fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mart 2020 Perşembe

İstanbul’un doğal fotoğraf platoları


Son yıllarda sosyal medya ile yatar, sosyal medya ile kalkar olduk. Herkes amatör birer fotoğrafçı haline geldi. 
Mutluluk Destinasyonu
Ama şimdi size vereceğimiz adreslere gittiğinizde amatör bir fotoğrafçı bile olmanıza gerek kalmayacak. Zira sadece deklanşöre basmanız bile, muhteşem fotoğraflar çekmenize yetecek. Mutluluk Destinasyonu bu hafta, tam da Instagramlık fotoğraflar çekebileceğiniz, İstanbul’un doğal fotoğraf platolarına götürüyor sizleri.

BALAT
Mutluluk Destinasyonu
Renkli evleri, evleri kadar renkli insanları, otantik kafeleri ve tabii ki yüzyıllara meydan okuyan Arnavut kaldırımlı sokakları ile Balat, fotoğrafçılar için bulunmaz Hint kumaşı desek yeri.

SALT GALATA
Mutluluk Destinasyonu
Levanten mimar Alexandre Vallauri’nin Bank-ı Osmanî-i için yaptığı bu binada neoklasik ve oryantalist öğeleri bir arada bulmak mümkün. Üstelik giriş ücretsiz. Çekeceğiniz fotoğrafların Instagram’da beğeni rekoru kıracağını garanti edebiliriz.

KARAKÖY SOKAKLARI
Mutluluk Destinasyonu
Işıl ışıl sokakları, birbirinden tarz kafeleri ve dünya mutfakları ile yarışan yemekleri ile Karaköy sokaklarının kendisi kadar, burada bulunan mekanlar da tam fotoğraf çekmelik.

EMİRGAN KORUSU
Mutluluk Destinasyonu
Mis gibi çiçek kokuları arasında dolaşmakla kalmayıp, en az çiçekler kadar renkli fotoğraflar çekmek için doğal ve mükemmel bir plato. Özellikle lale mevsiminde gitmenizi tavsiye ederiz.

YEREBATAN SARNICI
Mutluluk Destinasyonu
İlginç tasarımı ve efsaneleri ile kitaplara, hatta filmlere konu olan Yerebatan Sarnıcı’nda hem tarihin derinliklerine doğru bir yolculuk yapabilir, hem de sadece Türkiye’de değil dünyada da ilgi görecek fotoğraflar çekebilirsiniz.

ARNAVUTKÖY SAHİLİ
Mutluluk Destinasyonu
Boğaz’ın en güzel hattı, İstanbul’un en zarif yalılarının bulunduğu Arnavutköy Sahili, iyi bir mücevher tasarımcısının elinden çıkmış bir gerdanlık gibi sizi deklanşöre basmanızı bekliyor.

KUZGUNCUK
Mutluluk Destinasyonu
Balat’ın Anadolu Yakası şubesi olan ama görece daha lüks sayılan yaşam tarzının benimsendiği Kuzguncuk’un her taşı, her evi, her köşesi Instagram’da yayınlanmak üzere sizi bekliyor. Sevili sokaklarına, göz alıcı evlerine aşık olacağınızı garanti ediyoruz.

ATATÜRK ARBORETUMU
Mutluluk Destinasyonu
Sarıyer’de bulunan Atatürk Arbotertumu, küçük küçük göletleri, tahta köprüleri, çeşit çeşit çiçek ve ağaçları ile fotoğrafçılar için İstanbul’daki en zarif platolardan biri.


8 Eylül 2018 Cumartesi

İmkansız bir aşk... Anadolu Hisarı

Sakince akan bir nehrin, yarenine kavuşurmuş gibi denize usul usul sokulduğu noktada, yemyeşil ağaçların şık bir çerçeve gibi sarılıp sarmaladığı Anadolu Hisarı, tüm heybetiyle hem şehrin göbeğinde duruyor hem de imkansız bir aşk gibi kendisine yaklaşılmasına izin vermiyor. Ne kadar yaklaşabilir, ne kadar dokunabiliriz bilmiyoruz ama Marmara Denizi'nin son gardiyanı, Karadeniz'in ilk kalesi Anadolu Hisarı'na doğru yola çıkıyor Mutluluk Destinasyonu.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
Burası; Beşiktaş, Kadıköy, Eminönü gibi şehrin tüm merkez noktalarına eşit mesafede. Nereden yola çıkarsanız çıkın 40 dakika sonra Anadolu Hisarı'nın örme taşları Beykoz'un girişinde, Kavacık'ın çıkışında, Göksu Deresi'nin denize döküldüğü noktada sizi karşılıyor.

Bizim gibi, bir yılan misali kıvrılan ağaçlıklı yollardan geçerek arabayla da Anadolu Hisarı'na gidebilir ya da şehrin farklı noktalarından kalkan vapurlarla, martıları peşinize takarak da eski İstanbul'un bittiği yere ulaşabilirsiniz.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
1395 yılında Yıldırım Beyazid tarafından yapılan bu kale ile İstanbul Boğazı kontrol altına alındığı gibi tüm Osmanlı padişahlarının hayalini kurduğu Konstatinapolis'i yakından izlemek için de eşsiz bir mekan. Üstelik Yıldırım Beyazid bu hisarı yaptırarak, 58 yıl sonra torunu Mehmed Han'ın, Fatih Sultan Mehmed olarak anılmasını sağlayacak fetih için de ilk adımı atmış oldu.

Dönelim günümüz Anadolu Hisarı'na. Size ilk tavsiyemiz rahat spor ayakkabılar giymeniz. Çünkü epeyce yürüyeceksiniz. Göksü Deresi'nin her iki tarafında da birbirinden şık ve zengin menülü kafeler açılmış. O kafelerde soluklanacağız ama önce eski sokaklara dalalım.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
İstanbul'un kadim semtlerinden Beykoz'a bağlı Anadolu Hisarı'nda tarihi yapı modern tekniklerle renove edilerek korunmuş. Evlerin her birinin bir kişiliği var sanki. İstanbul Boğazı'ndaki yalıların birer minyatürü gibi duran evlerin avluları Göksu Deresi'ne açılıyor. Tahta verandalar, camlardan sarkan begonviller, ahşap kepenkli kapılar... Siyah beyaz bir Türk filmi gibi nehrin kenarından göz kırpıyor evler insana. 

