sakarya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sakarya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mayıs 2019 Cuma

Mâsum Anadolu’nun saf çocuğu Sakarya

Büyük şehirlerde yaşayanların ortak kâbusudur ‘kalabalık.’ Yoğun trafik ve insan seli, mesleki tempo ve hızlı akan hayatın telaşı, gün gün hepimizi tüketiyor. Bu yüzden büyük şehirlerde yaşayan hemen hepimizin de ortak hayalidir; sessizlik arayışı ile hafta sonu kaçamakları… Sabah sekiz, akşam altı arasında mesai düzeni olan herkes için aynı beklentidir, ‘sakinlik’ özlemi… Mutluluk Destinasyonu olarak sizi yine yola düşürecek bir önerimiz var. Pek bilinmeyen gölleri, doğası, keşfedilecek güzellikleri ile buyurun Sakarya’ya
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Sapanca Gölü’nün kenarında iki sevgili göz göze bakışırken; balık yiyor. Bu arada güneş de ikindi vakti artık iyice zayıflamış ışınlarını su yüzeyine bırakıyor. Etraftaki çiftliklerden atların nal sesleri duyuluyor. Doğayı ve sessizliği dinlemek isteyen birileri ise göl kenarında trekking yaparken; görülüyor. Sapanca’nın sırtlarındaki Maşukiye’deki “butik oteller” ve kahvaltı mekânları da ‘konaklamak’ için tercih edilecek ilk yerlerden… 
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Bozulmamış bakir doğasıyla insana sükûnet veren Maşukiye’de zamanın ağırlaştığı hissedilirken, aynı anda nasıl geçtiği de anlaşılamıyor. Sakarya’nın batısındaki sakinlikten, yani Sapanca Gölü’nden mesela kuzeyindeki Karasu’ya varılınca, Karadeniz’in hırçın dalgaları ile boğuşan başkaları fark ediliyor. 73 kilometre ötede, sadece 1 saatlik mesafede; hayatın iki farklı akışı kendisini gösteriyor. Uzun sahiller ve yazlıkların sıralandığı Karasu da kalabalık sevenleri ağırlıyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Sakarya'nın tatil yerlerini tek tek gezeceğiz birlikte. Karasu yatağından kalkarak Kocaali’de devam eden Maden Deresi ise huzur taşıyor. Çevresi yine doğa yürüyüşleri ve piknik yapmak için müsait şekilde konumlanıyor. Karasu’ya kadar geldik madem, Pandovicca Mağarası’na da aklımız kayıyor. Karasu’nun Yassıgeçit Köyü’nde yer alan sarkıt ve dikitler ile oluşmuş mağara, adeta bir korku filmi platosunu andırıyor. Albanita’nın kalp atışlarının dahi yankılandığı, nefes alıp verişlerinin duyulduğu karanlık dehlizlerde Bordolu Çocuk’un elini daha bir sıkı tuttuğu düşünülürse; seven her erkeğin sevdiğini alıp Pandovicca Mağarası’na koşması gerekiyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Sakarya’daki bir başka sağlık kompleksi de Kuzuluk Kaplıcaları. Alkali yaşayanların, vücuduna önem verenlerin, termal turizm arayanların tercih ettiği ilk yer Akyazı’daki Kuzuluk Evleri, zengin mineralli 'yeraltı suları' ile rahatlamak için ‘doğru seçim’ olarak ayrışıyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Hazır Akyazı’dayken; Acelle Yaylası’na çıkmamak olmaz. ‘Hepiniz bir gün modernlik zannettiğiniz betonlarınızdan sıkılacak ve doğaya döneceksiniz’ diye bir motto ortaya bırakarak kampetlerini açan Albanita ve Bordolu Çocuk, Acelle’nin büyüleyici havasında ruhunu dinliyor. Sakarya’da 10’dan fazla yayla var belki; ama Acelle, güneşin battığı dakikalardaki manzarası, içindeki göletleri, deresi, florası ve kokusu ile “özel hisler” uyandırıyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Sakarya Haritası’nı önünüze koyduğunuzda Sapanca’dan Karasu’ya, oradan Kuzuluk’a bir zikzak çizerek, üç ilçe arasında tam 154 kilometre yol kat ettikse de ‘yazmak ile yaşamak’ aynı değil; “Sapanca, Kuzuluk, Karasu” sıralaması ile daha mantıklı planlama yapılabiliyor elbette. Şimdi Akyazı’da olduğumuzu göre; buradan Sapanca’ya geçmek, rüzgâra kendinizi bırakıp bir yaprağın savrulması gibi kolay oluyor. Sapanca’nın karşı kıyısında, adrenalin arayanlar, heyecan peşindekiler; ‘rüzgâr sörfü, su kayağı, kano ve kneeboard’ yapıyor. Ayrıca Sakarya’da doğup Düzce’ye geçen Melen Çayı’nda da “rafting” yapılabiliyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Öte yandan Sapanca’da alternatifleri çoğalan çekim merkezleri ile artık tenhalaşan Vecihi Kapısı da buruk hisler yaşatıyor. Zira, Mimar Sinan’ın eseri bu kapı, Osmanlı Dönemi’nin işlek bir ticaret merkezi olarak biliniyor. İpek Yolu’nun geçtiği rivayet edilen Vecihi Kapısı, yalnızlığa terk edilmişcesine kendi içine dönüyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Sakarya’nın merkez ilçesi Adapazarı’na komşu olan Serdivan’da ‘yamaç paraşütü’ yapıyor daha deli dolu olanlar… Kilometrelerce uzaktaki yerleri en tepeden görmek için, yemyeşil dağların arasından, masmavi bulutların yakınından bir kuş gibi süzülerek, ‘özgürlük’ duygusunun tadını çıkarıyor, yaşı genç olanlar.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
17 Ağustos 1999’daki büyük felakette, Sakarya’da 3 bin 981 kişi hayatını kaybetmişti. Deprem yüzünden 7 bin 284 insan da yaralanmıştı. Merkez üssü Gölcük olan 7,4’lük sarsıntı, 23 bin 111 ev ve iş yerini bir daha kullanılamaz duruma getirmişti. İnsanları uykularında yakalayan, sadece “45 saniye” süren; ama ‘ağır bilanço’ çıkaran doğal afet, ‘nasıl yaşanmıştır, ne yaşanmıştır, sonrasında neler olmuştur’ diye merak ederseniz eğer, Adapazarı’ndaki deprem müzesi, şehitlerin isimleri, acıklı fotoğrafları, konuşulmamış detayları ve bilgileri ile sizi bekliyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Deprem müzesindeki hüzünlü dakikaların ardından, yine ters bir istikamete dönüyor pusula… Bu defa Sakarya’nın güneydoğusundaki Taraklı’yı gösteriyor. Burada da bir başka duygusallık Albanita ile Bordolu Çocuk’u bekliyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Asırlardır bozulmamış yapısı ile Taraklı, sadece Albanita ve Bordolu Çocuk’u değil; geçmişe özlem duyan herkesi görkemli yapılarının dizinde saçlarını okşamaya davet ediyor. Zaten koruma altında olan koca bir ilçeyi adımlarken; masalsı duygular yaşıyor, parke taşları adeta incinecekmiş gibi ilerleniyor. Osmanlıların zarafetinin yansıması olan Taraklı, gürültü kirliliğinden uzak yerel bir estetik taşıyor. Cumbalı konakları, kafesli pencereleri, tarihi alınlıkları, benzersiz kapı tokmakları ile geleneksel mimarinin yaşatıldığı yöre, hâlâ tahta kaşıklar, tarakların sesleri ile yankılanıyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Taraklı ile Pamukova arasında ‘30 dakika’ mesafe ölçülüyor. Pamukova’daki Paşalar Kalesi, kente hakim bir tepede, Bizans’tan bugüne hâlâ varlığını koruyor. Osmanlılar’ın ilk hakanı Osman Gazi tarafından 1314’te fethedilen kalenin sur duvarlarının mezar stelleri ve devşirme malzemeler ile yapıldığı sanılıyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
D-100 Karayolu’ndan Sakarya’ya girerken; solunuzda uzanan Justiniana Köprüsü, bir ‘fotoğraf karesi’ ile ölümsüzleştirilmeyi hak ediyor. Zaten bin 500 yıldır dimdik ayakta kalan köprü, kendi ‘ölümsüzlüğünü’ ilan etmiş gibi duruyor. Öyle ki; Bizans Köprüsü’nden hâlâ ulaşım yapılıyor. Bu bir ‘Hristiyan’ yapısı, ancak Sakarya’da bir de Müslüman eseri köprü bulunuyor. O da Geyve’deki meşhur Sakarya Nehri üzerinde yer alan II. Bayezid Köprüsü olarak hatırlanıyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
İstanbul’un fatihi Sultan Mehmed Han’ın oğlu olan, Cem Sultan’la nizam-ı memleket için yaptığı ‘taht kavgası’ ile bilinen, nam-ı diğer “Bayezid-i Veli” tarafından 1495’te “Tiz bitirile” emri ile tamamlanan köprü, Yeniçeriler’in Frenk diyarlara cenklerinde kullandığı ‘geçiş yolu’ olarak anlatılıyor.
Sakarya  - Mutluluk Destinasyonu
Son olarak bütün ‘mutluluk’ istasyonlarına aynı seyahatte uğramasanız bile, birkaç adres sonunda dönecekseniz eğer, yine de atlamamanız gereken bir şey var. O da elbette; ıslama köfte yemek. Tarihi Uzun Çarşı’da pişen köftelerin kokusu, bütün Adapazarı’na yayılıyor adeta. Sakarya’da ‘ıslama köfte’ yedikten sonra “dönüş yolu” için yine taş fırında pişen simitlerden yanınıza mutlaka alın.

