ziyaret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ziyaret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Eylül 2018 Cumartesi

Bir semt ki; denizden besleniyor

İstanbul’dan sıkıldıysanız, size yine İstanbul “huzur” verecektir. ‘Demedi’ demeyin, bir Anadolu Kavağı’na uğrayın. Her noktasında deniz hissedilen balıkçı kasabası; tarih, doğa ve yemek meraklılarını bekliyor. Bu küçük semt, döndüğünüzde size büyük bir geçmiş ve büyük bir ufuk armağan ediyor.
 
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Köyler, dereler, ormanlar ve geniş çayırlar ile tamamlanmış yolları geçerken, kırların taze havası sarıyor hemen insanı… Boğaz’ın sırtlarındaki Anadolu Kavağı’ndayız bu defa... Ceneviz Kalesi Yoros’un eteklerinde kahvaltı ediyoruz, Marmara’nın suları ayaklarımıza vuruyor. Ağaçlıklı, çimenli tepeleri, dar sokakları ile sakin bir mola yeri bizim için bu yer, bu sabah… 

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Sudan yeni çıkmış taptaze deniz ürünleri, civardaki restoranlara taksim ediliyor. Keyifli bir koşuşturmaca var etrafta, yeni günün saat 12.00’deki ilk vapurunu ve dahi misafirlerini beklerken… Burası; tarihi camisi, küçük meydanı, eski çeşmesi, ince uzun patika yolları, ahşap yapılarıyla küçük bir balıkçı köyü…
 
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Çiftlik evleri daha derinlerde, oksijen deposu kavak ağaçlarının arasında saklı duruyor. Renkli sandalların süslediği Anadolu Kavağı, yazın coşkusuyla sarmaş dolaş olmuş sanki. Henüz hayli sakin, çünkü ne Eminönü’nden bir turist teknesi var ortalıkta ne de günübirlik kaçamak yapmak isteyenleri taşıyan şehir hatları vapuru… Midyeciler henüz tezgâhlarını hazırlıyor. Komiler bir tarafta masaları düzenliyor. Garsonlar daha günlük kıyafetleri ile kahvaltı ediyor.

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Marmara ile Karadeniz’in birleştiği şirin semt, iç denizdeki son iskele… Kavakların heybeti kaybolduğunda, gemiler artık Karadeniz’in engin sularına açılıyor. Hemen karşıda ise Rumeli Kavağı görünüyor. Biz ise yalnız iskelenin gölgesinde oturup, sağımızdaki konaklara komşuluk ederek, Yedigül Restoran’da kahvaltı yapıyoruz.

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Suların sesi, evlerin altındaki kayıkhanelerde yankılanıyor, masamıza martılar misafir oluyor, kediler yoldaşlık ediyor, bize ev sahipliği yapıyor. Göz göze, diz dize, el ele huzuru dinliyoruz. Mıhlamanın uzayan peyniri ağzımızda birleşiyor. Beri taraftan da domatesler dilimleniyor, biberler kesiliyor, soğanlar ayıklanıyor, balıklar temizleniyor. Derinlerden bir yerlerden şişte kalamarın kokusu, midye tavaya karışıyor, yağda karidesler kızartılıyor, roka salatası hazırlanıyor.



Güneş denize vururken; göz alıyor. Geç kalmış kayıkçı, avlanmak için açılıyor; ancak bir süre sonra elleri boş geri dönüyor. Butik lokantadaki masamızda derinleşen muhabbet, yosun kokusuyla renkleniyor. Tekir, Arap ve Cavit’in dostları Sarman kedileri sere serpe taşlarda güneşleniyor. İstanbul’dakilerin aksine burada kediler çöp tenekelerine itibar etmiyor. Kediler bile mutlu Anadolu Kavağı’nda…

İskele meydanının arkasındaki sokakta çay bahçeleri iskemlelerini açmış. Gururla tahtaya vurulan pullar ile “şeş-i yek” coşkusu, biraz sonra güçlü bir zar sesi ve sonra bu defa “penc-ü se” kahkahası duyuluyor, kapı üstüne kapı olan adam yeni günü şans ile karşılıyor.
Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Biraz ileride 1593 yılından miras Midilli’li Ali Reis Camisi’nin yaşadığı talihsizliği fark ediyoruz. İncirli Sokak’ın başındaki cami, bin yıllık Ayazma Çınarı’nın devrilmesiyle hasar almış. Ancak anıtlar kararı gereken restorasyon için yaklaşık 1 yıldır henüz neredeyse çivi bile çakılamamış. Artık asırları deviren heybetli çınarın zamana yenilmesine mi kıyalım, yoksa eski özen ve incelik ile yapılmış güzel caminin tahrip olmasına mı; bilemedik.

18. yüzyıl hatırası Cevriye Hatun Çeşmesi de artık eski itibarını görmüyor. Bir köşede adeta yalnızlığa terk edilmiş, geçmiş günlerine hayıflanıyor.

Kumdöken Suyu levhasını takiben İsmailağa Sokağı’ndaki evlerin arasına karışarak, Yoros Kalesi’ne doğru koyulduk bir süre sonra… Boğaz’ın en temiz bölgesindeki taze deniz mahsullerinin kokusunu ardımızda bırakarak, yeşilliğe karışıyoruz. Az ileride dalından böğürtlen yerken, çocukluğumuza dönüyoruz. Yine parmaklarımız renkleniyor. İncir ağacından, kavaktan yapılmış eski ahşap evlerin pencerelerine güzel kokular siniyor. Ahşap ile incir kokusu ayrı bir armoni olarak Arnavut kaldırımlarına yayılıyor. Albanita hatırlatıyor; “Arnavutluk’ta Arnavut taşları yoktur.” 

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Yıllara boyun eğmiş yıkık bazı evlerin duvarlarından otlar bitmiş. Anlıyoruz ki; ot taşın altında kalmıyor. Doğanın kanunu; ‘hep kendini yeniliyor zaman…’ Metruk evlerin sert taşlarının yerini, yeni filiz veren zayıf yeşillikler alıyor. 

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Ölümsüzlerin arasından ölecek olanların garip kayıtsızlığıyla, mezarlıkların içinden geçerek, kaleye doğru çıkıyoruz. Deniz seviyesinden yükseldikçe, rüzgar da kendini gösteriyor. Tepeye tırmandıkça; Boğaz’ın bir bölümü, Rumeli Kavağı ve Karadeniz aynı kadraj içine giriyor. Yoros Kalesi’ne vardığımızda, kalenin arkeolojik kazılar sebebiyle kapalı olduğunu fark etsek bile yukarı çıkarken harcadığımız efor, şahit olduğumuz manzarayla yerini dinginliğe bıraktı. 

Anadolu Hisarı / Mutluluk Destinasyonu

Elbette 800 yıllık Yoros Kalesi’ne doğru yokuş çıkarken; bir ağacın dalına atılmış halata bağlı salıncakta soluklanarak bulutlara kavuştuğumuzu, aynı anda çocuklaştığımızı da artık itiraf edebiliriz. Yoros Çay Bahçesi’nde Marmara’nın Karadeniz’e dokunduğu, aşk ilişkisini görmenizi de tavsiye ederiz. …ve dönmeden Marko Paşa Köşkü’nü görmeyi de asla ihmal etmeyin. Mutluluk Destinasyonu’na sonunda teşekkür edeceksiniz.

21 Ağustos 2018 Salı

Suriçi'nde bir bayram sabahı


Bayramlıklarını giymiş torunlar, ‘köy kokulu’ sözleriyle evlatlar toplandığında Fethiye’deki ana ocağında, tozlanmış zaman perdesi açılıyor bir anda. 
Suriçi'nde Bayram / Mutluluk Destinasyonu
Tarih boyu Rum ve Yahudi nüfusun yaşadığı Balat ve Fener’in sırtlarındaki Çarşamba’ya bağlı Fethiye’de gözlerinizi kapatarak Haliç’i dinlerseniz eğer; ‘yaşanmışlıkları’ da duyabilirsiniz. İşte yamaçtaki 14 kilise ve 12 sinagog yine yükseliyor önünüzde… Fatih muhafazakârlığı temsil ediyorsa, Balat ve Fener ‘Batılılaşmayı’ çağrıştırıyor. Tepedeki Çarşamba’nın sokaklarında kediler geziyorsa, yamaçtaki Balat ile Fener’in caddelerinde köpekler fink atar. Çarşamba, alaturka bir Doğu ise Balat ve Fener de alafranga Batı’dır pekâlâ. Oryantalist Fethiye’deki o ‘Doğu evi’ de işte, bu sabah yıl boyu olmadığı kadar kalabalıktı. 
Suriçi'nde Bayram / Mutluluk Destinasyonu
Ahşap kapıdan girince ağızlardaki sözcükler hiç şaşırmadan, hemen “yerel şiveyle” bütünleşirken; aslında bu mütevazı evdeki insanlar, ‘Türkolog, medya grup başkanı, öğretmen, spor yazarı ve yazı işleri müdürü, senarist ve mizah yazarı’ olarak belli bir kesim insanlar için ilham kaynağı tanınmış yüzlerdi. Böyle olurdu, annenin karıncalanmış ellerine kavuştuğunda evlatlar ve torunları, bir anda taşralaşır ve bunu ‘ayrıcalık’ gibi yaşardı.
Suriçi'nde Bayram / Mutluluk Destinasyonu
Zıtlıklar ile kaim insan, ömründe kaç bayram görebilir ki? Veya bundan sonra görecekleri, geçmişte bıraktıklarının, bir daha geri getiremeyeceklerinin yanında ne ifade eder ki? Bir zaruş Zehra Anne de bayram sofrası için özel olarak küflendirilmiş çeçil peyniri, dumanı henüz üzerinde haşlama patatesleri, tarifini yalnızca kendisinin bildiği un helvası, ‘Kars usulü’ demli çayı, kıtlama şekeri ve lavaş ekmeği ile çocuklarına, bin 430 kilometre beride de “köy kahvaltısı” hazırlardı mutlaka. Yüreklerde ise Sarıkamış’ta bir başına kalmış baba mezarının hüznü dolaşırdı.

Ruhu olan sofra etrafında büyükler, kahvaltı atıştırmasını uzatır. Manevi iklimden maddi dünyaya ‘bilinçli’ hoşbeş ederken; şen kahkahalar yükselir, odayı sıcacık köy zılgıtlı hatıralar kaplardı. Çay bardakları dolar, boşalır; dumanı gözlük camlarında buğu bırakırdı. Sohbetin güzelliğindendir; bir süre sonra yorulan mimiklerde boncuk boncuk ter oluşur. Kolalı mendiller ile alınlar, yanaklardaki nem toplanır. Bahçedeki ağaçta kuş sesleri yankılanırken; şairliğiyle bilinen Zehra Anne, ev yapımı baklavaları getirerek, neşeli sohbetin üzerine şerbet dökerdi. 

Bayramlıkları ile küçük beyler ve küçük hanımların çığlıkları, sokaktaki seyyar salıncağın gıcırtısına karışır. Samimi eski günlerde, ‘çatapat, torpil ve kız kaçıran’ dedikleri masum cephanelik, yani haytalık da “bayram hoşgörüsü” ile mazur görülürdü. Masumiyet zamanlarında toz leblebiler, pamuk şekerler, kağıt helvalar ile, elma şekeri satanlar, baloncu, macun satıcılarının gözü de çocukların cebindeki harçlıklarında olurdu.
Suriçi'nde Bayram / Mutluluk Destinasyonu
Eskiden mübarek günler, ‘bayram gibi’ yaşanırken; ailenin en büyüğünde toplanılır, kahvaltı ile gün başlar, dualara muntazır olunurdu. Bugünlerde bayramlar, ‘tatil’ olarak kabul görüyor. Turizm firmaları; ‘tam pansiyon, her şey dahil, açık büfe’ diyerek adetlerimize ve hayatımıza ipotek koyuyor. Bayramların hangisi bayram olarak yaşanır ki daha? Kurban Bayramı kapıdayken, kaçınız çocukça heyecan duyuyor? Dolayısıyla kucağına atıldığımız hayatta, başımızı koyup ağlayarak acılarımızı paylaşacak bir göğüs ararken aslında ne kadar yalnız ve kimsesiz olduğumuzu da hissediyoruz; unuttuklarımız ölçüsünde. 