Neredeyse her evin önünde bir tekne var. Çünkü burada yaşayanların ulaşımı; otobüs, minibüs, araba değil tekneler. Belki her evde araba yok ama her evde mutlaka bir tekne var. Tabii sadece şahıs tekneleri değil, gezi tekneleri de var. Saati 250 TL gibi bir ücret karşılığı Göksu Nehri'nden süzülerek Marmara Denizi'ne karışabilirsiniz. 
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
Göksu Nehri üzerindeki minik köprüde fotoğraf çektirmeyi sakın unutmayın. Bir yanınız Marmara bir yanınız Karadeniz olacak.  Sınır fotoğrafları çok meşhurdur ya, bizce bu fırsatı kaçırmayın.

Anadolu Hisarı'nın tam karşısında, nehrin kıyısında bir de 700 yıllık mezarlık var. Mezarlıklar hep hüzünlüdür ama burası bir başka yakıyor insanı. Çünkü tüm mezarlar çocuklara, bebeklere ait. Belki de bundan dolayı halkın eli hep mezarlığın üzerinde. Bakımını, temizliğini bizzat kendileri yapıyorlar.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu
Ve turistlik her yerin başına gelen o malum olay. Kafe istilası. Verandası nehrin üzerine taşan onlarca kafe var burada. Özellikle atıştırmalık tabakları zengin ve lezzetli. Ama baştan uyarmakta fayda var, doğanın armağanı olan manzarayı size parayla izlettirmeyi görev edinmiş o kafeler; 2 çay 2 kahve için, sizden 1 aylık mutfak masrafınız kadar para talep edebilir.

Son bir tavsiye daha. Anadolu Hisarı'na bakabildiğiniz kadar uzaktan bakın. İhtişamını, mimari kusursuzluğunu uzaktan görmek çok daha kolay. Her şeyde olduğu gibi Anadolu Hisarı'nda da yaklaştıkça kusurlar göze batıyor. 

30 Ağustos 2018 Perşembe

Yeni İstanbul'un eski masalı

Boğaziçi, üzerine söz söylemenin en zor olduğu güzelliktir. Boğaziçi, üzerine yığınla övgü dizebileceğiniz bir kolaylık, bir şahane ipliktir de aynı anda... Her ne söyleseniz mutlaka üzerine oturur zira; aslında eksik bile kalabilir. Mesela dünyanın kaç şehrinden deniz geçer ki? Öyle bir deniz ki; iki kıtayı birbirine bağlayan başka kaç coğrafi konum, gezegenin bir başka yerinde mümkündür örneğin? Ege’yi Karadeniz’le birleştiren, Karadeniz’i Ege’yle bütünleştiren Marmara Denizi’nde bir boğaz yolculuğu ile başlayan tur, tarifsiz bir mutluluğa kapı aralıyor. Dünyanın tam ortasında, galaksinin merkezinde biz de sizler için yeni bir Mutluluk Destinasyonuçiziyoruz. 
Mutluluk Destinasyonu
Bu defa Sarıyer’deyiz. Ancak önce yolculuğun başına saralım kelime makarasını ve Eminönü’nde paha biçilemez bir ‘atıştırmalık’ molası verelim.

MUTLULUK ROTASININ BAŞLANGICI; EMİNÖNÜ

Mutluluk Destinasyonu
İsterseniz balık ekmek, dilerseniz köfte ekmek yiyebileceğiniz veya közde kahve içip sütlü tatlılar ile melatonin, serotonin, endorfin gibi, ne kadar ‘mutluluk’ veren hormon varsa yükleneceğiniz, bunların tadına bakarken; aslında muazzam manzaraya doyamayacağınız bu yerde, çehreler, lisanlar, deriler, yemek kokuları, müziğin tınısı ve hayatın ritmi birbirine karışıyor. Farklı köşelerde mısır satıcıları, kestaneciler, simitçiler, turşucular, dondurmacılar, özet ile seyyar satıcılar rızkını beklerken, bir köşede de kuşlar rızkının peşinde koşuyor. Öte yanda ise kediler karnını doyurmanın derdinde… Bu arada Eminönü – Rumeli Kavağı Vapuru’nun borda bordasında martılar, ikram edilen lokmaları sevinç ile havada yakalıyor.

GEÇMİŞTEN BUGÜNE AÇILAN KAPI

66 metreye 13 metrelik demir yığını, ardında köpük bırakarak iskeleden uzaklaşırken; martılar az evvel kendilerine dilim dilim simit uzatan elleri uğurluyor her zamanki vefasıyla... 750 tonluk vapur, 18 mil yapan hızı ile ağır ağır Boğaz’daki duraklarda; Beşiktaş, Arnavutköy, Emirgan, İstinye ve Sarıyer diye soluklanarak ilerliyor. 
Mutluluk Destinasyonu
Albanita ile bordolu çocuk ise adeta bulutların üzerindeki bir yere kurularak, tarihin geçit törenini izliyor. İşte; altın koç postu peşindeki Herakles ile Orfeus; yani Argonautlar kürek çekiyor; Sarıyer Vapuru’nun ötesinde, İstinye’de… Ya da Zeus’un musallat olduğu İo, beyaz bir inek olarak Ortaköy’den Beylerbeyi’ne yüzüyor tarihler arasında yeniden, aşıkların ‘Boğaz yolculuğu’ önünden… Kıskanç Hera, başına sardığı sinekten kaçıyor Arnavutköy açıklarında, Albanita ve bordolu çocuğun şaşkın bakışları arasında… Pers İmparatoru Dara, 250 bin kişilik ordusuyla korku yayıyor; Sarıyer Vapuru’ndaki aşk yolculuğuna… İhtişamlı Dara, Anadolu Hisarı’ndaki kayalarda ordusunun geçişini izlerken; öte tarafta daha çocuk yaşında çağ değiştirecek görkemli Sultan Mehmed beliriyor yeniden. Rumeli Hisarı’ndaki askerlerinin hızlı olmasını emrediyor, daha ‘Fatih’ olmadan... 
Mutluluk Destinasyonu