18 Ağustos 2018 Cumartesi

Yarım bir yol hikayesi


Siz istediğiniz kadar plan, program yapın hayat bazen düşündüğünüz gibi gitmiyor. Hesap yaparken bir tarafta siz, kontrol elinde olan kader de bir köşede tebessüm ediyor. Yaşayarak anlıyorsunuz ki; hayat size neyi ne kadar sunuyor ise onu öyle sürdürüyorsunuz. Biz de size Sakarya’yı gezdirecektik ama… Bakın neler oldu…
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
İstanbul’dan Sakarya’ya yola çıkmışlardı. Sapanca’da yeni doğan güneşi karşılayacaklardı. Öyle planlamışlardı. Taze bir gün başlangıcı olarak göl kenarında ‘köy kahvaltısı’ yapılacaktı önce... Göz göze oturup neşeli sohbet edeceklerdi, konuşurken dizleri birbirine değecekti. Pazar günkü ilk öğünlerine ‘istenmeyen misafirler’ dadanacak. Albanita, masadaki reçel ve bal tabağında rızkının peşindeki arıların konukluğundan ‘tedirgin’ olacak, çözüm arayacaklardı.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Su sesi, kuşların ötüşü, göldeki kurbağaların keyifle vıraklaması, yaprakların hışırtısı, rüzgarın esintisi, tabiatın dengesi; onların da büyük şehirdeki ‘hızlı’ hayatlarından yorgun düşen ruhlarını dengeleyecekti. ‘Tein’ alerjisi yüzünden Albanita, portakal suyu tercih edecek, ‘bordolu çocuk’ mutlaka çay içecekti. Sonra üsteleyecekti, şefkât dolu bir yumuşak ses tonu ile: ‘Sabah sabah daha sağlıklı bir şeyler mi içsen acaba?’
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Koklaşarak sarıldılar. Sanki aylardır görüşmüyorlardı, farklı ülkelerden gelip de ‘büyük özlem’ içinde buluşmuşlar gibi… Aşk ile öpücük kondurdu dudaklarına Albanita. Bununla da yetinmedi. Her iki yanağını, yüzünü, boynunu öptü ‘an’ kadar kısa bir süre içinde… Doymadı, bir daha öptü dudaklarından sevgiyle…
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
 Anahtarı uzattı, “Sen kullanacaksın, ben seni izleyeceğim” dedi.
...‘bordolu çocuk’ oturdu, Albanita’nın bıraktığı şoför koltuğuna. Anahtarı yuvasına soktu, kontağı sağa doğru çevirdi. Parktaki vites kolunu sürüş pozisyonuna çekti; frenden kaldırdığı ayağıyla gaz pedalına dokundu. Demir yığını harekete geçtiğinde, 140 bin Lira’lık oyuncağın tekerleri dönerken içlerine ‘romantik yolculuğun’ sevinci doldu. “Emniyet kemerini taksan mı” dedi Albanita, emir kipini yumuşatarak...
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Her şeyi itinayla ‘eksiksiz’ yapan cennet kokulu kadın, yine hassasiyet ile derleyip düzenledi. Bir defa daha öpüşürken, kemerlerin emniyeti ile Kadıköy’den çıktılar.

