ruhban okulu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ruhban okulu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ocak 2020 Cumartesi

Camiler, kilisler, sinagoglar ve Balat'ta bir Noel

Mutluluk Destinasyonu sizi, Ortodokslar’ın 7 Ocak’taki “Noel ayini” öncesi Fener ve Balat’a götürüyor.

Fener Patrikhanesi ışıklarla süslenirken; bahçedeki Noel ağacı rengarenk süsleri ve ışıltısıyla geceyi aydınlatıyor. 

Mumlar yakılıyor, ‘barış, bolluk, huzur, mutluluk, kardeşlik’ için dua ediliyor, ilahiler okunuyor. Hem göz yaşı dökülüyor hem havai fişek gösterileri ile coşku yaşanıyor.

Jülyen takvimine göre; Hz. İsa’nın doğum günü kabul edilen 6-7 Ocak’ta Fener ve Balat, ev sahiplerini ağırlıyor. Siz de Mutluluk Destinasyonu ile ayrıcalığı yaşamak isterseniz; takılın bize…

İstanbul’da 3 bin 269 cami, 165 kilise var. Kiliselerin en haşmetli olanları Fener-Balat arasında yer alıyor. Ortodoksların ‘dinî merkezi’ kabul edilen Fener Patrikhanesi, Balat’ın 5’inci yüzyıl mirası tarihi surlarının emniyetinde yükseliyor. Dünyadaki Ortodoks Cemaati’ne mensup tüm kişilerinin dikkatini üzerinde toplayan patrikhane Fener-Balat arasında yer alırken; haliyle burada her adım başı gösterişli yapılar karşınıza çıkıyor.

Vodina Caddesi’nden Cibali Karakolu’na doğru parke taşlar döşenmiş yolu kat ederken; geçmiş günlerin soluğunu duyuyoruz. Büyük köşkler, görkemli yapıların çoğu bugüne ulaşmamış olsa da hissedebilirsiniz. Bu hâliyle bile ziyaretçilerini kendisine hayran bırakan ihtişama sahip. Burası, Ortadokslar’ın kutsal toprakları…

“300 milyon insanın bağlı olduğu Fener Patrikhanesi’nin Avrupa’daki benzerlerine rağmen küçük olması; bunun yanında nasıl oluyor da ‘ana kilise’ olabiliyor” sorusunun cevabı Osmanlılar’da gizli. Zira Müslüman inancındaki imparatorluk, camilerden daha yüksek kilise veya gayr-î müslim ibadethanesi yapılmasına müsaade vermiyordu. Yine de ‘iddiasız’ görüntüsüne rağmen Fener Patrikhanesi’ndeki iç dekorasyonu, ışıltılı ikonaları ve Hz. İsa’nın ışığı olarak kabul edilen mumları ile göz alıcı duruyor.

1720’de bugünkü görünümüne getirilen Fener Patrikhanesi, daha önce sırasıyla Aziz George, Ayios Dimitrios, Vlah, Pammakaristos, Havariyun’un yerine ikame edilmiş. Ortodokslar’ın Noel Yortusu, 7 Ocak’a denk geliyor. Dolayısıyla çok kalabalık, çok etkileyici bir ayin sizi bekliyor.

Hristiyanlık’tan bu kadar bahsettikten sonra Doğu Roma’dan kalan taşlarla yapılan Fener’deki Gül Camii de görmenizi tavsiye ederiz. 9. yüzyıl eseri olan ve Azize Theodosia’ya atfedilen kiliseden bozma cami, hemen yanındaki İstanbul’un en eski hamamlarından birine, aynı zamanda bölgesine de adını veriyor. ‘Gül’ ismi ise Sultan II. Bayezid’in sadrazamı olarak da biliniyor.

Hamamdaki duvarlarda Pervitich haritalarından biri bulunması, buranın ‘tarihi’ ipuçlarını da veriyor. Yol boyu ilerlediğinizde ‘denizlerin koruyucusu’ olarak kabul edilen Ayios Nikolaos Kilisesi karşınıza çıkıyor. Biraz soluklanıp geçmişi düşünürseniz gözünüzde ne hayatlar ne hikâyeler canlanır kim bilir.

