12 Kasım 2020 Perşembe

Haliç Vapuru'nda iki aşık

 Mutluluk Destinasyonu bu hafta, Haliç Hattı’nda mini ‘mavi tur’ yapıyor. Albanita ile Bordolu Çocuk, su üzerinde tarihin peşinde “pupa yelken” açıyor. Haydi, ‘vira Bismillah!’

Haliç / Mutluluk Destinasyonu

Üsküdar Rıhtımı’nda iki kişi, “ıspanaklı börek ve Fransız sandviç” yiyor. Gözleri ise iskeleye yanaşmasını bekledikleri vapurda… Kaptanın ‘buyur’ eden davetkâr sirenini kollarken; “Nereye gitmek istersin” diye soruyor Albanita. “Sen olduktan sonra” diyor Bordolu Çocuk, “yer önemsiz...” Dumanı üzerindeki ince belli bardaktan bir yudum çay alırken; gözleri sevgiyle bütünleşiyor.

Üsküdar / Mutluluk Destinasyonu

Kuzguncuk ve Salacak’ın ortasında, önce Kınalıada’ya gitmeyi planlıyorlar, daha sonra Üsküdar’ın ruh eşi, ikiz kardeşi Eyüpsultan’da ‘karar’ kılıyorlar. Eyüpsultan Mezarlığı’na denk sayılır Karacaahmed Mezarlığı, öyle ya… Eminönü ve Haliç’e olan mesafesinden hesapla, “İstanbul’un Asya’ya en yakın kesimi olan” Üsküdar’da bırakarak Nurbanu Sultan ve Mihrimah Sultan Camii’ni, III. Ahmed Çeşmesi’ni Altın Boynuz’a doğru açılıyor Albanita ile Bordolu Çocuk. 

Haliç Vapuru / Mutluluk Destinasyonu

Kıyıdaki babalardan alınan halatlar, pupa üstü kasarada toplanıyor usta gemicilerin elleriyle. Bu esnada köşkündeki kaptan dümeni ortalayarak yola düşüyor, ardından sağ alabanda yaparak açılıyor. Sabahın erken saatlerinde güvertede pek yolcu yok. Yarı uykulu birkaç kişi gemi açığa çıkınca, denizdeki sert rüzgârı yüzünde hissedip uyanıyor. Üsküdar İskelesi’nden ardında köpükler bırakarak uzaklaşınca Haliç Hattı’nın ‘Fenerbahçe’ vapuru, “Kızkulesi” de kendini gösteriyor zarif güzelliği ve seçilmiş yalnızlığıyla…

Kız Kulesi / Mutluluk Destinasyonu

Yeni şeyler öğrenmeyi, öğrendiğini paylaşmayı seven Albanita, ‘Atik Valide Sultan Camii’ olarak bilinen Nurbanu Sultan Camii’ni işaret ederek, “Adına kitaplar falan bile yazılmıştır, ‘Sofia Baffo fakir bir köylü kızıyken; sultanlığa yükseldi’ diye; ama öyle değildir. Herkes Baffo’yu Safiye Sultan olarak biliyor; ancak Baffo, Nurbanu Sultan’dır. Nurbanu Sultan, Venedik’in en güçlü, en zengin ailelerinden Baffolara mensuptur. Babası da Korfu Valisi’dir. Yani III. Murad Han’ın eşi Safiye Sultan değil, annesi Nurbanu Sultan’dır Venedik gelini” diyor. 

Atik Valide Sultan Camii / Mutluluk Destinasyonu

Sözünü kadın dayanışması üzerinde toparlayıp, “Osmanlı Devleti’nde ülkeyi yönetme hakkı her ne kadar erkeklere tanınmış gibi görülse de kadınlar, yani anne ve eşlerin hakimiyetleri inkâr edilemez. Nurbanu Sultan da onlardan birisi işte. Hürrem Sultan çok meşhur olmuş; fakat Nurbanu Sultan da oldukça güçlü bir kadın” diyerek Bordolu Çocuk’un önünde kadınlığını yüceltiyor Albanita. 

Galataport / Mutluluk Destinasyonu

Beşiktaş ve Beyoğlu kıyılarındaki tarihi yapılar üzerine konuşurken; Galataport’un soğuk inşaat sahası de geçilerek 15 dakika içinde Üsküdar’dan kalkan vapur, Karaköy’e varıyor. Betonlaşmanın en çirkin örneklerinden biri olan Tophane’deki 1,7 milyar Dolar’lık Galataport’un tarihi silueti paramparça ederek, bir anlamda İstanbul’un bağrını yırttığını ve Kılıç Ali Paşa Camii, Tophane Çeşmesi, Tophane-i Medrese-i Amire’yi, Nusretiye Camii’ni nasıl yok ettiğini acıklı şekilde görüyor Albanita ile Bordolu Çocuk. 

