21 Nisan 2019 Pazar

Haliç'in kıyısında bir aşk kalesi

Mutluluk Destinasyonu bu hafta sonunda, eski bir İstanbul mahallesinde ‘sakinliği’ dinliyor. Balat’tayız. Troya Hotel’de cumbalı pencere önünde kahve içerken; Fener Sokağı’na bakıyor; yüzyıllar öncesinin seslerini duyuyoruz. Tarih, Rum İlkokulu’na paralel ‘geçit töreni’ yapıyor.

Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
Avrupalıların Golden Horn, yani ‘Altın Boynuz’ olarak bildikleri Haliç’in kıyıya vuran dalgaları, kısa bir süre sonra yastığımızı nemlendirerek, yorgun şekilde kulaklarımıza kadar ulaşıyor. Tarih koşuşturuyor yine… Geçmişte, tarihlerin birinde İoannis Bey ilkokulun köşesinde dönemeçte, ‘zeybekiko’ yapıyor; ürkek ve şaşkın bir ördek “kararsızca” sazlıklardan havalanıyor.

Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
Rengarenk bir gün ‘karanlığa’ dönüyor. Güvercinler cıvıldarken; Fener Patrikhanesi’nin zangoçlarının “akşam” olduğunu müjdeleyen ‘çan’ sesleri duyuluyor derinlerden… Patrikhane ile ‘kapı komşusu’ olan bu eski Rum Evi, aslına sadık kalınarak dekore edilmiş ‘16 odalı’ bir konak olarak hizmet veriyor.

Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
‘126 numaralı’ odadan bir gramofon sesi, eski bir plaktan çıkan dokunaklı ezgiler, koridorları dolaşıyor diğer odalara uğruyor. Albanita’nın bakışlarında kaybolan Bordolu Çocuk, “Gözlerimden geçmediğin gün olmaz” diye mırıldanırken; mevsimin son ‘sarı yaprağı’ düşüyor Fener Sokağı’ndaki Rum İlkokulu’nun tenha pencerelerini selamlayarak, paralel şekilde Arnavut taşları üzerine…

Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
Ahşap kapılarından, duvardaki işlemelerine kadar orijinal hâli korunan Troya, tavan ve yerdeki ‘özenli’ döşemeleri ile insana verilen değeri gösteriyor. 119 yıllık bina, tulumbaları, renkli camları, lambaları ve mermer lavaboları ile eski insanların, yeni insanlardan “ileri” olduğunun numunesi gibi duruyor. Balkonlu odaları Haliç’i, “cumbalı odaları” eski sokağı görüyor. Tarihin derinlikleri cumbalı odaların ayaklarında dolanırken; Karadeniz ve Ege’nin suları, Marmara Denizi’nde karışarak, Haliç’ten arka cephedeki balkonu ıslatıyor.

Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
Çok farklı etnik kökendeki insanların Balat’ta bir arada yaşadığı zamanların ruhunu yansıtan Troya Hotel, küçük meyhanesi ve tavernası ile köklü aidiyetini, kimliğini ele veriyor. Rum mezelerini, taze deniz ürünlerini, ahtapotları, karidesleri, sardalyaları, karidesleri, ızgaraları ve patrikhane mahzenlerindeki yıllanmış şarapları ile özel lezzetlerini sunuyor misafirlerine… Bir tarafta ise neşeli bir “sirtaki” dönüyor, Troya’nın pencereleri şenleniyor.

Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
Haliç’in geceleri; ay ışığı ve yakamozlar ile aydınlanan koyu mavi suları, sabahla birlikte “gök mavisi” rengine bürünüyor. Doğu ile Batı’nın kucaklaştığı girişteki Barba Vasilis’te, dünyanın en eski uygarlıklarının beşiği olan Haliç’i izleyerek açık büfe kahvaltı yaparken “yeni günü” ve yeni hayatlarını karşılıyor Albanita ve Bordolu Çocuk.


Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
Bizans’ın son imparatoru XI. Konstantinos’un gemisi, ıslak demir, yanık yağ ve gölge kokan loşluğu ile sanki yeniden iskeleye yanaşıyor. Haliç’te bir protokol hareketliliği yaşanıyor. Albanita bu arada, Bordolu Çocuk’a mevsimin ilk çileklerini uzatıyor. İstanbul’un en eski otellerinden Pera’daki Büyük Londra Oteli’nin çatısından havalanan bir martı ise Haliç’in kıyısındaki Troya’nın kahvaltı masasının bulunduğu balkondaki trabzanlara konuyor. Albanita onu da bir parça simit ile karşılıyor.

Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
Troya Hotel’in kahvaltı sofrasında işte bu merhamet canlanırken; Albanita’nın ellerindeki şefkâte bakan Bordolu Çocuk’un yüreğinde yankılanıyor, “Bin kilometre ötede duyarım kiminle gülüştüğünü… Öz kardeşin bile öpse alnından, ben başka yerde irkilirim” sözleri…

…ve Bordolu Çocuk tam o anda dönüp de Albanita’nın dudağındaki mutluluğa, “Değil peşine kimlerin düştüğünü, kimlerin rüyalarına girdiğini bilirim” duygusunu asarken; sevgisindeki derinliği bir meydan okuma ile masadaki tabağa bırakıyor. Özel sos dökülmüş domates ve salatalıktaki yağ, sözün tesiri ile Albanita’nın eline sıçrıyor.

Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu

Göz kamaştıran yüzünü tabağından kaldırıp da Bordolu Çocuk’a dönen Albanita ise candan bir bakış ile “Göğsümün yerini senden başka kim bilebilir ki… Sevdadan usanmış gönlümü, aşka sen mecbur ettin. Yanmış gönlümü, yeniden yaktın. Gönlümün yarası kapanmış sanıyordum oysa, onu tekrar yaraladın. Vazgeçmiştim aşktan, sevdadan; sen yine beni mecbur ettin” diye sitemkâr sessizliğe çekiliyor, Haliç’in dinginliğine bakarak… Masadaki kalpten kalbe duygu geçişleri birkaç saniye, bir martı konup uçuşu kadar bir süre içinde yaşanırken; aslında Albanita dinliyor, Bordolu Çocuk da susuyordu. Bordolu Çocuk bu defa dinlerken; Albanita da susmaktaydı. Böyle bir muhabbet yalnızca ikisine mahsustu.

Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
Fener Patrikhanesi’nde vazifeli bir bağrı yanık Rum babanın, 4 kızı için yaptırdığı eski ev, onların rahatlığı düşünülerek 4 cumbalı olarak ve 4 giriş kapısı ile planlanmış.” Albanita ile Bordolu Çocuk arasındaki kalpten kalbe geçişleri, bu sözler ile kesiyor kahvaltı masasına gelerek ‘iyi bir gün’ dileyen zarif işletme müdürü… Ardından oteldeki eşyaların tamamına yakınının da o ailenin kızlarının kullandığı ‘orijinalleri’ olduğunu söylüyor. O kızlardan birinin, ‘birinci derece’ torunun şu anda hayatta olduğunu, Yunanistan’da 80’li yaşlarını sürdüğünü anlatıyor. Her yıl annesinin doğum gününde baba evine, Troya Hotel’e gelerek bir hafta burada kaldığını ifade ediyor. 119 yıllık antika otelin, böyle duygusal hikâyesi de olduğunu bilerek, yaşanmışlıklarının kokusunu, odalarındaki canlı ruhu hissedebilirsiniz.


Troya Hotel - Mutluluk Destinasyonu
Hüzün ve kederi çağrıştıran günün ilk çanı da Fener Patrikhanesi’nin eteğindeki Troya’ya dökülüyor. Sonsuzluğu duyurup kendine çeki düzen vermeyi telkin eden, ‘varlık’ sebebini hatırlatan çan sesi; ‘tevhid, tefrid ve tecrid’ çağrışımı yapıyor. Sabah çanı, insanların çekilmiş olmasından, henüz şehrin gürültüsü sokakları teslim almadığından belki; akşam çanı kadar yumuşak değil; daha bir gür sanki, ama her koşulda kendine has melodi ile çalıyor. Herkes kendi inançlarına göre “Allah” derken; Troya Hotel’in hatıralar ve tarih sinmiş duvarlarında çınlayan ‘çan sesi’ de yeni gün ve yeni hayatı müjdeliyor.

7 Nisan 2019 Pazar

Zamanın durduğu yer

İstanbul’un beton yığınlarından sıkıldıysanız, sizin için iyi bir teklifimiz var. Günlük hayatın stresi ve yoğunluğundan boğulduysanız, yeşillikler içinde bir hamakta ‘dağ esintisi’ duymak ister misiniz? Çimlerinde ve toprağında “çıplak ayak” ile gezebileceğiniz bir rota Polonezköy’deki Cumhuriyet Parkı’nda sizi bekliyor. Eğer asfalt yollar, taş kaldırımlarda yorulduysanız; buyurunuz doğanın kollarına…

Cumhuriyetköy - Mutluluk Destinasyonu

Albanita
’nın yayın bantları, ham program kayıtları, reji karanlığı ve üç kişinin sığamayacağı montaj setindeki ‘duman altı’ mesaisine mola vermek için “Hadi” dediğinde Bordolu Çocuk, nereye gideceklerini bilmiyorlardı aslında… Tekerleklerin istikametine güvenip, direksiyon kılavuzluğuna kendilerini bıraktıklarında, kısa süre sonra İstanbul’un kıyılarına açılmışlardı. Şehrin beton duvarları gittikçe azalırken; ufuk önlerinde yükselmekteydi. Gazeteciliğin stres ve yorgunluğunu arabanın penceresinden dışarı bıraktılar. Arabanın sağındaki ve solundaki ağaçlar, Albanita ile Bordolu Çocuk’a “yol arkadaşlığı” ederken; Polonezköy’e varmıştılar.

Cumhuriyetköy - Mutluluk Destinasyonu

Dışarı ilk adımlarını attıklarında yüzlerine mis gibi bir orman kokusu çarptı. Albanita, “Burada yaşayamaz mıyız” diye sordu. Cumhuriyet Parkı’nın içlerinde bir hamak, esintiyle sallanıyordu. Yeşillikler içindeki kış bahçesi, ilkbaharın müjdecisi bir havayla ayrı güzellik sunuyordu misafirlerine… Riva Deresi’nden neşeli bir şırıltı ile akan su sesleri, söz cambazı kuşların ötüşleriyle karışırken; masalsı dakikaları müjdeliyordu. Bu esnada; Albanita ile Bordolu Çocuk göz göze geldi. İkisi de aynı anda, aynı şeyi düşünüyordu.

Cumhuriyetköy - Mutluluk Destinasyonu

Daha önce hiç mangal yakmamışlardı ve bugüne kadar kömür ateşinde et pişirmemişlerdi. Kısa kararsızlık içinde bir başka yere gitmeyi düşündüler önce… Ardından Bordolu Çocuk’un “Hiçbir şey olmazsa, hatıramız olur” sözünden cesaret ile kolları sıvadılar. Siparişlerini verdikten sonra, ‘bekleme’ süresini odun ateşinde kahve içerek, çevreyi keşfederek değerlendirdiler.

Cumhuriyetköy - Mutluluk Destinasyonu

Neyse ki; mangal hazır olarak gelirken, etleri pişirmek için sonunda mahcup olmak pahasına Bordolu Çocuk, ‘sorumluluk’ aldı. İlk etleri kızgın mangal tellerinin üzerine bıraktı. Ateş ve duman ile karışan taze etlerin kokusu, ikisini de daha çok acıktırdı. Ardından bu anları sabitlemek için objektif ayarını yapan ve deklanşöre basan Bordolu Çocuk, Albanita’nın mangal başına da yakışan, hayranlık uyandıran pozlarını çekti.

Cumhuriyetköy - Mutluluk Destinasyonu

Bu esnada etler de yeterince pişerken; Albanita’nın gurur verici hüneri dudakların kenarında yer ediniyor; unutulmayacak hatıralar bırakıyordu. Cumhuriyet Parkı’nın ev sahibi kedileri ve köpekleri de masa ile etlerin kokusunun güzelliğine çoktan kendilerini zaten kaptırmıştı. Bir Albanita’nın ayaklarının etrafında bir Bordolu Çocuk’un yanında dolanıyorlardı.