Daha ileride Rum İlkokulu sessizliğe gömülmüş duruyor. Yukarıdaysa, Bordolu Çocuğun dünyaya geldiği Draman’ın altında, kırmızı mektep adıyla meşhur Rum Lisesi uzanıyor. Bu arada Draman isminin de ‘Dragoman’ yani “tercüman” demek olduğunu not edelim. Öyle ki burada Rum tercümanların yaşadığı rivayet ediliyor. 6-7 Eylül Provokasyonu ile Rumlar, İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalınca; Anadolu’daki insanlar gelip buraya yerleşmiş. 

Rum İlkokulu ve kırmızı mektep Rum Lisesi’nin mimarisi, bir zamanlar Fener ile Balat’ın ne denli zengin, seçkin bir muhit olduğunu fısıldıyor. Ortodokslar, uhrevi eğitimi Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nda alırken; dünyevi eğitimi ise Fener’deki Rum Lisesi’nde öğreniyormuş. Zaten ikisi de kısmî olarak birbirine bakıyor.

Kırmızı Mektep’teki camların tel örgülerle çevrili olması, Müslümanların tahammülsüzlüğünün vesikası gibi duruyor. Buradaki çocuklara, ‘gavur’ diye taş atıldığı kayıtlarda yer alıyor. Rum Lisesi’nden biraz ötede ise bir dönem şen kahkahaların yükseldiği, şimdilerde içinizi acıtacak ıssız virane gibi duran Yuvakimyon Kız Lisesi bulunuyor. Beride de Fatih Sultan Mehmed Han’ın fermanıyla cami olarak dönüştürülmeyen tek kilise ‘Meryemî’ olacak. Moğollar’ın Meryem Ana’ya atfettikleri kilise içinde çok sayıda ikona var. Kilise dehlizlerinde ise ‘Ayazma’ adıyla şırıl şırıl “kutsal su” akıyor. Burası “kanlı kilise” olarak da biliniyor. Çok acıklı bir hikâyesi var. Bunu da bir gün tozlu rafları aydınlatmak için zaten tez konusu olan Albanita sizlere anlatır, kim bilir…

Biraz aşağı inersek, kadehlerin buğulandığı sıcaklığı ile 123 yıllık bir mazisi olan, aşkların en şahanelerinin yaşandığı Agora Meyhanesi’nde demlenebilirsiniz. Hristo Usta’nın kalfası Ersin Kalkan tarafından açılan, işletmeciliğini yönetmen Ezel Akay’ın yaptığı tarihi meyhane, filmlere, şarkılara da konu olduğu için herkes tarafından biliniyor. Rum ve Ermeni ustaların hazırladığı yemeklerin, mezelerin ve yıllanmış şarapların tadı, dakikalarınızı zenginleştirecek.

Tarihi dokusu, cumbalı evleri ile Balat, doğal bir film platosu gibi duruyor. Museviler’in mekânı burası, aynı zamanda Merdivenli Yokuş’ta Albanita’nın da evini barındırması bakımından Mutluluk Destinasyonu için ‘özel’ bir yer.

Zamanında Blachernae Sarayı’nın bulunduğu Balat’ın ismi de kelime kökü olarak ‘saray’ anlamına geliyor. Fener ve Ayvansaray arasındaki yer, Haliç’in güney kıyısı boyunca konumlanıyor. Musevi, Müslüman, Hristiyan, Türk, Ermeni, Rum, Yahudi geçmişte burada omuz omuza yaşamış. Biri Ramazan’ı biri Hanuka’yı biri Paskalya’yı kutlarken; aynı okullara gitmiş bu insanlar, bugün birbirinden kopuk bir hayat sürüyor.

Balat ile Fener arasındaki yüksek duvarların arkasında iki kilise Aya Yorgi ve Panaghia Paramitas yükseliyor; görebilirsiniz. Bunların hemen yanında ise Kethüda Camii var. Burası da Kanunî Sultan Süleyman Han’ın sadrazamı Semiz Ali Paşa’nın kahyası Ferruh Bey adına Mimar Sinan’a yaptırılan ve günümüze ulaşan tek yapı. Tekfur Sarayı’ndan getirilen çinilerle mihrabı dekore edilen cami, göz alıcı güzellikte; dışındaki sonradan eklemlenen veranda olmasa... Bahçesindeki fıskiye serinlik yayarken; arka duvarındaki güneş saati ise ısı arıyor. Burası Museviler için Balat Mahkemesi olarak da değerlendirilmiş. Yine Vodina Caddesi’ndeki bulunan Çavuş Hamamı ve Tahta Minare Hamamı da görülmeye layık tarihi yapılar…

Balat, İstanbul’un en eski sinagogu Ahrida’ya da ev sahipliği yapıyor. Ancak ziyaret etmeniz için Hahambaşı’nın özel izni gerekiyor. Or-Ahayim Hastanesi, eski Musevi balıkçıların köşesi aslında. Şimdilerde Haliç’in kıyısında şifa dağıtıyor. 

