23 Şubat 2019 Cumartesi

İstanbul’un kuzey yüzü: Şile

Mutluluk Destinasyonu sizi bu hafta, İstanbul’un kuzeyine götürüyor. Karadeniz’in fırtınalarına göğüs geren, azgın dalgaların kıyılarını dövdüğü, yüzü Ukrayna’ya dönük, sırtını yemyeşil doğa ve ormanlara vermiş Şile’de biraz soluklanmak ister misiniz?

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Tabiat zenginliği, kültür varlıkları ve tarihi misyonu ile ‘turizm merkezi’ olan Şile, İstanbul’a yakın, aynı zamanda İstanbul’a uzak bir konumda bulunuyor. Çeşitli festivallerin yapıldığı Şile, özenle korunan yapısıyla ziyaretçilerini bekliyor. Nüfus yoğunluğuyla ‘aşırı’ gelişmiş devasa kentin yanı başındaki sakin semt, misafirlerine ‘huzur’ vaat ediyor. Öte yandan büyüleyici doğal ve kültürel değerlerini asırlardır bozmadan bugünlere aktarmış olmasıyla da, tarihi geçit töreni sunuyor. İstanbul’un sınır ilçesi, yaklaşık olarak 800 kilometrekarelik yüz ölçümü ile Kocaeli’nin ‘kapı komşusu’ olarak yaz günlerinde Karadeniz’in serinliğini taşırken; kış mevsimlerinde ise “soğukluğunu” yaşıyor.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

İstanbul’un üçüncü büyük ilçesi olan Şile, Türkiye’nin kuzeybatısında, Marmara Bölgesi’nin kuzeydoğusunda bulunuyor. İstanbul’a uzaklığı 55 kilometre olan Şile’ye ‘yeni karayolu’ ile ulaşım kolaylığı da bulunuyor. Hafta sonlarını geçirmek için tercih edilebilecek Şile’ye “günü birlik” kaçamaklar da mümkün. Biz de bir gece yolun karanlığına teslim olarak, direksiyon kırdığımız Şile’ye doğru bizi kendine çeken şeritlere bıraktık arabayı…

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Kilometrelerce uzunluktaki doğal plajları, yumuşak tepeleri, akarsuları, gölleri, göletleri, ormanları; özetle doğal güzellikleri ile Şile, kalbinizde keyifli bir tat bırakacak.
Florasında kestane, kayın, meşe, kızıl ve akça ağaçlarıyla çevrili olan Şile, oksijen deposu… Bu arada yeşil yapraklı, beyaz çiçekli ‘kum zambağı’ da Şile’nin ayrıştırıcı özelliği olarak biliniyor. Güzel kokusu, Şile’ye girilir girilmez; mutlaka kendisini hissettirir. Ağustos ile Eylül ayları arası Şile ve köyleri, “kum zambağı” kokuyor.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

İstanbul’un en çok köy sayısı Şile’de bulunurken;
bu da doğal yaşamına dair ipuçları veriyor. Semte bağlı tam 57 köy varken; bunların yüzde 80’inde ormanlar arasında saklı yaşanıyor. Kalan köylerin bir kısmı deniz seviyesinde, diğerleri de ova üzerinde serpiştirilmiş olarak konumlanıyor. Bölgedeki ilk yerleşik kent olarak ‘Philee’ ismi “tarihi not” diye düşülebilir.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Hititlerin, Frigyalılar, Romalılar, Lidyalıların, Perslerin, Bithynialıların, Bizans, Selçuklular ve Osmanlılar’ın yaşadığı Şile’nin tarihi, milattan önce 7’nci yüzyıl tarihlerine kadar uzanıyor. Şile’ye ilk olarak Trakya kökenli ‘Bitinler’ diye bir topluluğun yerleşmesi sebebiyle, bölgenin ilk adı “Bitinya” olarak hatırlanıyor. Ancak Grekler ile ün kazanan Şile’ye Türkler ise Osmanlılar ile yerleşirken; tarih yaprakları 1350’yi gösteriyor. Orhan Gazi Dönemi’nde Şile’nin çevresine gelen Türk boyları, bir asır sonra Yıldırım Beyazıd Dönemi’nde ise Şile’nin hâkimi oldu. Bu yüzdendir ki; Şile’nin merkezindeki ‘mahalle adları’ Yıldırım Beyazıt’ın akıncı beyleri adları ile anılıyor. 500 yıl süreyle Osmanlılar’ın hükmettiği Şile’nin, 1918’deki Mondros Antlaşması ile İngilizlere bırakıldıktan sonra ‘4 yıl içinde’ yeniden Türklerin egemenliğine girmesine “Kurtuluş Savaşı” adı verildi. Selçuklular ise Şile ile 1050 yılında tanışmıştı.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

