Yaşam koşullarını alt üst eden, adeta dünyayı yörüngesinden çıkaracak kadar ileri giden korona yüzünden evden çıkarmıyorsak da
‘sosyalleşmeyelim’ mi?
Berjer koltuğunuzda otururken; Türkiye’deki müzeleri ‘ücretsiz’ gezmek de mümkün… Daha önce dünya başkentlerindeki sanat ve bilim merkezleri, ziyaretçilerine kapılarını
“online” olarak açmıştı.’nda Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve Yunanistan’da bulunan 10 şehirdeki tarihi müzeleri gezmiştiniz. Hadi gelin,
şimdi de Türkiye’deki kültür yapılarına gidelim.
OYUNCAK MÜZESİ - İSTANBUL
İlk olarak İstanbul’daki
Oyuncak Müzesi’nin ‘renkli’ ve çocuksu atmosferinde, insanlık tarihine bir yolculuk yapıyoruz.
Kadıköy’deki tarihi köşkte, 5 bin adet eski oyuncak bulunuyor. Şair
Sunay Akın tarafından 2005’te kurulan müze, korona günlerinde evlerinde tecrit edilen insanlara nefes aldırıyor. Belki de Türkiye’nin ilk
“oyuncak müzesi” olma hüviyetindeki yer, ziyaretçilerini çocukluğuna götürürken; insanlığın seyrine çok farklı bir yerden ışık tutuyor. Galiba
‘dünyanın en hüzünlü müzesinde’ hissedebilirsiniz kendinizi. Çünkü
‘oynanmamak’ ile lanetlenmiş oyuncağa mı eski sahipleri olan çocukların ölmüş olmasına mı oyuncakların cam arkasında kalmasına mı üzüleceğinizi şaşırabilirsiniz.
GÖBEKLİTEPE - ŞANLIURFA
Tarihin en eski taş kalıntılarına ulaşılan
Göbeklitepe de “sanal müze” ile evlerinize geliyor.
Millattan önce 10 bin yılından kalma kabartma eserler ve yapılar sizleri bekliyor. Tepe üzerindeki devasa boyutlarda olan taşlar, onların üzerindeki işlenmiş sanat eserleri görülmeye değer.
Tarihin sıcaklığını yerinde hissedemeseniz de elinizdeki sıcak kahveleri yudumlarken; geçmişin fısıltısını dinleyebilirsiniz. İnsanlığın mağara duvarlarına resim çizmekten vazgeçip avcılık, toplayıcılığa geçişini gözlemlemek için
Göbeklitepe’yi ziyaret etmeniz gerekiyor. Muhtemelen ilk defa tarım yapılan yıllara, yerleşik hayata geçilen günlere, bir sistem üzerinde sanat ürünleri çıkarmaya başladığı zamanlara buyurunuz.
KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ – ANKARA
İşgâl altındaki Osmanlı İmparatorluğu’nun yeni Türkiye’ye geçişi günlerinde kullanılan İlk Meclis, bugün
Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak ziyaretçilere açık.
1915’te İttihat ve Terakki Fırkası tarafından bir kulüp olan Birinci Meclis’in salonlarında, koridorlarında, kulisinde gezerken; yaşamadığınız zor günleri ümitle, inançla ve biraz da tedirginlik içinde yeniden yaşayacaksınız. Burada alınan hayati kararlar ile bir milletin geleceği tayin edilirken; Kurtuluş Savaşı zaferle neticelenmişti. Dolayısıyla ahşap yapı içinde, tekne tavan ile örtülü
Birinci Meclis’te gurur dolu hisler de duyacaksınız.
Gazi Mustafa Kemâl’in mebuslara seslendiği Genel Kurul Salonu’ndaki sıralar arasından yükselen soba borusu masumiyet dolu günleri, dönemin şartlarını
‘sıcacık’ duygularla önünüze getirecek. Ulus’taki müze, şimdi parmaklarınızın arasında…
CUMHURİYET MÜZESİ – ANKARA
Kurtuluş Savaşı’nın
‘zafer’ ile tamamlanmasından sonra “2. Meclis” olarak inşa edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün
“Cumhuriyet Müzesi” adıyla hizmet veriyor.
Müze yeni ilkeler ve devrimler ile çok partili siyasi hayata geçişte kullanılırken; Cumhuriyet’in ilk gençliğine adandı. Bina aslında Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk genel merkezi olmasıyla da
‘özel anlam’ taşıyor. 1924’ten 1960’a kadar
‘parlamento’ olarak kullanılan yapı,
Osmanlı ve Selçuklu’nun bezeme motiflerinin yer aldığı tavan süslemeleri, kemerleri, saçakları ve çinileri ile geçmiş günlerin, bugünlerden “daha ileri” olduğunun numunesi olarak hayretle fark ediliyor. İlk üç cumhurbaşkanı dönemi olayları, fotoğrafları, özel eşyaları, alınan kararları ve kanunları burada görebilirsiniz.
EFES MÜZESİ – İZMİR
Yamaç evleri, çeşmeleri, büyük ve küçük avluları, mezarları, imparatorluk kültleri ile geniş bir koleksiyona sahip
Efes Müzesi, İzmir’de olsa da bir ‘tık’ ile ayağınızda…
Arkaik Dönem’den kalma bereket tanrısı Artemis ve genç erkek, yani ‘kuros heykelleri’ görülmeye değer. Efes Antik Kenti, korona görülmemiş 10 Mart öncesinde kalabalık turist grupları tarafından akın akın görülürken;
Efes Müzesi’nin terk edilmiş gibi sakin olması hüzünlüydü belki; ama salgınla ‘çevrimiçi kabuller’ sonrası popülerliği daha da arttı.
Dünyanın 7 harikasından biri kabul edilen Artemis Tapınağı’nın kalıntıları, ziyaretçilerini Helenistik ve Roma Dönemi’ne doğru takvimler arasında bir yolculuk yaptırıyor.
TROYA MÜZESİ – ÇANAKKALE
4 katlı olarak tasarlanan
Troya Müzesi, sizinle tarihin en bilinen ‘savaş hilesi’ Troya’nın az bilinen sırlarını paylaşacak.
90 bin metrekarelik geniş alandaki müze, 490 metrelik rampalar üzerinde geziliyor. Homeros’un İlyada Destanı artık evinizde… Troas Bölgesi’ndeki yaşam, antik dönem izleri, Doğu Roma ve Osmanlılar, gösterişli müzedeki her köşede yer buluyor.
Mezar taşları, heykeller, canlandırmalar, fotoğraflar, şemalar, çizimler, metinler ve interaktif yöntemler ile kendinizi bir anda milattan önce 4. Yüzyıl’da bulacaksınız. Neolitik, kalkolitik, tunç, demir, höyük gibi bir anda dönemler ve çağlar arası gezinti yaparken; kültürel baş dönmesi yaşayacaksınız. Dikkat!
GAZİ MÜZESİ – SAMSUN
1900’lerin başında bir otel. Adı, Mıntıka Palas. Bir Rum Jean İonnis Mantika tarafından işletiliyor. Kırık dökük bir Mercedes’le yola çıkılırken; ilk Meclis, Fransızlar tarafından işgâl atlında. Ankara Garı’nda İngilizler hüküm sürüyor.
İskoç malı olan Bandırma Vapuru ile Mustafa Kemâl Paşa, Samsun’a ulaştı. Ve doğruca bir gayr-i müslim tarafından işletilen Mıntıka Palas Otel’e yerleşti. Kurtuluş Savaşı’nın en hararetli günleriydi. İstanbul işgâl altındaydı. Ankara da öyle… Hatta Bandırma Vapuru’nun yanaştığı iskele,
‘reji iskelesi’ olarak bilinirdi. Fransızlar buradan tütün ticareti yapardı. Yani iskele de Fransızların, Samsun da onların işgâli altındaydı. Türkiye’nin tamamında olduğu gibi… Dâhiliye Nezareti’nin görevlendirdiği Gazi Paşa, 18 Mayıs’ta
Mıntıka Palas’a yerleşti.
“Millî Mücadele” ateşi burada yakıldı.
ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ – ANKARA
Başkent Ankara’ya bağlı Ulus’taki
“Atpazarı” denilen yerde bulunan
Medeniyetler Müzesi, 1997’de 68 müze arasından Avrupa’da “yılın müzesi” olarak seçilmişti. Tarihi Kurşunlu Han ve Mahmut Paşa Bedesteni’nin birleştirilmesiyle işlevsellik kazanan müze, sırtını Ankara Kalesi’ne vererek kendisini koruma altına almış.
Paleolitik Çağ’dan bugünlere geniş koleksiyon yelpazesi bulunan müze, seçkin eserleri ile benzersiz. Paleolitik Çağ’dan Neolitik Çağ’a, Kalkolitik Çağ’dan Tunç Çağı’na, Asurlar’dan Hititlere, Frigler’den Urartulara kadar Anadolu’da yaşamış birçok krallık ve devletlere ait kabartma
“mezar taşları, tanrıçalar, heykeller, anıt, mobilya aksamları, süsler, levhalar, bilezikler, kolyeler, koşum takımları, kaplar, savaş ve tarım aletleri, tabletler, dinî ritüellerin kapları” gibi sayısız tarihi eser bulunuyor.
ZEUGMA MÜZESİ – GAZİANTEP
Nefes kesen bir deneyime var mısınız? “Roma ve Antik Çağ” kalıntılarını sunuyoruz şimdi de… Baraj suları altından kalmadan önce kurtarılan eserler, Gaziantep’te sergileniyor. Ancak
ayaklar altına alınan antik kalıntılar, insanlığın tarihine saygıyı gösterirken; yürek de dağlıyor. Zeugma Müzesi’nin baş tacı elbette, “Çingene Kızı” mozaiği.
Bordolu Çocuk’un Albanita’ya söylediği gibi, “Nedense
‘Çingene Kız’ mozaiğini her nerede gördümse, bana hep Amerikan fotoğraf sanatçısı Steve Mc Curry’nin 1985’teki
‘Afgan kızı’ fotoğrafını hatırlatıyor.” Mahzun bakışlar, gönlüme dokunuyor. Burada da aynısı oldu. Siz de Çingene Kız’ın hüznünü paylaşmak ister misiniz?
ARKELOJİ MÜZESİ – HATAY
Albanita’yı heyecanlandıran Hatay’daki Amuk Heykeli’ni siz de görmelisiniz. Millattan önce 9. Yüzyıl’ın başında Tayinat’ta hüküm süren Kral Suppilulima bir elinde hançer bir elinde buğday tutarken; bakışlarındaki canlı ifade, bugün bile tüyler ürpertici görünüyor.
Devasa heykel bugün bile saygı uyandırırken; Hititlilerin hissettiği saygıyı siz düşünün artık. Mağara tarzındaki konseptiyle müze, coğrafyanın ihtişamını da ortaya koyan eserleri ziyaretçilerine sunuyor. Zengin koleksiyonu ile
Arkeoloji Müzesi, Roma Dönemi’ne kapı aralıyor.
Aslanlı Sütun Kaideleri, Ariadne, Yakto, Satyr, Hermaphroditos, Artemis, İskelet, Venüsün Doğuşu ve Mevsimler mozaikleri de görülmeye değer.