yedigöller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yedigöller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Mayıs 2020 Cuma

Yok edilmek istenen cennet "Salda"

İnsanları evlerine hapsederken; “virüs tedirginliği ve gelecek belirsizliği” yaşatarak, ‘tahammülsüzlük’ hissettiren korona salgını, ruh sağlığını bozdu. Geçici anksiyete için Mutluluk Destinasyonu olarak sizlere bir önerimiz var. Salgın sonrası rehabilitasyonu için Salda Gölü, huzurlu bir kaçış rotası olabilir.

Yakın geçmişte iktidar ile muhalefet temsilcilerini karşı karşıya getiren ‘yapılaşma’ tartışmalarını bir kenara bırakırsak; Salda Gölü berrak bir su, tertemiz bir kumsal vaat ediyor. Türkiye’nin en derin üçüncü gölü olarak da bilinen Salda, “Maldivler” ve “Bahamalar” ile benzerlikler taşıyor.

‘Göller Yöresi’ Burdur’un Yeşilova ilçesine girince, 4 kilometre sonra göl ile göz ilişkisi başlıyor. Doyumsuz flört, ilk temas ile insanın ruhuna işliyor, kristalize duygular yaşanıyor. Çam ormanlarının kıyısındaki Salda Gölü’nün yapısı, Mars’ın toprağına dünyadaki en yakın kara parçası sayılıyor.

45 kilometre alan ve 185 metre derinliğe sahip ‘turkuaz’ rengiyle Salda Gölü, canlı organizmaları, kendine özgü endemik balık türü ve 111 kuş çeşidi için ‘yuva’ olmasıyla diğerlerinden ayrışıyor. Doğal güzelliği, doğal varlığıyla misafirlerini daha ilk adımında kendisine hayran bırakan Salda Gölü’nün eşiğindeki kumlara yalın ayakla bile basmaya kıyılamıyor.

Albanita’nın dediğine göre; “Subjektif bir yorum değil; Türkiye’de daha temiz bir kumsal ve daha şeffaf başka bir su yok.” Buğulu bir beyazlık uzanıyor Salda Gölü’nde boydan boya… Süt beyazı bir masumiyet yayılan kumsalına nispetle, göl suları ‘renk skalası’ gibi bir cümbüş içinde salınıyor. İlk bakışta kumsal bembeyaz, göl masmavi belki; ama Salda Gölü’nde aşk tazelerken, daha doğru ifadesiyle, yüzünce vücudunuzu saran su, renk içinde renkler ve ışıklar da sunuyor. Burada su, çeşmelerden içiliyor. Pet şişe ile satılanlar, “satımsu” tamlamaması ile ‘satılan su’ manasıyla küçümseniyor.

Temizliğinden ziyade; Salda Gölü’ndeki su minarelleri “şifa kaynağı” olarak anılıyor. Öyle ki; ‘Göl suları, pek çok cilt hastalığı, eklem ağrılarına iyi geliyor; tecrübe ile sabit’ diye açıklanıyor. Doğa harikası buralara, insanlar yalnızca tatil için değil; ‘sağlık turizmi’ için de geliyor. Çamur banyosu yapanlar, yamaç paraşütü yapanlar, kayak yapanlar Salda Gölü’nün ezber fotoğrafları arasına katılıyor.

Göl, yaz aylarındaki sıcaklarda içinizi serinletirken; kış mevsiminde ise ruhunuzu ısıtıyor. Zira göz kamaştıran kristalize görünümüyle Salda Gölü’ne bakarak; soğuk ve kar yağışlı günlerde kayak yapılıyor. Göl kenarındaki sevimli butik otellerin birinde Albanita ile Bordolu Çocuk pencere kenarında, sıradan, küçük, dertsiz ve basit şeyler üzerine konuşuyor. Fincanlardaki sıcak kahvenin dumanıyla gökyüzündeki ay buğulanıyor, dakikaların huzuru alınıyor Salda Gölü’nde. 

Eşeler Dağı tarafındaki patika yoldan aksıra tıksıra bir motosiklet geçiyor. Bungalovların oradan romantik bir müzik yükseliyor, ateş böceği vızıldıyor kumsal boyunca, çalılıkların arasındaki çekirgelerin sesleri duyuluyor.

Çam ağaçlarına yaslanmış kamp alanlarındaki ateşin çıtırtısı, metrelerce uzakta, bambaşka bir yerde konaklayan Albanita ile Bordolu Çocuğu bile dinlendiriyor. Dağ zirvesinden günbatımı, tarihin izlerini ele veriyor. Antik kalıntıları ile Deynus Kalesi’nin taşlarında geçmiş zamanların sesi çınlıyor.

Ahenkli sesler içinde alabildiğine terapi olarak, tüm kötülüklerden uzaktaki bakir bu yerde birkaç günlük “ıssız” bir tatil yaşanıyor. Salda Gölü kıyısında havanın da kararmasıyla Albanita ve Bordolu Çocuk, akşam yürüyüşüne çıkıyor. Ayaklarına dolanıyor billur göl suyu… Gündüz su sporlarının da yapıldığı Türkiye’nin güneybatısında sadece fotoğraf çekmek için bile bulunmak yadırganmıyor. Çünkü binlerce insan, yalnızca fotoğraf çekiyor ve dönüyor.

Salda Gölü temizliğinin yansıması olan hoşgörüsüyle pırıl pırıl kumsalları ve berrak sularının kıymetini bilenleri de ağırlıyor, her güzelliği yok eden gösteriş meraklılarını da. Öyle ki kumlarına çıplak ayakla basmaya kıyamayan Albanita ile Bordolu Çocuğu da “Jeep Safari” yapanları da konuk ediyor Düden Çayı’nın deltası… Öyle ki doğayı yenmek için kararlı olan insanların lüks araba ve pahalı motosikletlerini ‘göl suyu’ ile yıkamasına bile ses etmiyor Salda Gölü, kadim bir dost eliyle. 

Doğanbaba ve Kayadibi köylerindeki kıyılar, “Severken öldürmek” deyimini hatırlatıyor. Göl ticareti yapanlar, doğayı paraya açıyor; basitliğin numunesi çadırlarını alan buraya koşuyor. Bilim, Mars’ın toprağıyla kıyaslaya dursun; Millet Bahçesi ile ‘beton’ giren yere bunca hücum ‘doğal müze’ hüviyetindeki Salda’yı öldürüyor.

8 Mart 2020 Pazar

Türkiye'de mutlaka görülmesi gereken 10 yer


Döviz kurundaki dalgalanma ve virüs korkusu nedeniye dünyayı gezmek pek çok kişi için hayal oldu. Peki Türkiye'nin gizli kalmış köşelerini keşfe çıkmaya ne dersiniz?
Türkiye'de mutlaka görülmesi gereken  yer - Mutluluk Destinasyonu
Mutluluk Destinasyonu bu hafta sizler için, Türkiye'de mutlaka görmeniz gereken yerleri derlerdi. İşte doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine Türkiye'nin mutlaka görülmesi gereken hazineleri.

1-) TANRILARIN DAĞI NEMRUT

Adıyaman'da bulunan ve Unesco Kültür Mirası listesinde yer alan Nemrut Dağı'ndaki Kommagene Krallığı'nın antik kenti ile uzunluğu 7 metreye varan dev heykelleri mutlaka görmelisiniz. Hele ki gün doğarken dağa tırmanmayı başarmışsanız, muhteşem bir manzara size muhteşem fotoğraflar çekme imkanı verecektir.

2-) GÜNEŞİN BATTIĞI SON YER : GÖKÇEADA

Dibek kahvesinin kokusunu takip ederek gideceğiniz Gökçeada'da; yeşili, maviyi ve huzuru bir arada bulacak, Rum köylerinde zamanda bir yolculuğa çıkacaksınız.

3-) KÖYCEĞİZ

Yılmaz Erdoğan tasaı tarağı toplayıp Köyceğiz'e yerleştiğinden bu yana çok daha popüler oldu antik kenti. Oysa tarihi tam 4 bin yıl önceye dayanıyor. Termal kaplıcaları, tertemiz denizi ve tabii ki balık ağırlıklı menüleri ile tam da kafa dinlemelik bir yer

4-) SAKLIKENT

Fethiye ile Antalya arasında 18 kilometre boyunca zarif bir gerdanlık gibi uzanan Saklıkent tam maceraperestlere göre. İlerlemek için tırmandığınız her kayanın arkasında sizi farklı bir manzara, farklı bir sürpriz bekliyor olacak.

5-) UZUNGÖL

Tarihi yapısı inşaatlar nedeniyle tahrip edilen Uzungöl'ü, tamamen bir otel cehennemine dönmeden görmenizi tavsiye ederiz. Dağların arasına gizlenmiş bir düşbahçesi gibi duran Uzungöl, yayla serinliği ile yazın ortasında dahi insanı bunaltmayan bir doğaya sahip.

6-) MASAL DİYARI HARRAN

Urfa'nın yaklaşık 45 kilometre dışında olan Harran, Mezopotamya'nın kalbi sayılıyor. 5 bin yıllık bir tarihi olan ve ilk çağlardan beri bir kültür merkezi olarak görülen bölgeyi görmeden bir GAP turu yapmış sayılmazsınız.

7-) BULUTLARIN ÜZERİNDE BİR SARAY: İSHAK PAŞA

Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde, sarp kayalar üzerine inşa edilmiş İshak Paşa sarayı, bu toprakların en önemli eserlerinden biri. 116 odası olan bu devasa yapı, Osmanlı, Türkistan ve Selçuk mimarisini bir arada barındırdığı için de ayrı bir önem taşıyor.

8-) MARDİN

Gecesi gerdanlık, gündüzü seyranlık Mardin'de, taşın insan yaşamı üzerindeki etkisini, taşlara oyulmuş ve her biri bir sanat eseri gibi olan evleri görünce anlayacaksınız. Dinlerin, mezheplerin ve ırkların haran olduğu bu diyarda hoşgörünün gerçek anlamını da öğrenme şansı bulabilirsiniz.

9-) YEDİGÖLLER

Dağların arasındaki vadilerde binlerce yıl içinde oluşan ve inci gibi yan yana sırlalanan göller, sakinlik arayan doğa meraklıları için bulunmaz nimet.

10-) HASANKEYF

Nereden başlasak, nasıl anlatsak biz de bilemiyoruz. Patlatılan her dinamitle birlikte insanlığa dair kanıtların ve anıtların bir bir yok edildiği, varlığı 12 bin yıl öncesine dayanan Hasankeyf'i, son parçaları da yok olmadan görmenizi tavsiye ederiz.



Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...