‘Dört’
tarihi kale bulunan Şile’de en meşhur olanı ise limandaki, Ocaklıada üzerinde bulunan Cenevizliler’den miras Şile Kalesi’dir. …ki, kimisi ‘Ocaklı Kale’ de diyor buraya. Ocaklı Kale kendisini, diğerlerinden ayıran silueti ile Şile’nin simgesi zaten. Biz de Şile Kalesi’ne bakan, Karadeniz’in sularının odamıza kadar ulaştığı bir konumda sabahladık ve güne başladık.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Beyaz renkteki ‘kireç taşları’ ile inşa edilmiş kale, 4 katlı olarak, 12 metre yüksekliğinde…
Deniz saldırılarına karşı emniyet sağlamak üzere düşünülmüş kale, Bizans İmparatoru Andronikas tarafından yaptırılmışsa da zaman içinde Osmanlılar tarafından da kullanılmıştı. Ancak rivayet o ki; Bizans’tan çok önce, ta 2 bin yıl evvel Cenevizlilerce inşa edilmişti. Dolayısıyla bir saldırı kalesi olarak değil de aslında ‘gözetleme kulesi’ mantığıyla yapılmıştı.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Bizanslıların ve Osmanlıların elden geçirdiği kale veya kule, 20 askerin mevzi alabileceği şekilde dizayn edilirken; define avcıları duymasın, ama efsanelere göre, altında ‘hazine’ de saklı tutuluyor. Ayrıca Şile’de Kalem Kalesi, Heciz Kalesi ve Sarıkavak Kalesi de bulunuyor. Hepsi Bizans eseri olan kaleler, tarihi yarımadadaki İstanbul’u korumak üzere planlanmış.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Şile’de geçim, bir asırdır ipekçilik, keten ve pamuk dokumacılığı ile sağlanıyor.
Elbette “balıkçılık” da geçim sahaları arasında yer alıyor. ‘Şile bezi’ adı, buradan geliyor. Ayşe teyze anlatıyor ve diyor ki; karışmış iplikleri açmak zahmetli olduğundan bunlara ‘çile’ deniyor. Yani çile iplikleri, ‘çiriş’ dedikleri un ile karılarak kaynamış bir su içinde ıslatılıyor, hamur ile karıştırılıp güneşte kurutuluyormuş. Çileler, yani ‘iplikler’ çıkrıklardaki masuralara sarılıp dokunuyor ve böylece uluslar arası meşhur “Şile bezleri” üretiliyormuş. El emeği, göz nuru bezler, kireç kaymağına batırılarak, denizde yıkanıyor ve kum üzerine serilerek yeniden kurutuluyormuş ve “Şile bezi” için ayrıcalık demek olan ‘özel doku’ böyle elde ediliyormuş. Yani her Şile bezinde, Şile’nin kumları ve Karadeniz’in az tuzlu suları bulunuyor. Son olarak kasnağa gerilen bezler, Şile’deki hanımların zarif motiflerini, oya işlemelerini taşıyor.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Şile
’deki ‘Tahlisiye Teşkilatı’ görülebilecek tarihi yerlerden biridir. En köklü denizcilik kurumlarından biri olan teşkilat, bugünlerde “Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri” adıyla faaliyet gösterse de, kökleri 1866’ya uzanıyor. ‘Müze’ özelliği taşıyacak değeriyle, İngilizlerin yaptığı bilinen tarihi binaların; Karadeniz’de, boğazın her iki yakasında “numunesi” bulunuyor. Tahlisiye İdaresi’nde eski kurtarma malzemeleri tecrübe edilebilir.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Kent merkezindeki istasyon, koğuşlar, kayıkhane ve rokethane de gezilebilir. Şile’nin sembollerinden olan değerler, zamanın yıpratıcı etkisinden nasibini almışsa da geçmişe götürüyor, ziyaretçilerini… Şile’nin 150 yıllık ‘denizcilik’ kültürünü yansıtan bolca sembol, kuşaklar boyudur buralarda yaşatılıyor. Şile Limanı çevresinde bir tur yaparak; Kumbaba, Göçe ve Göksu ile Kabakoz Köyü’ne uğrayarak, tarihsel dokunun korunduğu bölgelerde unutulmaz hatıralar kazanabilirsiniz. Ormanlık bölgelerde trekking yapabilirsiniz.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Karadeniz’den Marmara’ya geçen balıkların güzergahındaki Şile’de daha çok taptaze mezgit, istavrit, çinekop ve zargana yiyebilirsiniz. Elbette ‘palamut’ da eylül ayındaki avlanma yasağının kalkmasıyla Şile’nin sofralarındaki yerini alır. Şile palamudunun şöhreti zaten sadece Türkiye sınırlarında kalmamıştır. Soğuk havalarda ise Rize’deki, Trabzon’daki kadar olmasa da ‘hamsi’ tercih edilebilir. Ayrıca ismini çok kişinin bilmediği bir sürü balık çeşidi de Şile’nin leziz sofralarının başköşesinde yer alır. Tam da bu yazıya konu olan dönemde, yani ekim ve mart ayları arası Şile’de mezgit ve tekir balığı mevsimidir. Ayrıca balıkçımızın referansına göre; levrek ve kefal balığını her mevsim burada bulmanız mümkün…

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Şile’nin kendine özgü mutfağı da var;
ancak Bordolu Çocuk gibi yeni tatlara karşı temkinliyseniz, şanssızsınız. Ancak Albanita’ya güvenerek; “erikli çorba, su mancarı salatası, kabaklı börek, üzerli sarma ve öre” ile bir yerel masa tavsiye edebiliriz. Bunların yanında ‘sirke tatlısı’ da tadımlık olsun.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Yeşilçay, Göksu ve Kabakoz akarsularında tekne turları ve huzurlu bir ortamda balık ziyafeti çekebilirsiniz.
Şile Kalesi gibi, Şile Feneri de, kentin sembollerinden birisi… 150 yaşındaki fener, göz alıcı bir güzelliğe sahiptir. İnanmayan denizcilere sorabilir. Dünyanın ‘en büyük’ ikinci feneri olan Şile Feneri, 60 metre rakımda ve 19 metre yükseklikte konumlanıyor. Fener, Kırım Harbi için yapılmış. Karadeniz’den İstanbul Boğazı’na girecek gemilerin rotası için pusula olan Şile Feneri, Anadolu Feneri’nden sonra Sultan Abdülaziz Han tarafından yaptırılmış. Taş kısımları İstanbul’da tasarlanan Şile Feneri’nin metal aksamı ve mercek kristal sistemi ise Paris’ten getirilmiş. Sekizgen şeklindeki Şile Feneri, orijinal hâliyle günümüzde de kaptanların gece arkadaşı… Fener bugün denizcilik kimliğinin yanında “müze” özelliği de taşıyor.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Asırlık ahşap evleri, yıllanmış kiliseleri, tarihi çeşmeleri ve hamamları ile Şile, günü birlik kaçamak ile veya hafta sonu istirahâtleri için kent kalabalığından, gürültüsünden uzakta sakin bir mola yeri
olarak doğru adres. 138 ahşap ev, kilise harabeleri, eski köprü kalıntıları, Bizans yapısı ‘tatlı su’ çeşmeleri, Osmanlılar’ın hamamları ve Yalı, Uçurumaltı, Tavanlı Mağaraları gibi sayısız mağaralarıyla Grekler’in ‘Mercanköşk’ dediği Şile, geçmişten bugüne Philee, Shila, Aschil, Artena, Kilio ve Kalpe isimleriyle de anılmıştı. Cilalı Taş Devri’nden beri birilerinin yaşadığı düşünülen bölgeyi siz, ‘Şile’ diye gezebilirsiniz. Ancak burada; , nice talanlar, akınlar, istilalar, kuşatmalar ve savaşlar yaşandığını, farklı kültürlerin egemenlik kurduğunu unutmayın. Son olarak panoramik Şile manzarası için de “Aşıklar Tepesi’ne bir uğrayın” diyelim. Yanınıza fotoğraf makinesi almayı da ihmâl etmeyin.

9 Şubat 2019 Cumartesi

İnsanlığın tarihi: Ayasofya

Mutluluk Destinasyonu, İstanbul’un fethi sembolü olarak kiliseden camiye çevrilen Ayasofya’nın kapılarını aralıyor. Osmanlılar’ın ‘cami-i kebir’ dediği, Fatih’in yadigârı ulu cami Ayasofya’nın dün ve bugünlerini buyurun, beraber okuyalım.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Senegal’den Kırgızistan’a, Beyaz Rusya’dan Kamerun’a, Avusturya’dan Hindistan’a, Çekya’dan Kenya’ya, Malezya’dan Portekiz’e kadar tohum atar gibi her tarafa serpilen kubbelerden biri de Ayasofya Cami’yle İstanbul’a atıldı. Ancak 24 milyon kilometrekarelik bir etki alanına hükmeden Osmanlı Türkiye’sindeki ‘özel camiler’ sıralaması yapacaksak eğer, tartışmasız olarak ilk 3 arasında “Ayasofya Camii” yer bulur.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Mutluluk Destinasyonu tarih sahnesinde başı dimdik duran, 85 yıldır ise minareleri bükülen Ayasofya’nın kapılarını sizler ile birlikte aralıyor. Tüyleri üç kıtaya yayılan devleşmiş bir Osmanlı Türkiye’si, kendi öz evinde kapısı yüzüne kapanan Ayasofya’yla birlikte; adeta cüceleşti. 8 bin 500 yıllık kadim tarihiyle İstanbul’un ‘tapu senedi’ olarak Ayasofya, aslında bir patrik katedrali olarak yapılmıştı. Bizanslılar’ın benzersiz şekilde koruduğu İstanbul, 1453’te fethedildikten sonra güneş çapındaki bir pırlanta gibi Ayasofya da zapt edildi. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Eski kilise, yeni cami 1482 yıldır mahfuz tutularak 537’den bugünlere kadar ulaştırıldı. Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus tarafından ‘bazilika’ planlıyla eski şehir merkezine inşa ettirilen Ayasofya, bin yıl boyunca ‘dünyanın en büyük kilisesi’ olarak kullanıldı.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Nika İsyanı’nda 30 bin isyancıyı öldüren Justinianus, bugünkü Ayasofya’yı yaptırarak belki de günah çıkarıyor, milletine karşı diktatörlüğü örten dini bir masumiyet örüyordu.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Pers Orduları’nı dağıtan Büyük İskender ve Roma’nın mutlak imparatoru Sezar’ın adeta ‘oda hizmetçiliği’ yapamayacağı görkemli hükümdar Fatih Sultan Mehmed Han’ın 1453’te ilk namazı kıldığı eski Bizans eseri Ayasofya’ya bugün gittiğinizde “dinlerin kardeşliği” görülebilir. Mihrabın üzerinde Meryem Ana’nın kucağında Hazreti İsa’yı tasvir eden resim bulunurken; sağ tarafta Arapça harfler ile ‘Allah’ yazısı dikkat çekiyor, sol tarafta ise “Hazreti Muhammed” yazıyor. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Batı duvarları bugün hâlâ ayakta ve havarileri sembolize eden kuzularıyla gelenleri karşılıyor. Roma’daki Panteon, Mısır’daki Piramitler ile kıyaslamak doğru mudur bilinmez; ama bin 500 yıldır sapasağlam ayakta duran böylesi bir dini yapı yoktur ve Panteon ile Piramitler, Ayasofya’nın yanında ‘sıradan’ kalabilir.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
İstanbul’daki Süleymaniye Camii, Edirne’deki Selimiye Camii, bunlara karşılık olarak da Roma’daki San Pietro Bazilikası, Paris’teki Notre Dame Katedrali ve daha niceleri, Ayasofya’nın ‘eşik taşına’ denk değil. Ayasofya bunların yanında kümes olsa bile daha kıymetlidir. İstanbul’un kalbi Ayasofya Camii, dünyada eşi olmayan madde ve mana âbidesi olarak ayrışıyor diğer örneklerinden…