Karaköy İskelesi / Mutluluk Destinasyonu

Karaköy İskelesi’nde yeni bir ses, yeni bir nefes dolup boşalıyor vapurun güvertelerine… Birileri iniyor, başkaları biniyor. Galata Köprüsü’nün altından geçip Kasımpaşa’ya doğru demir alınırken; Albanita da yeniden Osmanlı Devleti’nin kadınlarından söz açarak, tarihin en genç hasekisi Valide Kösem Sultan, yani Mahpeyker Sultan’ı hatırlatıyor Sarayburnu’na dönerek… Çocuk yaşta tahta çıkan ve genç yaşta evlenen I. Ahmed’in eşi Kösem Sultan’ın inişli çıkışlı hayatını özetliyor. 

Albanita bilginin gücü dilinde, keyif alarak anlatıyor, “Padişah I. Ahmed Han, erken yaşta vefat edince eski saraya göç etmek zorunda kalan Kösem Sultan, oğulları IV. Murad, I. İbrahim’in tahta geçmesiyle yeniden Topkapı Sarayı’na, bu defa ‘valide sultan’ olarak döndü. Hatta torunu IV. Mehmed ile yine Topkapı Sarayı’nda ‘büyük valide’ olarak kaldı. Yani Romeo ve Juliet’i andıran aşk ile en başta 14 yıl yaşadığı Topkapı Sarayı’ndan 6 yıl uzak kaldıktan sonra çocukları ve torunu sayesinde tam 64 yıl zirvede, devlet yönetiminde etkili hayat sürmüştü” diyerek kadınlığın gururunu paylaşıyor.

Haliç Tersanesi / Mutluluk Destinasyonu

Adeta terk edilmiş bir virane gibi duran 565 yıllık Haliç Tersanesi, Kasımpaşa İskelesi ve deniz seviyesindeki Sosyal Tesisler’de sabahın ilk öğünü ile yeni bir gün için hazırlananlar, geride bırakılırken; bu arada Fenerbahçe Vapuru, Fener’e yaklaşıyor. 

Fener İskelesi / Mutluluk Destinasyonu

Sveti Stefan, nam-ı diğer Demir Kilise’nin bir gece içinde nasıl yapıldığını anlatıyor Albanita. Fatih Sultan Mehmed Han’ın bir gece mühlet verdiği kilise, Ortodokslara ‘hamilik’ yapmak üzere aynı gece içinde Bulgaristan’dan getirilen malzemeler ile inşa ediliyor. Albanita, dünyada ‘üç adet’ demir kilise olduğunu, bunların Türkiye, Avusturya ve Arjantin’de bulunduğunu söylüyor. Ahşap bir ev yanmasıyla üzerine inşa edilen iki katlı kilise içindeki her şey hakikaten “demir striksiyon” ile yapılmış. 

Demir Kilise / Mutluluk Destinasyonu

Fener İskelesi’nde her yıl tekrarlanan, Hz. İsa’nın doğumu ve vaftiz edilişini sembolize eden Haç Atma Törenleri’nden bahsediyorlar bir süre de Albanita ile Bordolu Çocuk. Fener’deki Rum Patrikhanesi’nin üstlendiği törenlerde her yıl ayin yapılıyor, ilahi, dualar okunduktan sonra Patrik Bartholomeos’un Fener İskelesi’nden Haliç’e bıraktığı ‘Haç’ Yunanistan ve Bulgaristan’dan gelen dalgıçlar tarafından çıkarılırken; hep bildik görüntüler yaşanıyor. Birileri soğuk havaların etkisiyle mutlaka baygınlık geçiriyor. Bunlar üzerine söz edilirken; Albanita, Patrik Bartholomeos’un ‘çok iyi’ derece Türkçe bildiğini; ancak asla konuşmadığını söylüyor. Bunu da kendi dil ve inancına gösterdiği saygı, verdiği “üstünlük” ile açıklıyor.

Haç Çıkarma Töreni / Mutluluk Destinasyonu

Balat İskelesi’ne geçilirken; yeniden hayaller su yüzeyine yansıyor. Derme çatma, ufak, sevimli bir balıkçı teknesi ile Balat’taki iki katlı, cumbalı bir evde günbatımı ve Haliç’teki mehtabın seyredildiği akşamların düşleri, güvertedeki martıları bile mutlu ediyor sanki. 

Balat / Mutluluk Destinasyonu

Haliç’in kuzeyindeki Hasköy’e doğru manevra yapan vapur, eski Galata Köprüsü’nün yakınından geçerken; mekanik tarihi yaşatan Rahmi M. Koç Müzesi’ne doğru su kat ediyor. Hava, deniz ve demiryolu ulaşımındaki kilometre taşları ile iletişim araçları, bilimsel aletler, makineler, özel koleksiyonlar ve oyuncaklar, özetle nostaljik dünya adeta müzeye sığmamış, Haliç’e taşmış gibi duruyor.  

Rahmi Koç Müzesi / Mutluluk Destinasyonu

Hasköy’den sonra Ayvansaray’a ilerlenirken; Bizans Sarayı’nın izleri sürülüyor sırtlarda… İstanbul’un dehlizlerinden, sarnıçlarından tarihin sesi duyuluyor, kokusu sızıyor dışarı… Meryemî Kilisesi’nde son bulan Prenses Maria’nın acıklı hikâyesini tekrar hatırlıyor Albanita ile Bordolu Çocuk. Yaşadığı dönemin en güzel kadını olan imparator kızı Maria’nın Ayvansaray’dan Galata’ya kadar dehlizlerden gizlice geçip antikacı aşkı Carlos’a koştuğu öyküsü, daha önce Mutluluk Destinasyonu’nun sayfalarında yer bulmuştu. 

Ayvansaray / Mutluluk Destinasyonu

Üsküdar’dan başlayarak, Ayvansaray’da Maria’yı selamlayıp Sütlüce’ye, oradan da Eyüpsultan’a 55 dakika içinde varılıyor. Sütlüce İskelesi’nde, Halıcıoğlu Askerlik Lisesi’nin hemen önünde “sultan kayıkları” ile nostaljik duygular canlı kanlı yaşatılıyor hâlâ… 

Sultan Kayığı - Sütlüce / Mutluluk Destinasyonu

Denizcilik kulüplerinin Fenerbahçe Burnu’ndan Altın Boynuz’a dek uzanan kano idmanları ise Haliç Hattı’ndaki yolculuk boyunca Albanita ile Bordolu Çocuk’a eşlik ediyor. 

Haliç Vapuru / Mutluluk Destinasyonu

Denizci kızı ile yapılan mini Mavi Tur, tarih söyleşisi, bugünlerin muhakemesi, inanç sohbeti, hayaller ve hatıralar ile sanki kısa sürüyor, keyfi ve tadı da gönülde kalıyor. Mutluluk Destinasyonu size en eğlenceli toplu ulaşım rotasını tavsiye ediyor. 


Rüzgârınız bol olsun.

30 Ağustos 2020 Pazar

10 Paradise island you must see

Planning your next trip but you do not know where to start? You have come to the right place; Mutluluk Destinasyonu have selected for you the best paradise islands you should visit.


10- Palawan – Philippines


Palawan is a stunning archipelago that has been ranked as the most beautiful island in the world multiple times. Famous for diving, hiking, beaches, and fishing, this is one of the best tropical travel destinations in Southeast Asia.

9- Bora Bora, French Polynesia


Shaped like a giant sombrero, this lush volcanic island stars in countless South Pacific fantasies. The focal point and best asset of this tropical beauty is its ravishing lagoon in technicolor turquoise. Fish, turtles, sharks, and rays swim in the clear waters, and tiny islets or motus dot the lagoon.

The island, of course, is distinctly French, with mouthwatering cuisine to match. Diving and snorkeling are excellent in the surrounding reefs, and hiking trails weave through the palm-studded forests.

8- The Maldives


These little coral islands are surrounded by excellent diving, snorkeling, and white sand beaches, and are filled with friendly locals. Private resorts litter the islands, and a vacation here is also very pricey. Luckily, Bangkok Airways offers cheap flights to and from Thailand.

The best time to go to the Maldives is from November to May, when the weather is cool and dry. June through October sees wetter and hotter weather due to the monsoon season.

7- Seychelles


Seychelles lies off the coast of East Africa and forms an archipelago of 115 islands featuring idyllic beaches and crystalline blue waters. With its untouched nature, it became one of the favorite destinations for honeymooners.

6- Santorini – Greece


Encircling a sea-filled caldera, spectacular Santorini scores top points for its dramatic beauty. Bleached white villas tumble down volcanic cliffs. Blue-domed churches rise against the sparkling sea, and bright sprays of bougainvillea add to the eye-popping palette of color.

Perched atop the black lava cliffs, the settlements of Firá and Oia are the island's most picturesque - and pricey, destinations - and Oia ranks among the most photographed locations in the world.

5- Hawaii


Hawaii is an archipelago of breath-taking beauty; its pristine beaches and stunning scenery makes it a perfect paradise destination for many travelers. There are plenty of things to do in Hawaii. Go surfing, watch dolphins, fly on an helicopter, explore the amazing landscapes, witness the stargazing and enjoy this unique experience!

4- Bali and the Gili Islands


This tourist mecca is voted one of the best islands in the world year after year. There’s enough room on Bali for everyone, the surfing is great, the food amazing, it’s dirt cheap, the parties are great, the locals are some of the friendliest in the world, there’s a volcano to climb, and there are temples to see.

3- Saint Lucia


Located in the Eastern side of the Caribbean, Saint Lucia is home to volcanic beaches, reef-diving sites, luxury resorts and fishing villages. It is simply an ideal destination for romance or relaxation. But you can take part in many other activities in Saint Lucia: it is also very famous for sailing trips, diving, and explore the nature.

2- The Cook Islands


If you've ever dreamed of being a castaway in the South Pacific, the Cook Islands are for you. Strung between French Polynesia and Samoa but with strong ties to New Zealand, the archipelago's 15 islands are among the most beautiful islands in the South Pacific.

Among the islands' top attractions are enticing aquamarine lagoons, palm-fringed beaches, and volcanic peaks. Best of all, the locals are among the friendliest in the South Pacific.

1 – Barbados


Barbados is a vibrant island with a great nightlight. Bridgetown is one of the nightlife capitals of the area, so if you’re looking to stay up until the wee hours then this might be the island for you! You’ll also find some world-class surfing. The food here is amazing, and you’ll be able to enjoy expensive, delicious meals alongside cheap local food.




25 Ağustos 2020 Salı

Türkiye'nin en lüks ve pahalı otelleri


Turizm konusunda dünyanın sayılı merkezlerinden biri haline gelen Türkiye'de, bazı oteller lükste sınır tanımıyor. Kendinizi kral ve kraliçe gibi hissedeceğiniz, rüyalarınızda bile göremeyeceğiniz hizmetlerin ve lüksün sunulduğu bir liste ile karşınızdayız. İşte Türkiye'nin en pahalı 10 oteli.

10- St. Regins - İstanbul

Nişantaşı’nda yer alan lüks otel St. Regis Istanbul 1.700 liradan başlayan fiyatıyla iki kişilik kusursuz bir konaklama imkanı sunuyor. Şehrin kültürel zenginliklerinin yanı sıra ultra lüks olanaklarıyla da benzersiz bir tatile sizleri davet ediyor. 

9- Four Seasons Hotel at Bosphorus - İstanbul 

İstanbul Boğazı'nın hemen kenarında yar alan ve tüm İstanbul'un güzelliklerini baştan sona görme şansı veren otelin gecelik fiyatı 2.800 TL'den başlıyor.

8- Ariana Sustainable Luxury Lodge - Kapadokya

Maviliklerle çevrelenmiş tesisleri bir kenara bırakıp, Kapadokya’nın güzelliklerini gözler önüne seren Ariana Sustainable Luxury Lodge oteliyle listemize devam ediyoruz. İki kişilik, gecelik fiyatı 2.900 liradan başlayan bu etkileyici tesis, 2015 Condé Nast Traveler Hot List adındaki prestijli listeye adını yazdırmayı başardı. Tam donanımlı 11 odası, spor merkezi, restoranı ve etkileyici manzarasıyla fiyat/kalite bakımından Uçhisar’ın en iyi otellerinden bir tanesidir.

7- D-Hotel Maris -Marmaris

Datça Yarımadası'nın kıyında, yeşil ve mavinin buluştuğu otelde kalmak için gecelik kişi başı 3 bin lirayı gözden çıkarmanız gerekiyor. Ama özel plajları, odalara özel havuzları ve ünlü şeflerin hazırladığı yemekler buna değiyor.

6-) Amanruya Resort - Bodrum

Pedasa Antik Kentine, Tarihi Amfi tiyatroya, Myndos Geçidi’ne oldukça yakın bir konumda bulunan bu Bodrum oteli, gecelik 3 bin liralık fiyatıyla da dikkat çekiyor.

5-) Mandarin Oriental - Bodrum

En güzel Bodrum otellerinden biri olan Mandarin Oriental, Göltürkbükü’nün benzersiz doğasına ulaşabilmenizi sağlıyor. Güzellik merkezi, çocuk kulübü, profesyonel animasyon ekibi ve 129 odasıyla etkileyici bir tatil deneyimi sunan Mandarin Oriental Bodrum, 4.262 TL’den başlayan fiyatlarıyla eksiksiz bir yaz tatili geçirmek isteyen seçkin misafirlerini bekliyor.

4-) Regnum Carya Golf - Spa Resort - Belek

Antalya’nın parlayan güneşi, Regnum Carya Golf & Spa Resort, Türkiye’nin en iyi otellerinden biri olarak listemizi süslüyor. Ultra her şey dahil konseptiyle sınır tanımayan bir tatil sunan Regnum Carya Golf & Spa Resort Belek, 5.740 TL’den başlayan fiyatlarıyla da rüya gibi günler geçirmenizi sağlıyor. Açık ve kapalı havuzlarının yanı sıra 7 farklı restoranı, pastaneleri ve açık hava tiyatrosuyla da büyülü bir dünyaya kapılarını açıyor.

3-) Argos In Cappdocıa - Kapadokya

Güvercinlik Vadisi’nin olağanüstü manzarasını da gözler önüne seren Argos In Cappadocia; yeraltı odaları, lüks restoranı, şarap mahzeni ve sayısız aktivitelere olanak tanıyan yapısıyla da misafirlerini kendisine hayran bırakmayı başarıyor. En az 5 gece konaklamanız gerekiyor ve 5 gecelik fiyatlar ortalama 7 bin liradan başlıyor.

2-) Maxx Royal Resort - Kemer

Belki de Kemer’in en pahalı ve en güzel oteli olan Maxx Royal Kemer Resort, 8 bin liradan başlayan  fiyatıyla aklımızı başımızdan alıyor. Ultra her şey dahil konseptiyle hizmet veren bu Kemer otelinin sahip olduğu olanaklar saymakla bitmiyor. Toplamda 290 adet odasıyla lüks bir tatil yaşamanıza imkan tanıyor. Ayrıca Türkiye’nin de en iyi otelleri arasında bulunuyor.

1-) Jumeirah Palace - Bodrum

Türkiye’nin ve Bodrum’un en iyi otelleri arasında yer alan Jumeirah Bodrum Palace, Torba Koyu’nun büyüleyiciliğini, masalsı tarzıyla gözler önüne seriyor. Her şeyin düşünüldüğü tam donanımlı 135 odası, dünya mutfaklarından lezzetlerin sunulduğu lüks restoranları ve farklı tasarımıyla hayranlık uyandıran bu tatil köyü, listemizi süsleyen en güzel otellerden biri olarak huzurlarınıza geliyor. Gelelim merak edilen konuya. Bu otelin villalarında bir gece konaklamanın bedeli tam 145 bin lira.






18 Temmuz 2020 Cumartesi

Tuna Nehri'nin bekçisi Budapeşte

İstanbul'dan sonra dünyanın en güzel şehri diyebileceğimiz, Tuna Nehri'nin kıyısında; geçmiş ile günümüz arasında bir köprü gibi uzanan Budapeşte'ye gidiyoruz hepbirlikte. Budapeşte'ye nasıl gidilir, nerede kalınır, nereler gezilir - görülür, ne yenir - içilir hepsini derledik topladık, Mutluluk Destinasyonu'nun rotasını Budapeşte'ye çevirdik.

BUDAPEŞTE'YE NASIL GİDİLİR?

İstanbul'dan THY ile yapacağınız 2 saatlik bir yolculuğun ardından, Budapeşte Liszt Ferenc Uluslararası Havalimanı'na ulaşabilirsiniz. Biraz daha uygun fiyatlı bir yolculuk yapmayı tercih ederseniz; Pegasus, Swisair, KLM, Lufthansa gibi havayolları ile aktarmalı olarak uçabilir, bilet fiyatını dörtte bir oranında azaltabilirsiniz.

BUDAPEŞTE'DE NERELER GÖRÜLMELİ?

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hem maddi hem de manevi olarak büyük hasar gören Budapeşte adeta baştan yaratıldı. Ancak bu baştan yaratılış aşamasında tarihe de saygı gösterildi. Tüm o ihtişamlı katedraller, binalar, taş kaplı yollar modern mimarının desteği ile aslına uygun olarak renove edildi. İşte bu büyük mücadele ile, Budapeşte Avrupa'nın gözbebeği haline geldi.

- Almanya'dan başlayıp, Karadeniz kıyılarına kadar Tuna Nehri, Budapeşte'nin tam ortasından geçer. Nehir kenarında balık yemeyi ve nehirde sandal sefası yapmayı ihmal ederseniz, Budapeşte'ye gitmiş sayılmazsınız.

- Şehir eski ve yeni, yani Buda ve Peşte olarak ikiye ayrılıyor. Her iki taraf da farklı güzellikler vaat ediyor. Buda Kalesi'ni ve kale ve civarındaki kiliseleri görmenizi şiddetle tavsiye ederiz.

- Neo-Rönesans mimarisiyle herkesi kendine hayran bırakan Aziz Stefan Bazilikası da görülmesi gerekenler listesinin üst sıralarında yer alıyor.

- Şehrein en güzel manzarasına sahip olan Balıkçı Tabyası'nda akşamın tadını çıkarabilir, Tuna Nehri'nin güzelliğini kesintisiz izleyebilirsiniz.

- Buda ile Peşte'yi birbirine bağlayan Zincir Köprü ve köprü üzerindeki aslan figürlerini yakından incelerseniz, antik kentin izlerini göreceksiniz.

- Kanuni Sultan Süleyman'ın ordusu ile Budapeşte'ye giden ve 10 yıl boyunca bu şehirde yaşayan Bektaşi dervişlerinden Gül Baba'nın türbesini ziyaret edebilirsiniz.

BUDAPEŞTE'DE NEREDE KALINIR?

Ulaşım noktalarına yakın ve güvenli bölge olması nedeniyle konaklama için; Citadella, Balıkçı Kalesi, Belvaros ve Lipotvaros tercih edilebilir. Gecelik konaklama fiyatı 300 Türk Lirası'ndan başlıyor. 5 yıldızlı oteller süper lüks bir konakla vaat ederken, 3 yıldızlı otellerde ise daha uygun fiyata da, güvenli ve konforlu bir tatil geçirebilirsiniz.

DİKKAT!

Tatil bölgesi olduğu için yankesicilere karşı dikkat edilmeli, özellikle sırt çantanızı ön tarafa takmalısınız. 
Metroya ücretsiz binebileceğiniz söyleyenler olacaktır, zira turnike vs. yok. Ancak bir durak sonra bilet kontrolü yapılmayacağının garantisi de yok. Bir bilet parası vermemek uğruna, tüm tatil paranızı ceza ödemek için kullanabilirsiniz.
Margaret Adası'na gidip vakit kaybetmeyin, İsanbul'daki Yıldız Parkı bile daha çok şey vaat ediyor.



24 Haziran 2020 Çarşamba

Naftalin kokulu hayat

Dantel örtülerle kaplanmış fiskos masalarda derin sohbetler ediliyor. Balat’ın misafir odası Naftalin Kafe kapılarını geçmişin kıymetini bilenlere, geride kalan masumiyet dolu günlere özlem duyanlara açıyor. Mutluluk Destinasyonu bu hafta, bir devam yazısı olarak Balat’ın “en güzel” köşesinde soluklanıyor. Demlenmiş çaylar, köpüğü bol kahveler gelip gidiyor.

Unkapanı Köprüsü’nden geçip sağ tarafa dönerseniz, Fener’e doğru yol alırsınız. Dünyadaki 250 milyon Ortodoks için ruhani liderlik yapan Fener Rum Patrikhanesi’ni geçtiyseniz, Balat’a varmadan sizi sarmaşıkların ardında ıslak kek kokusuyla karşılayacak Naftalin Kafe. 

İlgili, güler yüzlü ve zarif sahipleriyle tanıştıysanız, bir daha gelmemek için bir sebebiniz kalmamıştır zaten. Otantik ortamıyla sizi kendine çekecek olan kafe, doğallığın güzelliğini fark ettirecek. Kimi masalarda uyuyan, kimi sandalyelerde oturan, kimi ayakaltında dolanan kedilerin özel ayrıcalık gördüğü Naftalin Kafe’de çilekli limonata içmeniz ‘Bordolu Çocuk’ tavsiyesi olarak not edilsin. Kedilerden izin isteyip yanlarına oturabilirsiniz. Kurabiyelerinize karışmayacağını, çay bardaklarınıza ilişmeyeceklerini bilmelisiniz. Konuşmalarınıza kulak misafiri olup da sır saklamayı bilen kadir bilen kediler bunlar.

Vita yağ kutularında çiçekler, çevirmeli telefon, bir zamanlar her evde bulunan vintage örgüler, dantel örtüler, önceki kuşaktan kalma fincan ve tabaklar, eski duvar işlemeleri ve yer döşemesi, eski tarz bir buzdolabı, perma makinesi, daha nice ‘nostaljik’ ayrıntılarıyla Naftalin Kafe, sizi çocukluğunuza götürecek. ‘Albanita’ önerisiyle güzel tostlarının yanında ev yapımı turşuların, havuçlu keklerin tadını unutamayacaksınız.

Biberli ekmek, rahibe köftesi ve limonlu kek de denenmesi gereken lezzetler arasında…

Burada geçireceğiniz vakitlerde, zaman tünelinden geçmiş gibi bir yolculuğa çıkacaksınız. Her detayı incelikle düşünülmüş Naftalin Kafe’de değerli anlar geçirecek, Bordolu Çocuk’un annesinin çeyizlik fincanlarında ‘dibek kahvesi’ yudumlayacaksınız. Buzdolabı kapağından tuvalet kapısı bile mekânın nasıl özenle düşünüldüğünü işaret ediyor.

Saatlerce eski evde kitap okuma hayalini gerçeğe dönüştüren Naftalin Kafe, Albanita için de ‘özel’ bir yer. Kurulum aşamasında emek veren, sahipleriyle arkadaş olan Albanita, burada “ev sahibesi” konumunda. Eğer kış mevsiminde geldiyseniz, sobadaki ateşte odun çıtırtısı eşliğinde, yudumladığınız Mardin kahvesi tadı damağınızda dağılırken; ‘huzurlu dakikalar’ geçireceğinizi temin ederiz. 

İstanbul’un orta yerinde İstanbul’dan uzakta sakinleşip hafif müzik sesiyle dinleneceksiniz. Biraz 80’ler biraz 90’ların, hatta 70’lerin izlerini taşıyan ambiyans altında “sevgi dolu” duygular yaşatacak size Naftalin Kafe.

Arayıp da bulamadığınız sıcaklığın, ailenizin evindeki mutluluğun adresini istiyorsanız; kedi mırıltıları yankılanan şirin yer Naftalin Kafe’ye koşun. Bizden söylemesi…

Mutluluk Destinasyonu’nun da selamlarını götürmeyi unutmayın.

12 Haziran 2020 Cuma

İstanbul'un en yalnız kilisesi

Hüznü bir zevk edinenlerin yaşadığı İstanbul'u belki de bir zamanlar sahip olduğu şeyleri kaybettiği için seviyoruz. Bu yüzden zamanlara arada düğüm atıyoruz ki; 'ömür' dedikleri iplik tekdüze gitmesin, geçmiş günler zevkle hatırlansın, gelecek günlere umut kalsın istiyoruz. Hayatımıza bir anlam verme telaşı içinde Mutluluk Destinasyonu olarak şehrin tenha olduğu bugünlerde, Balat'ın otantik sokaklarına karışıyoruz.


İstanbul'un körfezi olan Haliç'in kıyısındaki semtte, Bizans Sarayı'nın izlerini sürerek zamanlar arasında geçiş yapıyoruz. Rumca kelime anlamıyla "saray" demek olan Balat'ta, geçmişin görkemli, ışıltılı günlerinden izler arıyoruz. 11. Yüzyıl'dan kalma sarnıçları, dehlizleri dinleyerek merdivenli ve dik yokuşları takip ediyor, Bizans Sarayı'na çıkıyoruz.


9. Yüzyıl'dan miras kalan Ayia Thedosia Kilisesi'nden sabah duaları ve kötü ruhları kovan ayin sonrası kesif bir tütsü, aroma terapi için de kullanılan 'günlük ağacı' kokusu taş sokaklara dağılıyor. Heybetli kilise yerinde şimdilerde 'Gül Camii' yükseliyor.


Bu sırada Albanita diyor ki; "1453'te büyük savaş yapılırken; Rumlar ellerindeki çiçeklerle burada toplanmış, Konstantinopolis düşmesin diye güllerle süsledikleri Ayia Thedosia'da dua etmişler." İşte 'Gül Camii' adı buradan geliyor. Albanita sözüne devamla, "Hatta fetih tamamlandığında askerler şehre girip gülleri görünce büyük bir şaşkınlığa kapılmışlar" diyor.


Son Bizans İmparatoru XI. Konstantin, Gül Camii'nin altında yatıyor
. Surları savunurken verdiği mücadele yine kulaklarda çınlıyor.


Bir asır önce İstanbul'da 60 kadar Rum okulu varken; bugünlerde bir el parmakları kadar yok. Balat'ın kapı komşusu Fener'deki Rum Lisesi hâlâ eğitim vermeyi sürdürüyor. Genç kızların genç erkeklerin, son kral Dragases'in acı yüklenen çığlıklarına kaygısızca gülüşmeleri duyuluyor.


Biraz gerideki Rum Patrikhanesi'nin kapalı tutulan 'ana giriş' kapısı siyahlar içinde matem çağrıştırıyor. "Boşuna değil" diyor Albanita, "1821'de Mora Yarımadası'ndaki isyanlardan V. Gregorios sorumlu tutuluyor ve patrik, giriş kapısında asılıyor. Burası matem kapısı olarak kalıyor."


Duvarında 'çift başlı' Bizans kartalı dikkat çeken patrikhane içinde Aya Yorgi Kilisesi bulunuyor. Kapadokya'da doğan gemicilerin azizi St. George'a atfedilen kilise, 1720'den bugünlere gelmeyi başarıyor. Roma ve İstanbul'da bulunan batı ile doğu kiliseleri 'büyük şüphe' ile 1054'te ayrılınca; azizler patrik Vasilis, Gregorios ve Yuhanna'nın rölikleri, Rum Patrikhanesi'nde kalıyor; bugün de dindarlara açık bulunuyor.


Fener Patrikhanesi
'ndeki gül ağacından ikonostasion 40 yılda tamamlanabilirken; Hz. İsa'nın hayatından ikonalar ve azizlerin lahitleri üzerinde yer alıyor. Eğer Bizans Dönemi'ndeki kiliselerin en parlak günlerinde nasıl olduğunu merak ediyorsanız, burada görülüyor.

Altın ikonalar gün ışığıyla parlarken; mütevazı diğer dekorasyon öğeleri ile tezatlık oluşturuyor. Yan nartekste tabutların içinde azizeler Theofano, Solomoni ve Eufemia'nın rölikleri bulunuyor. 


Rum Patrikhanesi'ni geride bırakıp Panayia Muhliotissa'ya, yani Meryemî Kilisesi'ne varıldığında; "Hiçbir dönemde camiye dönüştürülmemiş tek kilise" olduğu öğreniliyor. Çünkü yedi tepe İstanbul'un dördüncü tepesindeki Fatih Camii'nin 'atik Sinan' denilen Rum mimarı Khristodulos, padişah Mehmed Han'dan "Cemaatimizin ibadet yeri, kilise olarak kalabilir mi" diyerek ricacı oluyor. Bununla ilgili Sultan II. Mehmed'in fermanı, Fener Patrikhanesi'nde; kopyası ise 1261'de yapılan Bizans prensesi Maria Kilisesi'nde 567 yıldır duruyor.


Prenses Maria'nın, İstanbul'u Latinlerin elinden geri alan imparator Michael Paleologos'un kızı olduğu tarihi kayıtlarda yazıyor.
Yaşadığı dönemin en güzel kadını olan Maria'dan masalları aratmayacak bir hikâye okumak istenir; ama gel gelelim ardında acıklı bir aşk öyküsü bırakıyor. Acımasız hükümdar, annesini öldürdüğü Maria'nın bağlılığına şüpheyle bakıyor; tavizler sayesinde de güzel prenses özgür büyüyor.


Ayvansaray'ın sırtlarındaki Bizans Sarayı'nın meşaleler ile aydınlatılan dehlizlerinden geçip Galata'ya kadar varan genç prenses, Konstantinopolis'i keşfetmekten büyük keyif alıyor.
Kaçışlarından birinde hayatının aşkı antikacı Carlos'la tanışıyor. Büyük aşk başlıyor; ama hüzünlü bitiyor.


Şehri etkisi altına alan yangın çıktığında yüzünün yarısı yanan, bir gözünü kaybeden Maria, telaşla Carlos'a koşuyor.
Soylu olmayan bir aile çocuğu ile prenses arasındaki aşktan haberdar olan imparator, Carlos'un kellesini istiyor. Bizans Kralı, annesinden sonra aşkını da elinden aldığı Maria'yı diplomatik ilişkiler için 'piyon' olarak kullanıyor. 

Kral VIII. Michael, Bizans İmparatorluğu için hep engel ve tehdit olan Moğollar'a kızı Maria'yı "gelin" olarak veriyor. Ancak kaderin cilvesi o ki; kral Hülagû Han müstakbel eşi Maria, Moğolistan'a gelmeden hayatını kaybediyor. Develer üzerinde günler süren yolculukla Konstantinopolis'ten Bağdat'a gelmişken geri çevrilmeyen genç prenses, Hülagû Han'ın oğlu Abaka Han'la evlendiriliyor. 15 yıllık evliliğin sonunda Abaka Han da vefat edince; Maria "kağan" ile evlenmiş bir prenses olarak başkasıyla evlenemeyeceği için Konstantinopolis'e dönüyor, Panayia Muhliotissa'nın manastırında hayatının kalanını geçiriyor.


Annesini, sevgilisini, gözünü, gençliğini ve mutluluğunu yitiren, zorla evlendirilerek bozkırlara yollanan Bizans Prensesi, İstanbul’un Fatih’i Sultan Mehmed’in Rum mimarı tarafından “kilise” olarak korunmasını sağladığı Panayia Muhliotissa'da bulunduğu süre içinde kendisini dine veriyor. Tüm varlığını, İstanbul'un kurucusu Agios Konstantinos, annesi Agia Eleni'nin ve 'kutsal' sayılan haç ikonografisi karşısında; Tanrı'ya ve İsa'ya adayıp yaşamının anlamını bulmaya çalışıyor.


Moğolistan'da da 'misyonerlik' faaliyetleri yürüterek Hıristiyanlığı yaymaya çalışan Maria, kadın ve çocuklarla yakından ilgileniyor.
Yaptığı iyilikler ve hayır çalışmaları nedeniyle "Doğu'nun Meryem'i" veya "Moğolların Meryem'i" olarak anılmaya başlıyor.

Bu yüzden de buraya; "Moğolların Meryemi Kilisesi" deniyor. Bizans Sarayı'ndan bugüne kalan acıklı hikâyeler, Mutluluk Destinasyonu ile sizlere kadar ulaşıyor. Bizans'ın giriş kapısı Balat ise Haliç'in kıyısında duruyor; siz de gidip Maria'nın aşkının izlerini sürebilirsiniz.

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...