Cumhuriyetköy - Mutluluk Destinasyonu

Toprağa çıplak ayak ile basanlardan, huzur içinde yeşil rengin her tonuyla geniş çimlere uzananlara;
‘at’ binenlerden, çocuk alanlarında oynayanlara kadar bir karnaval gibi bahçede, Albanita ile Bordolu Çocuk, adeta bir “lezzet şöleni” yaşıyordu. Piknikten sonra, ağaçların arasındaki yürüyüş parkurunda nefeslerini yarıştırırken; Riva Deresi’ndeki ‘soğuk su’ ile tabiatı tecrübe etti.

Cumhuriyetköy - Mutluluk Destinasyonu

Gönüllerince eğlenip huzur depoladıktan sonra doğanın kollarından çıkarak 103 kilometrelik yolculuğa koyulan Albanita ve Bordolu Çocuk, İstanbul’un bir başka köşesinde, bu defa Karadeniz’e değil de; Marmara Denizi’ne dönerek yüzlerini, akşamı gece, geceyi sabah ettiler ‘mutluluk’ ile…

30 Mart 2019 Cumartesi

Noel Baba'nın evi Demre

Bütün yıl uslu bir çocuk olursan, yılbaşı gecesi bacadan kırmızılar içinde, beyaz sakallı tonton bir dede gelir ve hayalini kurduğun o oyuncağı yatağının yanına bırakır. Tüm çocukların inandığı en kuşkusuz gerçektir Noel Baba. Hatta bizim gibi 30'ları ortalamış insanlar bile inanmak ister. Ne de olsa umuttur insanı hayatta tutan. Biz de umutlarımızı heybemize yükledik ve Mutluluk Destinasyonu olarak Noel Baba'nın doğduğu yer olan Demre'nin yolunu tuttuk.


Demre - Mutluluk Destinasyonu

M.S. 300 yılında doğduğu tahmin edilen Saint Nicholas ya da bizim bildiğimiz adıyla Noel Baba'nın ana yurdu Demre. Çocuklara ve yoksullara uzattığı yardım eliyle adını tarihe kazıyan Saint Nicholas; Santa Claus'a yani Noel Baba'ya dönüştükten sonra burada onun adına bir kilise yapılmış.

Demre - Mutluluk Destinasyonu

Denizi, eşsiz plajları ve antik yapısıyla dünyanın en eşsiz mekanlarından biri olan Demre, dünyada Saint Nicholas Kilisesi ile de hatırı sayılır bir üne sahip. 

Demre - Mutluluk Destinasyonu

Antalya Havalimanı'na ulaştıktan sonra, 1 saatlik bir yolculuk ile ulaşabileceğiniz Demre'de; Noel Baba'nın adına yapılan yaklaşık 1.700 yaşındaki kiliseyi ziyaret edebilir, dilek çeşmesine hayallerinizi bırakabilirsiniz. 

Demre - Mutluluk Destinasyonu

Ama Likya Yolu'nun en önemli duraklarından biri olan Demre sadece Noel Baba'dan ibaret değil. Bir Kuş Cenneti var ki, o cıvıl cıvıl sesler bile ömrünüze ömür katmaya, tüm hayal kırıklıklarınızı geride bırakmaya, yaşama tutunmak için, kalbinizde yeniden bir umut yeşertmeye yeter.

Demre - Mutluluk Destinasyonu

Ve ünü sınırlarımızı çoktan aşmış olan Myre Antik Kenti. İnsan burada denizin güzelliğine mi, kentin ihtişamına mı baksın bilemiyor. Milattan Önce 5. yüzyılda yapılan ve kayaların içine oyulmuş olan bu kent, bir zamanlar Bizanslılar'ın tatil beldesiydi. Üstelik hâlâ da yapıldığı gibi korunan ender antik yapılardan biri.

Demre - Mutluluk Destinasyonu

Demre'yi baştan sona kadar gezmek için bir gününüzü ayırmanız yeterli. Ama inanın bir günde biriktirdiğiniz anılar, tüm hayatınız boyunca aklınızdan çıkmayacak.

Demre - Mutluluk Destinasyonu

Demre'ye gidip balık yemeden ve denize girmeden sakın dönmeyin. İhtiyaç duyduğunuz huzurun, tüm hücrelerinize işleyeceğinin garantisini veriyoruz. Ve son bir hatırlatma... Saint Nicholas Kilisesi'nde bir dilek mumu yakın. İmkansız diye düşünmeyin, bakarsınız Noel Baba bu kez sizin hayallerinizi gerçekleştirmek için gelir. 

23 Mart 2019 Cumartesi

Akdeniz'in devrik kraliçesi Kaş

Taze meyvelerden yapılmış egzotik içecekler, denize ulaşmaya çalışan yavru carettalar, mis gibi iyot kokusu ve ihtiyacınızdan çok daha fazla huzur vaadinde bulunan gizli saklı bir cennet köşesi. Mutluluk Destinasyonu bu hafta Antalya Kaş'ta.


Kaş - Mutluluk Destinasyonu

Müdavimleri dışında yıllar boyu kimsenin yüzüne bile bakmadığı, yüksek dağlar ve masmavi denizin arasında sıkışıp kalmış olan Kaş, yabancı turistlerin ilgi göstermesiyle birlikte, son yılların trend tatil yörelerinden biri haline geldi.

Kaş - Mutluluk Destinasyonu

Yeniler pek bilmez ama biz müdavimlerden aldığımız tüyolar ile sizin için bir rehber hazırladık. Kaş'a nasıl gidilir, nerede kalınır, ne yenir ve nereler görülmelidir; hepsini tek tek anlatacağız. Hazırsanız başlıyoruz.

KAŞ'A NASIL GİDİLİR?

Akdeniz'in devrik kraliçesi Kaş'a kara yolu ile de hava yolu ile de ulaşmak mümkün. Dalaman Havalimanı ve Antalya Havalimanı'nın tam ortasındaki bu eşsiz mekana, uçakla gitmek bir alternatif olabilir. Ancak küçük bir hatırlatma yapalım hemen. Uçak kalkmadan en az 2 saat önce havaalanında olmalısınız. Uçuş da yaklaşık 1 saat 20 dakika sürüyor. Bir de havalimanından Kaş'a ulaşmak var ki, o da ortalama 2.5 saat. Yani toplamda 6 saat gibi bir zamanınız yolda gidecek. İstanbul - Kaş arası araba ile yaklaşık 10 saat. Üstelik yol boyu, pek çok farklı güzelliği de keşfedebilirsiniz.


Kaş - Mutluluk Destinasyonu

KAŞ'TA NEREDE KALINIR?

Turist akınının başlamasıyla Kaş, ne yazık ki oteller diyarına döndü. Asırlık ağaçlar kül edildi, yerine beton oteller dikildi. Lüksümden vazgeçemem diyenlerdenseniz pek çok 5 yıldızlı otel bulabilirsiniz. Ama bizim size tavsiyelerimiz doğaya biraz daha yakın olacak.

Kaş - Mutluluk Destinasyonu

Mesela Sunset Butik Otel, sizi hem doğadan koparmayan hem de konforlu bir tatil yapmanızı sağlayacak tüm imkanları sağlıyor. Fiyatları da dönemsel olarak gayet makul. 


Kaş - Mutluluk Destinasyonu

Plaja olabildiğince yakın olayım, bir ayağım da hep denizde olsun diyenler için ise Aquarius Cappari Otel'i tavsiye edebiliriz. Buradan gün doğumunu izlemenizi de şiddetle tavsiye ederiz.


Kaş - Mutluluk Destinasyonu

KAŞ'TA NERELER GÖRÜLMELİ?

Deniz, kum, güneş, doğa, huzur ve tarih... Ne arasanız bir arada. Suyun altında yepyeni dünyalar keşfedebilir, Likya Yolu'nda binlerce yıl geriye gidebilirsiniz. Biz ise sizin için kısıtlı zamana sahip olsanız dahi, mutlaka görmeniz gereken 5 adres belirledik. Zira bu adresleri görmediyseniz, Kaş'a gitmiş sayılmazsınız.


Kaş - Mutluluk Destinasyonu

1-) UZUN ÇARŞI: Özellikle hanımların bir hayli ilgisini çekeceğine inandığımız Kaş merkezdeki Uzun Çarşı'da bir gözle cumbalı evleri incelerken, bir yandan da el işi ürünler satan butikleri gezebilirsiniz.

Kaş - Mutluluk Destinasyonu

2-) KAPUTAŞ PLAJI: Kaş'ın simgelerinden biri olan Kaputaş Plajı'na mutlaka tam bir gününüzü ayırın. Çünkü incecik kumlarda uzanmaya, masmavi sularda yüzmeye doyamayacaksınız. Bu arada antik döneme merakınız varsa, plajın yakınındaki Mavi Mağara'yı da gezebilirsiniz.

