14 Temmuz 2019 Pazar

Şehrin habercisi: Rumeli Kavağı

İstanbul'un stresi, kalabalığı ve mesleki yorgunluk, insanların üzerine bir 'karabasan' gibi çöküyor. Hepimiz, başımızın üzerinde küçük küçük "karabulutlar" ile geziyoruz adeta. Mesela bir gün iş çıkışı, evinize değil de yolunuzu Sarıyer tarafına düşürürseniz; sizin için Mutluluk Destinasyonu olarak harika bir tavsiyemiz var.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Arabanıza atlayıp İstanbul'un kuzey yönüne doğru yol alın, Sarıyer'in sırtları Karadeniz'e kapılarını aralıyor. Devasa şehrin arka kıyısındaki küçük balıkçı köyü, yani Rumeli Kavağı aradığınız, özlediğiniz huzurun adresi... Eşsiz deniz manzarasına sahip masumiyet köyünde, zevkinize göre çeşitli alternatiflerdeki restoranlarda, dalga sesleri, gemi sirenlerine, kadeh çınlamaları, çatal bıçak seslerine karışıyor, dakikaların sonunda 'neşeli kahkahalar' baskın çıkıyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Pencere kenarındaki masanızda değil; sanki gönül sofranızda, sevdiğinizin gözlerinin minesinde kaybolmanın mutluluğuna, karşı kıyıdaki ağaçlardan yayılan tertemiz orman havası, Karadeniz'in sularının taşıdığı serinlik de ekleniyor. Bu arada Marmara'nın sularında, balıkçılar ağ topluyor. Limandaki canlılık da azalıyor, gün çekilirken...

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Mutluluk Destinasyonu olarak bir akşamüstü kaçamağı olarak üzerimizdeki ağırlıkları hafifletmek için sığındığımız Rumeli Kavağı, "Albanita" ve 'Bordolu Çocuğu' kadim bir ev sahibi gibi karşıladı. Daha köyün dinginliğine kavuşmadan, Sarıyer'den çıktıktan sonra başlıyor, insanın 'iç rahatlığı' ağaçlar arasındaki yol boyunca...

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Birbirinden güzel anları sabitlemek Albanita'nın parmaklarının tasarrufundayken; Bordolu Çocuk da bu arada gaz pedalı ve hız göstergesi ile kavga ediyor! Bu arada Albanita'nın meşhur ikazı yetişiyor hemen imdada, "Biraz yavaşlasak mı; ne dersin? Sanki fren pedalı ile aranız pek iyi değil gibi, niye küstünüz?"

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Rüzgarla yarışmasına aslında gerek olmayan Bordolu Çocuk, saat ve kilometre dengesini düşürürken; özel seri arabanın hakkını, Albanita'dan kaçırarak birkaç dakika da olsa teslim etmiş olmanın gönül huzuru ile "Caniko! Yol kenarındaki yaprakları bile kıpırdatamayacak kadar yavaş gidiyoruz" diyerek kendini savunuyor, iddiasızca...

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Sonunda varılan Rumeli Kavağı'nda, sakinlik karşılıyor Albanita ve Bordolu Çocuğu, "şehir kargaşası" kilometrelerce geride kalıyor. Köy girişinden balıkçı barınaklarına, oradan da deniz seviyesine doğru kıvrıla kıvrıla inen iki aşık, her dönemeçten 'huzur' topluyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Ekonomik bir köşe olan Rumeli Kavağı Köyü'ndeki işletmeler de misafirlerine karşı oldukça hoşgörülü ve 'sabırlı' davranıyor. İsterseniz daha erken bir vakitte, mesela sabah kahvaltısını Rumeli Kavağı'nda uzun tutacak bir saatte gelerek, öğleden sonra tekne ile açılarak Karadeniz'in saklı ve bakir kalmış koylarını da keşfedebilirsiniz.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Midyeciliğin kuşaklar boyu süregeldiği Rumeli Kavağı'nda midye dolması ile "çok özel" bir ilişkisi olan Albanita, kendisini kaybetmek üzereyken; Bordolu Çocuk bayılmaktan onu alıyor. Midye tava ile yetinen Bordolu Çocuk'un ise soğuk biranın köpüklerinden dudakları kayboluyor adeta.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Gün yorgunluğu salaş bir balıkçı restoranında taze ve leziz 'deniz ürünler' ile atılırken; bu arada Altınkum, Elmaskum, Aile Plajı ve Askeri Plaj'dan dönenler de beraberinde deniz kokusu ve genizleri yakacak kadar tuz taşıyor. Albanita bu sırada diyor ki; "Midyeci deyince, benim aklıma Ethem Efendi geliyor. Midyeciliği sıfır seviyesinden başlatarak geliştirip balıkçılıkta bir işkolu olarak yaymış. Bugün burada midyecilik yapan Romanlar, onun ekmeğini yiyor. Biz de bu sayede doyuyoruz."

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Altınkum Plajı ile ilgili şu notu da düşelim; Adalet Nazırı Molla Necmeddin Efendi bir tarihte Fransa'ya gider ve burada Manş Denizi'nin kıyısında gördüğü bir plajın aynısını, Rumeli Kavağı'nda yaptırır. İşte o tarihi plaj, Altınkum'dur.

Rumeli Kavağı Köyü, küçüklüğüne tezat bir 'büyük vazife' görüyor. Öyle ki; çarşısı bile küçük bu köy merkezinden Türkiye'nin pek çok şehrine taze midyeler taşınıyor. İstanbulluların özellikle hafta sonları eğlence ve dinlence için tercih ettikleri köydeki, herhangi bir akşamüstü, iş çıkışı birkaç saatlik kaçamak da bizi yeniliyor, tazeliyor.

Zamana yenilmemiş ruhu ile Rumeli Kavağı, arada modern mimari ile restore edilmiş yapılarına rağmen ahşap ve taş evleriyle de hâlâ orijinalliğini koruyor. Manzaraya doymak için, İstanbul'a bir defa daha aşık olmak için Rumeli Kavağı, güçlü bir bahane olarak öne çıkıyor. Balıkçı motorları, balıkçı takaları, küçük kayıklar, irili ufaklı midyeci tekneleri, her daim çekiciliğini gösteriyor. Rumeli Kavağı, haşmetli limanı ile yükseliyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Bizans Dönemi'nde "Hieoron Romelias" denilen bölge, Cumhuriyet Rejimi'nin ilk çeyrek asırlık zamanı boyunca 'askerî amaçlar' için kullanıldı. İstanbul'un kuzeydeki giriş kapısı olan Rumeli Kavağı Köyü'ndeki hisarlar ve kale, koca şehrin güvenliğini sağlamak gibi ağır bir sorumluluk üstleniyordu o zamanlarda. Son olarak Sultan IV. Murad Han'ın yaptırdığı tarihi kale duvarları ve hisarlar bugün de görülebilir.

Rumeli Kavağı Kalesi'nin bir başka özelliği ise Osmanlı İmparatorluğu'nda askerî alanda, "yenilik" yapılırken; Yeniçeri Ocakları'nda ilk isyan burada yaşanmıştır. Kale çavuşu Mustafa Efendi, ayaklanan isyancıları ile Rumeli Kavağı'ndan İstanbul'a kadar yürüyüp Topkapı Sarayı'nda III. Selim Han'ı hâl ederken, yerine IV. Mustafa Han'ı tahta oturttular. Bir süre sonra devlet erkânı II. Mahmud Han'ı "Daha münasip" diyerek IV. Mustafa Han'ın yerine 'padişah' olarak seçtiler. Böyle de bir yaşanmışlığı var kalenin... Daha yüksek tepede de bir kale var; 12'nci yüzyıl eseri... "Aslında gerçek Rumeli Kavağı Kalesi orası; burası onun devamı" deniyor; ancak onun yerinde yeller esiyor. Daha sonra yapılan mevcut kale için 'Kale Hisarı' da deniliyor, ama çoğunluk 'Rumeli Kavağı Kalesi' diye biliyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Rumeli Kavağı Kalesi'nin cümle kapısı girişinde ise 850 yıllık bir 'anıt ağaç' dikkat çekiyor. Gövde içi tepe noktasına kadar kovuk olan ikiye ayrılmış bu ağaç, dış kabuğundan beslenirken; koruma altında tutuluyor. Kim bilir Rumeli Kavağı'na adını veren ağaç da bu olabilir mi?

Zira 'Rumeli Kavağı' isminin, bölgedeki çınar ağaçlarına halk arasında "kavak ağacı" denmesinden geldiği rivayet ediliyor. Hatta ilçe merkezindeki köy kahvesinde anlatılan bir efsaneye göre; zamanların birinde Rumeli Kavağı'nda asker olan bir Yeniçeri, gönlünü köydeki bir kıza kaptırır. Bakışmalar, nazlanmalar, sözleşirler; akşam olunca kale girişindeki ağaç dibinde buluşacaklardır. Gün çekilir, yalnızlık basar sokakları ve köyü, asker gelir bekler ağaç dibinde sevdiğini... Kızın babaevinden çıkması öyle kolay olmaz, herkesin uyumasını bekler. Yatsı ezanı okunur, namazlar kılınır; hane halkının uyumasını fırsat bilen sevdalı kız vurur kendini kale dibindeki çınar ağacına doğru... Ancak geldiğinde kimseyi göremez. Bir umut bekler asker sevdiğini, bir süre sonra erken yatmaya alışkın kız, yenik düşer temiz havaya ve uyuyakalır ağaç dibinde...

Yeniçeri Ocağı'nda asker olan sevgili de aynı esnada kız gelsin diye beklerken; koca çınar ağacının sırt kısmında uyumuştur zaten. İki seven birbirine kavuşamamış olmanın hayal kırıklığı ve sızlanmaları ile geri dönerler, geldikleri yere... Bu yüzden; seven yüreklerin ayrılık ateşine dayanamadığı söylenen asırlık çınar, yanar içten içe... Adı kalır, "ağlayan çınar" diye... İşte; o 850 yıllık ağaç, Rumeli Kavağı'ndaki kalenin cümle kapısında gelenleri selamlıyor hâlâ asker gibi, dimdik.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

"Türkiye'nin balıkçılıktaki kalbi" denilse Rumeli Kavağı'na, kimsenin hatırı kalmaz herhalde. Çünkü burada tutulan balıklar, sadece İstanbul'un değil, Marmara Bölgesi'nin değil, yakın İç Anadolu şehirlerinin de ihtiyaçlarını karşılıyor. Zaten küçük köy içindeki 50'ye yakın balıkçı lokantası da 'bereketi' işaret ediyor. Ama bu balıkçılar arasında ikisi diğerlerinden ayrışıyor. 'Rumeli Kavağı'nda ne yenir, nereye gidilir' diye düşünüyorsanız; bunlardan ikisinden biri Kahraman Balık diğeri ise Ayder Restoran. Tercih sizin... İskele Lokantası'nı da es geçmeyelim tabii... Deniz ürünleri üzerine adeta bir yayla burası...

Rumeli Kavağı'nda Bizans Dönemi yapısı olan Mavramoloz Manastırı'nın da yüzlerce yıl, keşişler, papazlar ve din adamı yetiştirdiği anlatılıyor. Şimdi onun yerinde bir mescid yükseliyor. Putperestlik yıllarında ise Rumeli Kavağı'nda büyük bir tapınak olduğu, tarihi vesikalara kayıt düşülmüş. Yusuf Ağa Camii ve İbrahim Efendi Çeşmesi de bölgenin geçmişinden izler taşıyor. Fakat tarihi hamam, bugünlere ulaştırılamamış ne yazık ki... Ancak tarihi iskele yine canlı kanlı yaşıyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Mavramoloz Manastırı ile ilgili bir efsane de kayıt edilmeden geçilemez cinsten... Manastırdaki rahibelerden birisi, bir Türk balıkçı gence aşık olur. Bir sürelik aşklaşmanın ardından birlikte kaçmaya karar verirler; ancak 'Telli Tabya' mevkiinde kız, daha fazla heyecana dayanamayarak ölür. Delikanlı şaşkın, ağlar. Bir süre sonra da rahibe kızı, bulunduğu yerdeki uygun bir yere gömer ve geri döner. Telli Baba Türbesi'nin yakınlarında "Telli Gelin" diye anılan kız, Hristiyan rahibedir işte. Sevenlerin hatırına onun da gönlünü etmeden dönmeyin.

Tarihi yapılar dışında Rumeli Kavağı'nda, iki cadde, bir geçici sokak, 16 sokak, bir site, bir lojman bulunuyor. İncir kokuları arasındaki Rumeli Kavağı'nda balıkçılık, midyecilik, dokumacılık, bağ ve bahçecilik, çiçekçilik de başlıca 'geçim kaynakları' olarak sıralanıyor. İstanbul'un en yakışıklı balıkçıları da kent bekçisi Rumeli Kavağı'nda yaşıyor. Siz de Boğaz'ın habercisi Rumeli Kavağı'na buyurun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...