BOĞAZ'IN İNCİLERİ

Sarıyer Vapuru, tarihin önünde saygıyla ilerlerken Boğaz’ın serin sularında; belki de yalıların, köşklerin, konakların güzelliklerinin etkisiyle sarsıla sarsıla yol alıyor. Sırtlarını yeşilliğe dayamış, mavinin kıyısındaki yalılar; Saffet Paşa, Hasip Paşa, Said Paşa, Rasim Paşa, Yusuf Ziya Paşa, Valide Paşa, Ahmed Paşa, Fethi Paşa, Sadullah Paşa, Nedim Paşa, Mustafa Paşa, Hüseyin Paşa, Nuri Paşa, Hasan Paşa, Fuat Paşa diye sıralanıyor. Osmanlılar Dönemi’nde Boğaz’ın kıyısındaki yalıların sayısı 445’i bulurken; bugün bazısı harap halindeyken bile göz alıcı duruyor. Yine denize uzanan cumbalarından balık tutuluyor, odadaki halıyı kaldırıp yerdeki ahşap kapağı kaldırınca yine denize giriliyor, sandallı satıcılar kayıkla yine erzak getiriyor, göz kamaştıran yaşanmışlıklar canlanıyor. 

Arnavutköy çileğinin kokusu yamaçtan su seviyesine dökülürken; Sarıyer Vapuru’na kadar ulaşıyor. Gemi yol alırken; Çengelköy salatalığının kokusu çileğin naifliğini bastırıyor bir süre sonra. Ceviz anlamından mülhem “koz” ile Beykoz’daki ceviz ağaçlarının güzelliği, ıhlamur kokularıyla karışıyor. Enginarları ve patlıcanları ile Ortaköy sırtları geride kaldı. Albanita ile dün ile bugünleri konuşarak, ‘Boğaz gezisini’ tamamlamak üzereyiz. Bu arada İstanbul’un her iki kıyısındaki yalılarından ‘bordo’ olanlar, Osmanlılar’ın devlet erkânına, “açık renkliler” Müslüman ailelere, ‘gri tonlarındakiler’ ise gayr-i Müslimlere ait olarak geçmişte varlığını sürdürürken; şimdilerde restoran hüviyetinde herkese açık ‘keyif mekânı’ gibi değerlendiriliyor malûm. Biz de bunlardan bir tanesinde; geçmişin seslerini dinleyerek, Albanita’nın dünyayı şereflendirmesini kutlayacağız.

Akdeniz’den Karadeniz’e göçen balıklar, Sarıyer’e yakın ‘anavaşya’ yapıyor. Onlar yumurtlarken, yine kıyılarda dalyanlar kurulmuş… Marmara’nın ortasında, şehir hatları vapurunun geçiş güzergahında ‘voli yeri’ ayrılmış gibi... Kaptan, balık kümesine zarar vermemek için yolcularını düşürme pahasına sarsıcı bir hamle yapıyor. Ardından Boğaz’ın sessiz duraklarından birine, Sarıyer İskelesi’ne doğru, hava kararmak üzereyken varıyoruz. 

HUZUR DURAĞI SARIYER

İstanbul’un sık kullanılan güzergâhlarını gündelik yoğunluğuna terk ederek, kendimizi ‘tatile çıkmış’ gibi hissederek, unutulmaz deniz yolculuğunu tamamlarken; karaya ayak bastığımızda, yüzümüze “huzur” çarptı. 
Mutluluk Destinasyonu
Boğaz’ın en yalnız iskelesinin karşısındaki Fuat Paşa Yalısı’na geçmeden, İstanbul’un Karadeniz’e açılan uç, dar ve kilit noktası Sarıyer’de Sadberk Hanım Müzesi, demlenmiş güzelliğiyle bizi karşılıyor. Belgrad Ormanı, sırtlarda yükseliyor. Koca metropolün akciğerlerinde geceyi geçirip yeni günü karşılayacak olmanın heyecanı etrafımızda koşuşturuyor. Emirgan Korusu’ndan burnumuza yeşil kokular ulaşıyor. Atatürk Arboretumu’ndaki göletten ördeklerin ve kuşların sesini duyuyoruz bu arada… Irmak Mesire Alanı’ndan şen kahkahalar yükseliyor, gün batarken Boğaz’ın sularında… Kuş Gözlem Kulesi’nde yabani hayat canlanıyor önümüzde… Çeşitli bitki ve çiçeklerin yer aldığı Dua Tepe, ironik biçimde 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü görüyor. Sarıyer Börekçisi’nden ufak tefek atıştırmalıklar alıyoruz, Fuat Paşa Yalısı’ndaki çatı katı odamızın balkonunda gecenin ilerleyen saatlerinde, adeta bir kadının boynundaki gerdanlığı andıran Boğaz’ın sırtlarındaki dağınık ışıkları izlerken yemek için… 
Mutluluk Destinasyonu
Karadeniz’in coşkun havası, akşam Marmara’nın kıyısındaki odamızda misafir oluyor masamıza… Hemen karşımızdaki yapayalnız iskelenin duygusallığı içimize işliyor. Suyun üzerindeki Fuat Paşa Yalısı’na Boğaz’ın suları misafir oluyor, akşam kıyıya vuran dalga sesleri odamıza kadar geliyor. İstanbul’un kuzeyindeki Fuat Paşa Yalısı’nda eşsiz manzarayı, 18. Yüzyılı Tanzimat Dönemi’ni 21. Yüzyıl’da yaşarken, tarihi ve moderniteyi bir arada tecrübe ederken, aslında Albanita’nın gözlerinde kendimi görmekten daha konforlu ve lüks başka hiçbir şey hissedemeyeceğimi yeniden anlıyorum.