Kaş - Mutluluk Destinasyonu

3-) TEKNE TURU: Kaş'ın pek çok el değmemiş güzelliğini, tekne turları ile görebilirsiniz. Mesela Kekova'ya gidebilir ya da dalış yaparak carettalar eşliğinde Batık Şehir ve Korsan Mağarası'nı görebilirsiniz. Kaleköy'ün de rotanızda olması gezinize renk katacaktır.

Kaş - Mutluluk Destinasyonu

4-) ANTIPHELLOS ANTİK KENTİ: Likya Uygarlığı'nın kalıntıları, kral mezarları ve 4 bin kişilik tarihi tiyatrosu ile zamanda bir yolculuk yapmak isterseniz, seçeceğiniz adres tam da burası olmalı.

Kaş - Mutluluk Destinasyonu

5-) SAKLIKENT KANYONU: Macera tutkunlarının favori mekanı olan Saklıkent Kanyonu'nda rafting yapmadan sakın Kaş'tan ayrılmayın. Soğuk sular ile mücadele üzerine yenen olta balıkları çok daha lezzetli gelecektir damağınıza.

16 Mart 2019 Cumartesi

İlham veren güzellik: Mersin

Mersin, Doğu Akdeniz’in en büyük şehri… Mersin, medeniyetlerin baş şehri… Mersin, tarihi ve kültürel mirasıyla, görkemli uygarlıkların, ışıltılı antik kentlerin merkezi… Denizi, güneşi, sıcacık insanları ile Mutluluk Destinasyonu'nun pusulası, “Toros Dağları” eteğini gösteriyor.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Araplar ve Bizanslılar arasında birkaç defa el değiştiren Mersin’e ayak bastığınızda, hemen hoşgörü ve özgürlük duygularını hissediyorsunuz. Osmanlılar, Fatih Sultan Mehmet Han’ın 1476’da Karamanoğulları Beyliği’ne son vermesiyle tanıştıkları Mersin’de uzun yıllar Ermeniler, Araplar, Türkler ve Kürtler bir arada yaşadı. Kadim ve modern kent, dağlık ve dağlık olduğu kadar düzlük coğrafi yapıya sahip bulunuyor. Mut Kalesi, Alahan Manastırı ve Göksu Deltası sizi çağırıyor.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Antik Kilikia’nın başkenti Tarsus’ta, Roma’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan bugünlere kadar ‘modern tarih’ geçit töreni yapıyor. Roma Hamamı’nın zarif kemeri altındaki yoldan geçen Tarsuslular, adeta topraktan fışkıran tarihin üzerinde sıradan şekilde yaşıyor. Mesela dar bir yol üzerinde, her iki sıradaki evlerin arasında yer alan Roma Tapınağı, bölgedeki demografik birliği temsil ediyor. Cumhuriyet Meydanı, arkeolojik çalışmaları sonrası ortaya çıkan bulgular ile ‘antik cadde’ olarak isimlendirilmiş. 

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Roma Yolu üzerinde yürürken, tarihleri adımladığınızı hissedeceksiniz. Yolun sonu Kleopatra Kapısı’na çıkıyor. Hani şu; insanlık tarihinin en etkili, en güzel, en hırslı kadınlarından biri olarak gösterilen Mısır Firavunu… Doğu Roma İmparatorluğu’nun devlet adamı, filozof Çiçero ve acımasız diktatör Sezar gibi Kleopatra’nın da yolu, bir zamanlar Mersin’den geçmişti. Güzel Kraliçe, Roma Komutanı Marcus Antonius’a aşık olup, Tarsus’ta evlenirken; kendisine düğün hediyesi olarak geniş bir toprak ve Kilikia verilmiş. Siz de meydanda avare dolanırken; 2 bin yıl öncesine yol alacak, Kleopatra ile Antonius’un aşkını hissedeceksiniz. Tıpkı Albanita’nın elindeki sıcaklığın, yüreği ısıtması gibi…

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Tarihin güçlü simaları Sezar, Çiçero ve Kleopatra gibi; o zamanki dünyanın yarısını 13 yılda fetheden, ürkütücü Pers Orduları’nı dağıtan, efsanevi komutan Büyük İskender de Mersin’den geçmiş. Toros Dağları’nın sularını sırtlayan Berdan Nehri’nde yüzdükten sonra zatürre olan Büyük İskender, sıkça taşkınlara sebep olan yatağı değiştirerek, bugünkü Tarsus Şelalesi’ni meydana çıkarmış. Siz de buradaki mesire yerinde tabiat ile kucaklaşırken; Doğu’daki destanların kahramanı Büyük İskender’i hatırlayın.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Tarsus’un eski evlerini de görmeden dönmeyin. Ayrıca kent merkezindeki Makam Camii ve Ulu Camii de görün. Zira Makam Camii, Danyal Peygamber, Ulu Camii ise Şit Peygamber ve Lokman Hekim ile anılır.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Hristiyanlığa ‘baba, oğul, kutsal ruh’ üçlemesini getiren Aziz Pavlus’un da Tarsus’ta doğduğunu hatırlatalım. Dolayısıyla siz de Aziz Pavlus Kilisesi’ni ziyaret ederek farklı bir deneyim yaşayabilirsiniz. Burada bir de Pavlus Kuyusu bulunuyor; dilekleriniz için…


Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Tarihi ticaret yollarından biri üzerinde bulunan Mersin’deki Kırkkaşık Bedesteni, Osmanlılar’ın izlerini taşıyor. Ticaretin kalbinin attığı yer olan bedesten, Şahmeran işlemeli süslemeleri, hediyelik eşyaları ile hafızalarınızda yer edecektir. Lokman Hekim’e şifalı otların sırlarını veren süslü başıyla, pullu kuyruğuyla bir mağaradaki yılanların şahı Şahmeran… Çarşıda “Tarsus kahvesi” içmesini özenle tavsiye ederiz. Mersin’deyseniz, ‘humus’ da yemeniz elbette gerekiyor. Yeni lezzetlere kapalı ‘Bordolu Çocuğa’ rağmen, Albanita’nın referansıyla öneriyoruz.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Tarsus, Mersin’in mağaraları ile meşhur olmuş bölgesi… Burada iç içe çok sayıda mağara bulunuyor. Hepsini gezmenize imkân yok; ancak tuhaf duygular yaşayacağınız kesin. Mesela Mezopotamya’nın ilk tanrısı olarak gösterilen Mitra’nın tarikatındaki 7 genç, mağaralardan birinde uyuyor. Onların tam 300 yıl sonra uyandıkları rivayet ediliyor. Yine Ashab-ı Kehf Mağarası da görülmesi gereken adreslerin başında dile getirilebilir. Örneğin Gilindire Mağarası’nda ‘dünyanın aslında güzel bir yer olduğuna’ ikna oluyorsunuz. Zira buradaki ‘durgun göl’ sihirli bir ayna gibi sularına, başınızı koyduğunuz omuzdaki aşkınızı işliyor. Milyonlarca yıl içinde oluşan sarkıt ve dikitler de elmas gibi üzerinize taç oluyor.

Cennet-Cehennem Obrukları da sizi kendine çekiyor. “Cennet” çöküğüne merdivenler ile inebiliyorsunuz da Cehennem’e geçit yok. Belki sırlarını açmak istemiyor belki de insanları temizlik ile yâd ediyor, cezalandırılmaya layık görmüyor.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Mersin’e 55 kilometre uzaklıkta bulunan Elaiussa Sebaste Antik Kenti’ne ‘bir uğrayın’ deriz. Elaiussa ‘zeytin’ demek… Roma İmparatoru Augustus , Kapadokya Kralı Arkhelaos’a  Kilikya’nın önemli bir kısmı ile Elaiussa’yı hediye eder. Arkhelaos, kışlık sarayı buraya taşır ve şükran borcuyla “Elaiussa” ismine ek olarak “Sebaste” der, yani mutlu ve görkemli anlamıyla... İşte o gün bugündür, küçük liman şehri de Elaiussa Sebaste, “mutlu zeytinlik” diye anılır. Bir hamam, tiyatro, agora, bazilika yapılarından oluşan Elaiussa’da zemindeki balıklarla bezeli mozaikleri bugün de görmeniz mümkün. Adeta canlı gibi duran mozaikler, ‘sudan yeni çıkmış çipura’ siluetiyle üzerinden yüzyıllar geçse bile tertemiz duruyor.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Mersin Arkeoloji Müzesi’nde uygarlıklar tarihini gözlemleyebilirsiniz. Höyüklerden çıkarılıp özenle sergilenen buluntular, amforalar, kil tabletler, taş oymalar ve birçok gündelik eser, eski günlerden taşıyor. Eğer acıktıysanız; modern çarşıda geleneksel lezzetleri bulabilir, Mersin mutfağının seçkin yemekleri tantuni, sıkma börek, kerebiç tatlısı ve cezerye yiyebilirsiniz.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Kaldığımız yerden geziye devam edersek; 70 kilometre uzaklıktaki Adam Kayalar Kült Bölgesi, ziyaretçilerini bekliyor. Derin bir boğazın, dik yamacındaki kayalara oyulmuş kabartmalara ulaşmanın kolay olmadığını kabul ediyoruz. Ancak 2 bin 400 yıl önce yapılan, o dönemin imkânları ile ortaya konmuş eserleri gördüğünüzde, büyüleyici hislerle etkileneceksiniz. İslamiyet’in doğuşundan 3. Yüzyıl ile İslamiyet’ten sonraki 2. Yüzyıl’da yapılan ‘11 insan ve bir keçi figürü’ yöre halkı tarafından “Adam Kayalar” olarak adlandırılmış. Buraya ulaştıysanız eğer, aşağıda muhteşem bir manzara göreceksiniz. Kanyon ötesinde ise bir inci gibi, denizin üzerinde “Kız Kalesi” duruyor.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Aslında Mersin’de “Silifke Kalesi” gibi yüksekte, “Mamure” gibi Akdeniz’in eteklerinde onlarca daha kale var. Fakat Kız Kalesi başkaKız Kalesi, bütün hepsinin sözcüsü gibi... 1099’da yapılan Kız Kalesi, denizden 200 metre açıkta bulunuyor. Efsaneye göre; bir kâhin, bölgenin hâkimi olan bey ile görüşerek, “Kızını yılan sokacağını” söylemiş. Bey de kızını yılanlardan korumak için Kız Kalesi’ni yaptırmış. Kalede yaşayan kıza saraydan gönderilen yiyecekler arasında bir sepet de üzüm varmış. Üzümü yemek isteyen kızı sepetin içinden çıkan yılan ısırarak zehirlerken; kâhin kehaneti tutmuş ve ölümden kurtulamamış.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Belki artık biraz yorulmuş olabilirsiniz; ama Helenistik Dönem’in merkezi Uzuncaburç’a çıkarsanız, burada Olba Hanedanı’nın inanç dünyası Diocaesarea’yı göreceksiniz. Girişte; tören kapısı bulunuyor, sol yanınızda Zeus Tapınağı… Önünüzdeki sütunlar, ormandaki ağaçların sıklığında dizilmiş duruyor adeta. Şans Tapınağı, bugün de ayakta… Su kemerleri etkileyici görünüyor.

Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Eğer Mersin’deyseniz, muz seralarına da mutlaka uğrayın. Anamur’dakiler muz çiçeğinin gece doğururken çıtırdadığını anlatıyor. 


Mersin - Mutluluk Destinasyonu

Mersin Limanı’nda da oturup soluklanabilir ve Akdeniz’in havasını içinize çekebilirsiniz. Liman boyunca sizi uzun bir sahil yolu karşılıyor. Burada el ele yürüyüş yapabilir, günbatımı ile güneşi uğurlayabilirsiniz. Bu esnada limandaki hummalı çalışmanın aralıksız sürdüğüne şahitlik edeceksiniz. Zira gemiciler, vinçlerle sürekli konteyner boşaltıyor veya yüklüyor. Gün çekilince, akşamın renkleri ortaya çıkıyor. Kafeler ve restoranları ile cıvıl cıvıl bu yerde, Akdeniz’de olmanın mutluluğunu yaşıyorsunuz. Sahil boyu palmiyeler, yeşillikler ve parklar uzanıyor. Kalabalığa karışıp Mersin’in sesini dinlemek ise insana huzur veriyor.

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...