Söyleyin bana, bayram sabahı boynu bükük bilmem kaç öksüzün ayakkabı bedeli nedir? Bir hastane dolusu insanın acısını dindirecek ilaç tutarı ne kadardır? Tatil masrafınız kadar değil.

18 Ağustos 2018 Cumartesi

Yarım bir yol hikayesi


Siz istediğiniz kadar plan, program yapın hayat bazen düşündüğünüz gibi gitmiyor. Hesap yaparken bir tarafta siz, kontrol elinde olan kader de bir köşede tebessüm ediyor. Yaşayarak anlıyorsunuz ki; hayat size neyi ne kadar sunuyor ise onu öyle sürdürüyorsunuz. Biz de size Sakarya’yı gezdirecektik ama… Bakın neler oldu…
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
İstanbul’dan Sakarya’ya yola çıkmışlardı. Sapanca’da yeni doğan güneşi karşılayacaklardı. Öyle planlamışlardı. Taze bir gün başlangıcı olarak göl kenarında ‘köy kahvaltısı’ yapılacaktı önce... Göz göze oturup neşeli sohbet edeceklerdi, konuşurken dizleri birbirine değecekti. Pazar günkü ilk öğünlerine ‘istenmeyen misafirler’ dadanacak. Albanita, masadaki reçel ve bal tabağında rızkının peşindeki arıların konukluğundan ‘tedirgin’ olacak, çözüm arayacaklardı.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Su sesi, kuşların ötüşü, göldeki kurbağaların keyifle vıraklaması, yaprakların hışırtısı, rüzgarın esintisi, tabiatın dengesi; onların da büyük şehirdeki ‘hızlı’ hayatlarından yorgun düşen ruhlarını dengeleyecekti. ‘Tein’ alerjisi yüzünden Albanita, portakal suyu tercih edecek, ‘bordolu çocuk’ mutlaka çay içecekti. Sonra üsteleyecekti, şefkât dolu bir yumuşak ses tonu ile: ‘Sabah sabah daha sağlıklı bir şeyler mi içsen acaba?’
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Koklaşarak sarıldılar. Sanki aylardır görüşmüyorlardı, farklı ülkelerden gelip de ‘büyük özlem’ içinde buluşmuşlar gibi… Aşk ile öpücük kondurdu dudaklarına Albanita. Bununla da yetinmedi. Her iki yanağını, yüzünü, boynunu öptü ‘an’ kadar kısa bir süre içinde… Doymadı, bir daha öptü dudaklarından sevgiyle…
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
 Anahtarı uzattı, “Sen kullanacaksın, ben seni izleyeceğim” dedi.
...‘bordolu çocuk’ oturdu, Albanita’nın bıraktığı şoför koltuğuna. Anahtarı yuvasına soktu, kontağı sağa doğru çevirdi. Parktaki vites kolunu sürüş pozisyonuna çekti; frenden kaldırdığı ayağıyla gaz pedalına dokundu. Demir yığını harekete geçtiğinde, 140 bin Lira’lık oyuncağın tekerleri dönerken içlerine ‘romantik yolculuğun’ sevinci doldu. “Emniyet kemerini taksan mı” dedi Albanita, emir kipini yumuşatarak...
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Her şeyi itinayla ‘eksiksiz’ yapan cennet kokulu kadın, yine hassasiyet ile derleyip düzenledi. Bir defa daha öpüşürken, kemerlerin emniyeti ile Kadıköy’den çıktılar.

‘Üsküdar, Ataşehir, Sultanbeyli’ derken, İstanbul’dan çıktılar sohbet ede ede. Kocaeli’ye girdiklerinde Gebze’yi kolay geçtiler, ardından Dilovası – Hereke arasında büyüleyici Marmara Denizi manzarası ufuk çizgisinden arabanın içine taştı. Kucakları deniz güzelliği dolan aşıklar, bu arada gemi yolculuğunun çekiciliği ve zahmeti üzerine konuşurken; şimdi bulutların üzerinde bir yıldız olan gemi makine mühendisi büyüklerini de yad etti. Marmara’nın güzelliğine, hüzün düştü bir anda. Kaptanların her limanda sevgilisi olduğu klişesinden, ilgisiz bir babanın babasızlıktan kötü olduğuna takıldı söz… Albanitanın kırgınlıklarını arabanın camından Marmara’nın derinliğine atmak isteyen bordolu çocuk, İstanbul – Sakarya arasındaki tren yolculuklarını ve eski otoban üzerine birkaç hatırasını sıkıştırdı araya… Arabanın içindeki puslu sohbeti dağıtmayı başarmıştı. Tekerlekler yolu yutarken; hız göstergesi 100’ün ikinci dilimine geçtikçe, daha kontrollü olan Albanita’nın ‘Biraz yavaşlasak mı, ne dersin?’ uyarısı gaz pedalını kilitliyordu.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Körfez’e yaklaşırken bir tuhaflık da başladı. Körfez – Derince mevkîsinde ara ara sarsılan arabanın bir süre sonra nefesi kesildi. Önce 70 kilometre seviyesinde düştü hız göstergesi, daha sonra 50 kilometre üzerine çıkamaz oldular. Gittikçe ağırlaşan araba, zaman zaman da sarsılınca kelebek kadar narin kadının kalp atışları hızlandı. Aslında İstanbul İl Sınırı’ndan çıktıklarından beri, hatta ilk ‘Emniyet kemeri’ uyarısı konuşulduğundan bu yana, yani Acıbadem Köprüsü’nden Çamlıca’ya çıktıklarında tekleyen arabanın huzursuz eden aksaklığını 94 kilometre profesyonelce saklamayı başarmıştı yüreği soğuk adam. Ancak ne var ki; artık üstünü örtecek boyutları aşmıştı, gittikçe hantallaşıyordu demir yığını…
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Gösterge panelinde ESP / ASR arıza uyarısı verirken, hız üst limiti de 30 kilometre kadar düştü. D-100 Otobanı’nda artık yumuşak huylu kadının telaşı kendi içinde bastırılamayacak kadar panik oluşturdu. Hatta büyük bir hayranlık beslediği Mabel Matiz’in derinlerdeki sesi bile rahatsız eder boyutları bulmuştu onun için…
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Kısa bir süre sonra park alanı bulmayı başarırken, biraz soluklanma ve sakinleşme imkanı da yakalanmış oldu. Ancak gece gözlerine telaş düşen hassas kadının tedirginliği pek hafifleyecek gibi olmadı. İstanbul – Sakarya arasındaki beklenmedik arıza ve yol trafiği, yerini bir dizi telefon trafiğine bıraktı bu defa. Albanita bir taraftan, “bordolu çocuk” öte yanda ‘çözüm’ bulmaya çalışırken, gözü karartıp telaşı yatıştırmış gibi yaparak yeniden bir hamle ile ‘Sakarya’ hedefiyle yola koyuldular. Ancak araba, her türlü zorluğa rağmen sevenlerin azmini paylaşmadı.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Hız göstergesi artık sadece 10 kilometre seviyesindeydi. Bu hâliyle ilerlemek arabaya zarar verir miydi, yoksa yol kenarına çekmeleri mi gerekiyordu? Koca koca TIR’ların, kamyonların adeta ‘katil gibi’ hız yaptığı yerde durmaları ne kadar akıllıca olurdu? Kocaeli’ye bağlı Körfez semtinde veya Derince ilçesinde kalmaları mı, otobüs ile dönmeleri mi daha iyi olurdu? Peki; şehirlerarası otoyoldaki arabanın akıbeti ne olacaktı? Albanita, yolda bıraktığı için arabaya öfkeyle, kaderine terk etmekten yana tavır alırken; ‘bordolu çocuk’ çözüm bulmanın ve Sakarya’ya ulaşmanın peşindeydi. Yol boyu ‘Hız yapmasak mı, yavaşlasak nasıl olur’ diyen Albanita’nın önsezisine, şoför mahalli ve can güvenliği emanet edilen bordolu çocuk, belki kulak verseydi bu gerilim, zorluklar yaşanmayacaktı.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Artık ata evi olan ‘Sakarya’ ısrarından geri adım atmanın vakti çoktan gelmiş, Albanita’yı dinlemenin zamanı geçiyordu. İlk hedef olan Sapanca’ya bir, Sakarya’ya iki durak kalmışken daha ileri gidemediler. Hemen D-100 Otobanı’ndan çıkılarak, sonlarının ne olacağına dair en ufak fikirleri olmadan Körfez’e sapıldı.

İlk olarak benzin dolum istasyonu denk gelirken, hemen yardım istediler. Buradaki insanların gönülden gösterdikleri ilgiyle, “Türk insanı kadar ihtiyaç sahibiyle dertlenen başka bir millet olmayacağı” tecrübesine sahip oldular.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Motor yağı ve lastik değişimi dışında teşekküllü başka bir çözüm sunmayan benzincideki Muzaffer Bey’in referansıyla ‘oto elektrikçisi’ arayışına koyuldular. Araba hâlâ nefes nefese ilerliyordu. Sapa veya tehlikeli bir yerde soluğunun kesilmesinden endişeyle ikili, ‘ilerlemek ve durmak’ arasında yine yollarına devam etti. Bir süre sonra varılan oto elektrikçi ustası da ‘çözüm’ üretemese bile gösterdiği cansiperane çaba ve yönlendirdiği Gölcük yolundaki ekspertiz düğümü çözmeye bir adım bıraktı. Güç bela varılan ekspertiz sorunu teşhis ederek, ‘enjeksiyon arızası’ diyerek Peugeot Servisi’ne yönlendirdi.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Hafta sonu ve tatil günü olması şanssızlığıyla bütün tamirciler gibi, servis de ‘güvenlikçi’ dışında kepenkleri indirmesiyle düş kırıklığı oluşturdu ilk izlenim olarak.
Ancak burada da şansları yaver giden Albanita ve bordolu çocuk, evinden çağrılan ‘yol yardım’ sayesinde ve yine Türk insanı fedakârlığıyla birkaç saatlik tamir ile arabalarına kavuşma umudu kazandı. Yorgunluk, açlık ve tedirginlik üzerlerine karabasan gibi çökerken, yolun başındaki hayalleri ile kaderin gerçekleri arasında muhakeme yapmaya başladı aşıklar. Sapanca’da göl kenarında kahvaltı edilecek, Ada’da ıslama köfte yenilecek, belirlenmiş yerler görülecek ve gezi notları tutulacakken, Mutluluk Destinasyonu’nun yolu Kocaeli’nin Körfez ilçesindeki bir alışveriş merkezinde kesişti. Araba tamircide kalırken; Albanita’nın gerilim dolu yaklaşık 1,5 saatlik süre zarfında elde ettiği rahatsızlığı baş gösterdi yanı sıra… Beri taraftan bordolu çocuk da sağlık ile ilgili şikayetlerini Albanita’ya çaktırmadan, arızanın tamamlanacağı saatin gelmesini bekliyordu.

Zira kendinden çok karşısındakini düşünen kadın, ondaki acıları fark etse; arabadaki problemden daha büyük bir deprem etkisi ve telaş başlayacaktı. Neyse ki yol boyunca arabanın teklemesini hissettirmemeyi başaran sakin yapılı adam, kendisindeki ağrıları da fark ettirmedi.
Sakarya / Mutluluk Destinasyonu
Sabah çıktıkları mutluluk rotasında, öğle saatleriyken ulaştıkları tamirciden, akşamüstü arabalarını alarak mecburen geri dönüş yoluna girdiler. Geriye doğru Körfez, Hereke, Dilovası, Gebze, Sultanbeyli, Ataşehir, Üsküdar derken; macera dolu bir gün sonunda Kadıköy’e vardılar. Ancak karabulutlar dağılmak için erken olduğunu düşünmüş olacak ki; akşam geceye dönerken bu defa Kadıköy’de, trafik ışıklarında beklerken; motordan dumanlar çıkmaya başladı. Aslında dönüş yolunda yine Albanita’nın duyarlılığıyla dikkat ettiği, ‘Arabada bir yanık kokusu mu var’ ihtarını bordolu çocuk, “Artık o kadar da değil” kayıtsızlığıyla umursamadı. Kadıköy’e ulaştıklarında ise bu ilgisizliğin bedelini ödedi. Yolun kalan kısmı toplu taşıma ile tamamlanırken, bitkin demir yığını ise bir çekici kasasında onlardan uzaklaşıyordu. Yarım bir yol hikayesinin talihsizliği içinde bize de ağrılı, sergüzeşt içinde pahalı bir hatıra, sizlere ise konforlu koltuğunuzda okuması kaldı.

11 Ağustos 2018 Cumartesi

Bir yeryüzü cenneti: Ömerli

Mevsimin bütün hücrelerinize göz kırpacağı bir adres ile karşınızdayız! Gündüzü ayrı, gecesi başka… En güzel manzaralar belki de burada görülebilir. Sanki yaz, önce Ömerli’ye geliyor. Mütevazı yaşamı, huzurlu iklimi, göz alıcı yeşili, konuşkan kuşları, mutlu mesut aşıkları ile burası, sizi de kendine çekecek.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  İstanbul’a en yakın kamp merkezi Ömerli, bir hafta sonu ‘soluklanmak’ için ideal seçenek olabilir. ‘Hem İstanbul’da olup hem İstanbul’da olmamak’ demek, Ömerli’yi keşfetmektir. Çünkü Ömerli’ye girdiğinizde sizi bekleyen ilk duygu, sanki ‘İstanbul’da değilmişsiniz’ düşüncesi oluyor. Mutluluk Destinasyonu olarak siz bize birkaç dakika ayırırsanız; biz de size, kendinize zaman ayıracağınız yeni lokasyon tanıtmak üzere hazırız!

DOĞAL BİR REHABİLİTASYON

  İstanbul’un köylerinden şirin kasaba; şehir gürültüsü, kirli hava, sıkışık trafik ve stresten bıkıp yorulanlar için açık adres… Şile yolu üzerinde bulunan ‘küçük levhası’ bile Ömerli’nin sevimliliğine dair ipuçları taşıyor. Yeşil ve ağaçlık bölge, adeta kurtarılmış bir belde olarak metropol oburluğundan ayrılıyor. At çiftlikleri, yürüyüş yolları, kamp bölgeleri, piknik alanları, büyükbaş hayvanları ve küçük canlıları ile naturâl bir yaşam var Ömerli’de…
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Doğa tutkunlarının, doğal insanların buluşma yeri olan burası, henüz hak ettiği ilgi ve değeri görmüyor. Bizim gibi hafta içi gittiyseniz tabiat ile baş başa kalıyor, dört yanınızı huzur ve sükûnet sarıyor. Yok eğer hafta sonu gidecekseniz; sizin gibi, küçük bir kalabalığa kendinizi hazırlamanız gerekebilir. Ancak yine de her koşulda dönerken, yaşamınıza farklı, bambaşka, yenilenmiş başlayacaksınız. 
  Ömerli, doğal bir rehabilitasyon alanı… 

YÖRÜK ÇADIRI SİZİ BEKLİYOR

  Yol kenarındaki sıra sıra yörük çadırlarında buz gibi yayık ayranı içmeyi, leziz gözlemeler yemeyi, organik yemekleri tatmayı, sıcacık, dumanı üzerinde köy ekmeklerini, doğal sebze ve yeşillikler ile salatalarını keşfetmeyi, sadece kokusu için bile demli bir çay söylemeyi, mis gibi etler ile bütünleşmeyi; aman ihmâl etmeyin.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Ömerli’de, yaşamı diğer canlılar ile paylaşıyor, onlara saygıyı hassasiyet ile hatırlıyorsunuz. Göz göze geldiğiniz hayvanlara bakarken; bugün onlara zalimce davranan yaratıkların varlığını hatırladıkça ruhunuzda merhamet ve vicdan rüzgarları esiyor, hissedebilen insanların yüreği fena rüzgar alıyor o an…
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Patika ve dağ yollarında kalabalıklardan uzakta birkaç saat geçirmek, tüm şehri geride bırakarak, yoğun oksijen ve sevdiğinizin eğlenceli bakışları altında nefes almak size iyi gelecek. Burada su, rüzgar, kuş, kurbağa ve sevdiğiniz kişinin aşk dolu tınısından başka bir şey duymanız mümkün değil.

İSTANBUL’UN “SAKLI” SARNICI

  İstanbul’un Anadolu Yakası ile Avrupa’nın doğu semtlerinin su ihtiyacını karşılayan Ömerli Barajı’nda kısa bir mola vermeyi unutmayın. İzole bu yer, huzurlu bir durak olarak güzel fotoğraf karesi yakalamak için fırsatlar sunuyor. Biz, bana kalırsa en güzel çift hatıramızı burada sabitledik.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Esenceli Köyü’nden ulaşılan Ömerli Barajı yolu, adeta masalların içine karışmanızı sağlıyor. Yarım ada biçimindeki baraj ve bölgesi, hem sahilde aynı zamanda hem de orman içinde olarak, bulunmaz bir konuma sahip.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Ömerli Barajı’nı görmeden dönmek çizdiğiniz rota için haksızlık sayılır. Burada yüzünüze anlamsız bir gülümseme oturacak, içinize tarifsiz sevinç dolacak. Stres seviyenizin düştüğü, üretkenliğinizin arttığı, zihinsel aktivitelerinizin düzenlendiği Ömerli’de herkes kendine ait maceracı ruhuyla farklı şeyler keşfedebilir. Daha önce hiç yapmadığınız bir şeyi yaparak, hayata bir ‘tirat’ atabilirsiniz mesela. Çünkü bu vaveyla, yalnızca tabiatta yankılanacak, başka duyan olmayacak. Hatta trap ve skeet atışları, avcılık için de doğal parkur, Ömerli’nin eğimli arazisi… Avcılık tutkunları Ömerli’nin tepelerine çıkarak, ormanların derinliklerine girerek duygusal ve fiziksel gerginliklerini, farklı biçimde atıyor.

ŞİFA MERKEZİ BİR ESKİ DİYAR

  Ömerli’de İstanbul’dan ayrılmadan, ‘başka kentlerin’ kokusunu alacaksınız. “Herkes tatilde, biz İstanbul’da kaldık” diye beton duvarlar arasında, taş yollarda ‘sıkışmışlık’ hissi yaşamayın, sıkılmayın. Çünkü Ömerli’yi görmediniz daha… Suları, ormanları, doğal güzellikleri, eğlenme ve dinlenme alanları, mesire yerleri, bol oksijenli temiz havası ile Ömerli, dertliler için şifa merkezi adeta… Öyle ki; Osmanlılar’ın padişahları ile yerli ve yabancı devlet adamlarının hem eğlence hem şifa bulmak üzere tercih ettiği yer “Ömerli” olarak kayıtlarda sabit.
  Yol kenarındaki çeşmeler, tabipleri aratmıyor zira…

 
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu


        Osmanlılar Dönemi’nde Ömerli’deki insanlar, odun ve kömürcülük ile geçimlerini sağlarken, bugün taş ocakları ve madenler bulunuyor. Ancak tarım ve hayvancılığa müsait bölge, tarihsel geçmişindeki gibi bugün de birçok çiftliğe sahip olmasıyla farklılık oluşturuyor. Ömerli’de dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz 37 ayrı ender bulunan bitki türü ‘koruma’ altında tutuluyor.

MUHAFIZ ÖMER BEY BELDESİ

  Osmanlı İmparatorluğu henüz bir beylik olarak bilinirken; 1329’da Orhan Gazi’nin Bizans’a karşı kazandığı zafer sonrası Ömerli’nin de içinde olduğu bölge, Türkler’in himayesine girdi. Ancak Ömerli’deki yaşama dair tapu kayıtlarına ulaşabilmek için yaklaşık 200 yıl beklememiz gerekiyor. Buradaki ilk yerleşik hayat, Kanunî Sultan Süleyman Han’ın saltanatı dönemi içinde kayıtlara geçmiş. 1520’den öncesi için ‘çoğunluklu yarı göçebe bir düzen’ diye, biz tahminlerimizi tartıştık.
Ömerli / Mutluluk Destinasyonu
  Şimdilerde Ömerli olarak bahsettiğimiz bölge, tarihi vesikalarda “Yoros (Beykoz) Kalesi, Kocaeli Sancağı’na tabii” diye dikkat çekiyor. Bahsettiğimiz askeri bir pusula elbette ki… Ömerli, adli olarak ise o günlerde Üsküdar Kadılığı’na bağlıydı. Merkeze uzak Ömerli Bölgesi, ‘tımar sistemi’ ile vergilerden muaftı. Kendi kazancı içinde “eşitlik” ve üretim sürekliliği ile dönüyordu. Köy ismi ise Yoros Kalesi muhafızlarından Ömer Bey’den geliyordu.

  Bahçelerinden meyve kokularının taştığı, doğanın içindeki tamamen natürel, o muazzam kahvaltısını, tabiatın sakinlik saçan seslerini bırakıp yeniden Kadıköy’e ve insanların arasına dönmek kolay değil elbette… Ancak hayat devam ediyor. Bir başka huzur istasyonunda buluşmak üzere…

11 Temmuz 2018 Çarşamba

Kapadokya: Tarihin gizemli mirası

Cezbedici görüntüsü, büyüleyici gün doğumu, leziz yemekleri, mistik otelleri ve taşlarla örülü sokaklarıyla, hakkında pek çok rivayette bulunulan Kapadokya'dayız.

Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Anadolu'nun orta yerinde, tarihin tam da göbeğindeyiz. İstanbul gibi büyük metropolden uçağa biniyor, tam 1 saat 20 dakika sonra Nevşehir'e ayak basıyorsunuz. Yarım saatlik bir araç yolculuğunun ardındansa teknoloji çağını geride bırakarak, taş devrinin ihtişamı arasında buluyorsunuz kendiniz.
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Kapadokya ve Peri Bacaları hakkında yıllardır söz edilen rivayetlerden, dedikodulardan ve garip söylentilerden hiç söz etmeyeceğiz size. Bizim amacımız burada geçireceğiniz birkaç günü nasıl en keyifli hale getirirsiniz, ona dair tüyolar vermek. Bir yandan bavulunuzu toplamaya başlayın ama bir yandan da gözünüz Mutluluk Destinasyonu'nda olsun. Kapadokya'da ne yapılır, nereye gidilir, ne yenir hepsini tek tek anlatacağız.

Haydi başlayalım öyleyse...
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu

1-) NEREDE KALINIR

Önce kendimize kalacak bir yer ayarlamalıyız değil mi? Bizim size ilk tavsiyemiz kesinlikle Sacred House. Anlamı kutsal ev. Daha avlusundan içeri girer girmez kendinizi başka bir zamanda, başka bir dünyada gibi hissediyorsunuz. Otel Kapadokya kadar eski olmasa da, 250 yaşında bir çınar ile akran.
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Mermer heykelleri, pirinç yatakları, şömineleri, orta çağı anımsatan tabloları ve mistik havayı daha da güçlendiren mumları ile daha çabuk havaya girerek, tarihin doğuşuna tanıklık etmiş bu yörenin moduna girmenizi hızlandırabilir. 
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Avanos'taki Agarte Cave Hotel ve Gamirasu Cave Otel de diğer seçenekleriniz olabilir. Fiyatlar ise geceliği 250 TL ile 650 TL arasında değişiyor. Ama inanın bize yaşadığınız deneyim, ödediğiniz paraya değiyor. Bu arada hatırlatmakta fayda var, pek çok otelin Nevşehir hava limanından otele kadar ücretsiz servisi bulunuyor. Yani yollarda kendinizi yormanıza gerek yok.

2-) AKTİVİTELER

Asurlular'dan, Medler'e, Persler'den Hititler'e, Selçuklu'dan Osmanlı'ya kadar pek çok medeniyete kucak açan Kapadokya, aslında volkanik bir vaha. Kızılırmak ve Yeşilhisar ile Erciyes Dağı ve Hasan Dağı'nın çevrelediği bölgede, dağlardan esen tüflerin aşındırdığı volkanik kayalar, yörenin şöhretinin asıl kaynağı. Peri Bacaları pek çok gezgin için 'ölmeden görülmesi gereken yerler' listesinin başında geliyor.

Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
'Peri Bacaları'nın içlerine oyulmuş evleri, otelleri, dükkan ve restoranları gezerken kimi zaman şaşkınlıktan, kimi zaman hayranlıktan ağzınız açık kalacak eminiz. Size tavsiyemiz her anı fotoğraflamanız ve her mekanın tadını ayrı ayrı çıkarmanız. Ihlara vadisinde gün doğumunu izlemeyi, kaplıcalarda şifa bulmayı ve tabii ki meşhur balon turuna çıkmayı asla ihmal etmeyin. 
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Bu arada Kapadokya bölgesinin şarapları da pek meşhur. Zaten gittiğiniz her yerde tatmanız için size mutlaka şarap ikram edeceklerdir. Geri çevirmeyin ama dikkat de edin. Kadehler küçük de olsa, özellikle hava sıcaksa bir süre sonra fena çarpıyor bizden söylemesi.

Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Balon turları gün doğarken ya da batarken yapılırsa ayrı bir keyif veriyor. Sepete binerken insan biraz tedirgin olsa da, balon yükseldikçe karşılaştığınız manzarayla birlikte tedirginliğiniz yerini hayranlığa bırakacak, garanti ediyoruz. Ancak bu balon turları biraz pahalı. Kişi başı ortalama 400 TL ile 900 TL arasında değişiyor. Tavsiyemiz sıkı bir pazarlığa oturmanız.

3-) GEZİLECEK YERLER


- Göreme Açıkhava Müzesi
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Müzeye girmek için bir turnikeden geçmeniz gerekiyor. İşte o turnikeden geçtiğiniz ada dünyanız değişecek. Yakın zaman Unesco koruması alınan Göreme Açıkhava Müzesi bildiğiniz klasik müzelerden değil. Bünyesinde Kızlar-Erkekler Manastırı, Elmalı Kilise, Yılanlı Kilise gibi pek çok yapıyı saklayan bir kent müzesi aslında. 

- Güvercinlik Vadisi
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Aşıksanız, sevdiğinizin elinden tutun ve hemen Güvercinlik Vadisi'ne koşun. Buranın sanki taşından toprağından aşk fışkırıyor. Buraya kiminle el ele gittiyseniz, ondan bir daha ayrılmanız mümkün değil.

- Zemi Vadisi
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Bir yanım tarih bir yanım doğa olsun diyenler için muazzam bir seçenek. Göreme'ye çok yakın bir noktada bulunan Zemi Vadisi'nin kolay kat edilecek bir yürüyüş parkuru var. Yürüyüş yaparken de hem peri bacalarını daha yakından inceleyebilir hem de ilginç bitki örtüsü ile ciğerlerinize mis gibi kokular dolmasını sağlayabilirsiniz.


Son Not:
Kapadokya/Mutluluk Destinasyonu
Uç Hisar ve Avanos'a uğramadan şehirden ayrılırsanız Kapadokya'yı gezmiş sayılmazsınız. Krater göllerini, Uç Hisar'ın eşsiz manzarasında şarap yudumlamayı ve vakit bulursanız Dervent Vadisi'nde hayat boyu saklayacağınız birkaç kare fotoğraf çekmeyi ihmal etmeyin.


19 Haziran 2018 Salı

İstanbul’un arka bahçesi: Polonezköy

Bizim gibi, ‘Bu hafta sonu farklı bir şey yapalım’ diyorsanız eğer; gezip tertemiz hava soluyacak, tabiat ile iç içe olacak bir adres veriyoruz şimdi size… Yaklaşın; kulağınıza fısıldayarak yazıyoruz: Adampol, nam-ı diğer Polonezköy. Yani küçük Polonya.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Kuş sesleri dakikalarınıza eşlik ediyor. Gözünüzün gördüğü her yer, yeşil bir tabiat iklimine bakıyor. Doğanın orta yerinde, payınıza düşen kültür birikimlerini de arşivleyip dönüyorsunuz. Size İstanbul’un arka bahçesinde eşsiz bir Cennet köşesi tavsiye ediyoruz. Mutluluk Destinasyonu'nun rotası, bir hafta sonu kaçamağı olarak Adampol, Polonezköy’ü işaret ediyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Şehrin dışında nefes alabileceğiniz bir durak olarak Polonyalılar’ın köyünde taşralaşıyor, yaşadığınız masumiyet içinde huzur doluyorsunuz. Beykoz’a bağlı bir şirin semt, İstanbul’un bize göre en güzel sürprizi olarak orada duruyor.       

Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Beylikdüzü’nden bir saat, Mecidiyeköy’den yarım saat, Kadıköy’den 15 dakika içinde ulaşabileceğiniz stresten arındırılmış natural köşe, sıkıcı ve bunaltıcı metropol günlerinde size yeniden yaşam sunuyor. Çam ağaçları ile çepeçevre sarılan köy, yine yeşilin sağında ve solunda protokol oluşturduğu yolunda sizi doğallıkla karşılıyor. Her bir ağacı geçtiğinizde, İstanbul’un kalabalığı ve gürültüsünü de yaprak hışırtıları arasında ardınızda bırakıyorsunuz.

Küçük köy meydanında güzel atlar, güzel insanları bekliyor. Ancak fayton gezisi başlamadan, küçük meydana gelmeden önce sizi birkaç adım geride, bir kilise ve mezar taşları karşılıyor; işte bu selamlama Polonezköy’ün kimliğini de ele veriyor. 1900’de inşasına başlanan, 1914’te yapımı tamamlanan Czestochowa Meryem Ana Kilisesi’nde yılda bir defa ve haziran ayındaki ilk pazar günü özel bir ayin ve bahar kutlaması gerçekleştiriliyor. Bizim kadar şanslıysanız, siz de bu renkli, keyifli hatıra ile bambaşka tecrübe yaşayabilir; biraz ileride fayton sesleri, mangal kokusu, neşeli müzikler eşliğinde unutulmaz bir hafta sonu geçirebilirsiniz. 
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Adampol’ün tarihsel yolculuğu, 1775’teki Avusturya – Rusya Savaşı’na kadar gidiyor. Bu iki devlet, Polonya’yı işgal edip paylaşırken; Osmanlılar, Lehler’in parçalanmasına rıza göstermeyerek İstanbul’daki toprakları, göçmenlerin yuvasına dönüştürür. Sultan Abdülmecit Han’ın yerleşime açtığı Polonezköy, daha evvel Adamköy ve Polonez Karyesi olarak da anılmıştı. 1894’te burada yaşayan sığınmacılar, vatandaşlık hakkı kazanırken; 1923’te ise köy, ismiyle beraber ‘etnik kimlik’ de sahibi oldu. Polonezköy’de bugün bile yaklaşık 85 kadar Polonya vatandaşı yaşamaktadır.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Polonezköy’ün sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da en şöhretli köylerinden biri olduğunu not edelim. Zira yılda bir defa gerçekleştirilen ayin için dünyanın her tarafındaki Polonya göçmeni rahip ve rahibeler ile tarikat mensupları Polonezköy’de toplanarak, konaklama merkezlerini dolduruyor. ‘Burada pansiyon kültürü de 1900’lerle başlıyor’ diyerek, önceki cümleye dönerek devam edelim. Polonezköy adı, sadece Türkiye ve Polonya’da değil; bütün dünyaya yayılmış Polonyalılar arasında da biliniyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
150 yılı aşkın bir süredir olduğu gibi, Polonezköy’de ‘atalarının dili’ bugün bile konuşuluyor. Kısa duvarlar ile sınırları belirlenmiş, çitlerini güçlendiren sık ve yüksek ağaçlarıyla birbirinden güzel evlerin bulunduğu burayı anlatan kitaplar arasından yalnızca “en önemlilerini” listelesek dahi, 500 adetlik külliyat oluşuyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Polonezköy’den ayrılmadan Ulu Önder Mustafa Kemâl’in ziyaretinde kaldığı evi, köyün tarihini yansıtan Zofia Teyze’nin konağını, Arıcılık Müzesi, Sanat Merkezi’ni görmeyi unutmayın. Çeşitli zamanlarda; müzik aktiviteleri, folklor gösterileri, resim ve heykel sergileri, Geleneksel Kiraz Festivali yapılıyor. Bu tarihleri kovalayıp ajandanıza not ederseniz, pişman olmayacağınız deneyim yaşayabilirsiniz. Zengin köy kahvaltısı ve cömert kahve çeşitliliği ile Polonezköy, doğasıyla ruhunuza, kültür alternatifleriyle zihninize olduğu kadar damağınıza da doyum sunuyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Yeşillikler arasındaki hamakta ve minderlerde tabiatın sesini, sessizliğini dinleyebilir, bisiklet turlarıyla veya yürüyüş parkurlarıyla günlük yaşamın baskı, yıpratıcılığına ‘mola’ verebilirsiniz. Ya da ‘paintball’ oynayarak eğlenceli başka bir fırsat da bulabilirsiniz. Rafine bir zevk sahibiyseniz; Polonezköy, binicilik eğitimi veren kulüpleri, geniş haraları ile size bunu da sunuyor.
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Polonezköy/Mutluluk Destinasyonu
Şehre dönmek istemeyeceğinize bahse girebiliriz. Hiç düşünmeden istediğiniz bir tesise ‘merhaba’ diyerek, nezih bir konaklama için gönül ferahlığıyla sükûnete uzanabilirsiniz. Polonezköy, yemyeşil çimenleri, tahta evleri, tertemiz havasının yanı sıra; kirazları, bal ve tereyağı ile de meşhûr… İstanbul’un tatil yeri, İstanbul’un köyü bu yer, kır düğünleri için doğal bir alan… Sevgiliniz dudağınızda gezerken, ona itiraf etmeden ‘Burada evlenilir’ sürprizi ile içiniz kıpır kıpır dolanıyorsunuz. Bizim uğrak adresimiz olarak gönlümüzde ve hafızamızda yerini aldı. Sizin de alacak.

Çengelköy: Boğaz'ın kenarında asırlık bir çınar

Boğaziçi’nin esintileri, yalıların alt katına, cumbalı üst katlara misafir oluyor. Bahçesi “deniz” olan Muazzez Hanım Yalısı, Server Bey Ya...