FUAT PAŞA YALISI

Yazının bu kısmından sonrasına kadın gözü ile devam edelim. Ne de olsa bu sürpriz Albanita için hazırlandı. 

Mutluluk Destinasyonu
Fuat Paşa Yalısı, Osmanlı'nın zarafeti ile modern Türkiye'nin dinamizminin birlikte sergilendiği en iyi örneklerinden biri. Sadece manzarası bile insanın hayatını uzatır diyebiliriz ama kaldığımız odanın bize kattığı havayı da atlamamız lazım.

Şu söylemeden geçemeyeceğim, ki özellikle kadınların beni çok iyi anlayacağını düşünüyorum; içeri adım attığınız anda kendinizi Bihter Ziyagil gibi hissedip 'Cemile benim yasemin çayım nerede kaldı?' diye bağırabilirsiniz. Çünkü bu otel, manzara, konforlu olmasına rağmen şıklığı ile de göz kamaştıran oda tasarımı, insana kendisini şımartılmış hissettiriyor. Zaten belki de stres ve hayal kırıklıkları ile dolu bu hayatta tek ihtiyacımız olan biraz şımartılmak.

Yalının göz kamaştıran devasa avizeleri, kuyruklu merdivenleri, zarif camları... Kısaca her şeyi orijinal. Yok edilmek için ant içilmiş gibi hoyratça delik deşik edilen İstanbul'un göbeğinde, Fuat Paşa Yalısı tüm benliği ile, 2 asır önce inşa edildiği haliyle dimdik duruyor.

Mutluluk Destinasyonu
Eğer yolunuz Fuat Paşa Yalısı'na düşerse burada mutlaka yemek yiyin. Biz kahvaltı etme şansı bulduk ve masaya adeta zamk gibi yapıştık. Elimizde olsa tüm hayatı o masada geçirirdik. Yalının ön kısmında, iskele üzerine kurulmuş restoran, güler yüzlü çalışanlar ve parmak yedirecek lezzetteki menü inanın beklentilerinizin çok üzerinde olacak.

11 Ağustos 2018 Cumartesi

Bir yeryüzü cenneti: Ömerli

Mevsimin bütün hücrelerinize göz kırpacağı bir adres ile karşınızdayız! Gündüzü ayrı, gecesi başka… En güzel manzaralar belki de burada görülebilir. Sanki yaz, önce Ömerli’ye geliyor. Mütevazı yaşamı, huzurlu iklimi, göz alıcı yeşili, konuşkan kuşları, mutlu mesut aşıkları ile burası, sizi de kendine çekecek.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  İstanbul’a en yakın kamp merkezi Ömerli, bir hafta sonu ‘soluklanmak’ için ideal seçenek olabilir. ‘Hem İstanbul’da olup hem İstanbul’da olmamak’ demek, Ömerli’yi keşfetmektir. Çünkü Ömerli’ye girdiğinizde sizi bekleyen ilk duygu, sanki ‘İstanbul’da değilmişsiniz’ düşüncesi oluyor. Mutluluk Destinasyonu olarak siz bize birkaç dakika ayırırsanız; biz de size, kendinize zaman ayıracağınız yeni lokasyon tanıtmak üzere hazırız!

DOĞAL BİR REHABİLİTASYON

  İstanbul’un köylerinden şirin kasaba; şehir gürültüsü, kirli hava, sıkışık trafik ve stresten bıkıp yorulanlar için açık adres… Şile yolu üzerinde bulunan ‘küçük levhası’ bile Ömerli’nin sevimliliğine dair ipuçları taşıyor. Yeşil ve ağaçlık bölge, adeta kurtarılmış bir belde olarak metropol oburluğundan ayrılıyor. At çiftlikleri, yürüyüş yolları, kamp bölgeleri, piknik alanları, büyükbaş hayvanları ve küçük canlıları ile naturâl bir yaşam var Ömerli’de…
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Doğa tutkunlarının, doğal insanların buluşma yeri olan burası, henüz hak ettiği ilgi ve değeri görmüyor. Bizim gibi hafta içi gittiyseniz tabiat ile baş başa kalıyor, dört yanınızı huzur ve sükûnet sarıyor. Yok eğer hafta sonu gidecekseniz; sizin gibi, küçük bir kalabalığa kendinizi hazırlamanız gerekebilir. Ancak yine de her koşulda dönerken, yaşamınıza farklı, bambaşka, yenilenmiş başlayacaksınız. 
  Ömerli, doğal bir rehabilitasyon alanı… 

YÖRÜK ÇADIRI SİZİ BEKLİYOR

  Yol kenarındaki sıra sıra yörük çadırlarında buz gibi yayık ayranı içmeyi, leziz gözlemeler yemeyi, organik yemekleri tatmayı, sıcacık, dumanı üzerinde köy ekmeklerini, doğal sebze ve yeşillikler ile salatalarını keşfetmeyi, sadece kokusu için bile demli bir çay söylemeyi, mis gibi etler ile bütünleşmeyi; aman ihmâl etmeyin.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Ömerli’de, yaşamı diğer canlılar ile paylaşıyor, onlara saygıyı hassasiyet ile hatırlıyorsunuz. Göz göze geldiğiniz hayvanlara bakarken; bugün onlara zalimce davranan yaratıkların varlığını hatırladıkça ruhunuzda merhamet ve vicdan rüzgarları esiyor, hissedebilen insanların yüreği fena rüzgar alıyor o an…
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Patika ve dağ yollarında kalabalıklardan uzakta birkaç saat geçirmek, tüm şehri geride bırakarak, yoğun oksijen ve sevdiğinizin eğlenceli bakışları altında nefes almak size iyi gelecek. Burada su, rüzgar, kuş, kurbağa ve sevdiğiniz kişinin aşk dolu tınısından başka bir şey duymanız mümkün değil.

