3 Aralık 2018 Pazartesi

Ahşap kokulu sokaklar: Heybeliada


Mutluluk Destinasyonu sizi bu hafta, sakin ve süslü bir adrese, Heybeliada’ya götürüyor. Yanınıza sadece fotoğraf makinenizi alın, diğer her şeyi burada bulacaksınız. Vapurda bir bardak çay ve çantanızdaki bir simit yeter güzelliği keşfetmek için. Ardından ver elini Heybeliada’daki tatlı yorgunluğa…
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

‘Adalar’
denince; çoğunluk için “deniz, güneş ve yaz ayları” hatırlanır. Oysa Albanita ve bordolu çocuk için ise ekseriyet ile kış mevsimlerine denk gelir, adalar kaçışları… Burgazada seyahati de bir aralık günlerine tesadüf ederken; Heybeliada da öyle oldu. Yaz akşamlarında oldukça kalabalık olan ada sokakları, kış döneminde ise daha sakin, romantik ve huzur dolu geliyor bize… Üşüten bir soğuk altında gezerken; aslında her bir detayı ayrı özen ve zariflik sunan ada izlenimleri sıcacık duygular hissettiriyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Büyükada’
dan sonra en büyük ada olarak Heybeliada’da atların nalları, fayton çıngırakları her köşe başında yankılanıyor.

Burada kuşlar için uçmak bir zahmet, onlar da sizin bizim gibi yürüyor yollarda… Köpekleri ve kedileri de sizinle birlikte doyuyor, sofranıza ortak oluyor. Osmanlı Devleti’nin hiyerarşik yapısında ‘albay’ olan İsmet Paşa, yeni Türkiye’nin ilk Başbakanı, ikinci Cumhurbaşkanı ve Heybeliada’nın sakinlerinden biri olarak, hatıralarıyla sizleri karşılıyor. Sokağın edebiyatını yapan, ‘Batılı’ bakışıyla tanınan Hüseyin Rahmi Gürpınar ve ‘İstanbul beyefendisi’ tarifinin vücut bulmuş ismi, İstanbul’un yazarı, tarihçi Ahmet Rasim'in yaşamını sürdüğü Heybeliada'da onlardan izleri bulabilirsiniz.


İlginçtir, Heybeliada’da yaşamış, Heybeliada’da medfun bulunan ve İstanbul’un her köşesi hakkında kalem oynatan Ahmet Rasim, burayla ilgili, ‘Heybeliada’ için hiçbir şey yazmamıştı. Belki de kendi mahrem dünyasının keşfedilmesinden endişe ile burayı edebi ustalığından mahrum bırakarak, sadece kendisine özel kalmasını istediyse de Ahmet Rasim, İstanbul’daki inşaat ve ‘dönüşüm’ iştahı Heybeliada’ya da çivi çakacak bir tehdit gibi duruyor.

Şehirlerarası veya yurt dışı seyahatlerinizde uçakla üzerinden geçtiğinizde anlayacağınız gibi; Heybeliada’nın ismi, adanın yere bırakılmış bir heybeye benzemesinden geliyor. Ancak Yunanca ‘bakır’ tabirinden mülhem, “Halki” de ismiyle ilintili olsa gerek. 7 bin kişilik nüfusuyla Heybeliada, aldığı misafir kapasitesiyle özellikle yaz aylarında 55 bin kişi sayısını bularak, İstanbul’un en özel duraklarından biri olarak ayrışıyor. Doğası, temiz havası, güzellikleri ayrı ayrı yazı konusu; ama biz bir çırpıda sıkıştırmaya çalışıyoruz, siz mutlaka gidip yerinde görün. 19’uncu yüzyıldan bu yana aralıksız süren vapur seferlerinin yapıldığı Heybeliada, geçmişte zengin Rum ailelerin yaşadığı bir yer olarak hatırlanıyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Yandan çarklı ada vapuru, Heybeliada İskelesi’ne yanaşırken; ilk gözünüze çarpan Heybeliada Deniz Lisesi’nin ihtişamlı görünümü oluyor. Gezi notları konusundaki şansımız burada da yaver gidiyor ve Deniz Harp Okulu’nun kutlama yıl dönümüne denk geliyoruz. Denizaltılar, savaş gemileri, askeri helikopterler, bando takımı, bahriyeliler ve rütbeleri birbiriyle yarışan komutanlar önümüzde arz-ı endam ediyor.


245 yıllık tarihî yapı bembeyaz görünümüne ek olarak Deniz Harp Okulu kuruluş kutlaması dolayısıyla süslenirken, “gelinlik kızı” hatırlatıyor.
Donanma envanterindeki askeri araçlar bir anlamda insanın göğsünü kabartırken, aynı anda da asilliğiyle 245 yıllık Deniz Lisesi ve Deniz Kuvvetleri duygusallık da taşıyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Değirmen Tepesi’nin eteğindeki Deniz Lisesi
’nin sınırları içinde kalan Kamariotissa’nın, Heybeliada’nın fethinden önce inşa edildiği düşünülüyor. Adalar’daki tek Bizans Kilisesi olması hasebiyle ve Albanita’nin mahallesi Balat ile Fener’in arasındaki Aya Maria dışında, ‘dört yapraklı yonca’ modelinde yapılmış tek kilise olması dolayısıyla, önemli bir dini yapı Kamariotissa. Kiliseyi, Bizans’ın son İmparatoriçesi Maria Komnena’nın yaptırdığı sanılıyor. Bu kıyıda; yani Çam Limanı koyu boyunca bir de Ayios Yeorgios Manastırı bulunuyor. Büyükada’ya bakan konumdaki Aya Yorgi, Heybeliada’nın yamacında yer alıyor ve “uçurum manastırı” da deniliyor. “Pembe” rengiyle yapı cezbedici bir güzellikteyken; burada Aziz Ioannikos’a adanmış bir ikona ve Rus eserleri de görülebilir. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in elçisi Edward Barton’ın mezar taşının da burada bulunduğunu hatırlatalım.

Heybeliada Sanatoryumu
, cumhuriyet yıllarının ilk yapılarından biri olarak dikkat çekiyor. Yıllardır ‘kapalı’ tutularak kaderine terk edilse bile ve belki de bu yüzden hâlâ el değmemiş güzelliğini koruyor. Akciğer hastalarının tedavi edildiği eski kompleks, komplekssiz olarak şık ve gösterişsiz görünüyor. Dedesini veremden kaybetmiş olan bordolu çocuk için ayrı bir duygu yüklü burası, bir dönem rant peşindekilerin peşine düştüğü göz alıcı manzarasıyla Çam Limanı’nda uzanıyor. Hemşire lojmanları ve idari bölümlerin ortasındaki balkonlu hasta yatakhanelerinden kim bilir nice insanlar şifa aradı, tertemiz bir hava, ekmek, et, bal, ve süt ile… Her dönem için böyle değil midir; temiz hava ve kuvvetli gıda bakımı, hastalığın iyileşmesi için temel koşul olarak... Şifa bulmaya gelenlerden üç tanınmış yüzü biliyoruz. Bunlardan biri elbette İsmet İnönü, diğeri büyük yazar Rıfat Ilgaz ve şair Ece Ayhan.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Rum nüfusun başlıca dini eğitim merkezi olan Ümit Tepesi’ndeki Ruhban Okulu’nu ayrıca birlikte gezeceğimizi not ederek, diğer ‘mutluluk’ duraklarına devam edelim. Dünyevi eğitim merkezinin de Fener’deki patrikhane olduğunu zaten biliyorsunuz. Eski adıyla “Papaz Tepesi” olan ve Yunanistan’dan, dahi Rumlar’ın yaşadığı dünyanın her yerinden çocukların okumaya geldiği buradan mezun olarak kiliselere dağıldığını unutmadan; okula çıkan yollarda birbirinden güzel fotoğraflar çekebileceğinizi de satır arasına iliştirelim.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Biz, sizi 1924’te rahatsızlandıktan sonra nekahat dönemini geçirdiği Heybeliada’daki eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün evine götürelim.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Gazi Mustafa Kemal Paşa
tarafından eşyaları alınan evdeki mobilyaların bugün sadece yüzleri değiştirmişse de orijinalleridir. Paşa hastalanınca Mavromatakis Ailesi’nden kiralanan ev, İnönü Ailesi’nin daha sonra satın almasıyla uzun yıllar istirahâtgah olarak kullanmıştı.

Edebiyatımızın önemli isimlerinden Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 32 yılını geçirdiği evi de Heybeliada’da görülmesi gereken duraklardan biri olarak ayrışıyor. Bakımsız görünse de aslı gibi duran güzel yapı, yazarın özel eşyalarının bulunduğu müze evi olarak sizi bekliyor. 350 Türkçe eser, 305 Fransızca kitap, dergi, mecmua ve ciltler dolusu eski gazete bulunan burası bugünlerde bitmeyen restorasyon yüzünden ‘kapalı’ duruyor. Siz buraya gelirken; Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç ve Gulyabani’nin burada yazıldığını biliniz.

Son olarak Değirmenburnu da yaz aylarında harika bir serinlik vaat ediyor. Deniz Hamamı denilebilecek koy boyunca piknik yapabilir, plajlarında Marmara’nın keyfini yaşabilirsiniz. Eskiden Heybeliada’nın bostanlığı olarak değerlendirilen burada, kış mevsiminde ise hüzünlü bir terk edilmişlik hakim. Ancak deniz ve çam kokusuyla masalarında unutulmaz bir yemek yemeniz mümkün elbette. Yaz aylarında kır gazinosu açılan Değirmenburnu’nda stresten uzak bir Marmara manzarasında seyir zevki de yaşayabilirsiniz.

Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Dört tepeden oluşan ve adaların ortasındaki konumuyla Heybeliada’da iki ‘tur yolu’ var. Birine büyük, diğerine ‘küçük tur’ denilmiş. Faytoncular, küçük tur için “aşıklar yolu” da diyor. Ancak atların sırtından sermaye elde eden acımasız sömürü düzenine karşı Albanita ve merhameti el vermeyen bordolu çocuk, ısrarlı bu tur tekliflerini geri çevirirken; bir yandan da ‘iki aşık’ olarak aynı güzergahı yürüyerek tamamladık.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Yoldayken yalnız yaşayan, konuşacak biri olsa diye sokaktan geçenleri gözleyen hem yaşlı hem yaslı Muazzez Teyze ile ayaküstü dertleştik,
halleştik. ‘Nasılsınız’ deyince, döküldü; anlatacak çok sözü varmış, bizim üzerine bir şey söylememize gerek kalmadı.

Onun da zaten sadece birinin kendisini dinlemesine ihtiyacı varmış.
Yıllardır dört duvar arasında bir başına yaşamaktan ve konuşacak kimsesi olmamasından, sesi kısılmış Muazzez Teyze anlattı, Albanita ölümsüzleştirdi, bordolu çocuk için ise sadece susmak kaldı. Oğlunun öğretmenliği, yetiştirdiği bugünkü bakanlar, valiler, belediye reisleri ve eğitmenlerinden, Heybeliada’daki hatıralarına, Giresun’daki ailesinden, soylu günlerinden ve CHP’nin yönetimine kadar birkaç dakika içine uzun bir ömür sığdırdı, gözleri zaman zaman nemlendi. Acıyla sesi kısıldı, coşkuyla yeniden yükseldi. Tek dostunun kediler olduğundan bahsetti.

Matematiğine inandığım, yön duyguma güvenmeyen; sonunda dediğime gelen Albanita’nın tahminleriyle “eni 3 bin, boyu bin 500 metrelik” Heybeliada’da size de yürümeyi veya bisiklet ile seyahat etmeyi tavsiye ediyoruz. Böylece kontrol sizde olurken; dokunarak, hissederek, dinlenerek, dinleyerek, yaklaşarak, yaşayarak Heybeliada’yı gezebilirsiniz.