‘Üsküdar, Ataşehir, Sultanbeyli’ derken, İstanbul’dan çıktılar sohbet ede ede. Kocaeli’ye girdiklerinde Gebze’yi kolay geçtiler, ardından Dilovası – Hereke arasında büyüleyici Marmara Denizi manzarası ufuk çizgisinden arabanın içine taştı. Kucakları deniz güzelliği dolan aşıklar, bu arada gemi yolculuğunun çekiciliği ve zahmeti üzerine konuşurken; şimdi bulutların üzerinde bir yıldız olan gemi makine mühendisi büyüklerini de yad etti. Marmara’nın güzelliğine, hüzün düştü bir anda. Kaptanların her limanda sevgilisi olduğu klişesinden, ilgisiz bir babanın babasızlıktan kötü olduğuna takıldı söz… Albanitanın kırgınlıklarını arabanın camından Marmara’nın derinliğine atmak isteyen bordolu çocuk, İstanbul – Sakarya arasındaki tren yolculuklarını ve eski otoban üzerine birkaç hatırasını sıkıştırdı araya… Arabanın içindeki puslu sohbeti dağıtmayı başarmıştı. Tekerlekler yolu yutarken; hız göstergesi 100’ün ikinci dilimine geçtikçe, daha kontrollü olan Albanita’nın ‘Biraz yavaşlasak mı, ne dersin?’ uyarısı gaz pedalını kilitliyordu.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Körfez’e yaklaşırken bir tuhaflık da başladı. Körfez – Derince mevkîsinde ara ara sarsılan arabanın bir süre sonra nefesi kesildi. Önce 70 kilometre seviyesinde düştü hız göstergesi, daha sonra 50 kilometre üzerine çıkamaz oldular. Gittikçe ağırlaşan araba, zaman zaman da sarsılınca kelebek kadar narin kadının kalp atışları hızlandı. Aslında İstanbul İl Sınırı’ndan çıktıklarından beri, hatta ilk ‘Emniyet kemeri’ uyarısı konuşulduğundan bu yana, yani Acıbadem Köprüsü’nden Çamlıca’ya çıktıklarında tekleyen arabanın huzursuz eden aksaklığını 94 kilometre profesyonelce saklamayı başarmıştı yüreği soğuk adam. Ancak ne var ki; artık üstünü örtecek boyutları aşmıştı, gittikçe hantallaşıyordu demir yığını…
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Gösterge panelinde ESP / ASR arıza uyarısı verirken, hız üst limiti de 30 kilometre kadar düştü. D-100 Otobanı’nda artık yumuşak huylu kadının telaşı kendi içinde bastırılamayacak kadar panik oluşturdu. Hatta büyük bir hayranlık beslediği Mabel Matiz’in derinlerdeki sesi bile rahatsız eder boyutları bulmuştu onun için…
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Kısa bir süre sonra park alanı bulmayı başarırken, biraz soluklanma ve sakinleşme imkanı da yakalanmış oldu. Ancak gece gözlerine telaş düşen hassas kadının tedirginliği pek hafifleyecek gibi olmadı. İstanbul – Sakarya arasındaki beklenmedik arıza ve yol trafiği, yerini bir dizi telefon trafiğine bıraktı bu defa. Albanita bir taraftan, “bordolu çocuk” öte yanda ‘çözüm’ bulmaya çalışırken, gözü karartıp telaşı yatıştırmış gibi yaparak yeniden bir hamle ile ‘Sakarya’ hedefiyle yola koyuldular. Ancak araba, her türlü zorluğa rağmen sevenlerin azmini paylaşmadı.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Hız göstergesi artık sadece 10 kilometre seviyesindeydi. Bu hâliyle ilerlemek arabaya zarar verir miydi, yoksa yol kenarına çekmeleri mi gerekiyordu? Koca koca TIR’ların, kamyonların adeta ‘katil gibi’ hız yaptığı yerde durmaları ne kadar akıllıca olurdu? Kocaeli’ye bağlı Körfez semtinde veya Derince ilçesinde kalmaları mı, otobüs ile dönmeleri mi daha iyi olurdu? Peki; şehirlerarası otoyoldaki arabanın akıbeti ne olacaktı? Albanita, yolda bıraktığı için arabaya öfkeyle, kaderine terk etmekten yana tavır alırken; ‘bordolu çocuk’ çözüm bulmanın ve Sakarya’ya ulaşmanın peşindeydi. Yol boyu ‘Hız yapmasak mı, yavaşlasak nasıl olur’ diyen Albanita’nın önsezisine, şoför mahalli ve can güvenliği emanet edilen bordolu çocuk, belki kulak verseydi bu gerilim, zorluklar yaşanmayacaktı.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Artık ata evi olan ‘Sakarya’ ısrarından geri adım atmanın vakti çoktan gelmiş, Albanita’yı dinlemenin zamanı geçiyordu. İlk hedef olan Sapanca’ya bir, Sakarya’ya iki durak kalmışken daha ileri gidemediler. Hemen D-100 Otobanı’ndan çıkılarak, sonlarının ne olacağına dair en ufak fikirleri olmadan Körfez’e sapıldı.