İSTANBUL’UN “SAKLI” SARNICI

  İstanbul’un Anadolu Yakası ile Avrupa’nın doğu semtlerinin su ihtiyacını karşılayan Ömerli Barajı’nda kısa bir mola vermeyi unutmayın. İzole bu yer, huzurlu bir durak olarak güzel fotoğraf karesi yakalamak için fırsatlar sunuyor. Biz, bana kalırsa en güzel çift hatıramızı burada sabitledik.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Esenceli Köyü’nden ulaşılan Ömerli Barajı yolu, adeta masalların içine karışmanızı sağlıyor. Yarım ada biçimindeki baraj ve bölgesi, hem sahilde aynı zamanda hem de orman içinde olarak, bulunmaz bir konuma sahip.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Ömerli Barajı’nı görmeden dönmek çizdiğiniz rota için haksızlık sayılır. Burada yüzünüze anlamsız bir gülümseme oturacak, içinize tarifsiz sevinç dolacak. Stres seviyenizin düştüğü, üretkenliğinizin arttığı, zihinsel aktivitelerinizin düzenlendiği Ömerli’de herkes kendine ait maceracı ruhuyla farklı şeyler keşfedebilir. Daha önce hiç yapmadığınız bir şeyi yaparak, hayata bir ‘tirat’ atabilirsiniz mesela. Çünkü bu vaveyla, yalnızca tabiatta yankılanacak, başka duyan olmayacak. Hatta trap ve skeet atışları, avcılık için de doğal parkur, Ömerli’nin eğimli arazisi… Avcılık tutkunları Ömerli’nin tepelerine çıkarak, ormanların derinliklerine girerek duygusal ve fiziksel gerginliklerini, farklı biçimde atıyor.

ŞİFA MERKEZİ BİR ESKİ DİYAR

  Ömerli’de İstanbul’dan ayrılmadan, ‘başka kentlerin’ kokusunu alacaksınız. “Herkes tatilde, biz İstanbul’da kaldık” diye beton duvarlar arasında, taş yollarda ‘sıkışmışlık’ hissi yaşamayın, sıkılmayın. Çünkü Ömerli’yi görmediniz daha… Suları, ormanları, doğal güzellikleri, eğlenme ve dinlenme alanları, mesire yerleri, bol oksijenli temiz havası ile Ömerli, dertliler için şifa merkezi adeta… Öyle ki; Osmanlılar’ın padişahları ile yerli ve yabancı devlet adamlarının hem eğlence hem şifa bulmak üzere tercih ettiği yer “Ömerli” olarak kayıtlarda sabit.
  Yol kenarındaki çeşmeler, tabipleri aratmıyor zira…

 
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu


        Osmanlılar Dönemi’nde Ömerli’deki insanlar, odun ve kömürcülük ile geçimlerini sağlarken, bugün taş ocakları ve madenler bulunuyor. Ancak tarım ve hayvancılığa müsait bölge, tarihsel geçmişindeki gibi bugün de birçok çiftliğe sahip olmasıyla farklılık oluşturuyor. Ömerli’de dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz 37 ayrı ender bulunan bitki türü ‘koruma’ altında tutuluyor.

MUHAFIZ ÖMER BEY BELDESİ

  Osmanlı İmparatorluğu henüz bir beylik olarak bilinirken; 1329’da Orhan Gazi’nin Bizans’a karşı kazandığı zafer sonrası Ömerli’nin de içinde olduğu bölge, Türkler’in himayesine girdi. Ancak Ömerli’deki yaşama dair tapu kayıtlarına ulaşabilmek için yaklaşık 200 yıl beklememiz gerekiyor. Buradaki ilk yerleşik hayat, Kanunî Sultan Süleyman Han’ın saltanatı dönemi içinde kayıtlara geçmiş. 1520’den öncesi için ‘çoğunluklu yarı göçebe bir düzen’ diye, biz tahminlerimizi tartıştık.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Şimdilerde Ömerli olarak bahsettiğimiz bölge, tarihi vesikalarda “Yoros (Beykoz) Kalesi, Kocaeli Sancağı’na tabii” diye dikkat çekiyor. Bahsettiğimiz askeri bir pusula elbette ki… Ömerli, adli olarak ise o günlerde Üsküdar Kadılığı’na bağlıydı. Merkeze uzak Ömerli Bölgesi, ‘tımar sistemi’ ile vergilerden muaftı. Kendi kazancı içinde “eşitlik” ve üretim sürekliliği ile dönüyordu. Köy ismi ise Yoros Kalesi muhafızlarından Ömer Bey’den geliyordu.

  Bahçelerinden meyve kokularının taştığı, doğanın içindeki tamamen natürel, o muazzam kahvaltısını, tabiatın sakinlik saçan seslerini bırakıp yeniden Kadıköy’e ve insanların arasına dönmek kolay değil elbette… Ancak hayat devam ediyor. Bir başka huzur istasyonunda buluşmak üzere…

28 Temmuz 2018 Cumartesi

Sevimli bir ‘Jurassic Park’

İstanbul’da yaşıyorsanız ve Polonezköy Tabiat Parkı’nı henüz görmediyseniz; kendinize “buralı” diyemezsiniz! Özellikle, şiddetle görmenizi tavsiye ettiğimiz Beykoz’a bağlı doğa parkında, yılın her mevsiminde keyifli anlar yaşayacaksınız. Şehrin karmaşasından sıyrılacak, doğanın gölgesinde huzurun kollarına uzanacak; dönerken de kendinizi ‘yorgun’ değil, mutlaka “enerjik” hissedeceksiniz. 
Country Club / Mutluluk Destinasyonu

Bir Avrupai yolu kat ederek, sağ ve solda ağaçların sevgiyle misafirlerini selamladığı romantik güzergâhtan, Polonezköy Tabiat Parkı’na ulaşıyorsunuz. Burası İstanbul’un en büyük ‘doğa parkı’ olarak not edilebilir. 3 bin hektarlık bir alan üzerine yayılan bu yeşil ve rengarenk bölge, çok zengin ‘flora’ ve ‘fauna’ varlığına sahip.