Yorulduysanız da iskele sokağın sağındaki Çatkapı Lokanta’da ‘hamın eli’ değmiş yemekleri tatmanızı önerebiliriz. Sempatik görünümü, güler yüzlü işletmesi, samimi karşılaması ve daha önemlisi harika mantısı, ızgara köftesi ile kışkırtıcı bir adres burası. İşletme sahibi Metin Bey’in tavrı, konuşma tarzı, bizde CHP’nin önemli siyasetçilerinden Muharrem İnce’yi hatırlatsa da; yemeklerinin lezzeti Heybeliada’nın dışına taşıyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Heybeliada İskelesi’nin solunda ise çarşı, meyhaneler ve kahveler uzanıyor. Yukarı doğru ise Büyük Rum Kilisesi yer alıyor. Heybeliada Sanatoryumu’na gelmeden sizi karşılayan ‘kırmızı’ görünümlü Ayios Nikolaos Kilisesi’ndeki not oldukça dikkat çekici…
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Burası dini bir merkez; fotoğraf çekmek ve turistik gezi için başka yerleri görmenizi tavsiye eden zarif bir hatırlatma yapılıyor.
Denizcileri koruduğuna inanılan 14’üncü yüzyıl yapısı burası, ‘haç’ biçiminde ve dört fil ayağı üzerine oturtularak, bir kubbe ile kapatılmış olarak hâlâ ihtişamlı görünüyor.
Heybeliada-Mutluluk Destinasyonu

Dönüş vapurunu beklerken; ağırlığı kadınların oluşturduğu müşterileri ile Bahar Kafe’de bir çift olarak “iki tek” attık. Buradaki ‘tek’ tavladaki, Albanita’ya kaybettiğim manasıyladır. Çakırkeyif zamanlar için ‘erken saat’ sayılabilir henüz ikindi vakti…


Bahar Kafe’deki yenilgi için bahanem; yan masada oturuyor.
Birbirinden içten bir avuç hanım ve aralarındaki kaygısız sohbet. Biri birine söylediği sözden alınmazken, öteki berikinin yıllanmış dertlerinin şahidi olarak çok açık bir ilişkileri var ki; kimseden de saklamıyorlar. 

Mutluluk Destinasyonu, yeni mutluluk rotaları için ‘pusula’ olmak üzere el ele diz dize geri yola koyuluyor. Kahvenin günübirlik misafirleri olarak bordolu çocuk, tavlada yenilirken; onlarla dertleniyordu mesela. Albanita da kapı üstüne kapılanarak söke söke kazandığını düşünüyordu elbette bu arada…Ve o sırada iskeleye yanaşan vapur sesi, ‘geldiğini’ haber veriyor bizim gibi yolunu bekleyenlerine…

24 Kasım 2018 Cumartesi

Karlar kraliçesi Kopenhag

Mutluluk Destinasyonu, İskandivanya’nın en büyük şehri Kopenhag’ta… Bavullarınızı hazırlayın, 500’e yakın ada üzerinde bulunan Danimarka’nın başkenti için yola çıkıyoruz. Yanımda Albanita, klavyenin ötesinde dünyanın en mutlu ülkesi ve ekran karşısında siz…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Danimarka’nın en büyük adası Zealand’ın kıyısındaki Kopenhag, güler yüzlü, kibar karakterli insanların şehri…
Gri bulutların ‘mavi’ rengine döndüğü, güneşin kendini gösterdiği bugünlerde Kopenhag, Doğu’nun soğuğu altında sıcağı arayanlara coğrafi ayrıcalık sunuyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Birkaç ay sonra dondurucu kış bastırmadan; İsveç, Norveç, Finlandiya, İzlanda dörtlemesinden ötede Danimarka’ya yolunuzu düşürmelisiniz.
Sıklıkla ‘dünyanın mutlu ülkeleri’ sıralamaları yapılırken; başı çeken Danimarka, kuzeydeki konumu ve ağır bir hava beklentisinin aksine imkânlar ile misafirlerini karşılıyor, özellikle bu dönemde…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

15 milyonluk İstanbul’dan çıkarak, 6 milyonluk Danimarka’nın nüfusunun 3’te birinin yaşadığı başkent Kopenhag’da dayanılmaz bir ferahlık ve rahatlık hissediliyor. ‘Burası neden mutlu insanların ülkesi’ sorusu daha Kopenhag Havalimanı’na ayak bastığınız ilk anda karşılık buluyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

1167’de kurulan Kopenhag, önce büyük yangınlarla kül olmuş; sonra 1800’lerde ise ağır savaş gemilerinin top atışları altında yok olup gitmiş.
Ancak bir fark var ki; havalimanından çıkıp şehre karıştığınızda bunu anlıyorsunuz, birkaç defa yeniden inşa edilen 6 bin yıllık şehir hâlâ İstanbul’dan daha tarihi bir kent olarak korunmuş sizi bekliyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Modern zamanların masal diyarı
burada, bakır renkli huni biçimindeki çatıları, gösterişli heykelleri, irili ufaklı sempatik meydanları ile hoş bir deneyim yaşıyorsunuz. İstanbul’dan en büyük farkı belki de bir avuç rezidans dışında, gökyüzü hâlâ sizin…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Havalimanında kiraladığımız lüks, ama orta fiyatlı arabayla üç beş katlı evlerin arasında dolanırken; yükselen sivri kuleler, daracık eski sokaklara düşen ağaç gölgeleri, rengârenk çiçeklerle bezeli bahçeleri, yeşilin her tonunu yaşatan parklar ve bol gün ışığıyla biz de birkaç gün için bile olsa Albanita’yla beraber, dünyanın en mutlu insanları oluyoruz.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Baltık Denizi’ne bakan Kopenhag, rengarenk evleri, su kanalları ve tarihi yapısıyla ayrıcalıklı bir lokasyon sunuyor. Gemiciliğin merkezi, ticaret limanı bu kent, ‘İzmir kadar’ yüzölçümü ile İzmir’den daha renkli, daha cıvıl cıvıl görünüyor. Yolların 3’te biri bisikletler, dolayısıyla sağlık için ayrılmış olarak dikkat çekiyor. Bisiklet yolunu kullanarak, şehir içi yolculuğun ötesinde, şehirlerarası seyahat de yapabilirsiniz. Eğimli bir arazisi olmayan Kopenhag’ın dümdüz kent planında, sanırım yüzde 30’luk bir alan tarım ihtiyaçları için değerlendiriliyor. Bunun yanında yemyeşil, sapsarı geniş tarlalarda, “tertemiz hayvanlar” da her zaman karşınıza çıkabilir. Çünkü başkent olarak siyasi ciddiyet ve protokol şehri olmasının yanında Kopenhag, hayvancılığın da öncü kenti…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Burası gelişmişliğinin yanında, sanki el değmemiş, bakir doğallığıyla da kendinden söz ettiriyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Yıllarca İsveç ve Norveç Krallığı’nın etkisi altında kalan Danimarka
, günümüzde de parlamenter monarşi ile yönetiliyor. II. Margrethe, 1972’den beri sembolik bile olsa Amalienborg Sarayı’ndan halkına liderlik ediyor. Politik işlerden nefret ettiği için bir çevirmen olarak daha çok edebi ürünler veriyor. Kraliyet Ailesi’nin yaşadığı Amalienborg Sarayı’nı siz de ziyaret edebilirsiniz. Çünkü belli bölümleri misafirlerine açık. Kraliyet askerlerinin nöbet değişim seremonisi ilgi çekici olabilirken; Amalienborg Müzesi’nde de tarihin içinde kaybolabilirsiniz. Amalienborg’un dışında bir de Rosenborg Kalesi var. Kopenhag’ın merkezindeki bu kale, eski bir saray aslında. Burada 400 yıllık bir tarih yaşıyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Kopenhag
’dan dönerken, bavulunuzda eğer birbirinden leziz peynirler ve lego yoksa boşuna seyahat etmiş olabilirsiniz.
“Let Got” ifadesinden, yani ‘hadi oynayalım’ tamlamasından türeyen Lego oyuncaklarının anavatanı Kopenhag çünkü.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

New York’un Times Square’ı gibi; Kopenhag’ın kalbi de Stroget Caddesi’nde atıyor. Birçok caddede alışveriş merkezleri, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları olabilir; ancak Kopenhag’taki Avrupa’nın en uzun caddesi Stroget, tarihi görünümüyle benzerlerinden ayrışıyor. Tivoli’den Nyhavn’a kadar inen bu upuzun cadde, eğlence merkezlerinden liman bölgesi, yani ticaret merkezine dek sürüyor. Biraz yorulabilirsiniz, Bordolu Çocuk gibi…

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Yıl boyu tam bir milyon misafir önünde fotoğraf çektirse de hâlâ alıcı ve güzel görünüyor Deniz Kızı Heykeli. Anderson Masalları’ndan esinlenerek 1913’te inşa edilen heykel, bir balerinden ilham ile kayalıkların üzerine konumlandırılmış duruyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Dünyanın ikinci eğlence parkı olarak Tivoli Bahçeleri’ni de görmelisiniz
. Stroget Caddesi’ne yakın bir yerdeki Tivoli Bahçeleri, egzotik mimarisi ve tarihi yapıları ile dikkat çekici bir merkez. Burada nostalji trenleri, her eğlence parkındaki gibi dijital oyunları, roller coasterlar ve klasik müzik sizi bekliyor.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Stroget Caddesi’nin sonundaki Yeni Liman Bölgesi, yani Nyhavn büyüleyici görünümüyle sizi hemen etkisi altına alıyor. 1680’den bugüne gelen evlere yakından bakarken, eşsiz bir güzelliğin yanında durduğunuzu fark ediyorsunuz. Danimarka ve Kopenhag’ın özeti, işte burası: Nyhavn, yani Liman Bölgesi. Beyaz Geceler’in yaşandığı, 18-20 saatlik yaz günlerinde ayrıca güzel olan burası, size unutulmaz hatıralar bahşedecek.

Kopenhag - Mutluluk Destinasyonu

Son olarak Kuzey Avrupa’nın Rönesans dönemine ait en önemli kalelerinden biri olan Kronberg’i de görmeden dönmeyin. Çünkü Shakespeare’in “Hamlet” adlı oyununun geçtiği yer olarak biliniyor.

10 Kasım 2018 Cumartesi

Yarımada'da "tam tur"

Sultanahmet’ten Ahırkapı’ya oradan Kumkapı’ya uzanan rota, bir zaman tüneli olarak bugün hâlâ aynı masumiyetini koruyor. Arasta Çarşısı’nda tarihi halılar, kilimler ve dokumalar sere serpe alıcısını bekliyor. El ele bir turist çift yanımızdan geçiyor; antikalar, bakır işlemeleri, sedef kakmalı ahşap eşyalara bakarak yorum yapıyor, kadının aklı gümüş takılarda kalıyor, adam tabloları, minyatürleri inceliyor. Sultanahmet Camii’ni ardınızda bırakıp dar ve taş sokaklardan kıvrıla kıvrıla Ahırkapı’ya inerken; sağınızda ve solunuzda, ahşap konaklar, butik oteller, çeşmeler, hamamlar, mektepler ve mescidler sıralanıyor. Avare avare dolanırken, Bordolu Çocuk'a dönerek; "Zamanların eskisinde İstanbul'un yedi kapısı varmış, surlardan dışarı açılan" diyor Albanita. Mutluluk Destinasyonu, bahse konu yedi kapıdan ikisini sizin için aralıyor.
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu

Adını Osmanlı Sarayı’ndaki atların ahırlarından alan Ahırkapı’dayız bu hafta…
Akşam, Kumkapı’daki balıkçı sofrasında demlenerek, son satırları düşüyoruz.

Cankurtaran'da denizden yansıyan gün ışığıyla kahvaltı yapıyoruz önce. Tarihin kalbinde, şehrin kalabalığı ve gürültüsünden uzakta diz dize atıştırırken; Marmara'nın suyu sakince kıyıya vuruyor, büyük muhasara sonunda yorulmuş surların sessizliği etrafına yayılıyor, sıcak bir sonbahar sabahında İstanbul henüz kendini dinliyor.

Çaylar ve portakal suyundan son yudumu alarak, akşama kadar 15 bin adım atacağımız yollara düşüyoruz. Başlangıç olarak Ahırkapı'da tarihin ayak izlerini takip ediyoruz. “Ahırkapı” ismi Bizans imparatorları ve Osmanlı padişahlarının atlarının ahırlarından gelirken; ayrıca İstanbul’u alan ve çeşitli muharebelerde de kullanılan top arabalarını çeken atlar da uzun yıllar burada bağlanmış.
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Sahile inerken, Bukoleon Sarayı’nın duvarlarında kelebek ve kuşlar objektif kadrajına giriyor. Bizans’ın tarihi sarayı, 5. Yüzyıl’dan 21. Yüzyıl’a ulaşırken; bir günlük ömrüyle kelebeğin canlılığı ve tarihi yapının asırlık direnişi arasında yeniden hayat buluyor, tezat kuruyor. Mermer çerçeveli, üç büyük penceresi olan kemerli taş duvarlar, geçmişin yaşanmışlıklarını da hissettiriyor.

Hemen arkasında tren yoluna paralel olarak Akbıyık Sokak uzanıyor. Ara sokaklarda virane haldeki çok sayıda tarihi yapı, Amerikan, İtalyan ve Almanlar tarafından satın alınarak; yeniden inşa edilmiş yükseliyor. Nevşehir doğumlu 40 yıldır Ahırkapı’da yaşayan Tahsin Amca, seksek oynadığı, koşuşturup terlediği sokak aralarına bakarak hafızasındakileri tazeliyor. Hüzünleniyor. Eskiyle yeniyi karşılaştırıyor ve “Kendi topraklarımızı, müstakilen satıyorlar; yarın ‘bizim’ diyeceğimiz bir şey kalmayacak. Savunacak bir kıyımız da olmayacak” diye dertleniyor. Değirmen Sokağı ile Oyuncu Sokağı arasındaki tren yolunu kesen üst geçidi göstererek, ‘Burada ne diziler, ne filmler çekildi be çocuklar’ diyor, mahalle kültürünün işgal edildiğini, artık eski kimliğini kaybetmeye doğru gittiğini anlatıyor.

Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Yol üzerindeki Hacı Hasan Efendi Çeşmesi ve Valide Çeşmesi’nin sesi kesilmiş artık. Bordo görünümüyle etkileyici duran, musikişinas beyefendiler ile alımlı hanımefendilerin uğrak yeri olan Dede Efendi Evi, geçmişin bugünden ileride olduğunun da numunesi olarak yer alıyor. 19. Yüzyıl’dan kalma burada bizi de güler yüzleriyle karşılayan hanımlar, mezatta birkaç parça satıp Kumkapı’da keyifli bir akşam geçirmenin derdindeydi. 

Sultanahmet Camii ve Ayasofya’nın eteğindeki bu mahalle, bahar aylarında saz nameleriyle inliyor. Akbıyık Camii ise İstanbul’un fethinden sonra yapılan küçük bir mescid. Ezan sesleri ile saz ezgileri Ahırkapı’da kozmopolit bir armoni oluşturuyor. İstanbul’daki camiler arasında Kıble’ye en yakın noktada konumlandırılan Akbıyık Mescidi, cadde üzerinde sizi köşe başında karşılıyor. Yeşilçam'ın kötü adamı, gerçek hayatın yumuşak kalpli iyi insanı Erol Taş'ın kahvesinde bir el tavla atmayı ihmal etmeyin. Sirkeci'den sonraki ilk tren istasyonunda yer alan eski kahvehanede Albanita, koltuğunun altındaki söküğü işaret ederek, tavlayı Bordolu Çocuk'un kolunun altına verirken; mars olmanın huzursuzluğu güzel kahvenin tadıyla bastırılıyor. Öyle ya bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır, yenilsek de 'ahde vefa' nedir, biliyoruz elbette. Türk sinemasının geçit töreni yaptığı kıraathanede, zar sesleri duvarlarda yankılanıyor, nargilenin dumanı Ahırkapı'dan sahile açılıyor. Derin muhabbetlerde ülke kurtarılıyor, 'sevdalı sözcükler' de duyuluyor.
Ahırkapı - Erol Taş Kahvesi - Mutluluk Destinasyonu

Biraz geride Ahırkapı Feneri, beyaz bir güvercin gibi, Sarayburnu’nun ‘ilk kandili’ olarak ışıyor, kaptanlara pusula oluyor. Akşam çökünce bir başına yanıp sönüyor tarihi Ahırkapı Feneri, karada sıkılmışça denizlerdeki sonsuzluğa karışmak istercesine… 16 mil uzaklıktaki balıkçı tekneleri, yolcu vapurları, uluslar arası yük gemilerine yol gösteren fener, denizden 36 metre, karadan 26 metre yüksekliğine rağmen kendi yolunu bulamayarak yüzyıllardır aynı yerinde duruyor. Kızkulesi ve Fenerbahçe Feneri’yle bir üçgen oluşturan Ahırkapı Feneri, adeta Ayasofya ile Topkapı Sarayı’nın güvenliğinden sorumlu gibi vazife alıyor.
Ahırkapı - Mutluluk Destinasyonu
Kumkapı - Mutluluk Destinasyonu
1755’te Kahire’den gelen Hacı Kaptan’ın komuta ettiği gemi, hava şartları yüzünden Kumkapı’da karaya oturunca, Sultan III. Osman hemen Sadrazam Mehmed Said Paşa’ya emir vererek Ahırkapı Feneri’ni yaptırtır, o gün bugündür denizcilere ışık saçar. Bir daha herhangi bir kaza vakası cereyan etmez.

Yol boyu Küçük Ayasofya'yı adımlarken; Cankurtaran ile Kadırga arasındaki tarihi Fransız Hapishanesi’nde soluklanıyoruz. Bizim soluklandığımız taş zemin üzerinde kim bilir kaç gayr-i müslim için nefes kesildi. İç parçalayan gıcırtılar, ölümcül acılar duvarlarda hissediliyor. Yıllarca mahkûmların ıslah yeri olarak kullanılan Fransız Hapishanesi, artık sanat ve kültür merkezi olarak değerlendiriliyor. 1800'lerde Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılan hapishane duvarları arasında, yaklaşık 90 yıl boyunca Osmanlı sınırlarında suç işlemiş Fransızlar tutukluluğunu geçirirken; artık cep tiyatrosu, kütüphane bulunuyor. Hat, ebru, tezhip, minyatür gibi el sanatlarının yapıldığı eski hapishane yeni kültür merkezi, göz alıcı manzarasıyla ressamların ve sakinliğiyle müzisyenlerin uğrak adresi olarak bulunuyor. 

Fransız Hapishanesi içinden geçerek, bir başka anıtsal yapıya varıyoruz. İstanbul'daki Ermeni Cemaati'ne ait olan bazilika görünümlü Surp Harutyun Kilisesi'ne uğruyoruz. 1738'te sade ve ahşap bir mimariyle inşa edilen kilise, genç bir çiftin evlilik ayinine hazırlanıyor, bir köşede ise dindar ufaklık dilek mumlarını diziyor. Meşelik Sokak'tan sonraki son durağımız Kumkapı’ya artık geçiyoruz. Biraz sonra gün batıyor, Kumkapı’da fasıllar, Roman havalarıyla akşamın sesleri başlıyor, derinlerden bir yerden müzik duyuluyor. Masadan masaya dolanan keman, klarnet ve darbukanın sesi yaklaşıyor, seyyar müzisyenlerin neşesi balıklı fıskiyeye çarparak beş parçaya bölünüyor, küçük meydandan ara sokaklara dağılıyor.

Eski tarihlerde uzun deniz yolculuklarından sonra gemiden inen kaptanların kara özlemini dindirdiği ilk balıkçı köyü Kumkapı'da işlerinden dönenler halsiz, rastgele adımlarla evinin yolunu arşınlıyor. Günün yorgunluğunu açık hava restoranlarındaki masalarda atan iş insanları ile aşk içinde bakışanlar sırt sırta oturuyor. Birbirinden farklı lisanlar, rengarenk deriler aynı sofralarda Kumkapı'da buluşuyor.

Marmara Denizi’nin kokusu, iki katlı Tarihi Kumkapı Balıkçısı'nın balkonundaki soframıza konuk oluyor. İstanbul'un Afrika ve Ortadoğu'dan aldığı göçten bıkkınlık ile garsonlar, konuşacak hoşgörülü müşteri ararken, gözüne bizi kestirmiş olacak ki; biriktirdiği dertleri üzerimize boca ediyor, bir taraftan da Kumkapı'nın tekinsizliğinden dem vuruyor. Ancak akşamın ilk saatlerinden başlayan, sabahın ilk ışıklarına kadar süren eğlenceleri gölgeleyemiyor.

Birbirinden lezzetli balıklar ve etler, çeşit çeşit mezeler aşk sohbetlerinin de tadı oluyor. Kadehlerdeki yudumlar dudakları ıslatıyor, ay bulutların arasından göz kırpıyor. Bir martı gelip yanı başımıza konuyor. Kediler damdan dama restoranları dolanıyor. Uzaklarda yine ağlar atılıyor, balıkçılar arasında sandal sohbetleri duyuluyor, martılar onların etrafında rızkının peşinde uçuşuyor. Albanita’nın gözlerinde mutluluk yeşeriyor, tabağımıza çakır keyif duygular dökülüyor.

3 Kasım 2018 Cumartesi

Hollanda'nın outleti Rotterdam

Kübik evleri, insanın ufkunu açan müzeleri ve tabii ki Avrupa'nın en ucuz alışveriş noktası olmasıyla meşhur Rotterdam'dayız. İstanbul'da sıcak bir sonbahar sabahını geride bırakarak, kışa çoktan adım atmış şehrin sokaklarında kaybolmaya hazır mıyız? Mutluluk Destinasyonu bu hafta da kuzey ışığını takip ediyor.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu
ROTTERDAM'A NASIL GİDİLİR?

Amsterdam'dan sonra Hollanda'nın ikinci büyük kenti olan Rotterdam'a ulaşmak için İstanbul Havalimanı'nda başlayan 3 saat 40 dakikalık bir yolculuğu göze almalısınız. Normal şartlarda uçak biletleri 100 Euro ile 250 Euro arasında değişiyor. Erken rezervasyonda ise bu fiyatları 80 Euro'ya kadar çekebilirsiniz. The Hague Havalimanı şehir merkezine yakın olduğundan, bu Avrupa kentini uçaktan iner inmez gezmeye başlayabilirsiniz.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

Eğer Amsterdam'a uygun bilet bulursanız da sakın kaçırmayın.
Zira Rotterdam - Amsterdam arası yaklaşık 1 saat 30 dakika sürüyor. Üstelik bu vesile ile rotanıza farklı bir şehir de eklemiş olursunuz.

ROTTERDAM'DA NERELER GEZİLİR?

Hatırı sayılır Türk nüfusu ile küçük bir İstanbul'u andırsa da, Rotterdam aslında bir açık hava müzesi gibi. Sadece su kenarında oturup bir fincan kahve içerken bile birbirinden ilginç manzaralar içinde bulabilirsiniz kendinizi.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

1-) KÜBİK EVLER


Kendine özgü mimari anlayışıyla Rotterdam'a adım atar atmaz kendinizi bir Picasso tablosunda gibi hissedebilirsiniz. Empresyonizmin sonunu kübizm akımı ile getiren Picasso'nun ilham olduğu bir mimarın 1970'lerde tasarladığı bu evler hala kentin simgelerinden biri.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

2-) ERASMUS KÖPRÜSÜ


1940 yılında Nazi saldırısı ile yerle bir olan Rotterdam'ın yeniden inşası 1970'e kadar büyük ölçüde tamamlansa da, 1996 yılında yapımı tamamlanan Erasmus Köprüsü; şehrin yeniden ayağa kalktığının bir simgesi olarak boy gösteriyor. Köprü üzerinden şehir manzarasını kesintisiz izlemek de mümkün.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

3-) BOIJMANS VAN BEUNINGEN MÜZESİ


Şehrin sokakları açık hava müzesi gibi görünse de, tarihe tanıklık eden pek çok müzeye de ev sahipliği yapıyor Rotterdam. Mesela Beuningen Müzesi'nde; Van Gogh, Dali, Monet ve Rembrabt gibi pek çok dahi sanatçının eserini yakından görebilirsiniz. Öte yandan bu müze, yeni ve çağdaş sanata da yer ayırarak, eski ve yeni arasına köprü kuruyor.

4-) BÜYÜK ROTTERDAM KİLİSESİ

Modernizmin başkenti Rotterdam'da Ortaçağ'dan kalan tek eser olan Saint Laurenskerk, Nazi saldırısı ile büyük hasar alsa da, 1952'de ki restorasyonla eski ihtişamına kavuştu.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

ROTTERDAM'DA ALIŞVERİŞ


Bu kısım özellikle hanımların ilgisini çekecektir. En başta da dediğimiz gibi Rotterdam, Avrupa'nın outleti. Her markanın, modelin en ucuzunu burada bulmak mümkün. Ama baştan uyarmakta da fayda var; ucuzluğun büyüsüne kapılıp sepetleri tıka basa doldurursanız yekün belinizi bükebilir. Zira biz, 1 Euro'ya, 3 Euro'ya satılan muhteşem kıyafetlerin etkisine kapılıp, kasada toplam 200 Euro faturayı görünce ufak çaplı bir kriz yaşadık.

Rotterdam - Mutluluk Destinasyonu

Meent
 ve Pannekoekstraat'taki butiklerin fiyatları oldukça uygun, çeşit de istemeyeceğiniz kadar çok. Mücevher tutkunuz varsa, Galerie Puur'a da mutlaka uğrayın. Gece hayatını doya doya yaşamak isteyenler de Soho ile Off-Corso'yu es geçmemeli. Son bir ek yapalım, mutlaka ama mutlaka Spido tekneler ile Rotterdam Limanı'ndan tura çıkın. Dünyanın en büyük limanına sahip kentine gelip, denize açılmamak olmaz.

27 Ekim 2018 Cumartesi

Geleceğini arayan ülke: Bosna Hersek


Barış içinde kendi halinde huzurla yaşamak isteyen Bosna Hersek’te sizi duygulu bir yolculuğa davet ediyoruz. Yere basarken, vatan toprağının ağırlığını hissedeceğiniz bu diyarda, nice güzelliklerin ardındaki hüzünlere de tanıklık edeceksiniz.

Bosna Hersek / Mutluluk Destinasyonu

İçinden 7 devlet çıkaran Yugoslavya’dan büyük acılar, büyük bedeller ödeyerek bağımsızlığını kazanan Bosna Hersek, bu haftaki gezi durağımız...

Boşnakların kalabalık olarak yaşadığı topraklarda Sırplar da azımsanmayacak kadar fazla… Az sayıdaki Hırvatlar ile Yugoslavlar da diğer etkin motifleri oluşturuyor. Yanı sıra ‘Ortodoks, Katolik, Protestan’ mezhebi kökenlerin birleştiği Hristiyanlık, 51 bin kilometrekarelik topraklarda Müslümanlığa ağır geliyor.

Bosna Hersek / Mutluluk Destinasyonu

Aralık 1995’te Paris’te imzalanan anlaşmayla bin 500 kilometrelik sınır uzunluğunun sadece 23 kilometre kadar bir kısmı, yani koca Adriyatik’te ayağını suya sokabilecek kadar bir alan deniz hududunu oluşturuyor. Balkanlar’ın ortasında sıkışıp kalmış ülke, geçmişte uzun yıllar görkemli ve mağrur şekilde yaşamıştı oysa.

Yemyeşil Bosna Hersek, tertemiz akarsu ve gölleri, bol ağaçlıklı doğasıyla bir parça İsviçre’yi anımsatıyor misafirlerine… Adriyatik Denizi’nden aldığı pay, zenginliği açısından fikir veriyor belki; ama içimizi acıtan asaleti başkaSoykırım unutulmazken, savaşın izleri de hâlâ canlı duruyor. Biraz ‘Türk ve Rum’ diye ayrılan Kıbrıs’a benzeyen Bosna Hersek’te Müslümanların yaşadığı Saraybosna Bölgesi masumiyet yüklenirken; Hristiyanların yaşadığı Banja Luka ise modernite taşıyor. Saraybosna bir Anadolu şehri olarak dikkat çekerken; buna karşılık Banja Luka da Avrupai görünümüyle fark ediliyor.

Bosna Hersek / Mutluluk Destinasyonu

Kan donduran zulümleriyle soğuk duygular hissettiren Bosna Hersek, beri taraftan tarifsiz vahşet ve gözyaşlarına dayanmış olmasının getirdiği sıcaklık ile de yakıp kavuruyor. Boşnakları, Balkanlar’daki insanları tanımak istiyorsanız eğer, tam tanımı da böyle olabilir belki de; dışarıdan soğuk görünseler bile içleri sıcacıktır, yürekleri yufka gibi…

İçleri, derinliği hüzün; dışı mutluluktur Bosna Hersek. Yaşlıları bile süslenip püslenip sokaklarında gezer, meşhur börekçileri neşeyle dolar taşar. Yaşanmışlık ve acıların getirdiği izler, sıcaklık ile örtülmüş buralarda… Basit düşünen, rahat ve güzel insanları, yaz aylarında yeşiller içinde kış mevsiminde ise beyazlar içinde yaşamayı sürdürmekte, hiçbir çabanın asla boşa gitmeyeceğini, sonunda kazanmanın muhakkak olduğunu bilerek…

Bosna Hersek / Mutluluk Destinasyonu

Bosna Hersek’te tuhaf olabilecek bir not ise ikindi namazından sonra dükkanların kepenkleri indirilmesi olarak fark edilebilir. Esnaf, hava kararmadan evinin yolunu tutacaktır ki; cebinde börek alacak kadar parası olması onlar için kafîdir, çünkü Boşnaklar kanaatkârdır, sebatkârdır. Bosna Hersek’te saçları boyasız, bakımsız kadın görmeniz de çok olağan değildir. Zira onlar savaş yıllarındaki yaşadıkları ağır travmaları böyle bastırıyor, yaraları hâlâ açık olsa dahi… Hüzünlü bir ülke Bosna Hersek, makyajından bile acı akıyor.

Bosna Hersek / Mutluluk Destinasyonu

Mermi izleriyle dolu binaları, park ve bahçelerinde, hatta futbol sahalarında bile ‘şehitlikleri’ ile, caddelerindeki sembolik kan izleriyle Bosna Hersek, direniş ve ülke sevgisi sembolü olarak duruyor Bulgaristan ve Sırbistan’ın ötesinde…

Bosna Hersek / Mutluluk Destinasyonu

Butmir Bölgesi’ndeki ‘Umut’ isimli Savaş Tüneli görülmesi gerekir. Sida Kolar adındaki bir kadın evini bağışlar ve aylarca kazılarak açılan tünel insanlar için bir kaçış yolu olur. “Bosna’nın ağzı” da denilen buradan yiyecek, içecek, mühimmat geçirilir ve iletişim için de kullanılır.
Neretva Nehri üzerindeki Mostar Köprüsü de Kanunî Sultan Süleyman Dönemi yadigarı. Albanita, “Mimarı kim?” diye sordu. Bütün bilmişliğim ile “Mimar Sinan” dedim; düzeltti:
Hayır, Mimar Hayrettin. Mimar Sinan’ın talebesi.

Bosna Hersek / Mutluluk Destinasyonu

1566’da “Taş Kesilmiş Ay” biçiminde inşa edilen köprü, 1992’de Sırplar tarafından tahrip edilirken; bir yıl sonra Hırvatlar tarafından tamamen yıkılmıştı. 2004’te Türklerin yeniden inşa ettiği Mostar, 2005’te Dünya Mirası Listesi’ne girerek ihya edildi.

Bosna Hersek / Mutluluk Destinasyonu

Bakırcılar Çarşısı, Gazi Hüsrev Bogava Camii, Saat Kulesi, İsa Katedrali de görülmesi gereken adresler olarak sıralanabilir. Buralarda Osmanlılar’ın izleri hissedilirken; Yugoslavya’yı Nazilere karşı ayakta tutan Tito’nun konuşma yaptığı yerdeki ateş hâlâ yanıyor. Partizanlar her gün oraya çiçek bırakmayı bir vefa borcu olarak görüyor.

Buna Nehri ve buradaki Blagay Tekkesi’ni de gezmelisiniz. Ahşap süslemeleri ve hamamıyla tam bir tarih mirası… Begova çorbası, Saraybosna kebabı ve Boşnak kahvesini de tatmadan dönmeyin.

20 Ekim 2018 Cumartesi

Kuzey'in hırçın delikanlısı Ünye

Heyecanlıyız... Hep merak ettiğimiz ama hiç gidemediğimiz yere doğru yoldayız. Yeşil ile mavinin buluştuğu yere, Kuzey'in hırçın delikanlısı, Ordu'nun şirin ilçesi Ünye'ye gidiyoruz.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

Güneşin denizden doğup, denizden battığı memleketteyiz. Bizi karşılayan mis gibi mısır ekmeğinin kokusu. Kahvaltıyı bir şölene çeviren dağ çileklerinden yapılan reçeller, soba üzerindeki çaydanlıktan gelen fokurdayan su sesine karışan dalgaların sesi... Rüya gibi, hayal gibi... Mutluluk Destinasyonu bu hafta Karadeniz rüyasını gerçek hayata taşıyor.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu


ÜNYE'YE NASIL GİDİLİR?

Karadeniz'in en uzun plaj hattına sahip Ünye'ye gitmek için 2 alternatif var. Sahil şeridini geze geze gidip, bir taşla birkaç kuş vurmak istiyorsanız, İstanbul'dan arabanıza atlayıp, yaklaşık 10 saat sonra Ünye'nin yemyeşil doğasına karışabilirsiniz. Ama 'vaktimi daha çok Ünye'de geçirmek istiyorum' derseniz, Giresun Havalimanı'na yaklaşık 1.5 saatlik bir uçuşla ulaşabilir, yarım saatlik bir karayolu macerasıyla Ünye'ye giriş yapabilirsiniz.
Ünye - Mutluluk Destinasyonu


ÜNYE'DE NERELER GEZİLİR?

İnsan bir yere adım atar atmaz orayı sevebilir mi? Mavinin her tonunun göz aldığı şiir gibi bir yolculuk bu. Zamanın öylece durduğu, sadece doğanın konuştuğu bir yerdeyiz. Sadece etrafınıza bakmak bile size bambaşka dünyaların kapılarını açabilir. En az insanları kadar cömert bir doğa... En az doğası kadar canlı bir tarih... Etkileyici ve kucaklayıcı bir kültürel miras. Artık Ünye sokaklarında kaybolma vakti.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

1-) PLAJLAR

İlçenin her yanında tertemiz sulara ulaşan, tertemiz plajlar bulunuyor. İnce kumun sıcaklığı anında tüm bedeninizi saracak. Zaten plajlar da isimlerini yapılarından alıyorlar. En meşhur olanları ise; Uzunkum, İncekum ve Çınarsuyu. Plajlar temiz, deniz temiz, yiyecek-içecek fiyatları çok çok uygun. Üstelik biraz erken kalkıp, gün doğarken plaja gitmeyi göze alırsanız büyük bir sürprizle de karşılaşabilirsiniz. Mesela sizi sahilde bir yunus sürüsü karşılayabilir, size unutamayacağınız şovlar yapabilir.
Ünye - Mutluluk Destinasyonu

2-) ÜNYE KALESİ

Yüzyıllar evvel Pontus Krallığı'na da ev sahipliği yapmış olan Ünye'nin meşhur kalesini görmeden ilçeden ayrılmak büyük eksiklik yaratır. Volkanik bir tepe üzerine kurulu bu kaleden tüm ilçeyi hatta Ordu'nun da bir kısmını görmek mümkün.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

3-) TOZKOPARAN MAĞARASI VE KAYA MEZAR

Ünye merkeze araba ile 3-4 dakika uzaklıktaki Gürpınar köyünde tarihi miras yatıyor. Milattan önceden kalma Tozkoparan Mağarası ve mağaranın duvarlarına işlenmiş figürler tarihe ışık tutuyor adeta. Tabii bu mağara öyle sıradan bir mağara değil. İçinde dönemin önde gelen isimlerinin yattığı kaya mezarlar var. Üstelik kıymetli hazineleri ile gömülenlerin mezarları çok iyi şekilde korunmuş.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

İlçenin tarihi hamamlarını ve merkezinde bulunan 300 yıllık çınar ağacını da görmenizi şiddetle tavsiye ederiz. Bir diğer önerimiz ise gezi sıralamasıyla ilgili olabilir. Zira önce plajlara giderseniz, serin ve temiz suların etkisinden kurtulup, kültürel gezilere vakit ayırmanız zor olabilir.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu

ÜNYE'DE NEREDE KALINIR?

Ünye küçük bir ilçe olduğu için çok fazla konaklama seçeneği yok. Ama var olanlar da birbirinden şık ve temiz. Size önerebileceğimiz 2 otel var.
Ünye - Mutluluk Destinasyonu

1-)Sebile Hanım Konağı

Ünye merkezde bulunan Sebile Hanım Konağı, hem fiyat olarak uygun, hem de son derece temiz ve düzenli. Tarihi havayı ciğerlerinize çekebileceğiniz otelin çalışanları da güler yüzlü ve ilgili. 

2-)Kalibya World Resort

Atatürk Mahallesi'ndeki Kalibya World Resort geçirdiği tadilattan sonra A Plus bir otele dönüşmüş. Temiz, düzenli ve hem gözü, hem mideyi doyuran bir kahvaltı menüsü var. Fiyatı ise makul denebilecek bir seviyedeydi.

Ünye - Mutluluk Destinasyonu


SON NOT

Mavi ve yeşile gelmiştik, binbir tonuna şahit olduk. Mavinin ötesindeyse, ruhumuzun özlem duyduğu nice renkler bulduk. Güzel Ünye... Yeninden görüşmek üzere...

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...