balık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
balık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2019 Pazar

Şehrin habercisi: Rumeli Kavağı

İstanbul'un stresi, kalabalığı ve mesleki yorgunluk, insanların üzerine bir 'karabasan' gibi çöküyor. Hepimiz, başımızın üzerinde küçük küçük "karabulutlar" ile geziyoruz adeta. Mesela bir gün iş çıkışı, evinize değil de yolunuzu Sarıyer tarafına düşürürseniz; sizin için Mutluluk Destinasyonu olarak harika bir tavsiyemiz var.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Arabanıza atlayıp İstanbul'un kuzey yönüne doğru yol alın, Sarıyer'in sırtları Karadeniz'e kapılarını aralıyor. Devasa şehrin arka kıyısındaki küçük balıkçı köyü, yani Rumeli Kavağı aradığınız, özlediğiniz huzurun adresi... Eşsiz deniz manzarasına sahip masumiyet köyünde, zevkinize göre çeşitli alternatiflerdeki restoranlarda, dalga sesleri, gemi sirenlerine, kadeh çınlamaları, çatal bıçak seslerine karışıyor, dakikaların sonunda 'neşeli kahkahalar' baskın çıkıyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Pencere kenarındaki masanızda değil; sanki gönül sofranızda, sevdiğinizin gözlerinin minesinde kaybolmanın mutluluğuna, karşı kıyıdaki ağaçlardan yayılan tertemiz orman havası, Karadeniz'in sularının taşıdığı serinlik de ekleniyor. Bu arada Marmara'nın sularında, balıkçılar ağ topluyor. Limandaki canlılık da azalıyor, gün çekilirken...

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Mutluluk Destinasyonu olarak bir akşamüstü kaçamağı olarak üzerimizdeki ağırlıkları hafifletmek için sığındığımız Rumeli Kavağı, "Albanita" ve 'Bordolu Çocuğu' kadim bir ev sahibi gibi karşıladı. Daha köyün dinginliğine kavuşmadan, Sarıyer'den çıktıktan sonra başlıyor, insanın 'iç rahatlığı' ağaçlar arasındaki yol boyunca...

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Birbirinden güzel anları sabitlemek Albanita'nın parmaklarının tasarrufundayken; Bordolu Çocuk da bu arada gaz pedalı ve hız göstergesi ile kavga ediyor! Bu arada Albanita'nın meşhur ikazı yetişiyor hemen imdada, "Biraz yavaşlasak mı; ne dersin? Sanki fren pedalı ile aranız pek iyi değil gibi, niye küstünüz?"

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Rüzgarla yarışmasına aslında gerek olmayan Bordolu Çocuk, saat ve kilometre dengesini düşürürken; özel seri arabanın hakkını, Albanita'dan kaçırarak birkaç dakika da olsa teslim etmiş olmanın gönül huzuru ile "Caniko! Yol kenarındaki yaprakları bile kıpırdatamayacak kadar yavaş gidiyoruz" diyerek kendini savunuyor, iddiasızca...

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Sonunda varılan Rumeli Kavağı'nda, sakinlik karşılıyor Albanita ve Bordolu Çocuğu, "şehir kargaşası" kilometrelerce geride kalıyor. Köy girişinden balıkçı barınaklarına, oradan da deniz seviyesine doğru kıvrıla kıvrıla inen iki aşık, her dönemeçten 'huzur' topluyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Ekonomik bir köşe olan Rumeli Kavağı Köyü'ndeki işletmeler de misafirlerine karşı oldukça hoşgörülü ve 'sabırlı' davranıyor. İsterseniz daha erken bir vakitte, mesela sabah kahvaltısını Rumeli Kavağı'nda uzun tutacak bir saatte gelerek, öğleden sonra tekne ile açılarak Karadeniz'in saklı ve bakir kalmış koylarını da keşfedebilirsiniz.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Midyeciliğin kuşaklar boyu süregeldiği Rumeli Kavağı'nda midye dolması ile "çok özel" bir ilişkisi olan Albanita, kendisini kaybetmek üzereyken; Bordolu Çocuk bayılmaktan onu alıyor. Midye tava ile yetinen Bordolu Çocuk'un ise soğuk biranın köpüklerinden dudakları kayboluyor adeta.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Gün yorgunluğu salaş bir balıkçı restoranında taze ve leziz 'deniz ürünler' ile atılırken; bu arada Altınkum, Elmaskum, Aile Plajı ve Askeri Plaj'dan dönenler de beraberinde deniz kokusu ve genizleri yakacak kadar tuz taşıyor. Albanita bu sırada diyor ki; "Midyeci deyince, benim aklıma Ethem Efendi geliyor. Midyeciliği sıfır seviyesinden başlatarak geliştirip balıkçılıkta bir işkolu olarak yaymış. Bugün burada midyecilik yapan Romanlar, onun ekmeğini yiyor. Biz de bu sayede doyuyoruz."

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Altınkum Plajı ile ilgili şu notu da düşelim; Adalet Nazırı Molla Necmeddin Efendi bir tarihte Fransa'ya gider ve burada Manş Denizi'nin kıyısında gördüğü bir plajın aynısını, Rumeli Kavağı'nda yaptırır. İşte o tarihi plaj, Altınkum'dur.

Rumeli Kavağı Köyü, küçüklüğüne tezat bir 'büyük vazife' görüyor. Öyle ki; çarşısı bile küçük bu köy merkezinden Türkiye'nin pek çok şehrine taze midyeler taşınıyor. İstanbulluların özellikle hafta sonları eğlence ve dinlence için tercih ettikleri köydeki, herhangi bir akşamüstü, iş çıkışı birkaç saatlik kaçamak da bizi yeniliyor, tazeliyor.

Zamana yenilmemiş ruhu ile Rumeli Kavağı, arada modern mimari ile restore edilmiş yapılarına rağmen ahşap ve taş evleriyle de hâlâ orijinalliğini koruyor. Manzaraya doymak için, İstanbul'a bir defa daha aşık olmak için Rumeli Kavağı, güçlü bir bahane olarak öne çıkıyor. Balıkçı motorları, balıkçı takaları, küçük kayıklar, irili ufaklı midyeci tekneleri, her daim çekiciliğini gösteriyor. Rumeli Kavağı, haşmetli limanı ile yükseliyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Bizans Dönemi'nde "Hieoron Romelias" denilen bölge, Cumhuriyet Rejimi'nin ilk çeyrek asırlık zamanı boyunca 'askerî amaçlar' için kullanıldı. İstanbul'un kuzeydeki giriş kapısı olan Rumeli Kavağı Köyü'ndeki hisarlar ve kale, koca şehrin güvenliğini sağlamak gibi ağır bir sorumluluk üstleniyordu o zamanlarda. Son olarak Sultan IV. Murad Han'ın yaptırdığı tarihi kale duvarları ve hisarlar bugün de görülebilir.

Rumeli Kavağı Kalesi'nin bir başka özelliği ise Osmanlı İmparatorluğu'nda askerî alanda, "yenilik" yapılırken; Yeniçeri Ocakları'nda ilk isyan burada yaşanmıştır. Kale çavuşu Mustafa Efendi, ayaklanan isyancıları ile Rumeli Kavağı'ndan İstanbul'a kadar yürüyüp Topkapı Sarayı'nda III. Selim Han'ı hâl ederken, yerine IV. Mustafa Han'ı tahta oturttular. Bir süre sonra devlet erkânı II. Mahmud Han'ı "Daha münasip" diyerek IV. Mustafa Han'ın yerine 'padişah' olarak seçtiler. Böyle de bir yaşanmışlığı var kalenin... Daha yüksek tepede de bir kale var; 12'nci yüzyıl eseri... "Aslında gerçek Rumeli Kavağı Kalesi orası; burası onun devamı" deniyor; ancak onun yerinde yeller esiyor. Daha sonra yapılan mevcut kale için 'Kale Hisarı' da deniliyor, ama çoğunluk 'Rumeli Kavağı Kalesi' diye biliyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Rumeli Kavağı Kalesi'nin cümle kapısı girişinde ise 850 yıllık bir 'anıt ağaç' dikkat çekiyor. Gövde içi tepe noktasına kadar kovuk olan ikiye ayrılmış bu ağaç, dış kabuğundan beslenirken; koruma altında tutuluyor. Kim bilir Rumeli Kavağı'na adını veren ağaç da bu olabilir mi?

Zira 'Rumeli Kavağı' isminin, bölgedeki çınar ağaçlarına halk arasında "kavak ağacı" denmesinden geldiği rivayet ediliyor. Hatta ilçe merkezindeki köy kahvesinde anlatılan bir efsaneye göre; zamanların birinde Rumeli Kavağı'nda asker olan bir Yeniçeri, gönlünü köydeki bir kıza kaptırır. Bakışmalar, nazlanmalar, sözleşirler; akşam olunca kale girişindeki ağaç dibinde buluşacaklardır. Gün çekilir, yalnızlık basar sokakları ve köyü, asker gelir bekler ağaç dibinde sevdiğini... Kızın babaevinden çıkması öyle kolay olmaz, herkesin uyumasını bekler. Yatsı ezanı okunur, namazlar kılınır; hane halkının uyumasını fırsat bilen sevdalı kız vurur kendini kale dibindeki çınar ağacına doğru... Ancak geldiğinde kimseyi göremez. Bir umut bekler asker sevdiğini, bir süre sonra erken yatmaya alışkın kız, yenik düşer temiz havaya ve uyuyakalır ağaç dibinde...

Yeniçeri Ocağı'nda asker olan sevgili de aynı esnada kız gelsin diye beklerken; koca çınar ağacının sırt kısmında uyumuştur zaten. İki seven birbirine kavuşamamış olmanın hayal kırıklığı ve sızlanmaları ile geri dönerler, geldikleri yere... Bu yüzden; seven yüreklerin ayrılık ateşine dayanamadığı söylenen asırlık çınar, yanar içten içe... Adı kalır, "ağlayan çınar" diye... İşte; o 850 yıllık ağaç, Rumeli Kavağı'ndaki kalenin cümle kapısında gelenleri selamlıyor hâlâ asker gibi, dimdik.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

"Türkiye'nin balıkçılıktaki kalbi" denilse Rumeli Kavağı'na, kimsenin hatırı kalmaz herhalde. Çünkü burada tutulan balıklar, sadece İstanbul'un değil, Marmara Bölgesi'nin değil, yakın İç Anadolu şehirlerinin de ihtiyaçlarını karşılıyor. Zaten küçük köy içindeki 50'ye yakın balıkçı lokantası da 'bereketi' işaret ediyor. Ama bu balıkçılar arasında ikisi diğerlerinden ayrışıyor. 'Rumeli Kavağı'nda ne yenir, nereye gidilir' diye düşünüyorsanız; bunlardan ikisinden biri Kahraman Balık diğeri ise Ayder Restoran. Tercih sizin... İskele Lokantası'nı da es geçmeyelim tabii... Deniz ürünleri üzerine adeta bir yayla burası...

Rumeli Kavağı'nda Bizans Dönemi yapısı olan Mavramoloz Manastırı'nın da yüzlerce yıl, keşişler, papazlar ve din adamı yetiştirdiği anlatılıyor. Şimdi onun yerinde bir mescid yükseliyor. Putperestlik yıllarında ise Rumeli Kavağı'nda büyük bir tapınak olduğu, tarihi vesikalara kayıt düşülmüş. Yusuf Ağa Camii ve İbrahim Efendi Çeşmesi de bölgenin geçmişinden izler taşıyor. Fakat tarihi hamam, bugünlere ulaştırılamamış ne yazık ki... Ancak tarihi iskele yine canlı kanlı yaşıyor.

Rumeli Kavağı / Mutluluk Destinasyonu

Mavramoloz Manastırı ile ilgili bir efsane de kayıt edilmeden geçilemez cinsten... Manastırdaki rahibelerden birisi, bir Türk balıkçı gence aşık olur. Bir sürelik aşklaşmanın ardından birlikte kaçmaya karar verirler; ancak 'Telli Tabya' mevkiinde kız, daha fazla heyecana dayanamayarak ölür. Delikanlı şaşkın, ağlar. Bir süre sonra da rahibe kızı, bulunduğu yerdeki uygun bir yere gömer ve geri döner. Telli Baba Türbesi'nin yakınlarında "Telli Gelin" diye anılan kız, Hristiyan rahibedir işte. Sevenlerin hatırına onun da gönlünü etmeden dönmeyin.

Tarihi yapılar dışında Rumeli Kavağı'nda, iki cadde, bir geçici sokak, 16 sokak, bir site, bir lojman bulunuyor. İncir kokuları arasındaki Rumeli Kavağı'nda balıkçılık, midyecilik, dokumacılık, bağ ve bahçecilik, çiçekçilik de başlıca 'geçim kaynakları' olarak sıralanıyor. İstanbul'un en yakışıklı balıkçıları da kent bekçisi Rumeli Kavağı'nda yaşıyor. Siz de Boğaz'ın habercisi Rumeli Kavağı'na buyurun.

23 Şubat 2019 Cumartesi

İstanbul’un kuzey yüzü: Şile

Mutluluk Destinasyonu sizi bu hafta, İstanbul’un kuzeyine götürüyor. Karadeniz’in fırtınalarına göğüs geren, azgın dalgaların kıyılarını dövdüğü, yüzü Ukrayna’ya dönük, sırtını yemyeşil doğa ve ormanlara vermiş Şile’de biraz soluklanmak ister misiniz?

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Tabiat zenginliği, kültür varlıkları ve tarihi misyonu ile ‘turizm merkezi’ olan Şile, İstanbul’a yakın, aynı zamanda İstanbul’a uzak bir konumda bulunuyor. Çeşitli festivallerin yapıldığı Şile, özenle korunan yapısıyla ziyaretçilerini bekliyor. Nüfus yoğunluğuyla ‘aşırı’ gelişmiş devasa kentin yanı başındaki sakin semt, misafirlerine ‘huzur’ vaat ediyor. Öte yandan büyüleyici doğal ve kültürel değerlerini asırlardır bozmadan bugünlere aktarmış olmasıyla da, tarihi geçit töreni sunuyor. İstanbul’un sınır ilçesi, yaklaşık olarak 800 kilometrekarelik yüz ölçümü ile Kocaeli’nin ‘kapı komşusu’ olarak yaz günlerinde Karadeniz’in serinliğini taşırken; kış mevsimlerinde ise “soğukluğunu” yaşıyor.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

İstanbul’un üçüncü büyük ilçesi olan Şile, Türkiye’nin kuzeybatısında, Marmara Bölgesi’nin kuzeydoğusunda bulunuyor. İstanbul’a uzaklığı 55 kilometre olan Şile’ye ‘yeni karayolu’ ile ulaşım kolaylığı da bulunuyor. Hafta sonlarını geçirmek için tercih edilebilecek Şile’ye “günü birlik” kaçamaklar da mümkün. Biz de bir gece yolun karanlığına teslim olarak, direksiyon kırdığımız Şile’ye doğru bizi kendine çeken şeritlere bıraktık arabayı…

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Kilometrelerce uzunluktaki doğal plajları, yumuşak tepeleri, akarsuları, gölleri, göletleri, ormanları; özetle doğal güzellikleri ile Şile, kalbinizde keyifli bir tat bırakacak.
Florasında kestane, kayın, meşe, kızıl ve akça ağaçlarıyla çevrili olan Şile, oksijen deposu… Bu arada yeşil yapraklı, beyaz çiçekli ‘kum zambağı’ da Şile’nin ayrıştırıcı özelliği olarak biliniyor. Güzel kokusu, Şile’ye girilir girilmez; mutlaka kendisini hissettirir. Ağustos ile Eylül ayları arası Şile ve köyleri, “kum zambağı” kokuyor.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

İstanbul’un en çok köy sayısı Şile’de bulunurken;
bu da doğal yaşamına dair ipuçları veriyor. Semte bağlı tam 57 köy varken; bunların yüzde 80’inde ormanlar arasında saklı yaşanıyor. Kalan köylerin bir kısmı deniz seviyesinde, diğerleri de ova üzerinde serpiştirilmiş olarak konumlanıyor. Bölgedeki ilk yerleşik kent olarak ‘Philee’ ismi “tarihi not” diye düşülebilir.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Hititlerin, Frigyalılar, Romalılar, Lidyalıların, Perslerin, Bithynialıların, Bizans, Selçuklular ve Osmanlılar’ın yaşadığı Şile’nin tarihi, milattan önce 7’nci yüzyıl tarihlerine kadar uzanıyor. Şile’ye ilk olarak Trakya kökenli ‘Bitinler’ diye bir topluluğun yerleşmesi sebebiyle, bölgenin ilk adı “Bitinya” olarak hatırlanıyor. Ancak Grekler ile ün kazanan Şile’ye Türkler ise Osmanlılar ile yerleşirken; tarih yaprakları 1350’yi gösteriyor. Orhan Gazi Dönemi’nde Şile’nin çevresine gelen Türk boyları, bir asır sonra Yıldırım Beyazıd Dönemi’nde ise Şile’nin hâkimi oldu. Bu yüzdendir ki; Şile’nin merkezindeki ‘mahalle adları’ Yıldırım Beyazıt’ın akıncı beyleri adları ile anılıyor. 500 yıl süreyle Osmanlılar’ın hükmettiği Şile’nin, 1918’deki Mondros Antlaşması ile İngilizlere bırakıldıktan sonra ‘4 yıl içinde’ yeniden Türklerin egemenliğine girmesine “Kurtuluş Savaşı” adı verildi. Selçuklular ise Şile ile 1050 yılında tanışmıştı.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

‘Dört’
tarihi kale bulunan Şile’de en meşhur olanı ise limandaki, Ocaklıada üzerinde bulunan Cenevizliler’den miras Şile Kalesi’dir. …ki, kimisi ‘Ocaklı Kale’ de diyor buraya. Ocaklı Kale kendisini, diğerlerinden ayıran silueti ile Şile’nin simgesi zaten. Biz de Şile Kalesi’ne bakan, Karadeniz’in sularının odamıza kadar ulaştığı bir konumda sabahladık ve güne başladık.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Beyaz renkteki ‘kireç taşları’ ile inşa edilmiş kale, 4 katlı olarak, 12 metre yüksekliğinde…
Deniz saldırılarına karşı emniyet sağlamak üzere düşünülmüş kale, Bizans İmparatoru Andronikas tarafından yaptırılmışsa da zaman içinde Osmanlılar tarafından da kullanılmıştı. Ancak rivayet o ki; Bizans’tan çok önce, ta 2 bin yıl evvel Cenevizlilerce inşa edilmişti. Dolayısıyla bir saldırı kalesi olarak değil de aslında ‘gözetleme kulesi’ mantığıyla yapılmıştı.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Bizanslıların ve Osmanlıların elden geçirdiği kale veya kule, 20 askerin mevzi alabileceği şekilde dizayn edilirken; define avcıları duymasın, ama efsanelere göre, altında ‘hazine’ de saklı tutuluyor. Ayrıca Şile’de Kalem Kalesi, Heciz Kalesi ve Sarıkavak Kalesi de bulunuyor. Hepsi Bizans eseri olan kaleler, tarihi yarımadadaki İstanbul’u korumak üzere planlanmış.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Şile’de geçim, bir asırdır ipekçilik, keten ve pamuk dokumacılığı ile sağlanıyor.
Elbette “balıkçılık” da geçim sahaları arasında yer alıyor. ‘Şile bezi’ adı, buradan geliyor. Ayşe teyze anlatıyor ve diyor ki; karışmış iplikleri açmak zahmetli olduğundan bunlara ‘çile’ deniyor. Yani çile iplikleri, ‘çiriş’ dedikleri un ile karılarak kaynamış bir su içinde ıslatılıyor, hamur ile karıştırılıp güneşte kurutuluyormuş. Çileler, yani ‘iplikler’ çıkrıklardaki masuralara sarılıp dokunuyor ve böylece uluslar arası meşhur “Şile bezleri” üretiliyormuş. El emeği, göz nuru bezler, kireç kaymağına batırılarak, denizde yıkanıyor ve kum üzerine serilerek yeniden kurutuluyormuş ve “Şile bezi” için ayrıcalık demek olan ‘özel doku’ böyle elde ediliyormuş. Yani her Şile bezinde, Şile’nin kumları ve Karadeniz’in az tuzlu suları bulunuyor. Son olarak kasnağa gerilen bezler, Şile’deki hanımların zarif motiflerini, oya işlemelerini taşıyor.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Şile
’deki ‘Tahlisiye Teşkilatı’ görülebilecek tarihi yerlerden biridir. En köklü denizcilik kurumlarından biri olan teşkilat, bugünlerde “Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri” adıyla faaliyet gösterse de, kökleri 1866’ya uzanıyor. ‘Müze’ özelliği taşıyacak değeriyle, İngilizlerin yaptığı bilinen tarihi binaların; Karadeniz’de, boğazın her iki yakasında “numunesi” bulunuyor. Tahlisiye İdaresi’nde eski kurtarma malzemeleri tecrübe edilebilir.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Kent merkezindeki istasyon, koğuşlar, kayıkhane ve rokethane de gezilebilir. Şile’nin sembollerinden olan değerler, zamanın yıpratıcı etkisinden nasibini almışsa da geçmişe götürüyor, ziyaretçilerini… Şile’nin 150 yıllık ‘denizcilik’ kültürünü yansıtan bolca sembol, kuşaklar boyudur buralarda yaşatılıyor. Şile Limanı çevresinde bir tur yaparak; Kumbaba, Göçe ve Göksu ile Kabakoz Köyü’ne uğrayarak, tarihsel dokunun korunduğu bölgelerde unutulmaz hatıralar kazanabilirsiniz. Ormanlık bölgelerde trekking yapabilirsiniz.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Karadeniz’den Marmara’ya geçen balıkların güzergahındaki Şile’de daha çok taptaze mezgit, istavrit, çinekop ve zargana yiyebilirsiniz. Elbette ‘palamut’ da eylül ayındaki avlanma yasağının kalkmasıyla Şile’nin sofralarındaki yerini alır. Şile palamudunun şöhreti zaten sadece Türkiye sınırlarında kalmamıştır. Soğuk havalarda ise Rize’deki, Trabzon’daki kadar olmasa da ‘hamsi’ tercih edilebilir. Ayrıca ismini çok kişinin bilmediği bir sürü balık çeşidi de Şile’nin leziz sofralarının başköşesinde yer alır. Tam da bu yazıya konu olan dönemde, yani ekim ve mart ayları arası Şile’de mezgit ve tekir balığı mevsimidir. Ayrıca balıkçımızın referansına göre; levrek ve kefal balığını her mevsim burada bulmanız mümkün…

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Şile’nin kendine özgü mutfağı da var;
ancak Bordolu Çocuk gibi yeni tatlara karşı temkinliyseniz, şanssızsınız. Ancak Albanita’ya güvenerek; “erikli çorba, su mancarı salatası, kabaklı börek, üzerli sarma ve öre” ile bir yerel masa tavsiye edebiliriz. Bunların yanında ‘sirke tatlısı’ da tadımlık olsun.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Yeşilçay, Göksu ve Kabakoz akarsularında tekne turları ve huzurlu bir ortamda balık ziyafeti çekebilirsiniz.
Şile Kalesi gibi, Şile Feneri de, kentin sembollerinden birisi… 150 yaşındaki fener, göz alıcı bir güzelliğe sahiptir. İnanmayan denizcilere sorabilir. Dünyanın ‘en büyük’ ikinci feneri olan Şile Feneri, 60 metre rakımda ve 19 metre yükseklikte konumlanıyor. Fener, Kırım Harbi için yapılmış. Karadeniz’den İstanbul Boğazı’na girecek gemilerin rotası için pusula olan Şile Feneri, Anadolu Feneri’nden sonra Sultan Abdülaziz Han tarafından yaptırılmış. Taş kısımları İstanbul’da tasarlanan Şile Feneri’nin metal aksamı ve mercek kristal sistemi ise Paris’ten getirilmiş. Sekizgen şeklindeki Şile Feneri, orijinal hâliyle günümüzde de kaptanların gece arkadaşı… Fener bugün denizcilik kimliğinin yanında “müze” özelliği de taşıyor.

Şile - Mutluluk Destinasyonu

Asırlık ahşap evleri, yıllanmış kiliseleri, tarihi çeşmeleri ve hamamları ile Şile, günü birlik kaçamak ile veya hafta sonu istirahâtleri için kent kalabalığından, gürültüsünden uzakta sakin bir mola yeri
olarak doğru adres. 138 ahşap ev, kilise harabeleri, eski köprü kalıntıları, Bizans yapısı ‘tatlı su’ çeşmeleri, Osmanlılar’ın hamamları ve Yalı, Uçurumaltı, Tavanlı Mağaraları gibi sayısız mağaralarıyla Grekler’in ‘Mercanköşk’ dediği Şile, geçmişten bugüne Philee, Shila, Aschil, Artena, Kilio ve Kalpe isimleriyle de anılmıştı. Cilalı Taş Devri’nden beri birilerinin yaşadığı düşünülen bölgeyi siz, ‘Şile’ diye gezebilirsiniz. Ancak burada; , nice talanlar, akınlar, istilalar, kuşatmalar ve savaşlar yaşandığını, farklı kültürlerin egemenlik kurduğunu unutmayın. Son olarak panoramik Şile manzarası için de “Aşıklar Tepesi’ne bir uğrayın” diyelim. Yanınıza fotoğraf makinesi almayı da ihmâl etmeyin.

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...