Doğal yürüyüş parkurları, patika yolları, doğa ve spor aktiviteleri için ideal konumu, hayvan çeşitliliği, bitki türlerinin çokluğu, konaklama üniteleri, piknik alanları, gölet ve sulama sahaları, rekreasyonel faaliyet mekanları, kamp bölgeleri ve çeşit çeşit güzellikleriyle Polonezköy’deki Tabiat Parkı, “cazibe merkezi” olarak dikkat çekiyor. 

Mutluluk Destinasyonu bu defa, Polonezköy’ün farklı, saklı bir başka köşesini aralıyor.

İstanbul’un doğal bitki türlerinin tamamını burada görmeniz mümkün. Şehir merkezine uzak, şehir merkezine yakın Polonezköy’de kuş cıvıltıları, tabiat sesleri, yaprak hışırtıları arasında arınıyorsunuz. Kentin uç noktası olarak Beylikdüzü’nü kabûl edersek, Polonezköy’e varmanız için 1 saat 15 dakika yol kat etmeniz gerekiyor. İyi bir şoförseniz, sadece 45 dakika içinde de aynı yolu alabilirsiniz. ‘İyi bir şoför’ vurgusu yaparken, bir Albanita’nın gözleri büyür; telaşla “Ne biçim şeyler tavsiye ediyorsun” diye sansür uygulayabilir burada. Kadıköy – Polonezköy arası ise yalnızca 15 ile 30 dakika arasında bir mesafe tutacaktır. El değmemiş, bakir bu yer; sevimli bir Jurassic Park’ı andırıyor sanki.
Country Club / Mutluluk Destinasyonu
Her türlü çam ağacı, meşe, kestane, kayın, gürgen ağaçları arasında, ıhlamur kokuları eşliğinde kaybolurken el ele, alt tabaka yeşillikler defne, kara ve kocayemiş, muşmula ile diken türlerini fark edebilirsiniz sarmaş dolaş bir şaşkınlık içinde sevdiğiniz ile…

Geyik, karaca, yaban domuzu, çakal, tilki, sincap, sansar, gelincik, sülün, keklik, atmaca, şahin, doğan, karatavuk, saka, üveyik, baykuş ve sayması güç, büyük / küçük hayvanları yakından görebilir, dokunabilir; Tabiat Parkı’nda ‘tabiat’ ile bütünleşebilirsiniz. Yürüyüşlerinize sincaplar, tavus kuşu ve ördeklerin mihmandarlık etmesi, omzunuza bir güvercin konması, sırtınıza deve kuşunun dokunması, yemeklerinize kedi ve köpeklerin ortak olması, burada çok olağan anlar… 
Konser ve kır düğünleri için ideal bir mekân olan Polonezköy Tabiat Parkı’ndapiknik’ yapabilir, kamp kurabilir, “bungalov” tipi kır evlerinde konaklayabilirsiniz. Ayrıca park; trekking, oryantring ve bisiklet turu için de imkân sunuyor. Lüks, kaliteli ve huzurlu saatler için Mutluluk Destinasyonu olarak Polonezköy Tabiat Parkı’na biz kefiliz.

 Fransız yazar Gustave Flaubert ve Macar müzisyen Fransz List ile kısa bir dönem Ulu Önder Mustafa Kemâl Paşa’nın da yaşadığı bu saklı Cennet’te, doğanın lekelerini ve kirini üzerinizde mutluluk ile hissedeceksiniz. Bu yüzden; bir hafta sonu kaçamağı olarak veya sadece birkaç saat için dahi Polonezköy Tabiat Parkı’na gitmeye değer. Çünkü döndüğünüze “yorgunluk” değil; ‘dinlenmişlik’ hissi yaşayacaksınız. 
Country Club / Mutluluk Destinasyonu
Sonbaharda solmuş yaprakların üzerinde, ilkbaharda yeni açmış çiçeklerin yanında farklı bir ferahlık yaşayacağınız burada, her mevsim su değirmeninden akan gürül gürül sesler adeta içinize dolacak. Beach minderleri, bahçe yastıklarında sevgiliniz ile uzanıp güneşlenebilir, saatlerce konuşup gülüşebilir, gökyüzü ile bakışabilirsiniz. Bir taraftan kızarmış, közü üzerinde et kokuları, diğer yanda doğanın çiçek kokusu burnunuza gelecek, kulaklarınız farklı hayvanların sesleri, akan suların şırıltısı ve rüzgarla cilveleşen ağaçların hışırtısı ile, gözleriniz yeşil ve mavinin her tonuyla, metropol grisi ve boğucu gürültüsünden soyutlanacak, nefes aldığınızı hissedecek, arınmış bambaşka biri olacaksınız.



 İstanbul’un güzel yüzü, betonarme bu şehri güzelleştiren Beykoz’a bağlı Polonezköy Tabiat Parkı, bozulmamış doğasıyla, bol oksijenli havasıyla bizim gibi, sizlere de “Bugüne kadar neden gelmedik” duygusu yaşatacak. Havasına, suyuna hayran olacağınız burada, günün sonunda unutulmaz anılar, muhteşem saatler bırakacaksınız ardınızda...

19 Haziran 2018 Salı

İstanbul’un arka bahçesi: Polonezköy

Bizim gibi, ‘Bu hafta sonu farklı bir şey yapalım’ diyorsanız eğer; gezip tertemiz hava soluyacak, tabiat ile iç içe olacak bir adres veriyoruz şimdi size… Yaklaşın; kulağınıza fısıldayarak yazıyoruz: Adampol, nam-ı diğer Polonezköy. Yani küçük Polonya.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Kuş sesleri dakikalarınıza eşlik ediyor. Gözünüzün gördüğü her yer, yeşil bir tabiat iklimine bakıyor. Doğanın orta yerinde, payınıza düşen kültür birikimlerini de arşivleyip dönüyorsunuz. Size İstanbul’un arka bahçesinde eşsiz bir Cennet köşesi tavsiye ediyoruz. Mutluluk Destinasyonu'nun rotası, bir hafta sonu kaçamağı olarak Adampol, Polonezköy’ü işaret ediyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Şehrin dışında nefes alabileceğiniz bir durak olarak Polonyalılar’ın köyünde taşralaşıyor, yaşadığınız masumiyet içinde huzur doluyorsunuz. Beykoz’a bağlı bir şirin semt, İstanbul’un bize göre en güzel sürprizi olarak orada duruyor.       

Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Beylikdüzü’nden bir saat, Mecidiyeköy’den yarım saat, Kadıköy’den 15 dakika içinde ulaşabileceğiniz stresten arındırılmış natural köşe, sıkıcı ve bunaltıcı metropol günlerinde size yeniden yaşam sunuyor. Çam ağaçları ile çepeçevre sarılan köy, yine yeşilin sağında ve solunda protokol oluşturduğu yolunda sizi doğallıkla karşılıyor. Her bir ağacı geçtiğinizde, İstanbul’un kalabalığı ve gürültüsünü de yaprak hışırtıları arasında ardınızda bırakıyorsunuz.

Küçük köy meydanında güzel atlar, güzel insanları bekliyor. Ancak fayton gezisi başlamadan, küçük meydana gelmeden önce sizi birkaç adım geride, bir kilise ve mezar taşları karşılıyor; işte bu selamlama Polonezköy’ün kimliğini de ele veriyor. 1900’de inşasına başlanan, 1914’te yapımı tamamlanan Czestochowa Meryem Ana Kilisesi’nde yılda bir defa ve haziran ayındaki ilk pazar günü özel bir ayin ve bahar kutlaması gerçekleştiriliyor. Bizim kadar şanslıysanız, siz de bu renkli, keyifli hatıra ile bambaşka tecrübe yaşayabilir; biraz ileride fayton sesleri, mangal kokusu, neşeli müzikler eşliğinde unutulmaz bir hafta sonu geçirebilirsiniz. 
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Adampol’ün tarihsel yolculuğu, 1775’teki Avusturya – Rusya Savaşı’na kadar gidiyor. Bu iki devlet, Polonya’yı işgal edip paylaşırken; Osmanlılar, Lehler’in parçalanmasına rıza göstermeyerek İstanbul’daki toprakları, göçmenlerin yuvasına dönüştürür. Sultan Abdülmecit Han’ın yerleşime açtığı Polonezköy, daha evvel Adamköy ve Polonez Karyesi olarak da anılmıştı. 1894’te burada yaşayan sığınmacılar, vatandaşlık hakkı kazanırken; 1923’te ise köy, ismiyle beraber ‘etnik kimlik’ de sahibi oldu. Polonezköy’de bugün bile yaklaşık 85 kadar Polonya vatandaşı yaşamaktadır.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Polonezköy’ün sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da en şöhretli köylerinden biri olduğunu not edelim. Zira yılda bir defa gerçekleştirilen ayin için dünyanın her tarafındaki Polonya göçmeni rahip ve rahibeler ile tarikat mensupları Polonezköy’de toplanarak, konaklama merkezlerini dolduruyor. ‘Burada pansiyon kültürü de 1900’lerle başlıyor’ diyerek, önceki cümleye dönerek devam edelim. Polonezköy adı, sadece Türkiye ve Polonya’da değil; bütün dünyaya yayılmış Polonyalılar arasında da biliniyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
150 yılı aşkın bir süredir olduğu gibi, Polonezköy’de ‘atalarının dili’ bugün bile konuşuluyor. Kısa duvarlar ile sınırları belirlenmiş, çitlerini güçlendiren sık ve yüksek ağaçlarıyla birbirinden güzel evlerin bulunduğu burayı anlatan kitaplar arasından yalnızca “en önemlilerini” listelesek dahi, 500 adetlik külliyat oluşuyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Polonezköy’den ayrılmadan Ulu Önder Mustafa Kemâl’in ziyaretinde kaldığı evi, köyün tarihini yansıtan Zofia Teyze’nin konağını, Arıcılık Müzesi, Sanat Merkezi’ni görmeyi unutmayın. Çeşitli zamanlarda; müzik aktiviteleri, folklor gösterileri, resim ve heykel sergileri, Geleneksel Kiraz Festivali yapılıyor. Bu tarihleri kovalayıp ajandanıza not ederseniz, pişman olmayacağınız deneyim yaşayabilirsiniz. Zengin köy kahvaltısı ve cömert kahve çeşitliliği ile Polonezköy, doğasıyla ruhunuza, kültür alternatifleriyle zihninize olduğu kadar damağınıza da doyum sunuyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Yeşillikler arasındaki hamakta ve minderlerde tabiatın sesini, sessizliğini dinleyebilir, bisiklet turlarıyla veya yürüyüş parkurlarıyla günlük yaşamın baskı, yıpratıcılığına ‘mola’ verebilirsiniz. Ya da ‘paintball’ oynayarak eğlenceli başka bir fırsat da bulabilirsiniz. Rafine bir zevk sahibiyseniz; Polonezköy, binicilik eğitimi veren kulüpleri, geniş haraları ile size bunu da sunuyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Şehre dönmek istemeyeceğinize bahse girebiliriz. Hiç düşünmeden istediğiniz bir tesise ‘merhaba’ diyerek, nezih bir konaklama için gönül ferahlığıyla sükûnete uzanabilirsiniz. Polonezköy, yemyeşil çimenleri, tahta evleri, tertemiz havasının yanı sıra; kirazları, bal ve tereyağı ile de meşhûr… İstanbul’un tatil yeri, İstanbul’un köyü bu yer, kır düğünleri için doğal bir alan… Sevgiliniz dudağınızda gezerken, ona itiraf etmeden ‘Burada evlenilir’ sürprizi ile içiniz kıpır kıpır dolanıyorsunuz. Bizim uğrak adresimiz olarak gönlümüzde ve hafızamızda yerini aldı. Sizin de alacak.

