24 Kasım 2018 Cumartesi

Karlar kraliçesi Kopenhag

Mutluluk Destinasyonu, İskandivanya’nın en büyük şehri Kopenhag’ta… Bavullarınızı hazırlayın, 500’e yakın ada üzerinde bulunan Danimarka’nın başkenti için yola çıkıyoruz. Yanımda Albanita, klavyenin ötesinde dünyanın en mutlu ülkesi ve ekran karşısında siz…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Danimarka’nın en büyük adası Zealand’ın kıyısındaki Kopenhag, güler yüzlü, kibar karakterli insanların şehri…
Gri bulutların ‘mavi’ rengine döndüğü, güneşin kendini gösterdiği bugünlerde Kopenhag, Doğu’nun soğuğu altında sıcağı arayanlara coğrafi ayrıcalık sunuyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Birkaç ay sonra dondurucu kış bastırmadan; İsveç, Norveç, Finlandiya, İzlanda dörtlemesinden ötede Danimarka’ya yolunuzu düşürmelisiniz.
Sıklıkla ‘dünyanın mutlu ülkeleri’ sıralamaları yapılırken; başı çeken Danimarka, kuzeydeki konumu ve ağır bir hava beklentisinin aksine imkânlar ile misafirlerini karşılıyor, özellikle bu dönemde…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

15 milyonluk İstanbul’dan çıkarak, 6 milyonluk Danimarka’nın nüfusunun 3’te birinin yaşadığı başkent Kopenhag’da dayanılmaz bir ferahlık ve rahatlık hissediliyor. ‘Burası neden mutlu insanların ülkesi’ sorusu daha Kopenhag Havalimanı’na ayak bastığınız ilk anda karşılık buluyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

1167’de kurulan Kopenhag, önce büyük yangınlarla kül olmuş; sonra 1800’lerde ise ağır savaş gemilerinin top atışları altında yok olup gitmiş.
Ancak bir fark var ki; havalimanından çıkıp şehre karıştığınızda bunu anlıyorsunuz, birkaç defa yeniden inşa edilen 6 bin yıllık şehir hâlâ İstanbul’dan daha tarihi bir kent olarak korunmuş sizi bekliyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Modern zamanların masal diyarı
burada, bakır renkli huni biçimindeki çatıları, gösterişli heykelleri, irili ufaklı sempatik meydanları ile hoş bir deneyim yaşıyorsunuz. İstanbul’dan en büyük farkı belki de bir avuç rezidans dışında, gökyüzü hâlâ sizin…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Havalimanında kiraladığımız lüks, ama orta fiyatlı arabayla üç beş katlı evlerin arasında dolanırken; yükselen sivri kuleler, daracık eski sokaklara düşen ağaç gölgeleri, rengârenk çiçeklerle bezeli bahçeleri, yeşilin her tonunu yaşatan parklar ve bol gün ışığıyla biz de birkaç gün için bile olsa Albanita’yla beraber, dünyanın en mutlu insanları oluyoruz.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Baltık Denizi’ne bakan Kopenhag, rengarenk evleri, su kanalları ve tarihi yapısıyla ayrıcalıklı bir lokasyon sunuyor. Gemiciliğin merkezi, ticaret limanı bu kent, ‘İzmir kadar’ yüzölçümü ile İzmir’den daha renkli, daha cıvıl cıvıl görünüyor. Yolların 3’te biri bisikletler, dolayısıyla sağlık için ayrılmış olarak dikkat çekiyor. Bisiklet yolunu kullanarak, şehir içi yolculuğun ötesinde, şehirlerarası seyahat de yapabilirsiniz. Eğimli bir arazisi olmayan Kopenhag’ın dümdüz kent planında, sanırım yüzde 30’luk bir alan tarım ihtiyaçları için değerlendiriliyor. Bunun yanında yemyeşil, sapsarı geniş tarlalarda, “tertemiz hayvanlar” da her zaman karşınıza çıkabilir. Çünkü başkent olarak siyasi ciddiyet ve protokol şehri olmasının yanında Kopenhag, hayvancılığın da öncü kenti…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Burası gelişmişliğinin yanında, sanki el değmemiş, bakir doğallığıyla da kendinden söz ettiriyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Yıllarca İsveç ve Norveç Krallığı’nın etkisi altında kalan Danimarka
, günümüzde de parlamenter monarşi ile yönetiliyor. II. Margrethe, 1972’den beri sembolik bile olsa Amalienborg Sarayı’ndan halkına liderlik ediyor. Politik işlerden nefret ettiği için bir çevirmen olarak daha çok edebi ürünler veriyor. Kraliyet Ailesi’nin yaşadığı Amalienborg Sarayı’nı siz de ziyaret edebilirsiniz. Çünkü belli bölümleri misafirlerine açık. Kraliyet askerlerinin nöbet değişim seremonisi ilgi çekici olabilirken; Amalienborg Müzesi’nde de tarihin içinde kaybolabilirsiniz. Amalienborg’un dışında bir de Rosenborg Kalesi var. Kopenhag’ın merkezindeki bu kale, eski bir saray aslında. Burada 400 yıllık bir tarih yaşıyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Kopenhag
’dan dönerken, bavulunuzda eğer birbirinden leziz peynirler ve lego yoksa boşuna seyahat etmiş olabilirsiniz.
“Let Got” ifadesinden, yani ‘hadi oynayalım’ tamlamasından türeyen Lego oyuncaklarının anavatanı Kopenhag çünkü.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

New York’un Times Square’ı gibi; Kopenhag’ın kalbi de Stroget Caddesi’nde atıyor. Birçok caddede alışveriş merkezleri, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları olabilir; ancak Kopenhag’taki Avrupa’nın en uzun caddesi Stroget, tarihi görünümüyle benzerlerinden ayrışıyor. Tivoli’den Nyhavn’a kadar inen bu upuzun cadde, eğlence merkezlerinden liman bölgesi, yani ticaret merkezine dek sürüyor. Biraz yorulabilirsiniz, Bordolu Çocuk gibi…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Yıl boyu tam bir milyon misafir önünde fotoğraf çektirse de hâlâ alıcı ve güzel görünüyor Deniz Kızı Heykeli. Anderson Masalları’ndan esinlenerek 1913’te inşa edilen heykel, bir balerinden ilham ile kayalıkların üzerine konumlandırılmış duruyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Dünyanın ikinci eğlence parkı olarak Tivoli Bahçeleri’ni de görmelisiniz
. Stroget Caddesi’ne yakın bir yerdeki Tivoli Bahçeleri, egzotik mimarisi ve tarihi yapıları ile dikkat çekici bir merkez. Burada nostalji trenleri, her eğlence parkındaki gibi dijital oyunları, roller coasterlar ve klasik müzik sizi bekliyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Stroget Caddesi’nin sonundaki Yeni Liman Bölgesi, yani Nyhavn büyüleyici görünümüyle sizi hemen etkisi altına alıyor. 1680’den bugüne gelen evlere yakından bakarken, eşsiz bir güzelliğin yanında durduğunuzu fark ediyorsunuz. Danimarka ve Kopenhag’ın özeti, işte burası: Nyhavn, yani Liman Bölgesi. Beyaz Geceler’in yaşandığı, 18-20 saatlik yaz günlerinde ayrıca güzel olan burası, size unutulmaz hatıralar bahşedecek.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Son olarak Kuzey Avrupa’nın Rönesans dönemine ait en önemli kalelerinden biri olan Kronberg’i de görmeden dönmeyin. Çünkü Shakespeare’in “Hamlet” adlı oyununun geçtiği yer olarak biliniyor.

10 Kasım 2018 Cumartesi

Yarımada'da "tam tur"

Sultanahmet’ten Ahırkapı’ya oradan Kumkapı’ya uzanan rota, bir zaman tüneli olarak bugün hâlâ aynı masumiyetini koruyor. Arasta Çarşısı’nda tarihi halılar, kilimler ve dokumalar sere serpe alıcısını bekliyor. El ele bir turist çift yanımızdan geçiyor; antikalar, bakır işlemeleri, sedef kakmalı ahşap eşyalara bakarak yorum yapıyor, kadının aklı gümüş takılarda kalıyor, adam tabloları, minyatürleri inceliyor. Sultanahmet Camii’ni ardınızda bırakıp dar ve taş sokaklardan kıvrıla kıvrıla Ahırkapı’ya inerken; sağınızda ve solunuzda, ahşap konaklar, butik oteller, çeşmeler, hamamlar, mektepler ve mescidler sıralanıyor. Avare avare dolanırken, Bordolu Çocuk'a dönerek; "Zamanların eskisinde İstanbul'un yedi kapısı varmış, surlardan dışarı açılan" diyor Albanita. Mutluluk Destinasyonu, bahse konu yedi kapıdan ikisini sizin için aralıyor.
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu

Adını Osmanlı Sarayı’ndaki atların ahırlarından alan Ahırkapı’dayız bu hafta…
Akşam, Kumkapı’daki balıkçı sofrasında demlenerek, son satırları düşüyoruz.

Cankurtaran'da denizden yansıyan gün ışığıyla kahvaltı yapıyoruz önce. Tarihin kalbinde, şehrin kalabalığı ve gürültüsünden uzakta diz dize atıştırırken; Marmara'nın suyu sakince kıyıya vuruyor, büyük muhasara sonunda yorulmuş surların sessizliği etrafına yayılıyor, sıcak bir sonbahar sabahında İstanbul henüz kendini dinliyor.

Çaylar ve portakal suyundan son yudumu alarak, akşama kadar 15 bin adım atacağımız yollara düşüyoruz. Başlangıç olarak Ahırkapı'da tarihin ayak izlerini takip ediyoruz. “Ahırkapı” ismi Bizans imparatorları ve Osmanlı padişahlarının atlarının ahırlarından gelirken; ayrıca İstanbul’u alan ve çeşitli muharebelerde de kullanılan top arabalarını çeken atlar da uzun yıllar burada bağlanmış.
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Sahile inerken, Bukoleon Sarayı’nın duvarlarında kelebek ve kuşlar objektif kadrajına giriyor. Bizans’ın tarihi sarayı, 5. Yüzyıl’dan 21. Yüzyıl’a ulaşırken; bir günlük ömrüyle kelebeğin canlılığı ve tarihi yapının asırlık direnişi arasında yeniden hayat buluyor, tezat kuruyor. Mermer çerçeveli, üç büyük penceresi olan kemerli taş duvarlar, geçmişin yaşanmışlıklarını da hissettiriyor.

Hemen arkasında tren yoluna paralel olarak Akbıyık Sokak uzanıyor. Ara sokaklarda virane haldeki çok sayıda tarihi yapı, Amerikan, İtalyan ve Almanlar tarafından satın alınarak; yeniden inşa edilmiş yükseliyor. Nevşehir doğumlu 40 yıldır Ahırkapı’da yaşayan Tahsin Amca, seksek oynadığı, koşuşturup terlediği sokak aralarına bakarak hafızasındakileri tazeliyor. Hüzünleniyor. Eskiyle yeniyi karşılaştırıyor ve “Kendi topraklarımızı, müstakilen satıyorlar; yarın ‘bizim’ diyeceğimiz bir şey kalmayacak. Savunacak bir kıyımız da olmayacak” diye dertleniyor. Değirmen Sokağı ile Oyuncu Sokağı arasındaki tren yolunu kesen üst geçidi göstererek, ‘Burada ne diziler, ne filmler çekildi be çocuklar’ diyor, mahalle kültürünün işgal edildiğini, artık eski kimliğini kaybetmeye doğru gittiğini anlatıyor.

Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Yol üzerindeki Hacı Hasan Efendi Çeşmesi ve Valide Çeşmesi’nin sesi kesilmiş artık. Bordo görünümüyle etkileyici duran, musikişinas beyefendiler ile alımlı hanımefendilerin uğrak yeri olan Dede Efendi Evi, geçmişin bugünden ileride olduğunun da numunesi olarak yer alıyor. 19. Yüzyıl’dan kalma burada bizi de güler yüzleriyle karşılayan hanımlar, mezatta birkaç parça satıp Kumkapı’da keyifli bir akşam geçirmenin derdindeydi. 

Sultanahmet Camii ve Ayasofya’nın eteğindeki bu mahalle, bahar aylarında saz nameleriyle inliyor. Akbıyık Camii ise İstanbul’un fethinden sonra yapılan küçük bir mescid. Ezan sesleri ile saz ezgileri Ahırkapı’da kozmopolit bir armoni oluşturuyor. İstanbul’daki camiler arasında Kıble’ye en yakın noktada konumlandırılan Akbıyık Mescidi, cadde üzerinde sizi köşe başında karşılıyor. Yeşilçam'ın kötü adamı, gerçek hayatın yumuşak kalpli iyi insanı Erol Taş'ın kahvesinde bir el tavla atmayı ihmal etmeyin. Sirkeci'den sonraki ilk tren istasyonunda yer alan eski kahvehanede Albanita, koltuğunun altındaki söküğü işaret ederek, tavlayı Bordolu Çocuk'un kolunun altına verirken; mars olmanın huzursuzluğu güzel kahvenin tadıyla bastırılıyor. Öyle ya bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır, yenilsek de 'ahde vefa' nedir, biliyoruz elbette. Türk sinemasının geçit töreni yaptığı kıraathanede, zar sesleri duvarlarda yankılanıyor, nargilenin dumanı Ahırkapı'dan sahile açılıyor. Derin muhabbetlerde ülke kurtarılıyor, 'sevdalı sözcükler' de duyuluyor.
Ahırkapı - Erol Taş Kahvesi - Mutluluk Destinasyonu

Biraz geride Ahırkapı Feneri, beyaz bir güvercin gibi, Sarayburnu’nun ‘ilk kandili’ olarak ışıyor, kaptanlara pusula oluyor. Akşam çökünce bir başına yanıp sönüyor tarihi Ahırkapı Feneri, karada sıkılmışça denizlerdeki sonsuzluğa karışmak istercesine… 16 mil uzaklıktaki balıkçı tekneleri, yolcu vapurları, uluslar arası yük gemilerine yol gösteren fener, denizden 36 metre, karadan 26 metre yüksekliğine rağmen kendi yolunu bulamayarak yüzyıllardır aynı yerinde duruyor. Kızkulesi ve Fenerbahçe Feneri’yle bir üçgen oluşturan Ahırkapı Feneri, adeta Ayasofya ile Topkapı Sarayı’nın güvenliğinden sorumlu gibi vazife alıyor.
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Kumkapı - Mutluluk Destinasyonu
1755’te Kahire’den gelen Hacı Kaptan’ın komuta ettiği gemi, hava şartları yüzünden Kumkapı’da karaya oturunca, Sultan III. Osman hemen Sadrazam Mehmed Said Paşa’ya emir vererek Ahırkapı Feneri’ni yaptırtır, o gün bugündür denizcilere ışık saçar. Bir daha herhangi bir kaza vakası cereyan etmez.

Yol boyu Küçük Ayasofya'yı adımlarken; Cankurtaran ile Kadırga arasındaki tarihi Fransız Hapishanesi’nde soluklanıyoruz. Bizim soluklandığımız taş zemin üzerinde kim bilir kaç gayr-i müslim için nefes kesildi. İç parçalayan gıcırtılar, ölümcül acılar duvarlarda hissediliyor. Yıllarca mahkûmların ıslah yeri olarak kullanılan Fransız Hapishanesi, artık sanat ve kültür merkezi olarak değerlendiriliyor. 1800'lerde Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılan hapishane duvarları arasında, yaklaşık 90 yıl boyunca Osmanlı sınırlarında suç işlemiş Fransızlar tutukluluğunu geçirirken; artık cep tiyatrosu, kütüphane bulunuyor. Hat, ebru, tezhip, minyatür gibi el sanatlarının yapıldığı eski hapishane yeni kültür merkezi, göz alıcı manzarasıyla ressamların ve sakinliğiyle müzisyenlerin uğrak adresi olarak bulunuyor. 

Fransız Hapishanesi içinden geçerek, bir başka anıtsal yapıya varıyoruz. İstanbul'daki Ermeni Cemaati'ne ait olan bazilika görünümlü Surp Harutyun Kilisesi'ne uğruyoruz. 1738'te sade ve ahşap bir mimariyle inşa edilen kilise, genç bir çiftin evlilik ayinine hazırlanıyor, bir köşede ise dindar ufaklık dilek mumlarını diziyor. Meşelik Sokak'tan sonraki son durağımız Kumkapı’ya artık geçiyoruz. Biraz sonra gün batıyor, Kumkapı’da fasıllar, Roman havalarıyla akşamın sesleri başlıyor, derinlerden bir yerden müzik duyuluyor. Masadan masaya dolanan keman, klarnet ve darbukanın sesi yaklaşıyor, seyyar müzisyenlerin neşesi balıklı fıskiyeye çarparak beş parçaya bölünüyor, küçük meydandan ara sokaklara dağılıyor.

Eski tarihlerde uzun deniz yolculuklarından sonra gemiden inen kaptanların kara özlemini dindirdiği ilk balıkçı köyü Kumkapı'da işlerinden dönenler halsiz, rastgele adımlarla evinin yolunu arşınlıyor. Günün yorgunluğunu açık hava restoranlarındaki masalarda atan iş insanları ile aşk içinde bakışanlar sırt sırta oturuyor. Birbirinden farklı lisanlar, rengarenk deriler aynı sofralarda Kumkapı'da buluşuyor.

Marmara Denizi’nin kokusu, iki katlı Tarihi Kumkapı Balıkçısı'nın balkonundaki soframıza konuk oluyor. İstanbul'un Afrika ve Ortadoğu'dan aldığı göçten bıkkınlık ile garsonlar, konuşacak hoşgörülü müşteri ararken, gözüne bizi kestirmiş olacak ki; biriktirdiği dertleri üzerimize boca ediyor, bir taraftan da Kumkapı'nın tekinsizliğinden dem vuruyor. Ancak akşamın ilk saatlerinden başlayan, sabahın ilk ışıklarına kadar süren eğlenceleri gölgeleyemiyor.

Birbirinden lezzetli balıklar ve etler, çeşit çeşit mezeler aşk sohbetlerinin de tadı oluyor. Kadehlerdeki yudumlar dudakları ıslatıyor, ay bulutların arasından göz kırpıyor. Bir martı gelip yanı başımıza konuyor. Kediler damdan dama restoranları dolanıyor. Uzaklarda yine ağlar atılıyor, balıkçılar arasında sandal sohbetleri duyuluyor, martılar onların etrafında rızkının peşinde uçuşuyor. Albanita’nın gözlerinde mutluluk yeşeriyor, tabağımıza çakır keyif duygular dökülüyor.

3 Kasım 2018 Cumartesi

Hollanda'nın outleti Rotterdam

Kübik evleri, insanın ufkunu açan müzeleri ve tabii ki Avrupa'nın en ucuz alışveriş noktası olmasıyla meşhur Rotterdam'dayız. İstanbul'da sıcak bir sonbahar sabahını geride bırakarak, kışa çoktan adım atmış şehrin sokaklarında kaybolmaya hazır mıyız? Mutluluk Destinasyonu bu hafta da kuzey ışığını takip ediyor.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu
ROTTERDAM'A NASIL GİDİLİR?

Amsterdam'dan sonra Hollanda'nın ikinci büyük kenti olan Rotterdam'a ulaşmak için İstanbul Havalimanı'nda başlayan 3 saat 40 dakikalık bir yolculuğu göze almalısınız. Normal şartlarda uçak biletleri 100 Euro ile 250 Euro arasında değişiyor. Erken rezervasyonda ise bu fiyatları 80 Euro'ya kadar çekebilirsiniz. The Hague Havalimanı şehir merkezine yakın olduğundan, bu Avrupa kentini uçaktan iner inmez gezmeye başlayabilirsiniz.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

Eğer Amsterdam'a uygun bilet bulursanız da sakın kaçırmayın.
Zira Rotterdam - Amsterdam arası yaklaşık 1 saat 30 dakika sürüyor. Üstelik bu vesile ile rotanıza farklı bir şehir de eklemiş olursunuz.

ROTTERDAM'DA NERELER GEZİLİR?

Hatırı sayılır Türk nüfusu ile küçük bir İstanbul'u andırsa da, Rotterdam aslında bir açık hava müzesi gibi. Sadece su kenarında oturup bir fincan kahve içerken bile birbirinden ilginç manzaralar içinde bulabilirsiniz kendinizi.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

1-) KÜBİK EVLER


Kendine özgü mimari anlayışıyla Rotterdam'a adım atar atmaz kendinizi bir Picasso tablosunda gibi hissedebilirsiniz. Empresyonizmin sonunu kübizm akımı ile getiren Picasso'nun ilham olduğu bir mimarın 1970'lerde tasarladığı bu evler hala kentin simgelerinden biri.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

2-) ERASMUS KÖPRÜSÜ


1940 yılında Nazi saldırısı ile yerle bir olan Rotterdam'ın yeniden inşası 1970'e kadar büyük ölçüde tamamlansa da, 1996 yılında yapımı tamamlanan Erasmus Köprüsü; şehrin yeniden ayağa kalktığının bir simgesi olarak boy gösteriyor. Köprü üzerinden şehir manzarasını kesintisiz izlemek de mümkün.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

3-) BOIJMANS VAN BEUNINGEN MÜZESİ


Şehrin sokakları açık hava müzesi gibi görünse de, tarihe tanıklık eden pek çok müzeye de ev sahipliği yapıyor Rotterdam. Mesela Beuningen Müzesi'nde; Van Gogh, Dali, Monet ve Rembrabt gibi pek çok dahi sanatçının eserini yakından görebilirsiniz. Öte yandan bu müze, yeni ve çağdaş sanata da yer ayırarak, eski ve yeni arasına köprü kuruyor.

4-) BÜYÜK ROTTERDAM KİLİSESİ

Modernizmin başkenti Rotterdam'da Ortaçağ'dan kalan tek eser olan Saint Laurenskerk, Nazi saldırısı ile büyük hasar alsa da, 1952'de ki restorasyonla eski ihtişamına kavuştu.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

ROTTERDAM'DA ALIŞVERİŞ


Bu kısım özellikle hanımların ilgisini çekecektir. En başta da dediğimiz gibi Rotterdam, Avrupa'nın outleti. Her markanın, modelin en ucuzunu burada bulmak mümkün. Ama baştan uyarmakta da fayda var; ucuzluğun büyüsüne kapılıp sepetleri tıka basa doldurursanız yekün belinizi bükebilir. Zira biz, 1 Euro'ya, 3 Euro'ya satılan muhteşem kıyafetlerin etkisine kapılıp, kasada toplam 200 Euro faturayı görünce ufak çaplı bir kriz yaşadık.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

Meent
 ve Pannekoekstraat'taki butiklerin fiyatları oldukça uygun, çeşit de istemeyeceğiniz kadar çok. Mücevher tutkunuz varsa, Galerie Puur'a da mutlaka uğrayın. Gece hayatını doya doya yaşamak isteyenler de Soho ile Off-Corso'yu es geçmemeli. Son bir ek yapalım, mutlaka ama mutlaka Spido tekneler ile Rotterdam Limanı'ndan tura çıkın. Dünyanın en büyük limanına sahip kentine gelip, denize açılmamak olmaz.

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...