noel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
noel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Aralık 2020 Cuma

Christmas in Turkey

Istanbul is likely not the first place that comes to your mind when you think about where to spend Christmas. Yet, against all odds, this megapolis will give you everything that Christmas is all about: warmth, kindness, love and of course great food.

As the winter sets in, we know that the most awaited festival is approaching. And, this season of the festival is going to last long from welcoming Santa Claus to celebrating the beginning of a new joyous year. And, if you wish to escape the snow and chilly weather, there is no better way than celebrating Christmas in Turkey.


4 Reasons Why Istanbul Is a Nice Christmas Destination

You’ll find plenty of Christmas trees, lights and even an occasional Santa Claus. Not that Turks celebrate the birth of Christ; they’re just gearing up for New Year celebrations. But the atmosphere leading up to that day is similar to what you’re used to for Christmas in the West.

In Istanbul, December 25th is business as usual. In other words, Istanbul spends the festive season in much the same way as it always does: bustling and at your service. Not only are all the historic sights open, on top of it they are fairly quiet with pretty short queues.

If you wish to attend a special Christmas mass, that’s no problem. Just go to Anthony of Padua, the largest Catholic church in Istanbul. It’s located on Istiklal Caddesi, on your left as you walk from Taksim towards Tünel. On foot it will take about 20-25 minutes. To be on the safe side, please check out mass hours at least a day beforehand.

Istanbul’s New Year celebrations are famous. On New Year’s Eve Istanbul is at full swing with restaurants, cafes, bars and night clubs fully booked. And if you prefer to celebrate outdoors, head for Nişantası‘s giant street party.

The history behind Santa and Turkey

Santa Claus 'known as "Noel Baba" in Turkish which means "Father Noel"' lived in the fourth century A.D. in a place known as Patara on the southwestern coast of what was then the Byzantine Empire. His name was Nicholas and he was the son of a very rich family. When his parents passed away, Nicholas inherited a fortune. Later, he became the bishop of Myra, a town further up the coast from Patara, which is now called Demre. Being a generous and big-hearted man, Nicholas used to climb on the rooftops of people's houses and drop coins down their chimneys. When a citizen caught him in the act, his identity was revealed to the town and so the fairytale of the giving character Santa Claus began.

After Nicholas's death, a memorial was erected in the town and he was later canonized as a saint, which is why he is referred to as Saint Nicholas. Dec. 6 became associated with the feast of St. Nicholas and years later, a bishop declared Dec. 25 as Jesus's birthday. Over time, the two celebrations began to be fused together. The Church of St. Nicholas is now located in the town of Demre in Antalya and special celebrations are held on Dec. 6 to honor him.


4 Ocak 2020 Cumartesi

Camiler, kilisler, sinagoglar ve Balat'ta bir Noel

Mutluluk Destinasyonu sizi, Ortodokslar’ın 7 Ocak’taki “Noel ayini” öncesi Fener ve Balat’a götürüyor.

Fener Patrikhanesi ışıklarla süslenirken; bahçedeki Noel ağacı rengarenk süsleri ve ışıltısıyla geceyi aydınlatıyor. 

Mumlar yakılıyor, ‘barış, bolluk, huzur, mutluluk, kardeşlik’ için dua ediliyor, ilahiler okunuyor. Hem göz yaşı dökülüyor hem havai fişek gösterileri ile coşku yaşanıyor.

Jülyen takvimine göre; Hz. İsa’nın doğum günü kabul edilen 6-7 Ocak’ta Fener ve Balat, ev sahiplerini ağırlıyor. Siz de Mutluluk Destinasyonu ile ayrıcalığı yaşamak isterseniz; takılın bize…

İstanbul’da 3 bin 269 cami, 165 kilise var. Kiliselerin en haşmetli olanları Fener-Balat arasında yer alıyor. Ortodoksların ‘dinî merkezi’ kabul edilen Fener Patrikhanesi, Balat’ın 5’inci yüzyıl mirası tarihi surlarının emniyetinde yükseliyor. Dünyadaki Ortodoks Cemaati’ne mensup tüm kişilerinin dikkatini üzerinde toplayan patrikhane Fener-Balat arasında yer alırken; haliyle burada her adım başı gösterişli yapılar karşınıza çıkıyor.

Vodina Caddesi’nden Cibali Karakolu’na doğru parke taşlar döşenmiş yolu kat ederken; geçmiş günlerin soluğunu duyuyoruz. Büyük köşkler, görkemli yapıların çoğu bugüne ulaşmamış olsa da hissedebilirsiniz. Bu hâliyle bile ziyaretçilerini kendisine hayran bırakan ihtişama sahip. Burası, Ortadokslar’ın kutsal toprakları…

“300 milyon insanın bağlı olduğu Fener Patrikhanesi’nin Avrupa’daki benzerlerine rağmen küçük olması; bunun yanında nasıl oluyor da ‘ana kilise’ olabiliyor” sorusunun cevabı Osmanlılar’da gizli. Zira Müslüman inancındaki imparatorluk, camilerden daha yüksek kilise veya gayr-î müslim ibadethanesi yapılmasına müsaade vermiyordu. Yine de ‘iddiasız’ görüntüsüne rağmen Fener Patrikhanesi’ndeki iç dekorasyonu, ışıltılı ikonaları ve Hz. İsa’nın ışığı olarak kabul edilen mumları ile göz alıcı duruyor.

1720’de bugünkü görünümüne getirilen Fener Patrikhanesi, daha önce sırasıyla Aziz George, Ayios Dimitrios, Vlah, Pammakaristos, Havariyun’un yerine ikame edilmiş. Ortodokslar’ın Noel Yortusu, 7 Ocak’a denk geliyor. Dolayısıyla çok kalabalık, çok etkileyici bir ayin sizi bekliyor.

Hristiyanlık’tan bu kadar bahsettikten sonra Doğu Roma’dan kalan taşlarla yapılan Fener’deki Gül Camii de görmenizi tavsiye ederiz. 9. yüzyıl eseri olan ve Azize Theodosia’ya atfedilen kiliseden bozma cami, hemen yanındaki İstanbul’un en eski hamamlarından birine, aynı zamanda bölgesine de adını veriyor. ‘Gül’ ismi ise Sultan II. Bayezid’in sadrazamı olarak da biliniyor.

Hamamdaki duvarlarda Pervitich haritalarından biri bulunması, buranın ‘tarihi’ ipuçlarını da veriyor. Yol boyu ilerlediğinizde ‘denizlerin koruyucusu’ olarak kabul edilen Ayios Nikolaos Kilisesi karşınıza çıkıyor. Biraz soluklanıp geçmişi düşünürseniz gözünüzde ne hayatlar ne hikâyeler canlanır kim bilir.

Daha ileride Rum İlkokulu sessizliğe gömülmüş duruyor. Yukarıdaysa, Bordolu Çocuğun dünyaya geldiği Draman’ın altında, kırmızı mektep adıyla meşhur Rum Lisesi uzanıyor. Bu arada Draman isminin de ‘Dragoman’ yani “tercüman” demek olduğunu not edelim. Öyle ki burada Rum tercümanların yaşadığı rivayet ediliyor. 6-7 Eylül Provokasyonu ile Rumlar, İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalınca; Anadolu’daki insanlar gelip buraya yerleşmiş. 

Rum İlkokulu ve kırmızı mektep Rum Lisesi’nin mimarisi, bir zamanlar Fener ile Balat’ın ne denli zengin, seçkin bir muhit olduğunu fısıldıyor. Ortodokslar, uhrevi eğitimi Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nda alırken; dünyevi eğitimi ise Fener’deki Rum Lisesi’nde öğreniyormuş. Zaten ikisi de kısmî olarak birbirine bakıyor.

Kırmızı Mektep’teki camların tel örgülerle çevrili olması, Müslümanların tahammülsüzlüğünün vesikası gibi duruyor. Buradaki çocuklara, ‘gavur’ diye taş atıldığı kayıtlarda yer alıyor. Rum Lisesi’nden biraz ötede ise bir dönem şen kahkahaların yükseldiği, şimdilerde içinizi acıtacak ıssız virane gibi duran Yuvakimyon Kız Lisesi bulunuyor. Beride de Fatih Sultan Mehmed Han’ın fermanıyla cami olarak dönüştürülmeyen tek kilise ‘Meryemî’ olacak. Moğollar’ın Meryem Ana’ya atfettikleri kilise içinde çok sayıda ikona var. Kilise dehlizlerinde ise ‘Ayazma’ adıyla şırıl şırıl “kutsal su” akıyor. Burası “kanlı kilise” olarak da biliniyor. Çok acıklı bir hikâyesi var. Bunu da bir gün tozlu rafları aydınlatmak için zaten tez konusu olan Albanita sizlere anlatır, kim bilir…

Biraz aşağı inersek, kadehlerin buğulandığı sıcaklığı ile 123 yıllık bir mazisi olan, aşkların en şahanelerinin yaşandığı Agora Meyhanesi’nde demlenebilirsiniz. Hristo Usta’nın kalfası Ersin Kalkan tarafından açılan, işletmeciliğini yönetmen Ezel Akay’ın yaptığı tarihi meyhane, filmlere, şarkılara da konu olduğu için herkes tarafından biliniyor. Rum ve Ermeni ustaların hazırladığı yemeklerin, mezelerin ve yıllanmış şarapların tadı, dakikalarınızı zenginleştirecek.

Tarihi dokusu, cumbalı evleri ile Balat, doğal bir film platosu gibi duruyor. Museviler’in mekânı burası, aynı zamanda Merdivenli Yokuş’ta Albanita’nın da evini barındırması bakımından Mutluluk Destinasyonu için ‘özel’ bir yer.

Zamanında Blachernae Sarayı’nın bulunduğu Balat’ın ismi de kelime kökü olarak ‘saray’ anlamına geliyor. Fener ve Ayvansaray arasındaki yer, Haliç’in güney kıyısı boyunca konumlanıyor. Musevi, Müslüman, Hristiyan, Türk, Ermeni, Rum, Yahudi geçmişte burada omuz omuza yaşamış. Biri Ramazan’ı biri Hanuka’yı biri Paskalya’yı kutlarken; aynı okullara gitmiş bu insanlar, bugün birbirinden kopuk bir hayat sürüyor.

Balat ile Fener arasındaki yüksek duvarların arkasında iki kilise Aya Yorgi ve Panaghia Paramitas yükseliyor; görebilirsiniz. Bunların hemen yanında ise Kethüda Camii var. Burası da Kanunî Sultan Süleyman Han’ın sadrazamı Semiz Ali Paşa’nın kahyası Ferruh Bey adına Mimar Sinan’a yaptırılan ve günümüze ulaşan tek yapı. Tekfur Sarayı’ndan getirilen çinilerle mihrabı dekore edilen cami, göz alıcı güzellikte; dışındaki sonradan eklemlenen veranda olmasa... Bahçesindeki fıskiye serinlik yayarken; arka duvarındaki güneş saati ise ısı arıyor. Burası Museviler için Balat Mahkemesi olarak da değerlendirilmiş. Yine Vodina Caddesi’ndeki bulunan Çavuş Hamamı ve Tahta Minare Hamamı da görülmeye layık tarihi yapılar…

Balat, İstanbul’un en eski sinagogu Ahrida’ya da ev sahipliği yapıyor. Ancak ziyaret etmeniz için Hahambaşı’nın özel izni gerekiyor. Or-Ahayim Hastanesi, eski Musevi balıkçıların köşesi aslında. Şimdilerde Haliç’in kıyısında şifa dağıtıyor. 

Leblebiciler’den Vodina Caddesi’ne giderken; ana cadde üzerinden eğer içeri girerseniz, sizi Çıfıt Çarşısı karşılıyor. Eski kültürlerin izlerini taşıyan manifaturacılar, kunduracılar, kalaycılar zamana meydan okuyor. Buralarda artık Musevi kalmasa da o günlerin izleri duruyor.

Fener ve Balat’ın tarihi dokusu, İstanbul’un en meşhur fotoğraflarının nüvesi, kentin ‘dördüncü tepesi’ sizi de Noel ayini öncesi bekliyor.

8 Aralık 2019 Pazar

Hoş geldin 2020

Yeni yıl başlarken, yepyeni umutlar biriktiriyor, yepyeni hayaller kuruyor insan. Belki eski yılla birlikte kötü olan her şeyi geride bırakacağımızı düşündüğümüzden, belki de yeni bir yılın getirdiği bilinmezlik ile mutlu oluyor insan.


Yeni yıla girerken unutulmaz bir gece geçirmek ve hayatınız boyunca saklayacağınız anılar biriktirmeniz için Mutluluk Destinasyonu olarak bir "yılbaşı rotası" hazırladık sizler için. İşte ölmeden önce yılbaşında görmeniz gereken şehirler.

1-) PRAG

Her yanı tarih kokan, her köşesinden ihtişamlı bir yapının yükseldiği Prag, özellikle yılbaşı gecelerinde karnaval alanına dönüşen meydanları ile ünlü. Wenceslas Meydanı'ndaki Noel Pazarı'nı gezerken; sıcak şarapların tadına bakmanızı şiddetle tavsiye ediyor, yılbaşı gecesi saat 24.00'daki görsel şöleni de unutamayacağınızı garanti ediyoruz.

2-) RİO

'Yağmur yağar, kar fırtınası bastırır, sokak partilerinde hiç üşüyemem' diyenler Rio, tam size göre... Eğlencenin, enfes yemeklerin ve çeşit çeşit içkinin meydanlara sığmadığı Rio'da yanına almanız gereken tek şey güneş gözlüğünüz ve parmak arası terlikleriniz. 30 derece sıcakta yeni yılı karşılamak ilginç olabilir.

3-) HONG KONG

Yılın 12 ayı boyunca 7 gün 24 saat etkileyici bir görünüme sahip olan Hong Kong, yılbaşı dönemlerinde masal diyarlarını andırıyor. Saatlerce devam eden havai fişek gösterileri, devasa binalardan şehrin üzerine doğru düşen lazer gösterileri ve Uzak Doğu'nun eşsiz lezzetleri ile yılbaşı geceniz unutulmaz olabilir.

4-) LAPLAND

30'lu yaşları geride bırakmış insanlar olarak Noel Baba'nın varlığına hâlâ inanıyoruz. Umudun, mutluluğun simgesi olan Noel Baba'nın doğduğu yer olan Lapland'de yeni yılı karşılamak torunlarınıza dahi anlatacağınız bir anı olabilir.

5-) İZLANDA

Kuzey ışıkları altında, Noel Baba'nın geyikleri ile gökten geçtiği anı beklemek için en iyi adres İzlanda. Kış memleketi olan İzlanda'da özellikle yeni yıl dönemi çok keyifli oluyor. Kızakla yapılan geziler, mangal partileri, Noel pazarları ve tabii ki akıl almaz bir indirim sizleri bekliyor.

29 Aralık 2018 Cumartesi

Beyoğlu'nda bir Noel akşamı

Yılbaşı bütün ışıltısıyla yine sokaklara yansıdı. 24 Aralık’ı 25 Aralık’a bağlayan gece Hristiyanların 'Noel Yortusu' olarak İstanbul’da da kutlandı. Birçok dini merkez gibi, kentin en büyük Katolik cemaatine sahip St. Antuan Kilisesi de coşkuyu yaşayacağınız sayılı yerlerden biri. ‘Santa Maria’ yani Meryem Ana Draperis Kilisesi ise yoksulluğa övgüler diziyor adeta, keşiş hayatının numunesi gibi duruyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Boğucu bir yıl, yorgunluklar ile geride kalırken; yepyeni heyecanlar beklediğimiz günlere az kaldı. Sokaklar, evler ve mağazalar süslü süslü… Tıpkı St. Antuan gibi… Santa Maria ise ilahi bir adalet, fakirliğe davet ediyor. Çünkü Hz. İsa, yoksuldur ve asıl mühim olan onun gibi yaşamaktır. Draperis Kilisesi’nde 'yoksulluk' yüceltiliyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Albanita’nın çizdiği rota; Beyoğlu ve Galata arasındaki 400 metre uzaklıkta bulunan iki merkezde ‘inanç’ farkını yaşatıyor. St. Antuan’da her kökten insanlar cıvıl cıvıl bir kalabalık oluşturuyor. Katoliklerin duygularını yaşamayan bu kozmopolit kitle, dini ritüelleri sanki bir müze gibi duygusuz, biraz da saygısızca izliyor. Santa Maria’da ise daha kapalı bir cemaat duygusal dakikalar yaşıyor, gözyaşları hissediliyor, Latince çağrılar ayırt ediliyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Bu arada öte yandaki St. Antuan’da cemaat için ayrılmış bölümde bir kadın farklı etnik ve dini kökteki insanların rahatsız edici gürültüleri arasında ellerini yüzünde birleştiriyor, başını önüne eğiyor ve Hz. İsa’yı hissetmeye çalışıyor. Yanındaki bir adam ise gözlerini kapatmış, göz kapaklarının oluşturduğu karanlıkta başını gökyüzüne kaldırarak, göğe çıkarılmış Hz. İsa’yı yaşıyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Kırmızı şerit ile çevrilmiş Katoliklerin oturduğu mahfuz bölümün dışındaki Müslüman ve Yahudi kökenli insanlar ise hürmetsiz, rahat hareketleri ile rahatsız edici görünüyor. Ancak ilahi atmosfer dolayısıyla ruhani duygular yüklenen cemaat, hoşgörü ile karşılıyor meraklı ziyaretçileri. ‘Barış ve sevgi’ içinde her eksikliği görmezden gelerek, karışıklık ve curcuna arasında geleneklerini yaşamaya, ilahileri dinlemeye gayret ediyor.

Pera’da bulunan Santa Maria’daki Noel ayini, saat 20.00’de ilahilerin okunmasıyla başlarken; Beyoğlu’nda yer alan St. Antuan’dakiler, birkaç saat geciktiriyor kutlamaları… Memnuniyet ile karşıladıkları kalabalığın biraz çekilmesini bekliyorlar belki de, bilinçli rötarlarla… Bu arada Latince, İtalyanca, Türkçe, İngilizce ve Lehçe dillerde 'barış çağrısı' ve tebliğler yapılıyor. Uysallık ve iyilik ile yüzleşilmesi gerektiği misafirlere hatırlatılıyor. İnananlar okunan ilahi ve dualara gözyaşı ile eşlik ediyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Dışarıdaki kapıda, içerideki replika ve dilek oymalarında advent mumları yanıyor. Çocuklar ve yetişkinlerin oluşturduğu kar beyazı korolar, Noel ilahileri okuyor. Hristiyanlığın başlangıcından çok sonra, ilk defa 1837’de Fransa’da Orleans Düşesi Helene’nin Tuileries Sarayı’nda kurduğu yılbaşı çam ağacı, günün önemine baskın çıkıyor. “Noel süslemesi”  farklı inanç dünyasındaki insanları kendine çekiyor. Etrafı tablet ve akıllı telefon ışıklarıyla çevrilmiş ağaç, Katolikler’den uzak duygular içindeki insanların emanet gülücüklerine fon oluyor. Yaz kış yaprak dökmediği için ölümsüzlüğüne inanılarak kutsiyet atfedilen Noel ağacı için St. Antuan’daki objektifler, renkleri ve ışıklandırmasına dönüyor sürekli...
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Latince “beden alış” anlamına gelen ‘natalis’ kelimesinden doğan Noel ve Yunanca ‘kurtarıcı’ demek olan Christ, yani Hz. İsa’nın isminden mülhem olan geceye, tam da bu yüzden Christmas veya Noel denildiği rivayet ediliyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Öte yandan ‘ilk Hristiyanların yaşadığı dönemde kilise, Hz. İsa’nın doğumunu da kutlamaya karşıydı’ diye tarihi kayıtlar not düşüyor: “Aslında eski bir pagan adeti, “İsa güneşimizdir” şeklinde bir bakış ile Hristiyanlaştırılmış oldu” deniyor. Mesela Romalılar, kış aylarında ışık tanrısı Mitra’nın kendilerini terk etmesine üzülür, günlerin uzamaya başladığı 25 Aralık’ta güneşin esaretten kurtulması şerefine büyük ve biraz da ‘ahlâksız’ denebilecek eğlenceler yapardı.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Protestanların dünyaya yaydığı Noel kutlamalarının eski tarihlerde Avrupa’da sık sık yasaklandığı biliniyor, Türkiye’de ise kutlamaların başlangıç tarihi 1926’ya, Cumhuriyet Dönemi’ne tekabül ediyor.
Beyoğlu'nda Noel - Mutluluk Destinasyonu
Işık zincirleriyle çevrilmiş St. Antuan Bazilikası’ndan Hz. İsa ve Meryem Ana’yı anlatan ilahiler yükseliyor bulutlara ve İstiklal Caddesi’ne taşıyor. Biraz gerideki Santa Maria Kilisesi’nde de Hz. İsa’yı ve doğuşunu anlatan konuşmalar, İncil’den bölümlerin okunmasını takiben son olarak Kutsal Doğuş’u sembolize eden replikadaki “Bebek İsa” heykelinin kutsanmasıyla gece tamamlanıyor.

‘Tu scendi dalle stelle’ yani “Sen yıldızlardan iniyorsun” ilahisi okunuyor ve kalabalık arkalarından gelen tütsü kokularıyla kilise merdivenlerinden huşu içinde yukarı doğru çıkıyor ve hayatlarına geri dönüyor. Dudaklarında şarabın bıraktığı ıslaklık, ellerinde ise kutsal ekmek bulunuyor.

15 Aralık 2018 Cumartesi

Heybeliada’nın hazinesi: Ruhban Okulu

Mutluluk Destinasyonu bu hafta, 47 yıldır kapalı olan Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapılarını aralıyor. 127 yıl boyunca eğitim veren, dünyanın her yerindeki kiliselere ‘papaz’ yetiştiren tarihi kompleks, daha önce kimsenin görmediği saklı köşeleriyle huzurlarınızda…
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

1844’te Ortodokslar için ‘din adamı’ yetiştirmek üzere açılan okul,
Osmanlı Devleti’ndeki Rum tebaanın başlıca dini eğitim merkezi olmuştu. Ancak bu açılış, ‘ilk’ değildi. Çünkü burası 1844’teki tarihten çok daha önce, Heybeliada’nın fethinden kısa süre sonra yapılmıştı.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

878 yılında bir gün Patrik Photios, Bizans İmparatoru I. Basil’in huzuruna çıkar
ve “Majesteleri Halki’de ormanlar arasındaki bir bölgeyi satın aldım. Emekliliğimi geçirmek ve kitaplarımı oraya taşımak için bir bina yaptırmak istiyorum. Kitaplarım, yazacaklarım umarım gelecek yüzyıllara intikal eder ve imparatorluğun ruhani tarihine katkıda bulunur” der.
Patrik Photios - Mutluluk Destinasyonu

İkinci defa ‘Patriklik’ makamına getirilen 68 yaşındaki yaşlı din adamı
na imparator, “Sakıncası yok, ancak Halki’ye gitmek kolay değil, yorucu olabilir” der. Photios sözüne devam ile “Majesteleri yine müsaade ederse, bir bölümünü dini eğitim vermek üzere planlamak istiyorum. Artık çırak - usta anlayışından çıkarak ciddi bir sisteme kavuşmalıyız. Bunun için de emriniz gerekiyor” der ve onayı alır. 5 yıl gibi dönemin şartlarına göre; kısa sayılabilecek bir sürede Heybeliada Ruhban Okulu tamamlanır ve bir yıl içinde eğitim faaliyetleri başlar. 893’te Photios’un ölümünden sonra vasiyeti yerine getirilir ve bir kısmı manastır, diğer kısmı okul görevini sürdürür. Aradan bugün artık bin yıl geçer.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Bu süre içinde eğitim çeşitli nedenlerle aksar. ‘1 Mayıs 1844, pazartesi’ günü zamanın patriği tarafından binanın okul bölümü ‘Yüksek Ortodoks Teoloji Okulu’ adıyla yeniden açılır. 1971’e kadar okul, I. Dünya Savaşı hariç kesintisiz olarak eğitim verir. Bu aralıkta 900 mezun verir ki; bunlar arasında din adamı, piskopos, başpiskopos ve bugünkü İstanbul Rum Patriği I. Bartholomeos da dahil olmak üzere yedi de “patrik” yetişir.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Dolayısıyla Ümit Tepesi’ndeki Ruhban Okulu, Haliç’teki dünyevi eğitim merkezi patrikhane ile hiyerarşik bir ilişki içinde… Yunanistan’dan ve Rumlar’ın yaşadığı her yerden buraya gelen ‘din adamı adayları’ tarihlerin güzel yıllarında ihtişamlı eğitimlerden geçiriliyordu. Öyle ki; kökleşmiş okulun bulunduğu tepeye rıhtımdan çıkan yol dahi talebe veya misafirleri için başlı başına bir nefis terbiyesi olarak önünüzde yükseliyor, uzuyor ve kıvrılıyor. Dış kapıdan bahçeye girdikten sonra zaten dış dünyayla bağınız kalmayacak şekilde düşünülmüş okulun içinde her şey var.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Gökçeada’da doğan Patrik Bartholomeos, buradaki eğitimin kusursuz bir örneği olarak yaşıyor.
7 dil bilen Bartholomeos, “Ekümenik Ortodoks Patriği” olarak tanınırken; aynı zamanda dünyadaki 300 milyon kişinin lideridir. Ancak ruhban okulu mezunları arasında din adamı olacağı yönünde ‘kesinleşmiş’ bir sınır elbette yoktu; zira aralarından öğretmen, akademisyen ve diş hekimi olanlar da çıkmıştı.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Sessizliğiyle huzur verirken; tarihi geçmişi ve bir zamanlar neşeli çocuk seslerinin çınladığı koridorlar, merdivenler, sınıflar ve bahçesiyle bugün ‘kapalı’ olduğu düşüncesiyle de hüzün veren Ruhban Okulu, Heybeliada’nın en tepe noktasında konumlanmış. Bu da din bakışının, aslında nasıl da bütün değerlerin üstünde olduğunun kanıtı olarak yükseliyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Patrik Photios’un Konstantinapolis Sarayı’ndaki Bizans İmparatoru I. Basil’in huzuruna çıkarak,
“Majesteleri, müsaade buyurursanız kitaplarımı Halki’de ormanlar arasındaki bölgeye taşımak istiyorum” dediği malum külliyat, Aya Triada Manastırı bünyesindeki okulun bodrum katında yer alıyor. Beş salondan oluşan kütüphanede bambaşka bir dünya, soylu bir tarih yaşıyor. Dünyanın en eski matbu eserlerinin istiflendiği burada, çok sayıda dini, felsefi ve edebi eser de bulunuyor. Bir rafın sadece İncil ve Tevrat baskılarına ayrıldığı kütüphanenin son salonunda, yüzlerce yıllık kitaplar ile semavi dinlerin kutsal saydığı kitapların ilk ciltlerine rastlıyorsunuz.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Hemen hemen her dilde kitapların bulunduğu Patrik Photios’un mirasında ağırlıklı olarak İngilizce, Fransızca, Latince ve Eski Yunanca eserler var. Az sayıdaki Türkçe eserin yanında önemli miktarda Osmanlıca kitap ve dergi mevcut. Ayrıca yazma eserler, değerli parçalar ve İncil ile Tevrat nüshaları dışında, çok kıymetli koleksiyonlar da üzerinde yılların ağırlığı taşıyan tozlarıyla bulunuyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Eski usül kapaklı siyah sıralarında otururken ve boydan boya uzayan kara tahtanın önünde, bugünlerden eskiye yolculuk yapıyorsunuz.
Her attığınız adımda, yerdeki ahşap parkelerin çıkardığı gıcırtılar, adeta yılları geriye sarıyor. Duvarlarına Ortadoğu’dan, İngiltere’ye, Kanada’dan, Etiyopya’ya ve Yeni Zelanda’dan Yunanistan’a kadar birçok ‘dini adamı adayı’ öğrencilerin hatıraları, yaşanmışlıkları sinmiş görünüyor. Retro parkeleriyle uzun; ama uzun yıllardır boş olan koridorları, okulun estetik ve zarif ruhunu yansıtırken; istemeden de olsa misafirlerini duygulandırmaya yetiyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Küçük kilise içinde pazar günleri ve Paskalya bayramlarında hâlâ ayinler yapılıyor. Dindarlar, bir mum yakıp günah çıkararak, İncil’i okuyan piskoposları dinleyip dünyevi hırs ve duygularından arınarak ruhaniyet arıyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Heybeliada’nın kuzeybatısındaki burası, çamlar arasında ve Marmara Denizi görünümüyle, dünyadaki örnekleri yanında eşine az rastlanan güzelliğiyle diğerlerinden ayrışıyor. Bizans Dönemi’nde manastır, bazen bir ibadet ve dinlenme yeri; bazen ise üst düzey saray mensubu kişilerin ıslah edildiği bir köşe olarak yaşamını sürdürmüş.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Manastırın içindeki bir grup bakımlı mezarların İstanbul Patrikleri’nden V. Konstantin ile VII. Kirillos’a ait olduğu, diğerlerinin bir dönem okul müdürlüğü yapmış din adamları ile yine Aya Triada Manastırı’nın tanınmış öğretmenlerinin olduğunu öğreniyoruz;
kapıda bizi elindeki yeni nesil telefonuyla, ruhani sınırlarda dünyevi merakına yenik düşmüş sempatik din adamından. Manastır dışında da yine din adamlarının gömülü olduğu eski ve küçük bir mezarlık olduğunu işaret ediyor, burada da İstanbul Patriği VIII. Neofitos’in yatmakta olduğunu fısıldıyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

1895’te ‘hoşgörü’ sahibi Sultan II. Abdülhamid Han’ın izniyle yeniden açılan
okulun yapımı için güzel yüzlü mihmandar, İstanbul’un zengin tüccarlarından Kadıköy’deki Aya Triada, Şişli’deki Ayios Petros ve Pavlos, Paris’teki Skilitsis Stefanovik’in maddi destek sağladığını anlatıyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Ruhban Okulu’nun Yunan alfabesindeki ‘-pi’ harfinden esinlenilerek planlandığını anlatan dindar mihmandar,
bodrum ve katları gezdirirken; ana giriş kapısındaki görkemli mermer merdivenleri ve sütunları, ‘antik yunan tapınakları’ ilhamıyla düşünüldüğünü söylüyor. Pencere ve cephe süslemelerinde ise Bizans yapılarını çağrıştırması için tuğlaların tercih edildiğini aktarıyor.
Ruhban Okulu - Mutluluk Destinasyonu

Bodrum katında yemekhane ve kütüphane bulunan okulun giriş katında sınıflar, etüd odaları, fizik - kimya laboratuarları, revir ve yatakhane yer alıyor. İkinci katında ise büyük bir tören salonu, müdür ve öğretmen odaları, sekreterlik, yatılı kalan öğretmenlerin yatak odaları ile teoloji bölümü talebeleri için yatakhane bulunuyor. Yetiştirdiği din adamları ile Hristiyan Ortodoks dünyasında her zaman saygın bir yer edinen Heybeliada Ruhban Okulu hâlâ davetkâr görünüyor, sizi de tarihsel yolculuğa ‘buyur’ ediyor.

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...