4 Haziran 2018 Pazartesi

Brugge: Hansel ve Gratel'in şehri

Kanallara açılan balkonlardan, yer çekimine meydan okurcasına havada duruyormuş gibi görünen rengarenk cam çiçeklerinin arasından merhaba. Zamana meydan okuyan, oksijenden çok ciğerinize çikolata kokusu çekebileceğiniz, aşk ve pancake kokulu Brugge'teyiz.
Brugge/Mutluluk Destinasyonu
Avrupa'nın başkenti Brüksel'den 90 dakikalık bir otobüs yolculuğu ya da 50 dakikalık bir tren macerası ile modern dünyadan orta çağa geçiş yapabileceğiniz dünyanın en huzurlu ve romantik kentine hoş geldiniz.
Brugge/Mutluluk Destinasyonu
Asla yaşlanmayan güzel ve alımlı bir kadına benzeyen bu kent, 2. Dünya Savaşı'nın merkez noktalarından birinde olmasına rağmen tek bir hasar dahi almadan bugünlere ulaşmayı başardı. Burada zaman sanki 500 yıl önce bir yerlerde durmuş kalmış. Evler, kiliseler, alışveriş merkezleri, kafeler... Her biri Hollywood yapımı bir orta çağ filminin dekoru gibi. Her biri göz alıcı, her biri kusursuz. 

Adını kanalların üzerine kurulan köprülerden alan Brugge'ü hemen gezmeye başlayalım.

Brugge Çan Kulesi

Brugge modernizmden uzak, teknoloji ile çevrelenmiş Avrupa'nın orta yerinde geçmişten kalan bir masal diyarı. Öyle ki, şehrin seyir terası bile 1240 yılında yapılan bir kule. Belfry of Bruges yani Brugge Çan Kulesi. 366 basamağı tırmanarak Rapunzel'in prensi misali yukarı çıkmakta biraz zorlanabilirsiniz ama inanın gördüğünüz manzara buna değecek. Bu kulede kimsenin yüzünü görmediği bir de zangoç yaşıyor. Rivayete göre özel günlerde çan kulesindeki devasa çanları çalan zangoç, şehrin en çok kazanan insanı. 
Brugge/Mutluluk Destinasyonu

Bizim Lady Kilisesi

Mimari özellikleri, görkemli görüntüsü ve manevi önemi dışında, Avrupa'nın en yüksek 2. tuğladan yapılma kulesi de olan Bizim Lady Kilisesi, Brugge'te mutlaka görülecekler listesine eklenmeli. Kilisenin içinde bugüne dek defalarca çalınan ancak her seferinde bir şekilde Brugge'e dönmeyi başaran Michelangelo'nun en kıymetli eserlerinden Madonna ve Çocuğu heykeli de var. Bu eser İtalya dışına çıkmasına izin verilen nadir Michelangelo eserlerinden biri olduğundan çok daha kıymetli.
Brugge/Mutluluk Destinasyonu

Romantizmin Başladığı Yer

Romantizm denilince akla hemen Roma ve Paris gelir. ama romantizmin başkenti aslında Brugge'tür. Elmas ve pırlantanın ana vatanı Belçika'nın otantik kenti Brugge, tek taş pırlanta ile evlenme teklifi geleneğinin başladığı yerdir. Buraya hemen bir dip not da düşelim. Eğer böyle romantik sonla bitecek bir gezintiye çıkıyorsanız, pırlantayı Belçika'dan almanızı tavsiye ederiz. Fiyatları Türkiye'ye göre çok daha uygun.
Brugge/Mutluluk Destinasyonu

Masal Yolculuğuna Devam

Dantelleri, çikolataları, birası ve tabii ki kızarmış patatesleri ile meşhur Brugge sokaklarına yolunuz düşerse zaman hesaplamasını çok iyi yapmalısınız. Aslında tüm kent 2 günde baştan aşağı gezilecek büyüklükte. Ama Brugge hakkında hiç araştırma yapmadan yola çıkanların evdeki hesabı çarşıya uymayacaktır. Dantel gibi işlenmiş evler, yüzlerce yıllık değirmenler, Manş Denizi'ne doğru yol alan kanallar bizi hipnotize ettiği için Brugge turumuz yaklaşık 4 gün sürdü.  Çünkü gördüğümüz her manzarayı ölümsüzleştirmek, her ayrıntının fotoğrafını çekmek istedik. Pek çok kişinin 10 dakikada turladığı sokaklarda biz her evin önünde 10 dakika harcadık.
Brugge/Mutluluk Destinasyonu

Dar kaldırımlı sokaklarda yürürken sanki bu şehir kendi zamanını yaşıyormuş da biz gelecekten gelmişiz gibi hissettik. Tavsiyemiz, kanala bakan rustik ya da gotik otellerden birinde kalmanız. Fiyatları diğer otellere göre biraz daha pahalı ancak sabah güneşini iliklerinize kadar hissedeceğiniz, kanallardaki ördeklerin sesleri ile uyanacağınız harika bir deneyim olacak, güvenin bize.  
Brugge/Mutluluk Destinasyonu

Mutlaka fayton turuna çıkın, mutlak Venedik'e benzeyen kanallarda gondolla gezin. Dantel almayı, waffle yemeği, çikolata müzesini gezmeyi, aromalı biraları tatmayı, en önemlisi de bol bol fotoğraf çekmeyi unutmayın. 

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...