Leblebiciler’den Vodina Caddesi’ne giderken; ana cadde üzerinden eğer içeri girerseniz, sizi Çıfıt Çarşısı karşılıyor. Eski kültürlerin izlerini taşıyan manifaturacılar, kunduracılar, kalaycılar zamana meydan okuyor. Buralarda artık Musevi kalmasa da o günlerin izleri duruyor.

Fener ve Balat’ın tarihi dokusu, İstanbul’un en meşhur fotoğraflarının nüvesi, kentin ‘dördüncü tepesi’ sizi de Noel ayini öncesi bekliyor.

15 Aralık 2018 Cumartesi

Heybeliada’nın hazinesi: Ruhban Okulu

Mutluluk Destinasyonu bu hafta, 47 yıldır kapalı olan Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapılarını aralıyor. 127 yıl boyunca eğitim veren, dünyanın her yerindeki kiliselere ‘papaz’ yetiştiren tarihi kompleks, daha önce kimsenin görmediği saklı köşeleriyle huzurlarınızda…
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

1844’te Ortodokslar için ‘din adamı’ yetiştirmek üzere açılan okul,
Osmanlı Devleti’ndeki Rum tebaanın başlıca dini eğitim merkezi olmuştu. Ancak bu açılış, ‘ilk’ değildi. Çünkü burası 1844’teki tarihten çok daha önce, Heybeliada’nın fethinden kısa süre sonra yapılmıştı.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

878 yılında bir gün Patrik Photios, Bizans İmparatoru I. Basil’in huzuruna çıkar
ve “Majesteleri Halki’de ormanlar arasındaki bir bölgeyi satın aldım. Emekliliğimi geçirmek ve kitaplarımı oraya taşımak için bir bina yaptırmak istiyorum. Kitaplarım, yazacaklarım umarım gelecek yüzyıllara intikal eder ve imparatorluğun ruhani tarihine katkıda bulunur” der.
Patrik Photios - Mutluluk Destinasyonu

İkinci defa ‘Patriklik’ makamına getirilen 68 yaşındaki yaşlı din adamı
na imparator, “Sakıncası yok, ancak Halki’ye gitmek kolay değil, yorucu olabilir” der. Photios sözüne devam ile “Majesteleri yine müsaade ederse, bir bölümünü dini eğitim vermek üzere planlamak istiyorum. Artık çırak - usta anlayışından çıkarak ciddi bir sisteme kavuşmalıyız. Bunun için de emriniz gerekiyor” der ve onayı alır. 5 yıl gibi dönemin şartlarına göre; kısa sayılabilecek bir sürede Heybeliada Ruhban Okulu tamamlanır ve bir yıl içinde eğitim faaliyetleri başlar. 893’te Photios’un ölümünden sonra vasiyeti yerine getirilir ve bir kısmı manastır, diğer kısmı okul görevini sürdürür. Aradan bugün artık bin yıl geçer.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Bu süre içinde eğitim çeşitli nedenlerle aksar. ‘1 Mayıs 1844, pazartesi’ günü zamanın patriği tarafından binanın okul bölümü ‘Yüksek Ortodoks Teoloji Okulu’ adıyla yeniden açılır. 1971’e kadar okul, I. Dünya Savaşı hariç kesintisiz olarak eğitim verir. Bu aralıkta 900 mezun verir ki; bunlar arasında din adamı, piskopos, başpiskopos ve bugünkü İstanbul Rum Patriği I. Bartholomeos da dahil olmak üzere yedi de “patrik” yetişir.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Dolayısıyla Ümit Tepesi’ndeki Ruhban Okulu, Haliç’teki dünyevi eğitim merkezi patrikhane ile hiyerarşik bir ilişki içinde… Yunanistan’dan ve Rumlar’ın yaşadığı her yerden buraya gelen ‘din adamı adayları’ tarihlerin güzel yıllarında ihtişamlı eğitimlerden geçiriliyordu. Öyle ki; kökleşmiş okulun bulunduğu tepeye rıhtımdan çıkan yol dahi talebe veya misafirleri için başlı başına bir nefis terbiyesi olarak önünüzde yükseliyor, uzuyor ve kıvrılıyor. Dış kapıdan bahçeye girdikten sonra zaten dış dünyayla bağınız kalmayacak şekilde düşünülmüş okulun içinde her şey var.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Gökçeada’da doğan Patrik Bartholomeos, buradaki eğitimin kusursuz bir örneği olarak yaşıyor.
7 dil bilen Bartholomeos, “Ekümenik Ortodoks Patriği” olarak tanınırken; aynı zamanda dünyadaki 300 milyon kişinin lideridir. Ancak ruhban okulu mezunları arasında din adamı olacağı yönünde ‘kesinleşmiş’ bir sınır elbette yoktu; zira aralarından öğretmen, akademisyen ve diş hekimi olanlar da çıkmıştı.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Sessizliğiyle huzur verirken; tarihi geçmişi ve bir zamanlar neşeli çocuk seslerinin çınladığı koridorlar, merdivenler, sınıflar ve bahçesiyle bugün ‘kapalı’ olduğu düşüncesiyle de hüzün veren Ruhban Okulu, Heybeliada’nın en tepe noktasında konumlanmış. Bu da din bakışının, aslında nasıl da bütün değerlerin üstünde olduğunun kanıtı olarak yükseliyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Patrik Photios’un Konstantinapolis Sarayı’ndaki Bizans İmparatoru I. Basil’in huzuruna çıkarak,
“Majesteleri, müsaade buyurursanız kitaplarımı Halki’de ormanlar arasındaki bölgeye taşımak istiyorum” dediği malum külliyat, Aya Triada Manastırı bünyesindeki okulun bodrum katında yer alıyor. Beş salondan oluşan kütüphanede bambaşka bir dünya, soylu bir tarih yaşıyor. Dünyanın en eski matbu eserlerinin istiflendiği burada, çok sayıda dini, felsefi ve edebi eser de bulunuyor. Bir rafın sadece İncil ve Tevrat baskılarına ayrıldığı kütüphanenin son salonunda, yüzlerce yıllık kitaplar ile semavi dinlerin kutsal saydığı kitapların ilk ciltlerine rastlıyorsunuz.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Hemen hemen her dilde kitapların bulunduğu Patrik Photios’un mirasında ağırlıklı olarak İngilizce, Fransızca, Latince ve Eski Yunanca eserler var. Az sayıdaki Türkçe eserin yanında önemli miktarda Osmanlıca kitap ve dergi mevcut. Ayrıca yazma eserler, değerli parçalar ve İncil ile Tevrat nüshaları dışında, çok kıymetli koleksiyonlar da üzerinde yılların ağırlığı taşıyan tozlarıyla bulunuyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Eski usül kapaklı siyah sıralarında otururken ve boydan boya uzayan kara tahtanın önünde, bugünlerden eskiye yolculuk yapıyorsunuz.
Her attığınız adımda, yerdeki ahşap parkelerin çıkardığı gıcırtılar, adeta yılları geriye sarıyor. Duvarlarına Ortadoğu’dan, İngiltere’ye, Kanada’dan, Etiyopya’ya ve Yeni Zelanda’dan Yunanistan’a kadar birçok ‘dini adamı adayı’ öğrencilerin hatıraları, yaşanmışlıkları sinmiş görünüyor. Retro parkeleriyle uzun; ama uzun yıllardır boş olan koridorları, okulun estetik ve zarif ruhunu yansıtırken; istemeden de olsa misafirlerini duygulandırmaya yetiyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Küçük kilise içinde pazar günleri ve Paskalya bayramlarında hâlâ ayinler yapılıyor. Dindarlar, bir mum yakıp günah çıkararak, İncil’i okuyan piskoposları dinleyip dünyevi hırs ve duygularından arınarak ruhaniyet arıyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Heybeliada’nın kuzeybatısındaki burası, çamlar arasında ve Marmara Denizi görünümüyle, dünyadaki örnekleri yanında eşine az rastlanan güzelliğiyle diğerlerinden ayrışıyor. Bizans Dönemi’nde manastır, bazen bir ibadet ve dinlenme yeri; bazen ise üst düzey saray mensubu kişilerin ıslah edildiği bir köşe olarak yaşamını sürdürmüş.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Manastırın içindeki bir grup bakımlı mezarların İstanbul Patrikleri’nden V. Konstantin ile VII. Kirillos’a ait olduğu, diğerlerinin bir dönem okul müdürlüğü yapmış din adamları ile yine Aya Triada Manastırı’nın tanınmış öğretmenlerinin olduğunu öğreniyoruz;
kapıda bizi elindeki yeni nesil telefonuyla, ruhani sınırlarda dünyevi merakına yenik düşmüş sempatik din adamından. Manastır dışında da yine din adamlarının gömülü olduğu eski ve küçük bir mezarlık olduğunu işaret ediyor, burada da İstanbul Patriği VIII. Neofitos’in yatmakta olduğunu fısıldıyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

1895’te ‘hoşgörü’ sahibi Sultan II. Abdülhamid Han’ın izniyle yeniden açılan
okulun yapımı için güzel yüzlü mihmandar, İstanbul’un zengin tüccarlarından Kadıköy’deki Aya Triada, Şişli’deki Ayios Petros ve Pavlos, Paris’teki Skilitsis Stefanovik’in maddi destek sağladığını anlatıyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Ruhban Okulu’nun Yunan alfabesindeki ‘-pi’ harfinden esinlenilerek planlandığını anlatan dindar mihmandar,
bodrum ve katları gezdirirken; ana giriş kapısındaki görkemli mermer merdivenleri ve sütunları, ‘antik yunan tapınakları’ ilhamıyla düşünüldüğünü söylüyor. Pencere ve cephe süslemelerinde ise Bizans yapılarını çağrıştırması için tuğlaların tercih edildiğini aktarıyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Bodrum katında yemekhane ve kütüphane bulunan okulun giriş katında sınıflar, etüd odaları, fizik - kimya laboratuarları, revir ve yatakhane yer alıyor. İkinci katında ise büyük bir tören salonu, müdür ve öğretmen odaları, sekreterlik, yatılı kalan öğretmenlerin yatak odaları ile teoloji bölümü talebeleri için yatakhane bulunuyor. Yetiştirdiği din adamları ile Hristiyan Ortodoks dünyasında her zaman saygın bir yer edinen Heybeliada Ruhban Okulu hâlâ davetkâr görünüyor, sizi de tarihsel yolculuğa ‘buyur’ ediyor.

3 Aralık 2018 Pazartesi

Ahşap kokulu sokaklar: Heybeliada


Mutluluk Destinasyonu sizi bu hafta, sakin ve süslü bir adrese, Heybeliada’ya götürüyor. Yanınıza sadece fotoğraf makinenizi alın, diğer her şeyi burada bulacaksınız. Vapurda bir bardak çay ve çantanızdaki bir simit yeter güzelliği keşfetmek için. Ardından ver elini Heybeliada’daki tatlı yorgunluğa…
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

‘Adalar’
denince; çoğunluk için “deniz, güneş ve yaz ayları” hatırlanır. Oysa Albanita ve bordolu çocuk için ise ekseriyet ile kış mevsimlerine denk gelir, adalar kaçışları… Burgazada seyahati de bir aralık günlerine tesadüf ederken; Heybeliada da öyle oldu. Yaz akşamlarında oldukça kalabalık olan ada sokakları, kış döneminde ise daha sakin, romantik ve huzur dolu geliyor bize… Üşüten bir soğuk altında gezerken; aslında her bir detayı ayrı özen ve zariflik sunan ada izlenimleri sıcacık duygular hissettiriyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Büyükada’
dan sonra en büyük ada olarak Heybeliada’da atların nalları, fayton çıngırakları her köşe başında yankılanıyor.

Burada kuşlar için uçmak bir zahmet, onlar da sizin bizim gibi yürüyor yollarda… Köpekleri ve kedileri de sizinle birlikte doyuyor, sofranıza ortak oluyor. Osmanlı Devleti’nin hiyerarşik yapısında ‘albay’ olan İsmet Paşa, yeni Türkiye’nin ilk Başbakanı, ikinci Cumhurbaşkanı ve Heybeliada’nın sakinlerinden biri olarak, hatıralarıyla sizleri karşılıyor. Sokağın edebiyatını yapan, ‘Batılı’ bakışıyla tanınan Hüseyin Rahmi Gürpınar ve ‘İstanbul beyefendisi’ tarifinin vücut bulmuş ismi, İstanbul’un yazarı, tarihçi Ahmet Rasim'in yaşamını sürdüğü Heybeliada'da onlardan izleri bulabilirsiniz.


İlginçtir, Heybeliada’da yaşamış, Heybeliada’da medfun bulunan ve İstanbul’un her köşesi hakkında kalem oynatan Ahmet Rasim, burayla ilgili, ‘Heybeliada’ için hiçbir şey yazmamıştı. Belki de kendi mahrem dünyasının keşfedilmesinden endişe ile burayı edebi ustalığından mahrum bırakarak, sadece kendisine özel kalmasını istediyse de Ahmet Rasim, İstanbul’daki inşaat ve ‘dönüşüm’ iştahı Heybeliada’ya da çivi çakacak bir tehdit gibi duruyor.

Şehirlerarası veya yurt dışı seyahatlerinizde uçakla üzerinden geçtiğinizde anlayacağınız gibi; Heybeliada’nın ismi, adanın yere bırakılmış bir heybeye benzemesinden geliyor. Ancak Yunanca ‘bakır’ tabirinden mülhem, “Halki” de ismiyle ilintili olsa gerek. 7 bin kişilik nüfusuyla Heybeliada, aldığı misafir kapasitesiyle özellikle yaz aylarında 55 bin kişi sayısını bularak, İstanbul’un en özel duraklarından biri olarak ayrışıyor. Doğası, temiz havası, güzellikleri ayrı ayrı yazı konusu; ama biz bir çırpıda sıkıştırmaya çalışıyoruz, siz mutlaka gidip yerinde görün. 19’uncu yüzyıldan bu yana aralıksız süren vapur seferlerinin yapıldığı Heybeliada, geçmişte zengin Rum ailelerin yaşadığı bir yer olarak hatırlanıyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Yandan çarklı ada vapuru, Heybeliada İskelesi’ne yanaşırken; ilk gözünüze çarpan Heybeliada Deniz Lisesi’nin ihtişamlı görünümü oluyor. Gezi notları konusundaki şansımız burada da yaver gidiyor ve Deniz Harp Okulu’nun kutlama yıl dönümüne denk geliyoruz. Denizaltılar, savaş gemileri, askeri helikopterler, bando takımı, bahriyeliler ve rütbeleri birbiriyle yarışan komutanlar önümüzde arz-ı endam ediyor.


245 yıllık tarihî yapı bembeyaz görünümüne ek olarak Deniz Harp Okulu kuruluş kutlaması dolayısıyla süslenirken, “gelinlik kızı” hatırlatıyor.
Donanma envanterindeki askeri araçlar bir anlamda insanın göğsünü kabartırken, aynı anda da asilliğiyle 245 yıllık Deniz Lisesi ve Deniz Kuvvetleri duygusallık da taşıyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Değirmen Tepesi’nin eteğindeki Deniz Lisesi
’nin sınırları içinde kalan Kamariotissa’nın, Heybeliada’nın fethinden önce inşa edildiği düşünülüyor. Adalar’daki tek Bizans Kilisesi olması hasebiyle ve Albanita’nin mahallesi Balat ile Fener’in arasındaki Aya Maria dışında, ‘dört yapraklı yonca’ modelinde yapılmış tek kilise olması dolayısıyla, önemli bir dini yapı Kamariotissa. Kiliseyi, Bizans’ın son İmparatoriçesi Maria Komnena’nın yaptırdığı sanılıyor. Bu kıyıda; yani Çam Limanı koyu boyunca bir de Ayios Yeorgios Manastırı bulunuyor. Büyükada’ya bakan konumdaki Aya Yorgi, Heybeliada’nın yamacında yer alıyor ve “uçurum manastırı” da deniliyor. “Pembe” rengiyle yapı cezbedici bir güzellikteyken; burada Aziz Ioannikos’a adanmış bir ikona ve Rus eserleri de görülebilir. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in elçisi Edward Barton’ın mezar taşının da burada bulunduğunu hatırlatalım.

Heybeliada Sanatoryumu
, cumhuriyet yıllarının ilk yapılarından biri olarak dikkat çekiyor. Yıllardır ‘kapalı’ tutularak kaderine terk edilse bile ve belki de bu yüzden hâlâ el değmemiş güzelliğini koruyor. Akciğer hastalarının tedavi edildiği eski kompleks, komplekssiz olarak şık ve gösterişsiz görünüyor. Dedesini veremden kaybetmiş olan bordolu çocuk için ayrı bir duygu yüklü burası, bir dönem rant peşindekilerin peşine düştüğü göz alıcı manzarasıyla Çam Limanı’nda uzanıyor. Hemşire lojmanları ve idari bölümlerin ortasındaki balkonlu hasta yatakhanelerinden kim bilir nice insanlar şifa aradı, tertemiz bir hava, ekmek, et, bal, ve süt ile… Her dönem için böyle değil midir; temiz hava ve kuvvetli gıda bakımı, hastalığın iyileşmesi için temel koşul olarak... Şifa bulmaya gelenlerden üç tanınmış yüzü biliyoruz. Bunlardan biri elbette İsmet İnönü, diğeri büyük yazar Rıfat Ilgaz ve şair Ece Ayhan.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Rum nüfusun başlıca dini eğitim merkezi olan Ümit Tepesi’ndeki Ruhban Okulu’nu ayrıca birlikte gezeceğimizi not ederek, diğer ‘mutluluk’ duraklarına devam edelim. Dünyevi eğitim merkezinin de Fener’deki patrikhane olduğunu zaten biliyorsunuz. Eski adıyla “Papaz Tepesi” olan ve Yunanistan’dan, dahi Rumlar’ın yaşadığı dünyanın her yerinden çocukların okumaya geldiği buradan mezun olarak kiliselere dağıldığını unutmadan; okula çıkan yollarda birbirinden güzel fotoğraflar çekebileceğinizi de satır arasına iliştirelim.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Biz, sizi 1924’te rahatsızlandıktan sonra nekahat dönemini geçirdiği Heybeliada’daki eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün evine götürelim.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Gazi Mustafa Kemal Paşa
tarafından eşyaları alınan evdeki mobilyaların bugün sadece yüzleri değiştirmişse de orijinalleridir. Paşa hastalanınca Mavromatakis Ailesi’nden kiralanan ev, İnönü Ailesi’nin daha sonra satın almasıyla uzun yıllar istirahâtgah olarak kullanmıştı.

Edebiyatımızın önemli isimlerinden Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 32 yılını geçirdiği evi de Heybeliada’da görülmesi gereken duraklardan biri olarak ayrışıyor. Bakımsız görünse de aslı gibi duran güzel yapı, yazarın özel eşyalarının bulunduğu müze evi olarak sizi bekliyor. 350 Türkçe eser, 305 Fransızca kitap, dergi, mecmua ve ciltler dolusu eski gazete bulunan burası bugünlerde bitmeyen restorasyon yüzünden ‘kapalı’ duruyor. Siz buraya gelirken; Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç ve Gulyabani’nin burada yazıldığını biliniz.

Son olarak Değirmenburnu da yaz aylarında harika bir serinlik vaat ediyor. Deniz Hamamı denilebilecek koy boyunca piknik yapabilir, plajlarında Marmara’nın keyfini yaşabilirsiniz. Eskiden Heybeliada’nın bostanlığı olarak değerlendirilen burada, kış mevsiminde ise hüzünlü bir terk edilmişlik hakim. Ancak deniz ve çam kokusuyla masalarında unutulmaz bir yemek yemeniz mümkün elbette. Yaz aylarında kır gazinosu açılan Değirmenburnu’nda stresten uzak bir Marmara manzarasında seyir zevki de yaşayabilirsiniz.

Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Dört tepeden oluşan ve adaların ortasındaki konumuyla Heybeliada’da iki ‘tur yolu’ var. Birine büyük, diğerine ‘küçük tur’ denilmiş. Faytoncular, küçük tur için “aşıklar yolu” da diyor. Ancak atların sırtından sermaye elde eden acımasız sömürü düzenine karşı Albanita ve merhameti el vermeyen bordolu çocuk, ısrarlı bu tur tekliflerini geri çevirirken; bir yandan da ‘iki aşık’ olarak aynı güzergahı yürüyerek tamamladık.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Yoldayken yalnız yaşayan, konuşacak biri olsa diye sokaktan geçenleri gözleyen hem yaşlı hem yaslı Muazzez Teyze ile ayaküstü dertleştik,
halleştik. ‘Nasılsınız’ deyince, döküldü; anlatacak çok sözü varmış, bizim üzerine bir şey söylememize gerek kalmadı.

Onun da zaten sadece birinin kendisini dinlemesine ihtiyacı varmış.
Yıllardır dört duvar arasında bir başına yaşamaktan ve konuşacak kimsesi olmamasından, sesi kısılmış Muazzez Teyze anlattı, Albanita ölümsüzleştirdi, bordolu çocuk için ise sadece susmak kaldı. Oğlunun öğretmenliği, yetiştirdiği bugünkü bakanlar, valiler, belediye reisleri ve eğitmenlerinden, Heybeliada’daki hatıralarına, Giresun’daki ailesinden, soylu günlerinden ve CHP’nin yönetimine kadar birkaç dakika içine uzun bir ömür sığdırdı, gözleri zaman zaman nemlendi. Acıyla sesi kısıldı, coşkuyla yeniden yükseldi. Tek dostunun kediler olduğundan bahsetti.

Matematiğine inandığım, yön duyguma güvenmeyen; sonunda dediğime gelen Albanita’nın tahminleriyle “eni 3 bin, boyu bin 500 metrelik” Heybeliada’da size de yürümeyi veya bisiklet ile seyahat etmeyi tavsiye ediyoruz. Böylece kontrol sizde olurken; dokunarak, hissederek, dinlenerek, dinleyerek, yaklaşarak, yaşayarak Heybeliada’yı gezebilirsiniz.

Yorulduysanız da iskele sokağın sağındaki Çatkapı Lokanta’da ‘hamın eli’ değmiş yemekleri tatmanızı önerebiliriz. Sempatik görünümü, güler yüzlü işletmesi, samimi karşılaması ve daha önemlisi harika mantısı, ızgara köftesi ile kışkırtıcı bir adres burası. İşletme sahibi Metin Bey’in tavrı, konuşma tarzı, bizde CHP’nin önemli siyasetçilerinden Muharrem İnce’yi hatırlatsa da; yemeklerinin lezzeti Heybeliada’nın dışına taşıyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Heybeliada İskelesi’nin solunda ise çarşı, meyhaneler ve kahveler uzanıyor. Yukarı doğru ise Büyük Rum Kilisesi yer alıyor. Heybeliada Sanatoryumu’na gelmeden sizi karşılayan ‘kırmızı’ görünümlü Ayios Nikolaos Kilisesi’ndeki not oldukça dikkat çekici…
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Burası dini bir merkez; fotoğraf çekmek ve turistik gezi için başka yerleri görmenizi tavsiye eden zarif bir hatırlatma yapılıyor.
Denizcileri koruduğuna inanılan 14’üncü yüzyıl yapısı burası, ‘haç’ biçiminde ve dört fil ayağı üzerine oturtularak, bir kubbe ile kapatılmış olarak hâlâ ihtişamlı görünüyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Dönüş vapurunu beklerken; ağırlığı kadınların oluşturduğu müşterileri ile Bahar Kafe’de bir çift olarak “iki tek” attık. Buradaki ‘tek’ tavladaki, Albanita’ya kaybettiğim manasıyladır. Çakırkeyif zamanlar için ‘erken saat’ sayılabilir henüz ikindi vakti…


Bahar Kafe’deki yenilgi için bahanem; yan masada oturuyor.
Birbirinden içten bir avuç hanım ve aralarındaki kaygısız sohbet. Biri birine söylediği sözden alınmazken, öteki berikinin yıllanmış dertlerinin şahidi olarak çok açık bir ilişkileri var ki; kimseden de saklamıyorlar. 

Mutluluk Destinasyonu, yeni mutluluk rotaları için ‘pusula’ olmak üzere el ele diz dize geri yola koyuluyor. Kahvenin günübirlik misafirleri olarak bordolu çocuk, tavlada yenilirken; onlarla dertleniyordu mesela. Albanita da kapı üstüne kapılanarak söke söke kazandığını düşünüyordu elbette bu arada…Ve o sırada iskeleye yanaşan vapur sesi, ‘geldiğini’ haber veriyor bizim gibi yolunu bekleyenlerine…

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...