İlk olarak benzin dolum istasyonu denk gelirken, hemen yardım istediler. Buradaki insanların gönülden gösterdikleri ilgiyle, “Türk insanı kadar ihtiyaç sahibiyle dertlenen başka bir millet olmayacağı” tecrübesine sahip oldular.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Motor yağı ve lastik değişimi dışında teşekküllü başka bir çözüm sunmayan benzincideki Muzaffer Bey’in referansıyla ‘oto elektrikçisi’ arayışına koyuldular. Araba hâlâ nefes nefese ilerliyordu. Sapa veya tehlikeli bir yerde soluğunun kesilmesinden endişeyle ikili, ‘ilerlemek ve durmak’ arasında yine yollarına devam etti. Bir süre sonra varılan oto elektrikçi ustası da ‘çözüm’ üretemese bile gösterdiği cansiperane çaba ve yönlendirdiği Gölcük yolundaki ekspertiz düğümü çözmeye bir adım bıraktı. Güç bela varılan ekspertiz sorunu teşhis ederek, ‘enjeksiyon arızası’ diyerek Peugeot Servisi’ne yönlendirdi.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Hafta sonu ve tatil günü olması şanssızlığıyla bütün tamirciler gibi, servis de ‘güvenlikçi’ dışında kepenkleri indirmesiyle düş kırıklığı oluşturdu ilk izlenim olarak.
Ancak burada da şansları yaver giden Albanita ve bordolu çocuk, evinden çağrılan ‘yol yardım’ sayesinde ve yine Türk insanı fedakârlığıyla birkaç saatlik tamir ile arabalarına kavuşma umudu kazandı. Yorgunluk, açlık ve tedirginlik üzerlerine karabasan gibi çökerken, yolun başındaki hayalleri ile kaderin gerçekleri arasında muhakeme yapmaya başladı aşıklar. Sapanca’da göl kenarında kahvaltı edilecek, Ada’da ıslama köfte yenilecek, belirlenmiş yerler görülecek ve gezi notları tutulacakken, Mutluluk Destinasyonu’nun yolu Kocaeli’nin Körfez ilçesindeki bir alışveriş merkezinde kesişti. Araba tamircide kalırken; Albanita’nın gerilim dolu yaklaşık 1,5 saatlik süre zarfında elde ettiği rahatsızlığı baş gösterdi yanı sıra… Beri taraftan bordolu çocuk da sağlık ile ilgili şikayetlerini Albanita’ya çaktırmadan, arızanın tamamlanacağı saatin gelmesini bekliyordu.

Zira kendinden çok karşısındakini düşünen kadın, ondaki acıları fark etse; arabadaki problemden daha büyük bir deprem etkisi ve telaş başlayacaktı. Neyse ki yol boyunca arabanın teklemesini hissettirmemeyi başaran sakin yapılı adam, kendisindeki ağrıları da fark ettirmedi.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Sabah çıktıkları mutluluk rotasında, öğle saatleriyken ulaştıkları tamirciden, akşamüstü arabalarını alarak mecburen geri dönüş yoluna girdiler. Geriye doğru Körfez, Hereke, Dilovası, Gebze, Sultanbeyli, Ataşehir, Üsküdar derken; macera dolu bir gün sonunda Kadıköy’e vardılar. Ancak karabulutlar dağılmak için erken olduğunu düşünmüş olacak ki; akşam geceye dönerken bu defa Kadıköy’de, trafik ışıklarında beklerken; motordan dumanlar çıkmaya başladı. Aslında dönüş yolunda yine Albanita’nın duyarlılığıyla dikkat ettiği, ‘Arabada bir yanık kokusu mu var’ ihtarını bordolu çocuk, “Artık o kadar da değil” kayıtsızlığıyla umursamadı. Kadıköy’e ulaştıklarında ise bu ilgisizliğin bedelini ödedi. Yolun kalan kısmı toplu taşıma ile tamamlanırken, bitkin demir yığını ise bir çekici kasasında onlardan uzaklaşıyordu. Yarım bir yol hikayesinin talihsizliği içinde bize de ağrılı, sergüzeşt içinde pahalı bir hatıra, sizlere ise konforlu koltuğunuzda okuması kaldı.

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...