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Buna rağmen dünyanın ilk 7 harikası arasında Ayasofya’nın olmaması, Hz. İsa’dan önce ilk 500 yılda onların belirlenmesi, kilisenin ise yaklaşık bin yıl sonra yapılmasıyla ilişkilendirilir. Ancak Osmanlı Dönemi’nde dünyanın 7 harikası da Türk topraklarında bulunuyordu. Bugün hâlâ, Efes’teki Artemis Tapınağı ile Bodrum Kalesi’ndeki Mausoleum da “iki harika” olarak sınırlarımızdadır. Son 7 harika içinde de Ayasofya’nın olmaması, ‘internet oylaması’ ile belirlendiği için ciddiyeti tartışılabilir. Tac Mahal, Çin Seddi ve Chichen Itza Piramidi’nin dünyanın 7 harikası içinde olması; Hindistan, Çin ve Meksika’nın nüfusu ile ilişkilendirilir… Gönlümüzün listesinde zaten “Ayasofya” hep ilk sırada…
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Öyle ya; Ayasofya’nın kapılarındaki “Ya Fettah” yazılı maden dökümlü tokmakları ile fethin sembolü niteliğinde… Hatta; Ayasofya’nın ruhunu kuşaklar boyu anlatılan efsaneler nasıl da yansıtıyor. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde Ayasofya’nın malzemesinin Hızır (as) tarafından tedarik edildiği, “manevi işçilerin” çalıştığı ve orta kapısının Nuh Peygamber’in gemisinden yapıldığı yazıyor. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Fetihten sonra ise Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazında Fatih’in karşısında Kâbe’yi gördüğü ve Hızır (as)’ın terleyen sütuna parmağını sokarak Ayasofya’nın yönünü kıbleye doğru çevirdiği rivayet olunur. Yine Seyahatname’de Hz. Muhammed (sav)’in doğduğu yıl Ayasofya’nın kubbesinin yıkıldığı; ancak Hazreti Peygamber’in ağzının suyu ve zemzem ile karıştırılan kireçle tamir edilebildiği anlatılıyor.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
İlk olarak Konstantinus tarafından 390’da yapılan Ayasofya ahşap malzemeler ile yapılmış, geçirdiği yangın ile daha sonra yenilenmişti. İsim dizisi, Megali Ecclesia yani Büyük Kilise, Thea Sophia ve Hagia Sophia; yani Ayasofya olarak gelişmişti. Kubbenin üzerindeki haç indirildikten sonra fetih ile birlikte etrafından dört minare yükseltirerek, “cami” yapılmıştı. Bizans Dönemi’nde de Osmanlılar’da da en büyük paye ile imparatorluğun ‘ilk ibadet mekânı’ olarak görüldü.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Osmanlılar’ın son dönemlerinde ‘10 milyon kilometrekare’ olan imparatorluk toprakları, yaklaşık ‘700 bin kilometrekare’ zemine düşerken; Ayasofya’nın duvar sıvaları da kazınarak lahitleştirildi. Ayasofya’nın gözü dönmüş şehvetlisi Yunanlılar, bir asra yaklaşan zamandır iştahla ağzından salya akıtırken; 1935’te minareleri fiyonklu bir kurdele yapılmış olarak burayı şımarıkça ‘hediye kutusu’ kabul etti. Bir bakış ile Ayasofya’nın kapıları demirlenerek, İstiklâl Savaşı’nın temiz ruhu lekelenirken; adeta ‘istiklâl’ de tersine çevrildi gibi duruyor. Adeta maskara edilmiş haliyle bir taş yığını olarak Ayasofya’nın kapılarıyla bir milletin de sanki ruhunu kilitlediler, Ayasofya’yla birlikte kalpleri mühürlediler. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Şöhretli mimar Filippo Brunelleschi’nin Floransa’daki Duomo Katedrali’nin çatısı, ‘dünyanın en görkemli kubbesi’ kabul edilir. Ancak Ayasofya’nın kubbesi, Duomo’dan tam bin yıl önce ve sadece 5 yıl gibi kısa bir süre içinde yapılmış olarak, dönemin şartları da göz önüne alınır ise aslında daha büyük övgü hak ediyor. Ayrıca Hristiyan inançlar ile yapılsa da içinde Paganist semboller de bulunuyor. Mesela Poseidon’un figürleri, üçlü mızrağı ve balıkları Ayasofya’nın duvarlarında kendine yer bulmuş. Demek ki; Ayasofya’yı ‘Hristiyanlık’ şanı ile yaptıran Justinianus’un işçileri arasında hâlâ gizli Pagan olanlar vardı, geleneksel bağlılığını burada da duvarlara işlemişti. Ayrıca Helenistik Döneme ait mermer küpler de yer alır. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Bugünkü tahammülsüzlüklerin aksine dönemin ‘hoşgörüsü’ İstanbul’un fethiyle de sürdürülmüştü. Örneğin karaların ve denizlerin hakanı Mehmet Han, Ayasofya’yı cami olarak dönüştürürken; “Fatih Camii” demek yerine Ayasofya ismini muhafaza ederek, alçak gönüllülük sergilemişti. Nihayetinde Ayasofya isim kökü olarak, ‘kutsal bilgelik kilisesi’ anlamı taşıyor. Yani Hazreti İsa’nın kutsal bilgeliğinden bahsediyor.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Ayasofya’ya girerken; “Terleyen Sütun” olarak bilinen dilek taşına parmağınızı yerleştirerek gönül muratlarınızı istemeyi unutmayın. Rivayet o ki; tarihlerin birinde imparator Justinianus, hasta ve dayanılmaz baş ağrısı çekiyor. Kilisedeki bir sütun dibine oturuyor, başını koyduğu anda ağrıları diniyor. Bu sebepledir ki; buraya bir kutsiyet atfediliyor. Ayasofya sadece kilise papazlarını, patrikhane yöneticilerini ve rahipleri barındırmaz; avlusunda çok sayıda rahibenin de yaşadığı bir manastır bulunurdu. Osmanlı Dönemi’nde bir sıbyan mektebi, bir muvakkithane, iki sebil, üç yüzlü bir çeşme, devasa orta şadırvanın yanında küçük duvar şadırvanı, bir büyük imaret, bir medrese, iki güneş saati yer alırdı.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Ayasofya’nın kedisi Gli ile fotoğraf çektirmeyi de unutmayın. Gerçi sizin dalgınlığınıza gelse bile o bir mermer sütun üzerine çıkarak sizin ölümsüz karenizde yerini alarak kendisini elbette size hatırlatacaktır. Sevimli kedi ‘Gli’ genellikle Bizans imparatorlarının tahta geçtiği, ayin esnasında oturdukları “onfalion” köşesinde oturur, yani yerini de bilir. Reenkarnasyon inançlarımıza aykırı ama; yoksa Gli, “Bizans imparatoru” ruhuyla Ayasofya’da yaşıyor mu?
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Roma, Bizans ve Osmanlı gibi üç imparatorluğa ev sahipliği yapmış, iki kıta üzerine yayılan, içinden deniz geçen tek şehir Konstantiniyye’nin ve İstanbul’un gönlüydü Ayasofya. Dışından bakınca ulu, içinden bakınca ziynetli görünür. Komutan Henricus Dandolo’nun dışında başka imparatorlar ile, peygamber müjdesine mazhar olmuş ‘kutsal’ bilinen Ayasofya’da padişahlar II. Selim, III. Murat, III. Mehmet, I.Mustafa, I.İbrahim’in de türbeleri de bulunuyor. Padişahların gömülü olduğu bölüm, aslında eski vaftizhane olarak biliniyor.
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
6’ncı yüzyıl yapısı Ayasofya’daki Narteks koridorunda ‘imparator kapısı’ vardır. Söz konusu geçişin sağında bir mermer çıkıntı bulunur. Burası dehlizlere, mahzenlere iner ki; bilen bilir İstanbul’un üstü gibi altında da engin bir hayat vardır. İstanbul’un dehlizleri imparatorların kaçış yolu olarak birçok yere çıkar. Mesela Ayasofya’nın dehlizleri Sultan Ahmed Camii’nin yanındaki Hipodram’a ve daha arkadaki, sahilde yer alan Çatladıkapı’da ‘at nalı’ biçimindeki Sphendone Bölgesi’ne kadar uzanır. 
Ayasofya - Mutluluk Destinasyonu
Yine de gücümüze gidiyor; bizden öncekilerin başlarını secdeye koyup da ibadet ettikleri yerlere ayakkabılar ile basılıyor olması bugünlerde… “Kılıç hakkı” diye bir kabul var savaşlar tarihinde… İstanbul’un fatihi Sultan Mehmed Han’ın Ayasofya Vakfiyesi’ndeki vasiyetinde geçen, “Kim ki bu vakfın şartlarından birini değiştirirse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun” ifadelerinden sonra ne yazılabilir ki daha?
Resim yazısı ekle
Bir şehrin sahibi; üzerinde yaşayanlar değil, altında yaşayanlardır. Bu böyledir! Uzaktan Ayasofya’yı seyrediyor; ama içine girip de iki rekât namaz kılamıyorsak, nasıl ‘bizim’ olabilir ki? Yani hepimize ‘emanet’ olan Ayasofya eğer “esir” ise İstanbul da hür değildir. Sizin için de bu işte bir yanlışlık yok mu; Ayasofya bizdeydi de “bizim” miydi sahi?

2 Şubat 2019 Cumartesi

Çölün ortasında bir vaha: Petra

Nebatiler'in kayıp kenti, Ürdün'ün gizli hazinesi, dünyanın 7 harikasından biri... Mutluluk Destinasyonu bu hafta şairlerin 'tarihin yarısı kadar yaşlı, gül kırmızısı şehir' dediği Petra'da.
Petra - Mutluluk Destinasyonu
2.500 YAŞINDA BİR TAŞ ŞEHİR

Geçmişi milattan önce 400 yılına kadar dayanan Petra yani Taş Şehir, dünya üzerinde gördüğünüz ya da göreceğiniz başka hiçbir yere benzemiyor. Güneş'in açısına göre renkleri; kırmızı, turuncu, pembe ve sarı olarak değişen ve dağların içine oyulmuş olan bu antik şehir; bir zamanlar Nebati kavminin başkentiydi.
Petra - Mutluluk Destinasyonu
Bu antik yapının güzelliğini size şöyle anlatalım. Nebatiler aslında göçebe bir kavimdi. Ancak kendi oluşturdukları şehre aşık olunca, yüzyıllar boyunca yerleşik bir düzende kalmaya karar verdiler. Ta ki inançlarına göre yaratıcılarını kızdırıp, ceza olarak depremlerle karşı karşıya kalana kadar.
Petra - Mutluluk Destinasyonu
Fırat Nehri ile Kızıldeniz arasında uzanan Petra, tarihin ilk yıllarında belki de dünyanın görkemli şehriydi. Depremler ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle terk edilince, 1812 yılında yeniden keşfedildiği güne kadar uzun bir uyku süreci yaşadı.


Petra - Mutluluk Destinasyonu
ROSE ŞEHİR

Kayaların rengi nedeniyle Rose Şehir olarak da adlandırılan, Ürdün'ün gizli hazinesi Petra'da kum taşının içine oyulmuş tapınaklar, tiyatrolar, evler ve mezarlar insanı hayranlık çizgisinin ötesine taşıyor. Özellikle güneş battıktan sonra kurulan Bedevi kampı sakinlerinin mum yakarak tapınakları aydınlatması, geceyi görsel bir şölene dönüştürüyor.
Petra - Mutluluk Destinasyonu
Yaklaşık 100 kilometrelik bir alana yayılan Petra'ya adım atar atmaz insan kendini bilim kurgu filmi setinde gibi hissediyor. Taşlara dokunmak, labirenti andıran koridorların sonunda ortaya çıkan mimari harikaları görmek, hipnotize edici bir etki oluşturuyor.
Petra - Mutluluk Destinasyonu
Bu arada yukarıda 'kendimizi bilim kurgu filmi setinde gibi hissettik' derken abarttığımızı düşünmüş olabilirsiniz. Ancak Petra; Indiana Jones, Transformers ve Queen of Desert gibi pek çok filme de ev sahipliği yaptı.

Petra - Mutluluk Destinasyonu
PETRA'YA NASIL GİDİLİR?

Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasında bulunan Petra'ya ulaşmak için, önce uçakla Umman'a gitmeli, ardından yaklaşık 2.5 saat karayolu seyahati yapmalısınız. Uçak biletleri biraz pahalı ama inanın göreceğiniz manzaraya değer.

Petra - Mutluluk Destinasyonu
PETRA'DA NEREDE KALINIR?

Bu antik kenti baştan aşağı gezmek ve her detayını incelemek en az 2 gününüzü alacaktır. Bu nedenle Umman'da kalıp, her gün 2.5 saat yol aşmak pek de akıllıca bir fikir değil. Petra'da Bedevi kamplarında ya da antik otellerde kalmak mümkün. Şehir içindeki otellere göre biraz daha pahalılar. Fakat her gün vereceğiniz yol parasını da eklerseniz, aşağı yukarı aynı fiyata gelecektir.
Petra - Mutluluk Destinasyonu


25 Ocak 2019 Cuma

İki nehir, bir deniz: Ağva

İstanbul, eşsiz güzelliğini denizine borçlu bize kalırsa... Elbette Marmara Denizi’nin ışıltısıyla aydınlanan İstanbul için tarihî yalılar, saraylar, limanlar, mesire yerleri ve camiler de ayrıştırıcı ihtişam sunuyor. Ancak İstanbul, bunlardan daha fazlası… İstanbul, Marmara’dan ibaret olamaz kesinlikle. Çünkü İstanbul’un kuzey sırtlarında, otantik güzelliklerini koruyan birçok sahil kasabası ve balıkçı köyleri arz-ı endam ediyor. Bunlardan biri de Ağva. Mutluluk Destinasyonu’nun pusulasına takılıp siz de buyurmaz mısınız? İşte huzurun kıyısındaki Ağva…
Ağva - Mutluluk Destinasyonu
İş hayatının rutini ve şehrin kalabalığından kaçıp nefes almak isterseniz eğer, iki dere arasındaki Ağva, her mevsim ziyaretçilerine yemyeşil bir sakinlik sunuyor. İstanbul’un yanı başında, Karadeniz’in kıyısındaki Ağva’da kahvaltı ritüelini uzatarak, serin ormanlarında trekking ve kamp yaparak ve yeşilliklere uzanarak miskinlik yapıp akrep ve yelkovanların tik takını dinleyebilirsiniz. 
Ağva - Mutluluk Destinasyonu
Latince ‘aqua’ yani “su” demek olan Ağva, Kocaeli’nin Çal Tepesi’nden gelen Yeşilçay ve Göksu derelerinin buluşma noktasında bulunuyor. Sazlıkların arasındaki Ağva’da kısa bir tatil molası, minik kaçamak size kendinizi iyi hissettirecek, yenilenmenize yardımcı olacak. Sevgiliniz ile romantik saatler geçirebileceğiniz en doğru yer Ağva. İnanmayan Albanita’ya sorsun. Özellikle yaz geceleri, renkli ve eğlenceli sürprizlere hazırlıklı olun. 
Ağva - Mutluluk Destinasyonu
İstanbul’a 1,5 saatlik bir uzaklıkta konumlanan Ağva’ya, Ümraniye üzerinden ulaşmanız mümkün. Nehir kıyısında bir şeyler atıştırabilir veya kahve keyfi yapabilirsiniz. Aşıklar Koyu, Kilimli Koyu ve Kadırga Koyu, aşıklar için görülmesi gereken özel köşeler… Nehir üzerinde tekne gezisi yapabilir, sazlıkların kenarında balık tutabilir veya ağaçlar arasında bisiklet sürebilirsiniz. Piknik yapabilir ya da salaş bir restoranda balık yiyebilirsiniz.
Ağva - Mutluluk Destinasyonu
Cenevizliler’den kalma Ocaklı Kale’yi, Hacıllı Köyü’ndeki mağara ve şelaleleri, Sungurlu Dağ Değirmeni ve Hisartepe’deki kale kalıntılarını, Ağlayan Kaya ve Saklıgöl’ü, Şile Feneri ve Papaz Çeşmesi’ni görmeden dönmeyin. Ağva’da Karadeniz mutfağına ait lezzetleri tadacak, her çeşit balık ve etleri ile köy ekmeklerini unutamayacaksınız.
Ağva - Mutluluk Destinasyonu
Konaklamak için Robin’s Nest Hotel’i tercih edebilirsiniz. Akşamları caz müziği eşliğinde, nehirdeki yakamoz ve ay ışığı ile dans edebilirsiniz. Ihlamur ve çam ağaçlarıyla çevrelenmiş bungalov tipi odalarında tabiatın seslerini dinleyebilirsiniz. Doğaya özlem duyanlar için tartışmasız lokasyon olan Ağva, misafirlerine dingin, kuralsız ve samimi bir davet sunuyor. 
Ağva - Mutluluk Destinasyonu
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Rum toplumunun izlerini bulabileceğiniz Ağva’da daha önce Hititler’den Frigyalılar’a, Romalılar’dan Cenevizliler’e kadar pek çok farklı kültür yaşadı. Resmi adı Yeşilçay olan Ağva’nın ismine dair rivayet o ki; nehirler arasında yer almasından mülhem, “iki nehir” yani Ağva denilmiş buraya… Odunculuk ve balıkçılığın yaygın olduğu Ağva’da Cilalı Taş Devri’nden bu yana birileri hep huzur ile yaşıyor. Deniz Feneri altında ise Truva’nın hazinelerinin yer aldığı iddia ediliyor.
Ağva - Mutluluk Destinasyonu
Zengin bitki örtüsü sayesinde Ağva, yıl boyu farklı kuş türlerini de ağırlıyor. Ağva’ya Göksu gibi, balıkçıl kuşlar, kaplumbağalar, yalıçapkınları, sakalar, karabataklar, çulluk ve bülbüllerin sesleri de hayat veriyor. Böyle bir faunayı keşfetmek için ya sazlıkların etrafında yürüyeceksiniz ya da su üzerinde kürek çekeceksiniz.
Ağva - Mutluluk Destinasyonu
Ağaçların çizdiği rotalardaki yolları ile benzersiz kaya oluşumları ile eşsiz ve bakir plajları ile efsaneye göre savaşlarda on binlerce askerin saklandığı mağaraları ile göller bölgesi Ağva, Bizans öykülerini dinlemek isteyenleri bekliyor.

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...