerden ayrı kaldığı, hangi hayatların tükendiği düşüncesiyle ürkütücü bir soğukluk yayıyor.
Güzelyurt’ta da sizi farklı tecrübeler bekliyor. Ve biz bütün bunları; daha hayata başlamamışken, Rauf Denktaş, sayesinde yaşayabiliyoruz. …ki zaten “Kıbrıs” denince, Rauf Denktaş’tan başka akla ne gelirdi ki…
Kıbrıs/Mutluluk Destinasyonu |
Kıbrıs’a dair; geçmişte not düşdüğüm bir hatıra da şöyledir:
Akşam olmasın istiyordum.
‘karanlık bir kederdi’ burada akşam…
‘akşam’ demek, “ölmek” demekti; ölüm gibiydi adeta.
akşamları ev ve sokakların ışıkları yanmazdı.
bir ölü ülkenin akşamları, seni fısıldardı zifiri karanlıklarda…
gün çekip gitti mi; yalnızlık, sensizlik ve ölüm başlardı.
#Kıbrıs, 1998
Rauf Denktaş, ölü bir ülkeye hayat veren, küçük adanın çok büyük kahramanıydı.
…ve Rauf Denktaş, ölümüyle bile Kıbrıs'a hizmet etti. 'Milli Kahraman'ın vefatı dolayısıyla gerçekleştirilen, saatler süren veda ve vefa töreniyle, “dünyaya, Türk'ün Kıbrıs'ını kabul ettirir” gibiydi. Rauf, en gerçekçi eylemle, bir gerçeği hatırlatıyordu.
Ruhu şâd olsun…
v.s. 1998/Kıbrıs
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder