Beton yığınları ve stresten uzak, romantik değil; çok romantik bir yer arıyorsanız, size pratik bir adres veriyoruz. Eminönü, Beşiktaş veya Kadıköy İskelesi’nden ‘Adalar’ vapuruna biniyor, martıların yoldaşlığında Prens Adaları’nın 3’üncüsü Burgazada’da konaklıyorsunuz. Asla pişman olmuyorsunuz. Bizden söylemesi…
Burgazada/Mutluluk Destinasyonu |
İstanbul’un en büyük 3’üncü adası Burgazada’ya götürüyoruz sizi… İstanbul’daki 9 ada içinde bizim için en özeli ve güzeli hiç kuşku yok ki Pyrgos. Rumca ‘kale ve burç’ demek olan Pyrgos, yani Burgazada’nın nüfusu, mevsimine göre 15 bin ile bin 500 kişi arasında değişiyor. Mutluluk Destinasyonu’nun rotası bu defa Prens Adaları’ndan biri olan Burgazada’yı işaret ediyor.
Tarihsel boyutları ile Burgazada, Büyük İskender’in kumandanı general Antigon tarafından istila edilip ele geçirilince, kara parçası uzun yıllar boyunca ‘Antigoni’ adıyla anılmış. Burgazada’ya ayrıca çeşitli zamanlarda Castrum ve Panarmos da dendiği biliniyor.
Sadece 2 km.’lik bir genişliğe sahip adadaki en güzel bölge, elbette Hristos Tepesi. Doyumsuz bir deniz ve İstanbul manzarası sunan 176 m.’lik yükseklikteki tepe, aşıklar için sakin bir buluşma mekanı… Bir beton yığını ve stres çağrışımı ile İstanbul’un boğuculuğu değil, Kaşık Adası’nın ilhamı doluyor içinize burada. İstanbul’daki mesleki koşuşturmacadan yorulanlar için pratik bir ‘kaçış rotası’ olan Burgazada’da bütün sıkıntı ve problemlerinizden uzaklaşıp yenilenmiş olarak geri dönebilirsiniz.
Öte yandan tepe aynı adlı bir manastır ile de anılıyor. Hristos Tepesi, Makedonya İmparatoru I. Vasil tarafından ‘antik Yunan tapınağı’ kalıntıları üzerine inşa edilmiş. Oyma sütun başları ve duvarlarla çevrilmiş manastır, ziyaret edilmeye layık çok ince bir işçilik ve ustalığa sahip… Ortodokslar, 6 Ağustos’ta burada, kutsal günleri Metaformoz Yortusu’nu geçiriyorlar.
‘Bayrak Tepe’ olarak da bilinen zirvede, adanın sularının taksim edildiği bir sarnıç da var. Yağmur sularını toplayarak depolayan dört adet kemerli yeraltı sarnıcı görülmeyi hak ediyor. Tepe, eski bir ‘gözetleme kulesi’ ile de meşhur. Mavi ve yeşil renkleri omuz omuza görmenize olanak sunan tepe, bütün mahrumiyetlerden başınızı kaldırıp bekleyenlerine güzelliklerini açıyor. Özellikle Mehtap, Gönüllü ve Gezinti Sokak’ta birbirinden görkemli evler sıra sıra diziliyor.
Verem gibi salgın hastalıkların iyileştirildiği Burgazada Sanatoryumu, ‘ülkenin en eskisi’ olma özelliğini korurken; Türkiye’nin ilk özel hayvanat bahçesi de burada yer alıyor. Büyükada’yı Reşat Nuri Gültekin, Heybeliada’yı Hüseyin Rahmi Gürpınar’la hatırlıyoruz; Burgazada ise Sait Faik Abasıyanık’la özdeş... Çağdaş edebiyatın en önemli öykücülerinden Sait Faik Abasıyanık’ın müze evini görmeden ayrılmak Burgazada gezisini eksik bırakır. Burgazada’nın en eski ve en bilinen plajı ise iskeleye 8 dakikalık mesafede… Kalpazankaya ve Çamakya’da mevsimin sıcaklığına, suyun soğukluğu iyi gelecektir.
Adadaki Avusturya Lisesi, bugünlerde rahip ve rahibeleri ağırlıyor. İbadethaneleri, tarihi yapıları, meşhur koyları ile Burgazada, turistlerin uğrak adresi… Mesela Aya Yani Kilisesi, Burgazada’nın köklü geçmişinin canlı şahidi adeta… İmparatoriçe Theadora tarafından yaptırılan tarihi kilise, bugün de göz alıcı bir güzelliğe ve ihtişama sahip. Kilisenin altında meşhur bir de zindan bulunuyor. Rivayet odur ki; Methoduis isimli bir papaz, 11 basamak ile inilen zindanda 11 yılını geçirdikten sonra özgürlüğüne kavuşup Aya Yani Kilisesi’ne ‘papaz’ olarak atanmış. Suçu ise imparatorun ikonalar ile ilgili kararına itiraz etmek. Bin defa kırbaçlanan papaz, iki katil ile birlikte bir çukurda ömrünün 11 yılını geçirmek zorunda kalmış. İmparator ölünce, oğlu tarafından affedilen Methoduis için özgürlük, çileli esaret yıllarını geçirdiği yerde bu defa ‘önderlik’ kazandırmış. Rumlar, 29 Ağustos’ta Aya Yani Yortusu için toplanıp papaz Methoduis’i de yâd ediyor.
Ortaçağ Bizans mimarisini görmek isteyenler Aya Yorgi Manastırı’na uğrayabilir. Burgazada’daki 19. yüzyıl mirası iki manastırdan biri olan Aya Yorgi, 1917’de Bolşevik İhtilâli’nden kaçan Ruslar’a ev sahipliği yapan tarihi bir mesken. Kilise içine girdiğinizde, Hz. İsa’nın doğumunu müjdeleyen freskler ile karşılanıyorsunuz. Her dinden, her inançtan insan burada kardeşçe yaşıyor. Hoşgörü, sevgi ve barışın sembolü Burgazada’da Marika Hanım, Zehra Ana ile kilise sokağında çay içiyor. Ancak sayması mümkün olmayan fazlalığıyla, buranın gerçek sahibi ‘adalılar’ değil galiba, daha çok kedi ve köpekler gibi duruyor.
Yuvarlak biçimli küçük adayı keşfetmek için herhangi bir vasıta ihtiyaç değil. Bu sebeple atları özgür bırakın lütfen, fayton tercihiniz olmasın. Bisiklet ile gezmek ılık yaz akşamlarında, serin sonbahar günlerinde ideal olabilir. Çam ormanları, merdivenli yokuşları, yemyeşil yolları, camlarından sarkan sardunyaları, her sokakta birbirinden etkileyici ve zarif ahşap köşkleri, şirin, sıcacık, huzur yayan evleri, tatlı kedileri, yerlileri tarafından isim isim bilinen tanıdık köpekleri, sakinlik vaad eden sessizliğiyle İstanbul’un Ege’si Burgazada, yılın her günü romantik, çok romantik bir seyahat seçeneği olarak anılabilir.
Heybeliada ve Kınalıada’nın arasında yer alan konumu ile Burgazada’da bütçenize göre birçok konaklama seçenekleri sunuyor. Bizim gibi fırtınalı ve soğuk bir günde gittiyseniz eğer, Burgazada’nın ayrı bir güzelliğini deneyimlemiş, tenhalığına vurularak deniz seviyesinde bir gün daha kalmak için bahane bulmuş olursunuz. Deniz kıyısındaki yalçın kayalar üzerinde dört köşe küçük bir kale görünümüyle Pyrgos Hotel, konumu ve güzelliği ile öncelikli tercih olabilir.
Kadıköy’den adaya şehir hatları vapuru ile sadece yarım saatte ulaşmanız mümkün. Bizim gibi adet üzere vapurda tost ve çay içmeyi de ihmal etmeyin. ‘Tein’ alerjiniz var ise çay dışındaki diğer alternatif meşrubat seçenekleri de sizi memnun edebilir. Ama kendiniz dışında mutlaka, yol boyu size yoldaşlık eden martıları unutmayın. Onlara da bir simit alabilirsiniz mesela... Bembeyaz güzellikleri ile kopardığınız lokmaları avucunuzdan yemelerine, size duydukları güven ve yakınlıklarına hayran kalacaksınız. Vapurdan çıkışta ve girişte, Burgazada’nın 6 asırlık çınarı, gelenlerini selamlıyor; gidenlerini uğurluyor. Siz de bu ihtiyar için vefalı, güler yüzlü bir ‘merhaba’nızı eksik etmeyin.
Avrupa ve Asya’dan sonra İstanbul’un ‘üçüncü yakası’ Burgazada’dan dönerken anımsayacaksınız ki, şehir hâllerini hemen deniz sularına bırakıp kendinizi ‘adalı’ gibi hissediyorsunuz. Sakinliği ve huzuru vapurun denizde çıkardığı köpüklü sularla ardınızda bırakmak zorunuza gidecek, Burgazada’dan ayrılmak istemeyeceksiniz. Sizin için tek teselli, ellerinize yakışan en güzel alyans, sevgilinizin elleri olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder